İngiliz bilim insanları Sandra Aamodt ve Sam Wang, yeni cıkan "Welcome to Your Brain (Beyninize Hoşgeldiniz)" adlı kitapta beyin ve sinir sistemine yonelik gozden kacırdığınız, bilmediğiniz ayrıntıları sıraladı. İşte bu ayrıntılardan bazıları...

1. Beyniniz, buzdolabınızın ampulunden daha az enerji tuketir

Beyin 12 watt gucunde enerji kullanır ki buyuk boy iki muzdan elde edilecek enerjiye eşittir. Vucut ağırlığının sadece %3’unu oluşturmasına karşın beyin butun enerjisinin yuzde17’sini tuketir. Bu enerjinin buyuk kısmı ise beynin bakım ve destek faaliyetlerine gider. Dikkatli ve yoğun duşunme esnasında harcadığınız enerji o kadar kucuktur ki fark edilmez bile.

2. Sık yaşanan jet-lag hafızaya zarar verebilir

Jet-lag sadece sinir bozucu olmakla kalmaz, eğer sık aralıklarla tekrarlanırsa beyin sağlığınıza zararlıdır. Sıklıkla kıtalararası ucuş yapan insanlar beyin hasarı veya hafıza zayıflığı yaşayabilirler. Muhtemelen bunun sebebi jet-lag sırasında cok fazla stres hormonu salgılanması ve bu hormonların beyin lobuna ve hafızaya zarar vermesidir.

Vardiya usulu calışan insanlarda da benzer bir risk soz konusu olabilir. Calışma saatlerinde sıklıkla meydana gelen değişiklikler, tıpkı sık yapılan ucak yolculukları gibi, strese neden olmakta bu da vucut ve beyin uzerinde hasar yaratmaktadır.


3. Gurultulu bir odada nicin telefon konuşması yapmak zordur?

Gurultulu yerlerde cep telefonuyla konuşmak zordur. Cep telefonunuz icinde bulunduğunuz odanın sesleriyle hattın diğer ucundan gelen sesleri karıştırmak suretiyle beyninizin işini zorlaştırmaktadır. Bu durumda beyniniz telefondaki arkadaşınızın sesiyle odadaki diğer sesleri ayırt etmekte zorlanmaktadır. Telefonunuzun mikrofonunu elinizle kapattığınız anda aslında icinde bulunduğunuz odadaki seslerin telefona girmesine engel olduğunuz icin ses karışımına engel olmakta ve beyninizin işini kolaylaştırmaktasınız.

4. Video oyunları, aynı anda birden fazla işi yapabilmenize yardımcı olabilir

Dikkatinizi aynı anda birden fazla şeye yoneltebilme yeteneği pratik yaparak artırılabilmektedir. Bu konuda yapabileceğiniz pratik ise, pek cok hedefe ateş etmek zorunda kaldığınız bir video oyunu olabilir. Bu tur oyunlar dikkatinizi ekrandaki her alana yaymanızı gerektireceği icin olayları cabuk kavrama ve cabuk reaksiyon verme konusunda egzersiz yerine gecebilir.

Tetris oynamak aynı etkiyi yapmaz cunku tetris oynarken birden fazla noktaya aynı anda dikkatini yoneltmek yerine sadece bir tek parcaya odaklanmış oluyorsunuz. Ama bu şekilde bir duşunce tarzıyla cocuklara iyi bir ornek olmadığınızı da bilmelisiniz.


5. Beynin bir şaka merkezi vardır

Mizah denen şeyi tanımlamak zordur ama onu gorduğumuzde hemen tanırız. Mizahın tarifini yapmaya calışan bir teoriye gore, mizah kendi icinde bir surpriz unsuru icermelidir –bir sonraki cumlede ne olacağını bildiğimizi sandığımız halde esprinin kendisi bizi başka bir noktaya goturmelidir- sonra da vardığımız bu yeni noktayı onceden tahmin ettiğimiz noktayla karşılaştırarak yeni bir perspektif elde ederiz. Mizahın beynimizde algılanma şekli aşağı yukarı boyledir.

