Genc kadın, yeni aldığı kıyafeti komşusuna oyle bir anlatıyordu ki, komşusu meraktan renkten renge girmişti.
“Ya yeter artık anlattığın, getir de bir gorelim.”
Kadın koşar adım gidip elbiseyi getirdi ve nispet edercesine gosterdi. Komşu hanım, “Eee, vallahi, hani anlattığın kadar var yani...” dedi.

Kim bilir kacıncı baskıydı.
Eve her gelene yeni elbise bir anlatılıyordu ki, gorme gitsin!
Fiyatı komşulara iki misli soyleniyordu.

“Aman cocuklar, babanız sorarsa sakın ha bu elbiseyi kaca aldığımı soylemeyin. Ona yarısını soyleriz, olur biter” diyordu; cocukları en kotu alışkanlık olan yalana bir anne olarak ittiğinden habersizcesine...
Kucuk Ali zaman zaman duşunuyor, oğretmeni “Cocuklar, sakın ola ki yalan soylemeyin. Yalan cok cirkindir. Yalan soyleyeni hic kimse sevmez. Siz yalan diyebilir, beni aldatabilirsiniz; ama Allah’ı asla aldatamazsınız; Onun melekleri sizi her zaman gormekte, her soylediğinizi yazmakta, her yaptığınızın resmini cekmekte” diyordu.
Peki, annesi bunları bilmiyor muydu?
Ali’nin gozunde annesi yanlış yapmazdı, o halde annesi haklıydı! Cunku gecen gun de aynı şey olmuştu. Annesi, “Babanıza sakın demeyin” demiş ve kendisi de doğruyu soylememişti.
Ali, aslında calışkan ve terbiyeli bir cocuktu. Fakat son zamanlarda yaşadıkları onu biraz duşunduruyor, ara sıra da olsa kucuk kacamaklar yapıyordu.
Bilhassa başarılı olmadığı derslerini soylemiyor, kırık aldığı zaman ya “İyi aldım” veya “Daha bilmiyorum” diyordu.

Bir gun veli toplantısına Ali’nin annesi de cağrıldı. Ali’nin notlarını duşurduğu, eskisi kadar derslerinde ciddî olmadığı soylendi.
Annesi cok şaşırmıştı ve Ali’nin neden boyle bir davranış icerisine girdiğine bir anlam verememişti.
Akşam olunca, aile her zamanki gibi akşam yemeğinde bir araya geldi.

“Ali, biliyorsun, bugun veli toplantısına gittim.” dedi.
“Ne var? Gayet normal...”
Annesi, “Evet,” dedi, “buraya kadar normal de, senin bize soylediklerinle oğretmenin soyledikleri celişiyor da... Utanmıyor musun bize yalan soylemeye? Ben seni yalan soylemen icin mi okutup emek veriyorum? Okulda size yalan mı oğretiyorlar? Sonra, bu yalanın cıkmayacak mı zannettin? Cekirge bir zıplar, iki zıplar, ucuncude yakalanır. Bak sen de nasıl yakalandın!”
“Bitti mi?”
“Evet, bitti. Yine bir yalanla mı kendini savunacaksın?”
“Hayır, anne! Ben, yalan soylemeyi, okuldan, arkadaşlarımdan ya da oğretmenimden oğrenmedim; ilk senden oğrendim!”
Bu sozleri duyan genc kadın, ağzındaki lokmayı yutamaz oldu. Deminden beri butun konuşmaları sessizce dinleyen baba ise, bu konuşmalara bir anlam veremeden gayriihtiyarî hanımına bakakalmıştı.
Ali cesaretini topladı:
“Evet, anne!” dedi. “Yanlış duymadın. Bana yalanı sen oğrettin! Sen değil miydin, bir şey olduğu zaman ‘Babanıza soylemeyin’ diyen ve olayı farklı anlatan, ‘Şunu yaparsanız size şunu alırım’ deyip biz yaptığımız zaman boşveren, sozunde hic durmayıp bizi hep aldatan?.. Ben aslında yalanın cok kotu olduğunu biliyorum. Oğretmenimiz bunu bize uzun uzun anlattı. Ama gunlerce duşundum; ‘Kotu bir şey olsa her şeyi en guzel yapan anneler yapmaz’ dedim ve senin yaptıkların oğretmenimin anlattıklarından ustun cıktı. Kırık not aldığım zaman sizlere iyi imiş gibi anlattım.”
Etrafı buyuk bir suskunluk kaplamıştı.
Herkesin ruh dunyasında kasırgalar esmekteydi. En cok da, duşunmeden yaptığı hareket karşısında cocuğuna kotu ornek olan annenin yureğinde...
Ne yapmıştı, Ali gibi calışkan ve sorumlu bir cocuğu ta ucuruma kadar nasıl getirmişti?
Anne, neden sonra soze başladı:
“Ali, senden ozur diliyorum. Demek ki hic yanlış yapmaması gereken, yaptığı zaman ise buyuk tahripler yapan anneler de hata yaparmış! Duşunmeden yaptıklarım ve soylediklerimle bana guzel bir ders verdin. Bana model olduğumu hatırlattın. Seni tebrik ediyorum.”

alıntıdır .



__________________