Ezoterik bilgiler denildiği zaman, herkese acıklanmayan ancak belli eğitimlerden gecip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.
Ezoterik bilgilerin en onemli yonu yazılı olmaktan cok, bir yol gosterici(Murşit) tarafından oğrenciye(Murit) belli bir sistem dahilinde aktarılmasıdır. Bu yonteme inisiyasyon veya tekris denilmekte olup Turk-Şaman geleneklerinde de "El Vermek" deyimiyle yer almaktadır.
Ezoterizmin tersi olan sisteme ise Egzoterizm denilmek olup bunun Osmanlıca karşılığı "harici", Turkce karşılığı "dışrak" dır. Egzoterik bilgiler herkesce bilinebilen, sıradan başlangıc bilgileri olmaktadır. Ezoterik bilgilere ulaşabilmek icin oğrenci eğitimine egzoterik bilgiler ile başlar.
Zaman icersinde gosterdiği cabalar ile yukselerek daha derin olan ezoterik bilgileri almaya hak kazanır. Ezoterik oğretinin verildiği hicbir okul veya sistemde harici bilgileri eksik olan adaylara ezoterik bilgiler aktarılmaz. Bunun nedeni, insanın mukemmele ulaşabilmesi icin ic ve dış aleminin tam bir butunluk icinde olması gerekliliğidir.
Şimdi nicin ezoterizm sorusuna yanıt aramaya calışalım. "Nicin" ve "nasıl" lar meraklı insan doğasının bir gereğidir. İnsanlar normal oğreti sistemi icinde aktarılan bilgiler ile bazı soruların yanıtlarını bulamadıkları zaman arayışa girmektedir. Bunun sonucu materyalist duşunce sisteminden sıyrılmakta, yanıtları kimi zaman "din" kimi zaman ise "panteist" duşunce sisteminde aramaktadır. Felsefi anlamda "Panteizm", islami kultur icinde "tasavvuf" adını alan ezoterik sistemin amacı; varoluşun, ancak sevgi ile algılanabilecek ve akılcılıkla ortaya konulacak sebeplerini savunmak ve tek hedefi insanın tekamul ederek "kamil insan" haline donuşmesini sağlamaktır.
Ezoterik sistem, varoluşu ve tanrıyı tanımlamaya calışan din ile aslında celişmemekle birlikte, yıllarca dini bir somuru ve hukmetme sistemi olarak kullanmaya calışan tutucu, radikal kesimin hedefi olmuştur. Dini sistemlerde koşulsuz bir inanma duygusu vardır. İnsanın yaşamının sadece dunyadaki bedensel yaşayışıyla sınırlı olmayıp bir ruhun varlığı kabul edilir. Bu ruhun,
bedensel yaşayış sona erdiğinde ya başka bir bedende hayat bulacağı ya da ahiret denilen bir başka mekana giderek bir başka boyutta sonsuza dek yaşayacağı kabul edilir. Bu nedenle ikinci yaşamın saadet ve mutluluk icinde gecmesi icin dunyadaki yaşamın acı ve ızdırapla gecirilecek bir imtihan donemi olması gerektiği kabul edilmiştir. Meselenin bu şekilde ele alınması insanın hayatı boyunca olumu duşunmesine, ahireti kazanmak ve hak etmek icin dunya nimetlerini tepmesine sebebiyet verdiği gibi, insanlar arasında ayrılık tohumlarını da serpmiştir. Gercekte tek Allaha inanan ceşitli dinlere mensup olanlar, mabedlerini, kitaplarını, bayramlarını, tatillerini, kıyafetlerini farklılaştırdıkları gibi mezarlarını hatta ahireti bile ayırmış, "senin cennetin – benim cennetim" demek suretiyle tek Allahın o tek cennetini(veya cehennemini) bile parsellemeye calışmıştır.
Ezoterik duşunce sistemi ise, bunların uzerine cıkmayı, kutsal kitapları sozleriyle değil, ozleriyle yorumlamayı, "iman" ın "akıl" a aykırı olamayacağını ve insanların akıllarıyla doğruluğunu kabul edemeyecekleri bir takım olay ve buyruklara inanmak zorunda bırakılamayacağını ifade eden bir akımı temsil eder. İşte bu nedenle dinin ozunu değil, şeklini anlayabilenler tarafından surekli red edilmiş, bu akıma taraftar olanlar dinden cıkmakla her zaman ve her yerde suclanmıştır.
Eğer cennet varsa, oraya gitmek icin camiye, kiliseye, sinagoga devam edip dua etmek yeterli değildir. Butun dinlerin tek Allahın kulları, yani kardeş olduklarını kabul eden ve butun kutsal kitaplarda gecen evrensel doğrularla yaşayan yani durust, muşfik, merhametli ve comert olan bir kimse bunları yapmasa bile oraya gidecektir. İşte bu duşunceleri icinde barındıran ezoterik
duşunce, bugun dahi surup giden din kavgalarına yol acan duşuncelerin karşısındadır.
Ezoterik duşunce sisteminin nasıl ortaya cıktığını ve din ile aslında celişmeyen fakat onu kotu amaclarla kullanmak isteyenlerin neden karşı cıktığını acıkladıktan sonra bu sistemin icinde başka hangi ozelliklerin bulunduğuna değinmek istiyorum.