Fıkra anlatmanın ya da espri yapmanın bulmaca cozmekten farkı ise, gunluk yaşamda her gun rastlamayacağımız turden ama kendi icinde tutarlı bir hikÂyenin bulunmasıdır. Beyinlerinin on lobu (bilhassa sağ lobu) hasar gormuş bazı hastalar, yapılan esprileri anlayamamaktadır. Genelde bunun nedeni, fıkra ya da espriye konu olan imajları yeni bir perspektifle değerlendirme aşamasında beynin normal fonksiyonlarını yerine getirememesidir. Bu turden insanlar, anlatılan bir fıkradaki hikÂyeyi takip edebilir ama fıkranın sonunu nasıl bağlarsanız bağlayın asla komik bulmazlar.


6. O şarkıyı bir turu hatırlayamıyorsanız sebebi var

Bazen bir şarkı veya şarkının bir bolumu aklınıza takılır kalır, bir turlu hangi şarkı olduğunu hatırlayamazsınız. Cok sinir bozucudur gercekten. Ama beynin ‘sıralı hatırlama’ ilkesi, hafızamızın işleyişi acısından ozel ve kullanışlı bir goreve sahiptir. Her şeyi olay akışının sırası icinde hatırlamamız gerekir.

Herhangi bir kÂğıda adınızı yazarken, sabahları cay demlerken veya akşam evinize donerken hangi sokaklardan ve kapılardan gececeğinize karar verirken bile beyniniz bu kurala gore calışmaktadır.

Bu ‘sıralı hatırlama’ fonksiyonu sayesinde gunluk işlerimizi surdurebiliyoruz. Bir şarkının veya bir film repliğinin sadece bir parcasını duşunduğunuzde, beyniniz –anılarınızın arasında- bu bilgi parcacığını eşleştireceği bir olay dizini aramaktadır. Buyuk ihtimalle beyniniz en sonunda bu parcacığı bulacak ve siz aklınıza takılan o şarkıyı hatırlayacaksınız. Ama eğer ‘aklınıza takılıp kalmış olması’ sizi rahatsız ediyorsa ve o anlık takıntıdan kurtulmak istiyorsanız, beyninize uğraşması icin başka bir ‘sıra’ verin. Soz gelişi başka bir şarkıyı duşunun veya soylemeye calışın. Muhtemelen beyniniz ‘dağınık hafıza kalabalığı’ icinde sizin yonlendirmenizle biraz daha kısa surede sonuca ulaşacaktır. Umarız bu yontemi denerken başka bir can sıkıcı şarkıya takılıp kalmazsınız.


7. Guneş ışığı hapşırmanıza neden olur

Parlak guneş ışığına bakan pek cok kişi hapşırır. Nicin boyle bir refleks vardır ve nasıl calışır? Hapşırmanın temel fonksiyonu bellidir: sizin nefes yollarınızı rahatsız eden madde veya parcacıkların dışarı atılması. Hapşırmayı kontrol eden merkez beynin lateral medulla denilen bolgesindedir. Bu bolgenin hasar gormesi halinde hapşırabilme yeteneğimizi kaybederiz.

Hapşırma genellikle ‘rahatsız edici’ bir unsurun uyarısıyla tetiklenir. Bu uyarının beyinde ulaşacağı nokta ‘lateral medulla’dır. Bu bilgi beyne burnumuzdaki ceşitli sinirler vasıtasıyla iletilir. Bu sinirlerden biri de trigeminal sinirdir ve cok yoğun calışan bir trafiğe aracılık etmektedir. Normalde parlak guneş ışığının yalnızca goz bebeklerinin kuculmesini tetiklemesi gerekirken burun kaşındırıcı impulsları ileten komşu bolgelerdeki noronlar da aynı şekilde etkilenebilmekte. Gozbebeklerinin kucultulmesi sinyali bu nedenle bazen hapşırmaya neden oluyor.

8. Kendinizi gıdıklayamazsınız

Gıdıklanma konusunda duyarlı hastaları muayene ederken doktorlar hastanın elini kendi elleri uzerine yerleştirerek gıdıklanma hissine engel olurlar. Bu nasıl olmaktadır? Cunku gıdıklanmaya ne kadar duyarlı olursanız olun, kendinizi gıdıklayamazsınız.

