Yazının başında belirtmek isterim bu yazdıklarımın hepsini tek tek okudum ve beğendim bunun icin sizinlede paylaşmak istedim biraz uzun ama ilgisi olanlar icin guzel bir kaynak olucağını duşunuyorum derleme bana aittir.Tum yazılar kiyametgunu.com sitesinden alıntıdır.
Konuyu daha oncede ben paylaşmıştım ama karakter sayısı yetmediği icin 2 ayrı konu olarak yazmıştım şimdi ikisini aynı başlıkta topluyorum.Gercekten bu konu icin cok uğraştım emeğimi boş gecmezseniz sevinirim.
Kıyamet gunu yaklaşarak gelmektedir !
Olum gitgide yaklaşıyor. İster genc olun ister yaşlı, gecen her gun, hatta her dakika olume biraz daha yaklaşıyorsunuz. Zamana karşı koyamıyor ve olumun yaklaşmasına bir turlu engel olamıyorsunuz. Almakta olduğunuz onlemlerin hicbiri sizi ve cevrenizdekileri "gecici" olmaktan alıkoyamıyor. Dunyadaki herşey gibi siz de yaşamınızı sona erdirecek gune doğru ilerliyorsunuz.
Ancak dunyada olumlu olan yalnız insan değildir. Diğer tum canlılar, yeryuzu, hatta tum evren de olumludur, yok olacakları bir gun belirlenmiştir. İşte o gun "son gun"dur. O gunden sonra dunya hayatı son bulacaktır. Yokoluş gunu yalnızca dehşetin yaşandığı, boyutları hicbir insanın tasavvur edemeyeceği kadar korkunc, aynı zamanda gorkemli bir "son gun" olacaktır. Yeryuzundeki herşey yerle bir olacak, yıldızlar silinip dokulecek, guneş korelecektir. O vakte kadar dunya uzerinde yaşamış olan tum insanlar biraraya toplanacaklar ve bu gune şahit olacaklardır. Bu "son gun" inkarcılar icin zorlu bir gundur ve kuşkusuz bu gunun sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Kıyamet yaklaşarak gelmektedir. İnsanların coğunun inancının aksine, kıyamet hic de uzak değildir. O gun dunya ile birlikte, dunyaya ait olan herşey de yok olacaktır. Hırslar, istekler, kızgınlıklar, beklentiler, şehvet, duşmanlık ve zevkler sona erecektir. Geleceğe yonelik planların bir anlamı kalmayacaktır. Allah'a donduruleceğini unutan herkes icin, o cok sevdiği, sonsuz hayata tercih ettiği dunyanın, tum o aldatıcı zenginlikleri, guzellikleri ve meşguliyetleriyle sona erdiği gun gelmiştir. İşte o gun, insanlar Allah'ın varlığına kesin bir bicimde şahit olacak, unutmaya calıştığı olum gunu ile karşı karşıya kalacaklardır. Artık Allah'ı ve ahiret yaşamını unutarak gecirdiği bu kısa omur sona ermiştir ve yeni bir başlangıc kendisini beklemektedir. Bu başlangıc, asla son bulmayacak ve asla inkarcılara mutluluk getirmeyecektir. Bu sonsuz yaşamın ilk anından itibaren azap oylesine şiddetlidir ki, bunu yaşayanlar, azabın yerine "olumu" ve "yokoluşu" isteyeceklerdir. Bu hayatın başlangıcı kıyamet saatidir. Ve kuşkusuz "kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir".
Dunya hayatı gecicidir ve olum kesin bir gercektir !
Cocukluğunuzun ilk gunlerinden itibaren geleceğinize ilişkin belirli bir hedefe yonelir veya başkaları tarafından yonlendirilirsiniz. Muhtemelen şunlarla karşılaşırsınız: Yaşınız ilerlediğinde artık bir aileniz ve işiniz olmuştur. Daha cok para kazanmak ve daha rahat yaşamak icin caba gosterirsiniz, cocuklarınızı yetiştirir, onların ileride sizden daha iyi bir hayat surmelerini istersiniz. Haftada bir aile toplantılarına katılır, tatil yapar, işe gider, geri kalan vaktinizi de evde gecirirsiniz. Birkac aksaklık dışında yaşamınızdaki herşey muntazam devam eder, genelde cok olağanustu durumlarla da karşılaşmazsınız.