Ezoterik duşuncenin temelinde tek tanrı duşuncesi vardır. Varolan herşey tanrıdan doğmuştur ve onunla ozdeştir. Evren ve tanrı birdir.
Tanrı sadece yaradan değil, varolandır ve evrendir. Onsuz ve sonsuz olan tanrı makrokozmos’da da, mikrokozmos’da da bulunur.
Tanrısal ışığın bir parcası olan ruh, hicbir zaman olmez ve yegane amacı ayrıldığı ana kaynağa, yani tanrıya donmektir. Bunun da tek yolu, evrensel bir yasa olan evrim, yani tekamuldur.
Aslolan ruh ve ruhun tekamuludur. Madde onun kullanıp attığı, bir ust duzeye gecme aracı ve zaman icersindeki varoluşun ifadesidir.
Ruhun tekamulunu, yani cıktığı ana kaynağa donmesini sağlayan evrensel yasa, yeniden doğuş yasasıdır. En alt duzeydeki varoluşun ifasesi olan cansız varlıklardan, en ust duzeydeki Kamil İnsana kadar ruhun ulaşmasını sağlayan yeniden doğuş zinciri ancak ruhun mukemmele ulaşması ve tanrıya donmesi ile kırılabilir.
Tanrısal fışkırmanın bilinen en ust duzey ifadesi olan insan, iyi ve kotunun savaştığı alandır. Aslolan iyilik olduğu, evrenin tumu sevgi uzerine kurulu bulunduğu icin, ancak iyi bir insanın ruhu, kamil insana donuşebilir ve tanrı ile butunleşebilir.
Tanrı, kendi bunyesindeki sonsuz varlıkların varoluş ve yaşayış deneyimleri ile kendi niteliklerinin bilincine daha cok varmakta ve daha yuksek bir bilince ulaşmaktadır. Tanrının bir yansıması olan insan, dolayısıyla tanrının bir ifadesidir. Bu nedenle, insan tanrıdır veya "ben tanrıyım" demek ne denli doğru ise, tanrı insandır demek de o denli yanlıştır.
Ezoterik oğretinin kullandığı dil "semboller dili" olagelmiş ve bu sembollerin, simgesel anlatımlarının imkanlarından yararlanılarak hemen her kavimde, her millette, binlerce sene korunarak, uygarlıktan uygarlığa aktarılması mumkun olmuştur.
İnsanlık tarihi gunumuzden 6000 yıl oncesinde yazılmaya başlandı. M.O. 4000 yılına uzanan yazılı tarihimiz oncesinde ise insanlık tarihine ışık tutacak veriler arkeolojik calışmalardan elde ettiğimiz sonuclara dayandırılmakta. İş boyle olunca toprak altından cıkan en kucuk bir parcanın bile insanlık tarihini etkileyebilecek oneme sahip olduğunu goruyoruz. Gelişen teknolojinin sunduğu imkanlar ile arkeolojiye destek verilmekte ve bilimsel gerceklerin ışığında karanlık tarihimiz aydınlatılmaktadır. Ozellikle son yıllarda yaşanan bu gelişmelerle cok uzun zamandan beri soylenen bazı sozlerin ve hikayelerin doğruluğu ispatlanmaya başlanmıştır.
İşin bir diğer tarafı ise belki de insanlığın gelişimi hakkında birbirimize sormamız gereken sorulardır. Mısır, Maya, Paskalya, Uygur, Tibet, Akdeniz, uygarlıkları arasındaki benzerlikler ve eserler bu kulturun tek bir kaynaktan cıkıp yayılmış olduğunu duşundurmektedir. Milyonlarca yıllık dunya tarihinde insanlığın dışında yaşayan ve yok olan turlerlerin varlıklarını biliyoruz. Bunların gelişimi yok oluşları hakkında pekcok teoriler uretilmekte ve senaryolar yazılmaktadır fakat insanlık icin baktığımızda durum cok daha ilginctir. İnsan adını verdiğimiz ilk varlık bundan 200.000 ile 500.000 yıl once ortaya cıkan "Homo Erectus" yani iki ayağı uzerinde duran canlıdır. Daha sonra gelişen "Homo Sapiens" yani duşunen insan olarak adlandıralan canlının bundan 200.000 yıl oncesinde yaşadığı belirlenmiştir. Bundan 200.000 yıl once yaşayan bu canlının da beyin buyukluğu şu anda yaşayan insan turuyle aynıydı. Peki ne oldu da insanlık butun buluşlarını son 6000 yıla sığdırdı? Tekerleği ve yazıyı keşfetmek icin nicin 194.000 yıl bekledi? Ozellikle son yuzyıla bakacak olursak neredeyse butun onemli adımların bu surecte yapıldığını ve gelişimin cok daha hızlı artarak ilerlediğini goruyoruz. O zaman insanoğlunun gunumuzun uygarlığını yaratmak icin beklediğini duşunmek bencillik olmuyor mu? Bu soruların yanıtlarını belki de gunumuz uygarlığının temel taşlarının cok daha eskilerde atıldığı varsayımıyla acıklamak mumkun olacaktır. İnsanlığın karanlık ve yok olan bir tarihinde yaşayan uygarlıkların izlerini artık bulabiliyoruz.