Bunun nedeni beynimizin etrafımızda olan bitenleri takip ederken pek cok hissimiz arasında en onemli olanları hissetmeye programlanmış olmasıdır. Mesela oturduğunuz sandalyeyi veya ayağımıza giydiğimiz corabı –ozellikle onları duşunmediğimiz surece- hissetmeyiz ama omzumuza dokunan bir el hemen bizi irkiltecektir.

Beynin bu ‘hisleri ayırt etme’ fonksiyonunu surdurebilmesi icin bizim temasımızı başkalarının temasından ayırt etmeye yarayan bir sinyal uretmesi gerekmektedir. Bu fonksiyonu gercekleştiren ise beyinciktir. Yaklaşık 110 gram ağırlığındaki bu organ, kendi eylemlerimizin yaratacağı hisleri tayin eden yerdir. Beklenen veya beklenmeyen reaksiyonları ayırt etme işi beyinciğe aittir.

Beyincikten gelen sinyallere gore, beyin bu hissin onemli olup olmadığına karar verir. Gıdıklanma hissi abartılmış bir refleks olmakla birlikte, eğer size dokunan gene size ait bir organsa, beyin bu gıdıklanmanıza değil, dokunduğunuz organdan (mesela elinizden) gelen hislere oncelik verecektir.


9. Esnemek beyni uyandırır

Esneme aktivitesini uyku hali veya sıkılmış olmakla ilişkilendirmemize rağmen esnemenin fonksiyonu uyandırmaktır. Esneme, daha fazla miktarda havanın ciğerlerimize dolmasına neden olacak şekilde kas gruplarını calıştırır ve kanımızdaki oksijen oranını hızla yukselterek bizi uyandırır. Memeli hayvanlar ve kuşlarda da esneme vardır. 12 haftalık olmuş fetuslarda esneme olduğu gozlenmiştir.

Esnemenin, vucut tarafından tam uyanıklığa erişmek amacıyla başlatılan bir hareket olduğunu duşunun. Ve esnemek bulaşıcıdır. Odada bir kişi esnerse diğerleri de esnemeye başlar. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, topluluk icinde birisi ‘uyanıklığa ihtiyac duymuşsa’ herkesin ‘uyanık olması’ gerektiği şeklinde toplumsal bir icgududen kaynaklanıyor olabilir. Kopeklerin esnemesi, stresli bir durumda ‘rahatlatıcı’ etki yaratmaktadır. Kopekler esneyerek etrafındakileri ‘sakinleştir’. Huzursuzluk eden kopeğinizin karşısında esneyerek onu sakinleştirebilirsiniz.


10. İrtifa arttıkca beyin garip resimler gorur

Pek cok dinin hikÂyelerinde yuksek yerlerde gorulen ozel goruntuler anlatılır. Mesela Hz.Musa Sina Dağı’nda ‘yanan bir calı’ gormuştu. Hz. Muhammed ise Hira Dağı’nda Cebrail’i gordu. Genelde anlatılan ruhsal deneyimlerde yabancı bir varlığın hissedilmesi (sesinin duyulması) bir şekil gorme veya ceşitli ışık demetleri ve huzmeleri gorulduğu ve korku duyulduğu ortak olarak belirtilmiştir.

Buna benzer olgulara dağcılarda da rastlanır ki bunların pek coğunun mistik kişiler olmadığını biliyoruz. Bunun nedeni genelde yerden yukseldikce havadaki oksijen oranının duşmesi ve beyne daha az oksijen gitmesidir. 2 bin 400 metre yukseklik bu durumda bir sınır değer olarak kabul edilmektedir. Bu yukseklikten daha yukarı tırmanan dağcılar gorunmeyen bir takım varlıkları hissettiklerini, kimisi ise yanlarındaki arkadaşlarının vucudundan ışık yayıldığını ve bazen sebepsiz yere korkuya kapıldıklarını bildirmişlerdir. Oksijen seviyesindeki duşmenin, beynin gorsel ve duygusal sinyalleri kontrol eden bolumlerinde yavaşlama veya bozulmaya neden olduğu duşunulmektedir.

__________________