Kaliforniya'daki (ABD) son buyuk deprem olan ve modern deprem biliminin doğuşuna onculuk eden 1906 San Francisco depreminin uzerinden yuz yıl gecti. Yuz yıl sonra, elimizde levha tektoniği adı verilen oldukca başarılı bir kuram var. Bu kuram, 1906 San Francisco depremi gibi depremlerin oluşma nedenlerinin yanı sıra kıtaların neden hareket ettiği, dağların neden yukseldiği ve yanardağların neden Buyuk Okyanus kıyısı boyunca dizildiği konularına da acıklık getiriyor. Levha tektoniği, insan aklının en buyuk zaferlerinden biri olabilir. Yine de uzmanlar depremin ne zaman meydana geleceğine ilişkin kesin bir bilgi veremiyor.
Depremlerle ilgili en kolay soruların bazılarına hÂl yanıt aranıyor: Neden başlıyorlar? Onları durduran ne? Bir fay kırılmadan once kotu niyetini belli edecek bicimde kucuk hareketlenmeler gosterir mi?
Ve daha genel bir soru var: Depremlerin oluşumunda belirgin orgu, kural ve duzenler mi var, yoksa doğaları gereği rasgele ve kaotikler mi? Belki de California Universitesi sismologlarından Robert Nadeau’nun dediği gibi, "Rastlantısallığın coğu bilgi eksikliğinden başka bir şey değil". Ama bir depremsellik haritası incelendiğinde, fayların yeryuzunde duzenli cizgiler halinde uzanmadığı goruluyor. Kaliforniya'nın guney bolumu gibi bolgelerde faylar paramparca olmuş bir otomobil camı gibi gorunuyor. Duraysız, catlamış bu geniş yerkabuğu kutlesi yoğun gerilimle yuklu. Bir fay kırılınca, diğer fayların uzerine gerilim yukleyebilir. Depremlerin kaotik olduğunu savunan uzman grubunun ileri gelenlerinden, UCLA (California Universitesi–Los Angeles, ABD) sismoloğu David Jackson, deprem biliminin "karmaşıklıkla yeni tanıştığını" soyluyor.
Depremler onceden kestirilebilirler mi, yoksa kaotikler mi? Bu, yalnızca uzmanlık gerektiren, akademik bir tartışma değil. Depremler can alıyor. Kentleri yerle bir ediyorlar. 26 Aralık 2004’te meydana gelen buyuk bir depremin doğurduğu tsunami, 220.000 kişinin olumune neden oldu. Gectiğimiz Ekim’de Keşmir’de meydana gelen 7,6 buyukluğundeki deprem en az 73.000 kişinin olumune yol actı. Tahran, Kabil ya da İstanbul’da buyuk bir deprem, kalitesiz, yuksek binaları yıkarsa belki de olu ve yaralı sayısı bir milyonu bulacak. Dunyanın en buyuk ekonomilerinden biri olan ve tektonik levhaların kesiştiği bir deprem kuşağı uzerinde bulunan Japonya da huzursuz.
Şimdilik, depremin onceden bilinmesi, kuşlar, yılanlar, balıklar ve tavşanların gelen felaketi onceden sezdiğini anlatan oykulerin otesine gecemiyor. Uzmanların şu an icin yapabildikleri, fay zonlarını iyi bir bicimde haritalandırmak, kırılması olası fayları saptamak. Ve tahmin yurutebiliyorlar... Tahmin, belirli bir bolgede, belirli bir zaman aralığında, belirli bir buyuklukte bir deprem olacağını soyleyebilir. Ve sizi, evinizin temelini sağlamlaştırmanız ya da termosifonu duvara sıkı sıkıya sabitlemeniz gerektiği konusunda uyarabilir.
Tahminlerin daha kesin bilgilere donuşturulmesi -"3 gun sonra, bu bolgede, 7 buyukluğunde bir deprem bekleniyor"- imkÂnsız olabilir ama uzmanlar depremlerin gizemini cozmek icin ellerinden geleni yapıyor. Laboratuvarlarda kayacları kırıyor, taşın gerilim altında nasıl davrandığını inceliyorlar. Eski donemlerde meydana gelen tsunamilerin oldurduğu ağaclardan oluşan hayalet ormanlarda dolaşıyor; yerin gecmişte ne zaman ve ne şiddette sarsıldığını oğrenmek icin sıra dışı bir bicimde duran kayacları haritalandırıyorlar. Fayların aktif izlerini bulmak icin fayları dik kesen hendekler kazıyorlar. Fay zonlarına oylesine cok sayıda sensor yerleştiriyorlar ki, yeryuzu adeta yoğun bakımdaki bir hastayı andırıyor.
__________________