Yok olan uygarlıkların izlerini bilimsel ve metafizik yontemleri kullanarak acıklamak benim de kişisel goruşum olmuştur. Kendi araştırmalarımı ve edindiğim bilgileri birleştirerek insanlık tarihini yorumlamak icin calışmaktayım. Bu nedenle burada acıklayacağım goruşler şimdiye kadar edindiğim bilgilerin bir sentezi niteliğinde olup, kabul gorup gormemesi de sizlerin akıl-mantık suzgecinden gecirip onaylamanıza bağlıdır. "Kayıp Uygarlıklar" ın peşinden giderken gercek ile miti ayırmak zordur. "Ateş olmayan yerden duman cıkmaz" ozdeyişinde de belirtildiği gibi bazı mitlerde de gercek payının olduğunu duşunebiliriz. Gerceği araştırmak icin bilimsel yol ile metafizik yolu birlikte kullanmak ise belki pekcok kimsenin itiraz edeceği bir durum olsada, bazı gerceklere ulaşmada doğru sonuclar vereceğini duşunuyorum. Mu Uygarlığı’ndan batlayacağımız uygarlık tarihini belki size yabancı gelsede bu duşuncelerin ışığında yorumlamak istiyorum.
Naacal Kardeşlik orgutu Mu Uygarlığı’nın en onemli noktasıydı ve belki de bugunku pekcok bilginin kaynağını teşkil etmektedir. Peki Naacaller hakkında ilk bilgiler nerede ve ne şekilde ortaya cıktı? 1880’li yıllarda James Churchward adında bir İngiliz, Tibet’te bazı taş tabletlerin izlerine rastlar. Tibet’te uzun yıllar kalarak bu tabletler uzerinde yazan eski dili oğrenir ve ilk kez burada Naacaller hakkında bilgilere rastlar. Churchward bundan sonra hayatının 50 yılını harcayacağı bir araştırma seruvenin icinde bulur kendini. Batık kıta Mu hakkında yapılan tum araştırmaları inceler, Gobi colu, Avusturalya ve Mısır’da incelemeler yapar. 1921-23 yıllarında Meksika’da calışan William Niven da benzer taş tabletler bulmuş fakat uzerindeki dili cozemediği icin ilerleyememişti. Yaklaşık 12.000 yıllık olan bu tabletleri Meksika’ya gelen Churchward cozmeyi başarır ve eksik olan bilgilerini butunleyerek Mu hakkında buyuk yankılar uyandıran eserlerini yazmaya başlar. Churchward’ın yazmış olduğu 5 kitap daha sonra pekcok esere kaynaklık yapacak cok değerli bilgiler icermekteydi. Burada kucuk bir parantez acarak, Churchward’ın eserleri hakkında yaptığım bir araştırmayı da daha sonra sizlerle paylaşacağımı belirtmek istiyorum. Cunku bu araştırmamda Mustafa Kemal Ataturk’un de konuyla olan ilgisini ve calışmalarını sizlere anlatacağım.
Churchward’ın yaptığı araştırmalar bundan 70.000 yıl belki de daha eskiye dayanan ve bugunku dunyasal konumu itibariyle Pasifik Okyanusu’nu kaplayan bir kıtadan bahsedilir. Bu ana kıtaya Mu adı verilmişti. Mu bir rahip kral tarafından yonetilmekte kendisine "Ra Mu" denilmekteydi. Mu’nun sembolu tek tanrıyı temsil eden Ra yani Guneş'ti. Ra adı Maya, İnka, Mısır ve Eski Hindistan’da kullanılmıştır. Bu bilgi bile uygarlıkların kokenindeki ortak alanı gostermektedir. Mu hakkında cok şey soylenebilir. Tabletlerden aldığımız bilgilere gore Mu Uygarlığı en az 3 kez tufan felaketi ile sarsılmış. Ana kıtanın batacağını anlayan bazı insanlar Orta Asya(Gobi Colu civarı) ve Atlantik Okyanusu’nun bulunduğu yerlere goc etmiş ve buralarda Uygur ve Atlantis Uygarlıklarını oluşturmuştur. Bugun okyanuslarla kaplı bir alanda bulunan Mu ve Atlantis Uygarlıklarının cok ileri duzeyde teknolojiye sahip olduğu bilinmektedir. Modern bir Indiana Jones olan arkeolog David Hatcher’ın yapmış olduğu araştırmalar neticesinde kaleme aldığı 6 kitaplık "Kayıp Kentler" dizisinde bu uygarlıkların yaşadığına dair cok gercekci bilgileri bize aktarmaktadır.
http://www.borderlands.com/catalog/lostcity.htm
Okyanus altında yapılan yeni araştırmalar ve ozellikle Bimini’deki bulgular soylenenleri doğrular niteliktedir. Merak edenler icin aşağıdaki adreslere bakmalarını oneririm :
http://www.parascope.com/articles/0997/atlantis.htm
http://www.funandsun.com/1tocf/inf/bim/bim2.html
http://www.are-cayce.com/ancient.htm
http://www.hartlana.co.uk/bluebird1/dolphin.htm
Mu ve Atlantis uygarlıkları hakkında bize bilgi ileten bir diğer kaynak da Edgar Cayce adındaki kahindir. Cayce ‘okuma’ dediğimiz yontemle pekcok kişinin gecmiş yaşamlarını araştırmıştır (Not : Hipnoz veya başka bir trans haliyle bir kişinin gecmiş yaşamlarını oğrenebilme yontemi). Yapmış olduğu binlerce okuma sonucunda kitaplar yazılmış http://edgarcayce.com
ve oldukten sonra adına bir vakıf kurulmuştur http://www.are-cayce.com
Cayce kitaplarında o donemde yaşamış olan kişiler hakkında detaylı sorular sormuş ve yaşanan hayatı en ince ayrıntılarına kadar ortaya koymuştur. Bugun Cayce’nin yapmış olduğu okumaların gercek olduğu ispatlayan deliller hızla artmaktadır. Metafizik acıklamalar bilimsel yontemlerle desteklendiğinde, daha doğrusu bilimin gelişimiyle algılamış olduğumuz yeni dunyalar ve enerji alanları arttığında yanıtlar da kendiliğinden gelmektedir.
