AshÂbın ileri gelenlerinden Medine’li Saad bin Rebi, Zeyd’in kızı Habibe ile evli idi. Habibe beyine itÂatlı, sozune saygılı idi. Ama zaman zaman her Âilede olabilecek sinirlilikler oluyor, Habibe beyinden yuksek sesle bağırıyordu. Ancak Saad bin Rebi, buna sabrediyor; şiddete kadar işi goturmuyordu. Ne var ki, Saad’ın bu sabrı Habibe’nin cesaretini coğaltmıştı.
Bir defasında yine Habîbe, beyine yuksek perdeden bağırmış; onun sesini kendi sesi icinde boğmuştu. Beyinden ustun cıkan bir ofkeyle karşılık veriyordu.
Saad bin Rebi, hanımın curetini bu defa sabırla karşılayamadı. Ofkeyle kaldırdığı eliyle bir tokat vurdu. Tokadı yuzunde şimşek cakmış gibi hisseden Habîbe, doğruca babası Zeyd’in evine yollandı. Ağlayarak şikÂyette bulundu:
– Babacığım, Saad yuzume oyle bir tokat vurdu ki, şimşek caktı zannettim.
Baba Zeyd, kızına ne hak verdi, ne de damadını kotuledi.
– Ben bu hususta bir şey soyleyemem. Beyin seni tokatlayabilir mi, bunu da bilemem. Resûlullah hayatta iken bize soz duşmez, gel seninle birlikte O’nun huzuruna gidelim, dedi.
Habibe babasıyla birlikte Hazret-i Resûlullah’a gidip huzuruna girdiler.
Her kadında olduğu gibi Habibe de gozyaşları icinde yediği tokadın acısını duygusal bir dille anlattı, hakkının beyinden alınmasını istedi.
Resûlullah Hazretleri uzulmuştu. Gozyaşları surekli akan Habîbe’yi teselli eden kararını şoyle acıkladı:
– Sen merak etme, şimdi Saad’ı cağırırım. Sana vurduğu tokadın aynını sen de ona vurursun, boylece kısas yapmış, hakkını almış olursun.
Habibe buna cok sevindi. Kendine vurulan tokadın aynını kendi de kocasına vuracak, boylece kısas olup teselli bulacaktı. Habibe beyine tokat vurma hazırlığı icine girdiği bu sırada Resûlullah Hazretlerine vahiy geldi. Vahiy, bu gibi ailevî mes’elelere Âit ilÂhî emirleri bildiriyordu. Resûlullah Hazretleri Habibe ile babası Zeyd’e şoyle bir acıklama yaptı:
– Sizin mes’eleniz hakkında biz kısas murad ettik. Rabbimiz ile başka şey murÂd etmiş. Hakikat şudur ki, hayır, Rabbimizin muradındadır.
Bundan sonra Resûlullah Hazretleri, Rabbimizin muradı olan Âyetin emrini acıkladı. Nis sûresindeki Âyette meÂlen şoyle buyruluyordu:
– Erkekler kadınlarına hÂkimdirler. Evlerinin reisidirler. Haksız olmamak şartıyla onları îkaz etmeye, ailede gecimi sağlamaya selÂhiyetlidirler. Yaratılışta farklı olan erkek, aynı zamanda hanımın nafakasını da te’mine mecburdur. Hanım evde kalır, bey calışıp cabalayarak nafaka kazanır.
Bu Âyetin gelmesi uzerine kısastan vazgecen Efendimiz, Habibe’ye, beyine itÂatlı olmasını, onu kızdıran hissi davranışlardan uzak kalmasını soyledi. Beyinin hanımının nafakasını te’mine mecbur olduğunu, ona karşı daha musamahalı davranması gerektiğini hatırlattı.
Boylece Âile icinde evin reisinin erkek olduğu, hanımın beyine itÂat ve saygı ile sorumlu bulunduğu; beyin de hanımın ihtiyaclarını karşılayıp, nafakasını getirmekle mukellef tutulduğu meydana cıkmış oldu.
Demek oluyor ki, hissîlikleri erkekten fazla olan hanımlar beylerine karşı saygılarını korumalılar. Beyin yaptığı harekete aynıyla karşılık vererek kısas yapar gibi bir ataklığa girmemeliler. Rabbimizin bey ile hanım arasında kısası yasakladığını; hoşgorulu ve sabırlı gecimi esas aldığını bilmeliler.
__________________
Kadının kocasından kısas hakkı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kadının kocasından kısas hakkı