Sevincli vahşi yureğin ile gunahkar yanmış yureğinin derinliklerinden gelen bunaltı mı geriyor seni? Yoksa yoruldun mu? Bu gun yaşadıkların yordu. Anladım. Sadece bugun yaşadıkların değil. Sıkıntılı gunlerden biriydi. Peki. Yok yok tam anlamadım. Bir daha soyler misin? Ruhunu surgune mi yolladın? Benliğini yuceltmenin surgunundesin oyle mi? Azap verici bir gerilimin icindesin.
Konuşmak istemiyorsun. Gerginsin. Bunalımdasın. Ağlıyorsun. Yalnızsın. Kederlisin. Mutsuzsun. Kimse seni anlamıyor. Sen kimseyi anlamıyorsun. Kıyıda koşede kalmış gibisin. Durgunsun. Ofkelisin. Ne yapacağını bilmiyorsun. Ne yapmayacağını biliyorsun. Gucsuzsun. İcinde kotu şeyler olacak korkusu var. Kaygılısın. Heyacan basıyor. Tedirginlik bedenini uyuşturuyor.
Yabani sarılgan bir sarmaşığın hayat ipine sarılması gibi hem kendi benliğinin hem de kotucul benliklerin bencil arzuları ruhuna ve bedenine sarılmış hissediyorsun.
İcimi rahatlasan ise şu: Herşeye rağmen hayatını yeniden ele gecirmek istiyorsun. Farklı canlılık veren bir şeyin meydana gelmesini istiyorsun. Tıkanıp kalmışlığın biteceğine dair umudun sonmemesi ne guzel. Bu olum bile olsa.
Dayanmak istiyorsun. Dayanıyorsun. Zamanın akışı icinde yıpranmış ve gevşemiş varlığın aynı zamanda ruzgalarla bilenmiş kaya gibi seni guclu kılıyor.
Bugun de mi aynı soruları sordun? Dur sen soyleme. Biliyorum o unlu sorularını: Ben neye acım diye soruyorsun. Ozlemini cektiğim nedir? Ben ne arıyorum? Neyi cok istiyorum? Neyi cok arzuluyorum?
Tam duşunduğun gibi. Kalbini cokluk yordu. Onun dışındaki herşey kalbine tutunmaya, kendine bir yer edinmeye calışıyor. Kalbin dunyanın mahzeni gibi. Odanda fazla eşyalar her zaman seni boğar biliyorsun. Bu yuzden sık sık temizlikler yaparsın. Kalbindeki herşeyi de arkanda bırakmak ne guzel olurdu. Ama aynı anda hem kalmanın hem gitmenin bir yolu yoktur. Bir cok şeyi nasıl bırakabilirsin arkanda? Kalbinin kapılarını acıp icindekilerin dışarı ucmasını nasıl başarabilirsin? Bunun icin geceler uykusuz mu kalmalı, yemeden icmeden mi kesilmeli, bırakıp gitmeli mi?
Once tek başına olma gorevini ustlenmek istemelisin. Hani konuşmuştuk ya. İnsan kendi kendine, kendi icin uyanık olmalı bu zamanda. Senin icin uyanık olan insanların devri gecti artık. Onun icin bir hayatı yaşamak icin tek başınasın.
Yalnız başına olmeden once yalnız başına v
lmalısın. Kendi tekliğini hissetmeden Onun tekliğine varamayacağını biliyorsun değil mi? Hemfikir olmamıza sevindim.
Herşeyi arkanda bırakmak ve tekbaşınalığı yaşamanın bir yolu olmalı . Kalbin ancak cokluktan kurtulunca serinliyor. Kalbin o zaman karmaşadan kurtulup bir duzene giriyor.
Kalbini ne duzene sokacak?
96: 19 Secde et ve yaklaş
Allahın bu sozu ruhuna nefes aldırıyor.
Secdeye varmalı diyorsun. Her secde Ondan başka her varlığı arkanda bırakmak değil mi? Butun coklar geride. Onunde teklik var. Once kendinin tekliğı. Yalnız olmeden once yalnızca secdeye kapanmalısın. Başkasıyla birlikte secdeye kapansan da her secde yine de biriciktir.
Melekler kalbine dokunacak secdede. Yenilenme, yeniden hayat bulma secdede gercekleşecek. Kalbinin onundeki varlıklar arkaya cekilecek. Sen ve O. İkiniz aranızda bir ilişki anı olacak. Sen ve O. O ve sen. Ne buyuleyici bir an olmalı. Tum dunyaya bedel bir an olmalı bu. Tum evren secdedeki tek bir anda yaşanan sen ve O ilişkisi bile edemiyor değil mi?
Bedenin, ruhun, duyguların ve benliğin secdede olacak birazdan. Duygularını rahat bırakacaksın ama. Bırakacaksın kalbin ne yaşayacaksa yaşayacak. Yakınlaşayım diye cabalamayacaksın . Kalbini yoneltmeye kalkmayacaksın. Secdede ne hissediyorum diye kendini yoklamayacaksın.
