Bilginlerin birinden rivayet edilmektedir.

Demiştir ki: "Komşumuzdan yemek icin pişmiş kuzu eti satın almıştık. Fakirlerden biri de bize geldi. Onu da bizimle yemeğe davet ettik. Fakir, kuzu etinden bir lokma alıp ağzına koydu. Sonra yutmadan lokmayı atarak uzaklaştı ve bize

- "Bana oyle bir hal geldi ki, eti yemekten beni men etti" dedi.

Biz: "Sen yemeyince, biz de bu etten yemeyiz" dedik.

Fakir: "Ben bir fakirim, yemem. Size gelince nasıl isterseniz oyle yapınız" dedi.

Biz de fakirin yemediği etten yemedik. Ve:

- "Bunu pişireni cağırıp, etin aslını kendisine sorsak, belki de bize bir cirkin sebeb soyler" dedik.

Gercekten, eti pişireni cağırdık ve kendisine, etin aslını sorduk. Daha bize sorumuzu bitirmeden etin, olu hayvan eti olduğunu ve nefsine uyup, parası icin sattığını soyledi bize. Bizde eti kopeklere yedirdik.

Bir muddet sonra o fakiri gorduk. Kendisine, eti yemekten cekinmesinin sebebinin ne olduğunu ve kendisine nasıl bir hal geldiğini sorduk. Bize şoyle cevap verdi:

Allah’a yemin ederim ki, senelerden beri hic et yemek istemezdim. Bu pişmiş eti bana takdim ettiğiniz vakit, nefsim şiddetle et yemek arzuladı. Bundan dolayı ette bir illet olduğunu anladım ve yemeyi terk ettim."

Bak ey kardeşim, Allahu Teala nefsinin arzularına muhalefet eden kullarını nasıl koruyor!

__________________