Ezoterizm, asıl gerceklerin yalnızca anlayabilecek yetenek ve bilgide olanlara bildirilebileceği goruşu uzerine temellenen bir oğreti sistemidir. Genel olarak, Arapca ve Eski Turkce'de "Batıniyye", Fransızca'da "Esotérisme" ve İngilizce'de "Esoterism" ya da "Esotericism" kartılığıdır. Bu sozcuğun Turkce'de yeni kullanılan karşılığı "İcrekcilik"tir.
Ezoterizm ozunde, bilgi ve gorgulerin kapalı bir topluluk icinde ve aşamalı olarak verildiği bir calışma ve oğreti sistemi olarak tanımlanabilir. Bu tanımda dikkat edilmesi gereken en onemli unsur, ezoterizmde aktarılan bilgiler ve gorgulerin ister bilimsel, isterse toresel-dinsel nitelikte olabilmesidir. Ezoterizm bir oğreti sistemidir ve bu sistemle aktarılan oğreti bilimsel ve cağdaş olabileceği gibi, toresel ya da dinsel de olabilir. Ne var ki, Ezoterizmin bu ozelliği coğunlukla goz ardı edilir ve hemen her zaman Ezoterizmi, Gizemcilik (Mistisizm) ya da Gizlicilik (Okultizm) ile karıştırma yanlışına duşulur.
Ezoterizm sozcuğu, koken olarak Yunanca'daki esoterikos sıfatından turemittir. Ezoterik biciminde yaygın olarak kullanılan bu sıfat, "icrek yani dışa kapalı ve kendi icine donuk ya da apacık olmayan" anlamlarına gelir ve bir topluluk ya da bir orgutu, bir yontem ya da sistemi, bir yazı ya da konuşmayı nitelendirmek icin kullanılabilir. Ezoterik sıfatı, "genel ve herkesin olabilen" anlamına gelen "eksoterik" (dışrak, İngilizcede Exoteric, Fransızcada Exotérique) teriminin karşıtıdır. Orneğin dinler eksoterik, Gizemcilik ezoteriktir. Antikcağın gizemci duşunuru Pisagor, oğrencilerini esoterikos ve exoterikos diye ikiye ayırır, gizli oğretisini yalnızca birincilere aktarırmış.
Ezoterik sıfatının tanımı gereği, bir oğreti sistemi olarak Ezoterizmin uc temel ozelliği vardır:
Oğretiyi alacak kişilerin ozenle secilmelerinden sonra, "inisiyasyon" yontemiyle topluluğa kabul edilip yine aynı yontemle ilerletilmeleri;
Oğretilerin, inisiyasyon yontemi uyarınca bir dereceler silsilesi icinde verilmesi;
Oğretilerin kapsamında oncelikle simgelerin, allegorilerin ve ozdeyişlerin kullanılmasıyla, bireye kendi gerceklerini bulma yolunun acılması.
Gorulduğu gibi, Ezoterizm bir sistem olarak aktarılan oğretinin ozunden bağımsızdır ve temelde bicimsel bir itleyiti nitelendirmektedir.
Ezoterik oğreti sisteminin doğuşu, İnsanoğlunun doğa yasaları uzerinde duşunmeye koyulması ve doğanın ve evrenin gerceklerini arayıp bulmaya başlaması kadar eskidir. Ulaşılan gercekleri, insanların buyuk coğunluğu ya anlayamamış, ya tepkiyle karşılamış, ya da bunları kendi cıkarları icin kotuye kullanmaya kalkışmışlardır. Bu durum, gerceklerin araştırılıp doğruların aktarılmasında, kapalılığın insanlar ve İnsanlık icin daha yararlı sonuclar sağlayacağı duşuncesini yaratmış ve boylece Ezoterizm ortaya cıkmıştır. Ezoterizmde, herkese duyurulması sakıncalı gorulen bilgilerin, yalnızca belirli bir kultur duzeyine erişen kişilerce anlaşılabileceği gerekcesi kapalılığı zorunlu kılmıştır. Bu anlamda Aristoteles oğretisi de ezoterik sayılmalıdır; Aristoteles sabahları seckin oğrencilerine ders verirken, akşamları halka ders verirmiş ve oğrettikleri de ayrı ayrı bilgilermiş.
