Osmanlı Âlimlerinden Ahmed Murşidî Efendi "rahmetullahi aleyh" anlatır:

Mûs aleyhisselÂm, Tûr dağına giderken, yolda kendisi ile konuşmak isteyen birisine rastladı. O kişi Mûs aleyhisselÂma; "Ey Allahu teÂlÂnın nebisi! Sen Hak teÂlÂnın sevgili peygamberisin. CenÂb-ı Hakka ma'lûmdur ki, cok buyuk bir fakirlik icindeyim. Artık gecimimi sağlayamıyorum. Aclıktan geceleri uyuyamıyorum. Gunlerdir karnımın doyduğunu hatırlamıyorum. Hazîneleri sonsuz olan Allahu teÂlÂya, beni yoksulluktan kurtarması icin niyazda bulun. Bana duny malı ihsÂn ederek bu fakirlikten kurtarsın. Herkes gibi rahat gecineyim" der. Tûr dağına varan Mûs aleyhisselÂm, cenÂb-ı Hakka bu dilek sÂhibinin, yalvarışını iletir. Allahu teÂlÂ, Mûs aleyhisselÂmın niyazı uzerine; "Madem bu kadar yalvardın, ona duny malı vereyim" buyurdu. Mûs aleyhisselÂm yolda bekleyen adama Allahu teÂlÂnın ilÂhî va'dini iletti. Aradan bir sure gectikten sonra, Allahu teÂl bu fakire zengin bir hanım nasîb etti. Bu sayede zengin oldu. Fakat zenginlik onu azdırdı. Adam zenginliğin verdiği şımarıklıkla haksız yere adam oldurdu. Mûs aleyhisselÂm bir gun o yoldan gecerken adamın asılmış olduğunu gordu. Orada bulunanlara onun ne yaptığını sordu. Onlar da şu cevÂbı verdiler: "Bu zavallı adam onceleri fakirdi. Mal, mulk sÂhibi olunca gurûrlandı. Haksız yere sucsuz birisini oldurdu. HÂkim de asılmasına karar verdi." Mûs aleyhisselÂm Tûr dağına gittiği zaman Hak teÂlÂya; "Y Rabbî! bu ne hikmettir?" diye suÂl etti. Bunun uzerine şoyle nid geldi: "Y MûsÂ! Ben sırf senin duÂn uzere ona duny malı verdim. O ise malı hazmedemedi. Gurûra kapılıp, azdı. Y MûsÂ! Ben o kulumu biliyordum. Onun icin fakir yapmıştım. O, fakirliği ile rahattı. Daha fazla duny malı verirsem, sonunun boyle olacağını biliyordum. Bizden fÂnî Âlemin malını istedi. Fakat sonuc, hakkında hayırlı olmadı."

__________________