-1- Bir arkadaşım kucuk bi kasabada oğretmen olan kuzenini ziyarete gitmiş.Bi ara arabayla dolaşmaya cıkmışlar. Tren yolundan gecerken arkadaşım yolun kenarında devrik vagonlar olduğunu gorunce niye orada durduklarını sormuş.

Kuzeni, "Bu cok tirajik bir hikaye. Bunlar aslında katil vagonlar. Gel yakından bak istersen" demiş. Tren saati olmadığı icin arabayı rayların uzerinde bırakıp vagonların yanına gitmişler.

Arkadaşın kuzeninin anlattığına gore, gecen yıl tam orada bi okul otobusu arıza yapmış ve rayların uzerinde kalakalmış. Bu sırada buyuk bi hızla gelen tren okul otobusune carpmış. Talihsiz kazada butun cocuklar
hayatını kaybetmiş.

Arkadaşımla kuzeni vagonları incelerlerken bi tedirginlik hissedip hafiften korkar gibi olmuş. Bi an evvel oradan
uzaklaşmak icin arabalarına bindiklerinde ise daha motoru calıştırmadıkları halde araba kendiliğinden ilerlemeye başlamış.

Bizimkiler accayip korkmuşlar tabi.
Araba tren raylarının uzerinden 100 metre kadar ileriye, kendi kendine gitmiş ve durmuş. Arkadaşım hemen arabayı calıştırmış. Son surat ayrılmışlar oradan. Kasabaya gelene kadar toz duman icinde 1 saatlik yolu yarım saatte almışlar.

Eve ulaştıklarında bet-beniz bembeyaz durumdalarmış.
Ama asıl korkuyu arabadan indiklerinde yaşamışlar. Arabanın
arkasındaki toz kutlesinin uzeri onlarca el iziyle doluymuş. Bunların buyukluğu de cocuk eli kadarmış.

-2-Adamın biri, bi cumartesi gecesi evine donuyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını gormuş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış, "Gece yarısı boyle ıssız bir yerde n'apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?" demiş.

Kız, "Uzun hikaye. Rica etsem beni evime goturur musunuz? Buraya cok yakın. Bu iyiliğinizi omur boyu unutmam" diyerek arka koltuğa oturmuş. Kızın uzerinde cicili bicili, hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş.

Gercekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında onunde durmuş, "İşte geldik kucuk hanım" diyerek arka koltuğa donmuş ama arkada hic kimse yokmuş. Gozlerine inanamamış tabi. Hemen arabasından inip evin kapısını calmış.

Beyaz saclı, cok yorgun gorunen yaşlı bi kadın acmış
kapıyı. Adam heyecanla, "Bana inanmayacaksınız ama yoldan kucuk bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde..." Yaşlı kadın adamı susturmuş, "Biliyorum, biliyorum" demiş, "Sonra da ortadan kayboldu di'mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı
aynı şey olur...

"Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan donerken trafik kazası gecirmiş ve oracıkta olmuş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada olduğu yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugune kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gozu piyanonun uzerindeki
kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet, kız aynı kızmış ve uzerinde de aynı elbise varmış
-3- Bir otomobil tamircisi ılık ilkbahar gecelerinden birinde evine giderken yolun kenarında bi araba ve arabanın başında da patlayan lastiği değiştirmeye calışan iki guzel kız gormuş. Yardım amacıyla kenara yanaşmış. Ama istepne de patlakmış maalesef. Adam, "Bu saatte bunu tamir etmek imkansız. İyisi mi ben sizi evinize bırakayım, yarın bir caresine bakarız" demiş. Evin onune geldiklerinde kızlar adamı bi fincan kahve icmek icin evlerine davet etmiş.

Ev, bi apartmanın 7. katında, hoş bi daireymiş. İstepneyle uğraşırken elleri kirlendiğinden eve girer girmez adam banyoya gidip ellerini yıkamış. Bu arada OMEGA marka
saatini de kolundan cıkarıp, aynanın onune koymuş.

Kızlardan birinin, "Kahve hazır" diye seslendiğini duyunca hemen ellerini kurulayıp banyodan cıkmış. O aceleyle de OMEGA marka saatini cıkardığı yerde unutmuş. Kızların sohbeti cok keyifliymiş. Grup vaktin nasıl gectiğini anlamamış. Sonunda adam geceyi kızların evinde gecirmiş.

Sabah da 7'de kalkıp işe gitmiş. Tamirhanesine vardığında saatini kızlarda bıraktığını farketmiş, "İyi bari, kızları tekrar gormek icin bahane olur" diye duşunmuş.

Akşam iş bitimi saatini almak icin kızların evine gelmiş ama kapıcı bahsettiği kızların artık o dairede yaşamadıklarını soylemiş. Bu iki talihsiz kız 3 hafta once trafik kazası gecirip olmuşlermiş meğer. Şu an da, adamın onları ilk gorduğu yere cok yakın olan bi mezarlıkta yatıyolarmış.

Tamirci duyduklarına inanamamış, "Nasıl olur? Ben dun
akşam evlerinde onlarla beraberdim" demiş. Kapıcı bunun imkansız olduğunu soyleyerek adamı, kapısı avukat tarafından muhurlenmiş dairenin onune goturmuş.

Adam cok meraklanmış taabi. Ertesi gun avukata gidip durumu anlatmış ve beraberce kızların dairesine gelmişler.
Muhuru acıp iceri girmişler. Adam doğruca banyoya gitmiş. OMEGA marka saat aynanın onunde bıraktığı gibi duruyormuş.