Ezoterizmuygulayan toplulukların buyuk coğunluğu, ulaştıkları gerceklere ilişkin bilgi ve bulgulardan yalnızca kendi uyelerinin yararlanmalarını ongormez; kendi dışlarındaki toplumu ve tum İnsanlığı da gozetirler. Ne var ki, yeterince uyumlu bir ortam sağlanmadıkca, gerceklerin gelişiguzel bir bicimde ortaya dokulmemesini ve saklı tutulmasını yararlı ve hatta gerekli bulurlar. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, gerceklerin topluluk dışına yayılması, İnsanlığa maledilmesi gecikebilir.
Ezoterizmin kapalılık gerekcesi Hermesciliğin şu sozleri ile daha iyi anlaşılabilir:
"Her us buyuk gercekleri kavrayamaz. Coğunluk ya aptal, ya kotudur. Aptalsalar, gercek karşısında akıllarını busbutun yitirirler. Kotuyseler, bu gerceği kotuye kullanarak, busbutun kotuluk ederler. Gerceği gizlemekten başka yol yoktur. Bulmak, bilmek, susmak gerek..."
Benzer bir yaklaşımı Şeyh Bedreddin'de de bulmak olanaklıdır:
"Her bilgi kendi mertebesinde haktır. Gercekler halka daha işin başında soylenirse, ya yollarını saptırırlar, ya da gerceği soyleyeni suclarlar. Halk ve hak, orta bir yolla ve ayrı ayrı gozetilerek birbirine alıştırılabilir. Ama herhalde halk, hak ve hakikate alıştırılmalıdır..."
Ezoterizmin işlevi, bazılarınca bilinen bir takım gerceklerin, bilemeyenlere aktarılmasından ibaret değildir. Ezoterizmin işlevleri arasında, topluluk uyeleri arasında uyumlu bir iletişim sağlamak olgusu da vardır. Bu iletişim sayesinde, bilgileri geliştirmek, derinleştirmek, yenilemek, genişletmek ve olgunlaştırmak icin olumlu bir yapı sağlanır.
Ezoterizmin temel kuralı gereği, bilgiler yalnızca yeterli duzeyde anlayış yeteneği olan ve bu yolda ilerleme ozelliği gosterebilen kişilere aktarılmalıdır. Ezoterik sistemde calışan bir topluluğa katılan kişiye bilgilerin tumu bir anda yuklenmez, kişi belli duzeylerde sınanarak daha ileriye gitme yeteneğinin olup olmadığı anlaşılmalıdır. Ozellikle dinsel ve toresel nitelikte olan bilgiler acık ve belirgin bir kesinlikle verilmemeli, boylece oğretiyi alacak kişilerin kendilerine oğretilenleri putlaştırmaları onlenmelidir. Ezoterik sistem icinde bilgileri oğrenmeye başlayan kişi, yalnızca kendisi icin oğrenmekle yetinmemeli, bilgilerini birleştirip olgunlaştırarak başkalarına da yararlı olmaya calışmalıdır.
Ezoterizmi benimseyip uygulayan kuruluşlar ve topluluklar, kendi oğretileri kapsamında coğunlukla din, tore, bilim ve sanat gibi konuları bir butun biciminde işleyip, oğretilerine gore yorumlamışlardır.
Bununla birlikte, salt "bilimsel", salt "dinsel-toresel" ya da salt "sanatsal" Ezoterizmden de soz edilebilir. Salt bilimsel Ezoterizm, yalnızca doğal ve evrensel gerceklerin, bunların yasalarının ardına duşmuştur. Salt sanatsal Ezoterizm, bireyler arasındaki iletişimin gelişmesinde oznelliği one alarak, duyumsal algılamayı geliştirmeyi ongorur. Salt dinsel-toresel Ezoterizm ise, dinlerin akıl ve mantığa uymayan oğelerini ayıkladıktan sonra, Tanrı buyruklarından icsel anlamlar cıkarmak yoluyla Gizemciliğe yaklaşır; eğer akıl ve deney yoluyla ulaşılan bilgilerin otesinde, "sezgi" yontemi ile sağlanabilen bilgilere oncelik verilirse Gizlicilik ile bağdaşır. Genel olarak dinsel Ezoterizmde, usaaykırı dinsel dogmaların, usauygun bir yoruma kavuşturulma cabası da bulunmaktadır. Ne var ki, kimi ezoterik yorumcular, bu yorumlarda busbutun usaaykırılığa duşmekten kacınamamışlardır.
Ezoterizmi benimseyen topluluklar, kendilerine ozgu bir calışma yontemi ve oğretisi olan, uyesi olmayan kişileri calışmalarına almadığı gibi, oğretilerini kendi uyelerinden başkasına acmayan orgutlenmelerdir. Bir ezoterik topluluğun bu ozelliği, onun bir "gizli orgut" olmasını gerektirmez. Zira ezoterik bir topluluğun ya da kurumun varlığı, amacları, ilkeleri, uyelerinin kimler olduğu, calışmalarının nerede yapıldığı, nasıl calıştığı herkesce bilinebilir. Bir ezoterik topluluğun gizli olarak nitelendirilebilecek tek yonu, uyelerinin kendi aralarında yaptıkları toplantı ve calışmaların iceriğidir.
Ezoterik İnisiyasyon Nedir?
Ezoterik İnisiyasyon (Erginlenme, Tekris);"dışarıdaki", "yabancı", "harici", "bigÂne" kişinin "iceri" alınması, "mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "uyesi" durumuna getirilmesi, ezoterik bilginin ışığına kavuşmasıdır.