Yaşamınızdaki herşey sanki daha onceden belirlenmiş gibidir, cevrenizdeki insanların yaşamları da birbirleriyle cok buyuk benzerlikler gosterir. Bu benzer senaryolara gore yaşamak icin calışmalı, soyunuzu devam ettirmek icin de aile kurmalısınız. Bu duşunceye gore zaten "iyi bir aile ve iyi bir iş" dışında yaşamın başka ne amacı olabilir ki! Bunlar sağlandıktan sonra mutlu bir yaşam hayal edersiniz. Boylece herşey tozpembe olacak ve yaşamın geri kalan kısmını huzurlu gecireceksinizdir.
Oysa siz bunları duşunurken, bedeninizde ve cevrenizde onemli birtakım değişiklikler olmaktadır. Vucudunuzda farklı işlevlere sahip pek cok hucre gorevini tamamlayıp olmekte ve yaşınız ilerledikce bunların yenilenmesi daha da yavaşlamaktadır. Bedeniniz yaşlanmakta ve bu yonde surekli belirtiler, hastalıklar, eksiklikler ortaya cıkmaktadır. Zaman surekli ilerlemekte ve geri donuşun imkansızlığı gun gectikce daha da acık bir şekilde kendini gostermektedir. Ve siz huzurlu ve rahat gecirmeyi planladığınız "geri kalan omrunuzde" gitgide olume doğru yaklaştığınızın farkındasınızdır. İşte bu nedenle dunya hayatı size beklediğiniz rahatlığı ve huzuru gercek anlamda asla vermez. O ana kadar sizi pek cok acıdan tatmin ettiğini duşunduğunuz bu yaşamın bir sonu vardır. İşte bu sonun ardından asıl gerceklerle yuzyuze gelinecektir. O halde dunya hayatında hedeflediğiniz hicbir şey sizin gercek amacınız olmamalı. Cunku dunya hayatı yalnızca gecici bir imtihan yeridir. Kimin guzel davranışlarda bulunduğunun sınandığı yerdir. Allah, bize bu onemli gerceği şoyle bildirmektedir:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve guzel) olacağını denemek icin olumu ve hayatı yarattı. O, ustun ve guclu olandır, cok bağışlayandır. (Mulk Suresi, 2)
Yaşamın gercek amacı "iyi bir aile ve iyi bir iş" değildir. Herkesin tek bir yaratılış amacı vardır: Allah'a kul olmak. Dunyada elde edilmiş mal, eş, cocuk, mevki, itibar gibi kazancların hepsi yaşam boyunca buyuk bir tutkuyla bağlanılan değerlerdir. Fakat olumun ilk anından itibaren bu dunyevi kazanclar bir anda tum değerlerini ve onemlerini yitirirler. Bu herkesin bildiği ama duşunmekten kacındığı bir gercektir. Dolayısıyla asıl amac bu olmamalıdır. O zaman gercek amacın ve kazancın ne olduğunu cok iyi duşunmek, kavramak gerekir. İşte yaratılmanın asıl amacını Allah Kuran'da şoyle bildirmektedir:
Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Ancak Allah'a kulluk gorevinin tam olarak yerine getirilmesiyle olumden sonra başlayacak olan ahiret hayatı icin guzel bir beklenti soz konusu olabilir. İnsanların buyuk bir kesiminin sahip olduğu carpık bir beklenti vardır. Coğu insan bu ihtimale inanarak kendini rahatlatmaya calışır. Oysa bu buyuk bir yanılgıdır. Eğer bir insanın ahirete, olumden sonraki yaşama yonelik bir beklentisi yoksa, o zaman da geriye tek bir ihtimal kalır: Olumle birlikte sonsuza dek yok olmak! Bu ihtimal ise diğerlerine gore cok daha urkutucudur. Allah'a kulluk etmeyi reddeden insanlar bu olasılıktan korktukları ve unutmak istedikleri icin kendilerince ceşitli yontemler geliştirirler. Bu yontemler ise genelde hep aynıdır: Olum konuşulmaz, tartışılmaz, hatırlatılmaz. Halbuki olum, yaşanılacağı kesin olan bir gercektir, ama sanki "yokmuş" gibi davranılır. Toplumun buyuk bir kesiminin bu mantığa sahip olması insanda bir rahatlamaya sebep olabilir. Oysa kendisi gibi diğer insanlar da aldanmaktadırlar. İnsanlar