Bunu nasıl yapabilirim diye endişe mi duyuyorsun? Sen yapmayacaksın ki zaten. Kalbin yapacak. Sen Kalbinle oynama yeter. Tum iradeni alnını secdeye koymak icin toplayacaksın. Kalbinin yaklaşması icin değil.
İnsan kalbini kurcalamamalı.
Gunde kırk kere secde etmek demek, kırk kere Ona yaklaşmak demek. Bu fırsatı insan nasıl kacırabilir?
Konuşmak istemiyorsun. Gerginsin. Bunalımdasın. Ağlıyorsun. Yalnızsın. Kederlisin. Mutsuzsun. Kimse seni anlamıyor. Sen kimseyi anlamıyorsun. Kıyıda koşede kalmış gibisin. Durgunsun. Ofkelisin. Ne yapacağını bilmiyorsun. Ne yapmayacağını biliyorsun. Gucsuzsun. İcinde kotu şeyler olacak korkusu var. Kaygılısın. Heyacan basıyor. Tedirginlik bedenini uyuşturuyor.
Yabani sarılgan bir sarmaşığın hayat ipine sarılması gibi hem kendi benliğinin hem de kotucul benliklerin bencil arzuları ruhuna ve bedenine sarılmış hissediyorsun.
İcimi rahatlasan ise şu: Herşeye rağmen hayatını yeniden ele gecirmek istiyorsun. Farklı canlılık veren bir şeyin meydana gelmesini istiyorsun. Tıkanıp kalmışlığın biteceğine dair umudun sonmemesi ne guzel. Bu olum bile olsa.
Dayanmak istiyorsun. Dayanıyorsun. Zamanın akışı icinde yıpranmış ve gevşemiş varlığın aynı zamanda ruzgalarla bilenmiş kaya gibi seni guclu kılıyor.
Bugun de mi aynı soruları sordun? Dur sen soyleme. Biliyorum o unlu sorularını: Ben neye acım diye soruyorsun. Ozlemini cektiğim nedir? Ben ne arıyorum? Neyi cok istiyorum? Neyi cok arzuluyorum?
Tam duşunduğun gibi. Kalbini cokluk yordu. Onun dışındaki herşey kalbine tutunmaya, kendine bir yer edinmeye calışıyor. Kalbin dunyanın mahzeni gibi. Odanda fazla eşyalar her zaman seni boğar biliyorsun. Bu yuzden sık sık temizlikler yaparsın. Kalbindeki herşeyi de arkanda bırakmak ne guzel olurdu. Ama aynı anda hem kalmanın hem gitmenin bir yolu yoktur. Bir cok şeyi nasıl bırakabilirsin arkanda? Kalbinin kapılarını acıp icindekilerin dışarı ucmasını nasıl başarabilirsin? Bunun icin geceler uykusuz mu kalmalı, yemeden icmeden mi kesilmeli, bırakıp gitmeli mi?
Once tek başına olma gorevini ustlenmek istemelisin. Hani konuşmuştuk ya. İnsan kendi kendine, kendi icin uyanık olmalı bu zamanda. Senin icin uyanık olan insanların devri gecti artık. Onun icin bir hayatı yaşamak icin tek başınasın.
Yalnız başına olmeden once yalnız başına v

Herşeyi arkanda bırakmak ve tekbaşınalığı yaşamanın bir yolu olmalı . Kalbin ancak cokluktan kurtulunca serinliyor. Kalbin o zaman karmaşadan kurtulup bir duzene giriyor.
Kalbini ne duzene sokacak?
96: 19 Secde et ve yaklaş
Allahın bu sozu ruhuna nefes aldırıyor.
Secdeye varmalı diyorsun. Her secde Ondan başka her varlığı arkanda bırakmak değil mi? Butun coklar geride. Onunde teklik var. Once kendinin tekliğı. Yalnız olmeden once yalnızca secdeye kapanmalısın. Başkasıyla birlikte secdeye kapansan da her secde yine de biriciktir.
Melekler kalbine dokunacak secdede. Yenilenme, yeniden hayat bulma secdede gercekleşecek. Kalbinin onundeki varlıklar arkaya cekilecek. Sen ve O. İkiniz aranızda bir ilişki anı olacak. Sen ve O. O ve sen. Ne buyuleyici bir an olmalı. Tum dunyaya bedel bir an olmalı bu. Tum evren secdedeki tek bir anda yaşanan sen ve O ilişkisi bile edemiyor değil mi?
Bedenin, ruhun, duyguların ve benliğin secdede olacak birazdan. Duygularını rahat bırakacaksın ama. Bırakacaksın kalbin ne yaşayacaksa yaşayacak. Yakınlaşayım diye cabalamayacaksın . Kalbini yoneltmeye kalkmayacaksın. Secdede ne hissediyorum diye kendini yoklamayacaksın.
Bunu nasıl yapabilirim diye endişe mi duyuyorsun? Sen yapmayacaksın ki zaten. Kalbin yapacak. Sen Kalbinle oynama yeter. Tum iradeni alnını secdeye koymak icin toplayacaksın. Kalbinin yaklaşması icin değil.
İnsan kalbini kurcalamamalı.
Gunde kırk kere secde etmek demek, kırk kere Ona yaklaşmak demek. Bu fırsatı insan nasıl kacırabilir?
__________________