Ezoterik İnisiyasyon; bireyde, varlığın bir alt aşamasından bir ust aşamasına gecişi ruhsal olarak gercekleştirmeye yonelik surectir. Burada amac, bir takım simgesel eylemler ve fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak" uzere "olduğu" duygusunu aşılamaktır. Bu nedenle, kimi ezoterik orgutlerde inisiyasyona, İkinci Doğuş da denilmektedir.
İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte, "ustun" bir evrene ulaşmaktadır. Bu acıdan bakıldığında, inisiyasyon, en derin anlamıyla, bir ceşit "tanrılaştırma' dır. Temel işlevi, kişinin, dış yaşamındaki her turlu koşullu durumunun otesine gecmesidir. Boylesi bir "tanrılaştırma" eylemi, evrenin ozundeki "buyuk varlığın" bireyde belirmesi olgusunu varsayar. Bu varsayım temelini Panteist duşuncede bulmaktadır.
Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı şey sayan oğretilerin ve inanc sistemlerinin genel adı Panteizm'dir. Kamutanrıcılık da denilen Panteizm'in temel ilkesine gore, evrende bulunan her şey tek bir Varlık'tan oluşmuştur. Gercekte varolan bu tek Varlık'tır ve tum nesne ve canlılar onun ceşitli gorunumleridir. Eski gizemci ve ezoterik toplulukların coğunda Panteist ilkeler benimsenmiştir. Felsefe olarak Stoacılık ve Neoplatonizm'de panteist anlayışlar vardır. Kabalacılık tumuyle panteisttir. Vahdet-i vucut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da panteist olgu benimsenmittir.
Birey, inisiyasyon yoluyla, kendinde zaten varolan bir ozu canlandırmaktadır. Bu bir "ic" gercekleşmedir. Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım ozellik ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir.
İnisiyasyon'nın Batı dillerindeki karşılığı olan "initiation" sozcuğu, Latincedeki "initium" sozcuğunden turemiştir. "Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir. Ezoterizm'de en onemli kavram "İnisiyasyon"dır.
Ezoterizm (Batıniyye, İcreklik), bilgilerin ve gorgulerin kapalı bir topluluk icinde ve aşamalı olarak verildiği calışma ve oğreti sistemidir. Asıl gerceklerin anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği goruşu ezoterik sistemin ozudur.
Sistemin uc onemli ozelliği vardır:
1)Oğretiyi alacak olanların ozenle secilmelerinden sonra, inisiyasyon yontemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yontemle ilerlemeleri.
2)Oğretilerin bir dereceler silsilesi icinde verilmesinin yanısıra hiyerarşik yapı gozeten bir orgutlenmenin bulunması.
3)Oğretilerin kapsamında simge, allegori ve ozdeyişlerin kullanılması.
Ezoterik yaklaşımın ozu; bireyin kendi kendini aydınlatamaması olgusuna bağlıdır. Genelde, ezoterik oğreti uygulamasına karşın; bazen, Mistisizm (Tasavvuf, Gizemcilik) kavramı ile ezoterizm kavramı bu noktada ayrılırlar. Mistik kişi (mutasavvıf, gizemci) coğu zaman elini eteğini dunyadan cekmiş bir "munzevi"dir, duzen ve denetim dışıdır, hatta disiplinsizdir. Gerceğe bir anda "sezgi" yoluyla varabilir. Oysa, ezoterizm'de, kişi ancak "inisiyasyon"ya dayalı (initiatique) bir orgut tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik orgut kişiye, oncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin uzerine bir "oğreti" kurmaya calışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel duzeyde kalabilmesine karşın, ezoterizm daima orgutsel bir yapıdadır.
Mistisizm (Tasavvuf, Gizemcilik), duygu ve sezgiye dayalı bir inanc yolu olarak, us ile deney alanı dışında, duygu ve sezgilerle gerceğe ulaşma anlayışıdır. Tanrıbilimsel acıdan, kişinin kendi icine kapanarak, Tanrı'yı kendinde araması biciminde de tanımlanır. Mistisizmin son aşaması, Tanrı'nın varlığında eriyerek, kişiliğin yokedilmesidir.
İnisiye olan kişi uzerinde oluşturulan ruhsal etki, esas olarak, İnisiyasyon toreninin "haricilere aktarılamaz" olan temel niteliğidir. Aristoteles, Eleusis Gizemleri'nden sozederken, "oğrenmek yerine hissetmek" diyordu. İnisiyasyon sırasında da, aktarılan bir oğreti yoktur, yaşanan yoğun duygular vardır. Ama, bu duygular, ilerde oğretinin serpileceği uygun toprağı yaratmaktadır.
Oyleyse "inisiyasyon"nın gizemi, "dile getirilemez, sozcuklerle anlatılamaz" bir gizemdir; ancak ritueller aracılığı ile yaşanır, cilesi cekilir, hissedilir. Gercekten, tum rituelleri en ufak ayrıntısına kadar hariciler tarafından bilinse bile, ezoterik orgutlerin gizemleri tam olarak cozulemez ve cozulemeyecektir. Zira bu gizemler ancak kişisel olarak yaşandığı zaman duyumsanabilir. Tum ezoterik orgutlerde bulunan ve ustunkoru incelendiğinde anlamsız gorunen rituellerin, aslında, ister korkutucu, ister yadırgatıcı olsun, inisiye olan kişiler uzerinde bir tur psikanalitik tedavi etkisini andıran tinsel yankılanmaları vardır.