olumu, kıyamet gununu ve ahireti bilmekte ama duşunmemektedirler. Dunya hayatıyla tatmin bulmakta, daha doğrusu tatmin bulmayı istemektedirler. Oysa Allah Kuran'da insanların kacmakta oldukları olum gerceğiyle mutlaka karşılaşacaklarını bildirmektedir. Ayette şoyle buyrulur:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kactığınız olum, şuphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, muşahede edilebileni de bilen (Allah)a donduruleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir. (Cuma Suresi, 8)
Olum yalnızca insanlara mahsus değildir. Gecici olan dunya hayatında, insan gibi "herşey" olumludur. Allah bize, tum kainatın, icindeki canlılarla birlikte yok olacağı bir gunun varlığını, yani "kıyamet gununu" bildirmiştir. Kıyamet gunu, imtihanın son bulduğu, nihai gundur. O gunun gelişini, yeryuzundeki her insan pek cok belirti ile anlayacak ve kainatın olumuyle sonuclanacak olaylar gercekten de tuyler urpertici olacaktır. Ve en nihayet dunyadaki tum insanlar, kıyametin gercekleştiği gun, kendilerini bekleyen "yeniden dirilişi" kavrayacaktır. Boyle bir gunle karşılaşmayı ummayanlar, karşılarındaki bu apacık gerceği reddedemeyecekler ve Allah'ın emrine "isteseler de istemeseler de" boyun eğeceklerdir. Allah, tum evren icin buyuk bir son hazırlamıştır. İnsanların coğu her ne kadar inkar etmeye calışsa da, kıyamet saati belirlenmiş bir vakitte kendilerini beklemektedir.
Kıyamet gunu kesin olan bir gercektir !
Daha once bahsettiğimiz gibi dunyanın gecici değerlerine sahip olmayı kendisi icin yeterli goren insanlar, gerceklerden ceşitli yontemlerle kacarlar. Olum tum gercekliği ile yanı başlarında iken bunu gozardı eder, yeniden dirilecekleri gunu de unutmaya calışırlar. Bunları duşunmemek kendilerince bir kacış yontemidir. Boylelikle insanlar Allah'a olan yukumluluklerini akıllarına getirmeyerek, yalnızca kendi tutkularına gore yaşayabileceklerini zannederler. Oysa kıyamet gunu kesin bir gercektir. Bu gercek Kuran'la bildirilmiştir.
Aynı zamanda Kuran'da kıyamet gununde gercekleşecek olan olayların tasvirleri de yapılmıştır. Oldukca detaylı anlatılan kıyamet vaktinde, yeryuzunde ve tum kainatta olacaklar, bunun yanı sıra insanların ruh hali, tum benliklerine hakim olacak buyuk şaşkınlık, korku ve panik acık bir şekilde anlatılmaktadır. Kuşkusuz, evren kusursuz olarak yoktan var edildiği gibi, yine kusursuz ve olağanustu gorkemli bir kapanışla sona erecektir. Gezegenler yorungelerini bulamayacak, dağlar yerlerinden oynayacaklardır. Daha once herşeyin tesaduf olabileceği bahanesi ile Allah'ı inkar edenler, tum dengeleri altust eden bu muazzam olaylar karşısında tesaduflerin değil, yalnızca Allah'ın hukmunun gecerli olduğunu anlayacaklardır. Allah kıyamet anında gercekleşecek olaylarla ilgili olarak Kuran'da şoyle haber vermektedir:
De ki: "Goklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır." O, rahmeti kendi uzerine yazdı. Sizi kendisinde şuphe olmayan kıyamet gununde elbette toplayacaktır. Nefislerini husrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (Enam Suresi, 12)
Artık Sura tek bir ufuruluşle ufuruleceği, yeryuzu ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir carpma ile birbirlerine carpılıp parca parca olacağı zaman. İşte o gun, vakıa (bir gercek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gercekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 13-15)
Kıyamet gunu belirlenmiş bir vakittir !
