Van’ın Gurpınar ilcesinden genc bir tuccar, Nehri’ye gidip, Seyyid TÂh "kuddise sirruh" hazretlerine talebe olmak istedi. Kabul edilince, verdikleri tesbihi de alıp geri evine geldi.

Bu zat, talebe olduktan birkac gun sonra, hayvanlarının bir kısmını kurt kaparak telef etti. Butun işleri ters gitmeye başladı. Şeytan, (Bu hocaya bağlanmak sana yaramadı, uğursuz geldi) diye vesvese verdi. O talebe nihayet, Seyyid TÂh hazretlerinin daha once kendisine hediye ettiği tesbihi de yanına alıp, hocasından ayrılmak maksadıyla onun evine geldi. Kapıyı Kose Halife actı. Hocasıyla goruşmek istediğini bildirdi. O da şu anda evde olmadığını soyledi. Bunun uzerine, hocasından ayrıldığını, bir daha gelmeyeceğini soyleyerek, tesbihi de hocasına verilmesi icin Kose Halife’ye iade etti. Seyyid TÂh hazretleri eve geldiğinde, Kose Halife durumu arz edip, tesbihi takdim ettiğinde, tebessum buyurdu.

Aradan aylar gecmişti. Seyyid TÂh hazretleri, bir gun oğle vakti namaza kalkarken, birden ellerini uzatıp, (Def ol, ya lÂin!) buyurup namaza başladılar. Namazdan sonra Kose Halife sordu:

─ Efendim, mubarek ellerinizi uzatıp, oyle soylemenizdeki hikmet ne idi?

─ Gurpınar’da bir Musluman olmek uzereyken, şeytan imansız gitmesine calışıyordu. Buyuklerin bereketiyle defedildi. Adam imanla vefat etti.

─ Efendim, o zat, tesbihi iade eden genc tuccar mı?

─ Evet, oydu.

─ Peki, hocam, o edepsizlik edip hediyenizi iade ettiği halde, neden yardım ettiniz?

─ Birkac gun de olsa bizi sevdi. Biz de, onun sevgisine vefa gosterdik.

__________________