Bu durumda, inisiyasyon yoluyla, birey kendi kendini "gercekleştirmekte", yetkinleşme surecine ilk adımı atmakta, kendi ozunde saklı olanları kuramsaldan eylemsele yoneltmektedir. Ustelik bu durum bir kez kazanılınca, bir daha yitirilmeyen bir niteliktir. İnisiyasyon olgusu artık surekli bir "durum"dur. İnisiye olmak bir daha geri alınamaz bir ozelliktir.
Sonuc olarak; ezoterik inisiyasyon:
A) Kişinin onceden belirlenen eğilimleri ve ozellikleri uzerine yapılandırılan,
B) Belirli bir ruhsal etki yaratarak, kişinin bilincaltına yonelen,
C) Bireyin kendisinin tamamlaması gereken bir "saklı ozun gercekleştirilmesi" cabasından oluşan uclu bir surectir.
İnisiyasyon Torenlerinin Nitelik ve Amacları
Ezoterik orgutlerde, İnisiyasyon Torenleri, bireyin benliğini etkilemeyi amaclayan, ve hem fizik, hem de tinsel birer "sınav" niteliği taşıyan deneyimlerdir. Aslında, inisiyasyon, ezoterik orgut uyelerinin, haricilere acmamak konusunda yemin ettikleri bir "gizem" dir.
Torenin, katılanların kişiliğine bağlı olmayan, kendiliğinden bir etkenliği vardır. Bu etkenlik torenin kendi ozunden kaynaklanmakta olup, toreni yoneten ve duzenleyenlerin, ayrıca diğer katılıcıların kişiliğinden bağımsızdır. Toreni yoneten onemli değildir, onemli olan torenin işlevidir. Buradaki yaklaşım, dinsel yaklaşımla paraleldir; orneğin, namazın değerinin, imamın kişiliğinden bağımsız olması gibi.
Diğer taraftan, etkin sonuclara ulaşabilmek icin, torenin ritueline, en ufak ayrıntısına kadar uyulması gerekmektedir. Ancak, yine de, eğilimleri acısından yatkın olmayan kişilere uygulanan inisiyasyon'nun etkisiz kalması olasıdır. Bu noktada, dinsel yaklaşımdan ayrılınır; orneğin, hristiyanlarda, vaftiz toreni, eğilimine bakılmaksızın herkese uygulanır.
Gizemci aradığı ışığa, bilgiye bir anda sezgiyle ulaşabilir. Buna karşılık, inisiye olmuş kişi, bilgiyi ancak, zamanla ve bir takım aşamalardan sırasıyla gecerek elde eder. Bu nedenle, inisiyasyon yolu, uzun, cileli, aktif katılım gerektiren bir yoldur. Bunun sonucu olarak, inisiyasyonu temel alan tum ezoterik orgutlerde, hiyerarşik bir yapı oluşmuştur. İnisiyasyonun ceşitli aşamaları, uyelerin ulaştığı varsayılan ceşitli yetkinlik duzeyleri, bir takım "derece" lerle, "rutbe" lerle belirlenmiştir.
Hiyerarşinin gereği olarak, her ezoterik orgutlenmede, uyelerin secilmesine, torelerin gozetilmesine, geleneklerin surdurulmesine egemen olan, coğunlukla oldukca karmaşık ve ayrıntılı bir organizasyon bulunur. Aynı şekilde, rituellerin izlenmesinde de, yine hiyerarşik yapının gereği olarak, disipline sıkı sıkıya uyulur.
Ezoterik Dutuncenin Ozu: İnisiyasyon
Ezoterizm (esotérisme) sozcuğu, eski Yunancada "iceri almak" anlamına gelen "eisotheo" sozcuğunden turetilmiştir. Bu terimin anlamı cok acıktır: iceri almak demek, bir kapı acmak, dışardaki insanlara iceri girme fırsatını vermek demektir. Simgesel olarak bu, saklı bir gerceği, gizli bir anlamı acıklamaktır. Butun bunlar, ezoterizm sozcuğunun, bir "kapalı" oğreti ifade ettiğini ortaya koyar. Dışarıdan ve kalabalıktan soyutlanmış bir topluluğa, belirli bilgilerin aktarılması soz konusudur.
Bu durumda, ezoterik duşunce temelinde, bu kapsama giren tum orgutlerin ortak noktalarını yakalamak olasıdır.
A) İnisiyasyon kendi kendine bilgiye ulaşmak değildir. İnisiyasyonu oluşturan ceşitli "gizler" belirli bir oğretinin dogmatik acıklamaları olmaktan cok, inisiye olan kişide bir diriliş, bir yeniden doğuşla taclanan bir olum duygusu yaratmaya yonelik torenler, ritueller ve teknikler dizisinden olutmuttur.
Tum uygulanan toren, rituel, ayin, allegorik oyku ve efsanelerin simgesel ozu, birbirine oldukca benzeyen bir ana tema etrafında şekillenir: tum ezoterik orgutlerde, inisiyasyon sureci, "karanlıklar" (olum) icine yapılan bir girişle başlar. Bu aşama boyunca, inisiyasyonya aday kişi, kendisinde olduğu duygusunu yaratmayı hedefleyen, bir takım korkutucu olaylar ve mekÂnlar icine sokulur, ceşitli "sınav" lara tutulur. Bu aşama, bir tur "cehenneme iniş" tir (Orpheus, Isis, Persephone, Tammuz gibi).