-4-Bu olay, Marmara Universitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bolumu'nu 1993
yılında bitiren Dilek isimli bi kızın başından gecmiş. (Boyle anlatılıyo, soyadı yok) Dilek bi gun okuldan cıkmış, durakta minibus bekliyomuş. Yalnız korkunc da yağmur yağıyomuş bu arada. Kızın onune bi araba yanaşmış. İyi giyimli, temiz yuzlu bi genc, "Yanlış anlamayın n'olur. Ben de yakın zamana kadar oğrenciydim. Islanmayın, gelin ben sizi uygun bi yere kadar bırakayım" demiş. Dilek kız, başta biraz tereddut etmiş ama cocuğun iyi niyetine inanmış ve arabaya binmiş. Yolda sohbet filan etmişler. Hoşlanmışlar birbirlerinden.


Cocuk, "Lutfen izin verin sizi evinize bırakayım. Bakın yağmur da iyice hızlandı" demiş, Dilek kabul etmiş taabi. Sohbet iyice koyulaşmış. Kızın evine gelmişler, bu arada telefon değiş tokuşu yapmayı da ihmal etmemişler.Dilek cok etkilenmiş cocuktan. O hafta her telefon caldığında yureği hop etmiş, "Ay benimki mi arıyo?" diye telefona koşmuş. Ama arayan olmamış maalesef.

Dilek yuzunu kızartıp cocuğu aramaya karar vermiş, "Belki numaramı kaybetmiştir, n'olucak ki ben arasam" deyip kandırmış kendini. Telefonu ağlamaklı bi kadın sesi acmış. Meğer teyze, bizim cocuğun annesiymiş ve hıckıra hıckıra, oğlunun trafik kazasında olduğunu soylemiş. Anlattıklarından Dilek anlamış ki, cocuk onu bıraktıktan 5 dakika sonra yapmış kazayı. "Keşke eve bıraktırmasaydım. Benim bunun sorumlusu" diyerek hemen kendini suclamaya başlamış. Sucluluk duygusundan kurtulmak icin teyzeden adresi almış, "En azından başsağlığına gideyim bari" diye duşunmuş. Ziyaret ağlamaklı ve de yaslı gecmiş. Ayrılma vakti geldiğinde iyice havaya giren kız,

"Bana oğlunuzdan bi hatıra verir misiniz? Onu gercekten cok sevmiştim"
demiş.Bunun uzerine anne iceriye gitmiş, donduğunde elinde cocuğun kaza gunu uzerinde olan gomlek varmış. Ustelik de hala kanlar icindeymiş gomlek.
Dilek cok kotu olmuş, gomleğin niye saklandığı ve niye ona verildiği anlamsızlığına rağmen yine de kadını kıramayıp almış kanlı gomleği. Ama eve gelir gelmez ilk işi gomleği yıkayıp, utulemek olmuş. Butun gece gomleğe baka baka, zır zır ağlamış.Surekli de, "Onu ben oldurdum, onu ben oldurdum" diye tekrar ediyomuş kendi kendine. Artık ağlamaktan bi'tap duştuğunde gomleği yastığının altına koymuş ve yatmış. Sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyomuş.

Ama yastığı kaldırdığında bi de gormuş ki gomlek yine kanlar icinde.
İnanamamış bu duruma. "Heralde dun o kafayla iyi yıkayamadım" diyerek
yeniden yıkamış gomleği. Ama ertesi sabah da hic bi değişiklik yokmuş
gomlekte, yine kanlar icindeymiş
-5-İngiltere'de okuyan iki Turk kızı yurttta aynı odada kalıyolarmış. Bi gece kızlardan biri arkadaşının evine ders calışmak icin gidecekmiş. Diğer kızla vedalaşıp cıkmış ama daha yurttan 100 metre falan uzaklaşmış ki ders kitaplarından birini unuttuğunu farketmiş. Odaya geri
donmuş tabiyatıyla. Kapıyı actığında ışıkların kapalı olduğunu gormuş.

"Banu yattı heralde" diye duşunup ayaklarının ucuna basa basa karanlıkta kitabını aramış. Bulamayınca da, "Şimdi kızcağızı rahatsız etmeyim, nasılsa arkadaşımda aynı kitaptan var. İdare ederiz artık" deyip cıkıp gitmiş.

Ertesi sabah sınavdan sonra odasına donduğunde bi de ne gorsun! Oda baştan aşağı kan icinde! Arkadaşının vucudu da parcalar halinde oraya buraya dağıtılmış. Duvarda da (muhtemelen kızın kanıyla yazılmış) bi yazı varmış:
"Aren't you glad, you didn't turn on the lights?" (Işıkları acmadığın icin memnun musun?)
-6-Balıkesir'deki bi kız lisesinde yatakhanenin birinde, kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların coğu da okullarına ait korkunc olaylarmış. Guya şeytan cok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına
giriyomuş. İnanışa gore şeytanın ayakları terstir ya, o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters donuyomuş.

Aradan bi kac saat gecmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri accayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu icin gidemiyomuş. Alt ranzada yatan arkadaşını durtup uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en cok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hic kalkmak
istememiş.

Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının onunde beklemeye başlamış. Diğer kız tuvaletten cıktığında bi tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bi de ne gorsun!

Arkadaşının ayakları ters donmuş. Parmakları arka tarafa
bakıyomuş. Kızcağız cığlık cığlık kacmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş.
Tam bu sırada koridorda belletmen oğretmenle carpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda,

"Hocam inanamıyorum, ayakları resmen ters donmuştu" demiş. Oğretmen, "benimkiler gibi mi yani?" diyerek ayaklarını gostermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını gormuş. Napsın
kızcağız, bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş

Alıntıdır..

__________________