İniş ya da olum aşamasını izleyen aşama, genellikle tum ezoterik inisiyasyon torenlerinde, belirli duygulanımlarla yuklu olmasına ozen gosterilen, yine de bir takım simgesel sınavların uygulandığı, bir cıkış, yukseliş aşamasıdır. Bu noktada, genellikle, dar bir gecitten gecişle simgelenen, tipik bir doğum olgusu da yer alır. İnisiye olan kişinin gozleri daima bağlıdır, ve bu da, henuz karanlıktan kurtulamadığını vurgulamaktadır.
Son aşamayı, goz bağlarının cozumu ve ani bir ışıklandırmayla (Aydınlanma, Nurlanma) ile başlayan, ceşitli guzellikte sahnelerle suslu, neredeyse kendinden gecişi andıran, bir doruklanma oluşturur.
Alabildiğince ceşitlendirilmiş, ama hemen tum ezoterik orgutlerde birbirini andıran, simgelerle canlandırılan ve inisiyasyon toreninin iskeletini oluşturan, bu "iniş-yukseliş" ya da "olum-doğum" temasının aktarmak istediği oz nedir?
İnisiyasyon sureci, bir yandan, "evrendoğum" (kozmogoni) surecinin aşamalarını, Kaos' un Işık tarafından duzenlenmesini simgesel olarak canlandırmakta, temsil etmektedir; diğer yandan, kişinin, Adem'in İlk Gunahıyla yitirilen ayrıcalıklara fiktif bir şekilde yeniden kavuşması, Eksiksiz Bilgi'ye ermek icin gerekli mistik koşulların icine yeniden doğmasıdır.
Evrendoğum (Kozmogoni), evrenin oluşumu, yaradılışı ile ilgili ilksel ve inancsal tasarımlardır. Genel olarak evrenin yoktan, hiclikten, kaostan varedildiği inancı, yani Yaradılış kavramı evrendoğumu ifade eder.
Adem'in İlk Gunahı, Tevrat'ın Tekvin bolumundeki Cennet'ten elma calma oykusudur. İnsan soyunun bu nedenle her zaman gunahkar olarak yaşayacağı dogmasının temellendiği ve Aziz Paul ve Aziz Augustinus tarafından oluşturulan bu dogma, İsa'nın bu yuzden cisimleşerek, gunahkar insan soyunu bağışlatmak icin kendini feda ettiğini ileri surer. Bu ilk gunah insan soyunun mutsuzluğunun nedeni sayılır.
Ozetle, inisiyasyon;
a)Bir arınma' dır. İnsan boylece, eksiksiz, yetkin bir varlık olabilmek icin, dış yaşamdan getirdiği tutku ve yanlışlarından sıyrılır.
b)Bir nurlanma' dır. İnsan boylece, yitirilmiş bilgi'ye erme, "Yitik KelÂm"ı yeniden bulma umuduna kavuşur.
c)Bir butunlenme' dir. İnsan boylece, Gunah'tan onceki ayrıcalıklı durumuna yeniden doğar ve evrenin ozundeki "Buyuk Varlık" la birleşir.
Yitik KelÂm, Yitirilmit Bilgelik, insanodlu'nun yaradylış sırasında sahip bulunduğu, ama sonradan yitirdiği, sonsuz ozgurluk ve mutluluk veren eksiksiz bilgiyi simgeler. Tanrı bu bilgiyi insanlara vermiş, ancak haketmediklerini gorunce geri almıştır. Bu "bilgi"ye yeniden ulaşabilmek icin, haketmek yani cileli bir caba gostermek şarttır. Bu nedenle, gelişiguzel her insan bu bilgiye ulaşamaz, sadece seckin kişiler, belirli sınav ve aşamalardan gecerek bilgiyi elde edebilirler.
B) Ta başlangıctan beri, insanoğlu, nereden gelip nereye gittiğini, varoluşunun amacını, olumden sonraki yazgısını oğrenmek arzusuyla yanmış; buna koşut olarak da, butun cağlar boyunca, bir takım ezoterik orgutler, evreni yoneten yasaları kavramış olduklarını, temel soruları cozen "Dile Getirilmez Giz" e ulaştıklarını ileri surmuşlerdir.
"Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?". İnsanoğlu, sınırsız kudrete ve Tanrıya ulaşmaya duyduğu susuzlukla, hep bu uc soruyu soragelmiştir kendine. Bu kesin ve eksiksiz bilgiye aclıktır. İster dini, ister felsefi, ister mistik ya da isterse Gizlici (Occult) olsun, tum ezoterik orgutleri besleyen ana kaynak bu aclıktır.
Gizlicilik (Occultisme), evrenin gizli gerceğine ancak doğaustu ve buyusel işlem ve yontemlerle varılabileceği inancıdır. Teosofik inanclar ve Hermetik Bilimler (Astroloji, Simya, Teurji, Fal, Kehanet, Buyu ve Sihir gibi işlemler) bu kapsamdadır.
ALINTIDIR...
__________________
Ezoterİzm Nedİr?
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- Ezoterİzm Nedİr?