Zaman ilerledikce, kıyametin vuku bulacağı ana doğru hızla yaklaşıyoruz. İnsanların buyuk bir coğunluğu kıyamet vaktini kendilerinden cok sonraki nesillerin karşılaşacakları bir olay olarak duşunmektedirler. Burada şu gerceği hatırlatmakta yarar vardır. Kuşkusuz bizlerden onceki nesiller de aynı duşunce ile hareket etmişler ve "uzak gelecekteki" bu olayı duşunmemişlerdir bile. Oysa dunya uzerinde, ilk insanın yaratılışından itibaren yaşamış olan her kişi, kıyamet gunu gercekleşen olaylara şahit olacak, Allah'ın huzurunda toplanacak ve hic kimse icin de bir kacış mumkun olmayacaktır. Ustelik bu gunun, siz gunluk yaşamınıza devam ederken, gelecek icin planlar yaparken olmayacağına dair bir garanti de yoktur. Kesin olarak gercekleşecek olan kıyametin vaktini sadece Allah bilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Kuranda şoyle buyrulmaktadır:
De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun icin uzun bir sure mi koymuştur?" O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (gorulmez bilgi hazinesini) kimseye acık tutmaz (ona muttali kılmaz.) (Cin Suresi, 25-26)
Allah, buyuk bir duzen icinde yarattığı yaşamı, bilemediğimiz bir vakitte tum duzeniyle birlikte sona erdirecektir. Bu kapanıştan şuphe etmeyi veya buna inanmamayı insanların buyuk bir coğunluğu makul karşılıyor ve bu nedenle inkarı tercih ediyor olabilirler. Ancak tarifi yapılan bu son gun, inkarcılar icin oldukca zorlu, urkutucu bir gun olacaktır. Bu nedenle inanmayarak olacakları beklemek yerine, varlığından şuphe duymadan kıyamet gunune iman etmek, insanı kendisi icin cok daha olumlu ve kazanclı bir sonuca goturecektir. Zira dunyada harcadığı cabaların "boş bir caba" olduğunu kıyamet saati ile anlayan bir insanın pişmanlığı, tarifi oldukca zor, cok şiddetli bir pişmanlıktır. Bir ayette Allah şoyle buyurur:
Ancak o, 'herşeyi batırıp gomen buyuk-felaket' (kıyamet) geldiği zaman. O gun, insan, neye caba harcadığını duşunup-anlar. (Nazi'at Suresi, 34-35)
Kıyamet gunu gercekleşecek olaylar !
Kıyamet gunu Kuran'da haber verildiği uzere, "İnsanların, alemlerin Rabbi icin kalkacağı gundur." (Mutaffifin Suresi, 6). O gun, canlılarla birlikte tum evrenin yok olduğu dehşetli bir gundur. Bu yokoluş, şimdiye kadar hicbir yerde gorulmemiş olaylar sonucunda gercekleşecektir. O gun, insanların, hayvanların, var olan herşeyin, kısaca kainatın olum gunudur. O gun, Allah'ın yuce kudretinin acıkca gorulduğu ve insanların tumu tarafından idrak edildiği gundur. O gun, inkarcılar icin dehşet, korku ve acı dolu bir gundur. O gun, daha once yaşanmamış bir pişmanlık, korku ve aşağılanmanın hissedileceği gundur.
Kıyamet gununun ozellikleri Kuran ayetlerinde ceşitli benzetmelerle ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu bolumde Kuran'da kıyamet gunu gercekleşecegi bildirilen olayların genel tasviri yapılıp, Allah'ın ayetlerde bildirdiği olayların işaret ettiği manalarının uzerinde durulacaktır. Elbette herşeyin en doğrusunu Allah bilir ve Allah'ın ilmi sonsuzdur. Biz ise her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da yalnızca O'nun bize bildirdiği ve oğrettiği kadarını anlatabiliriz.
Bu bolumde anlatılan olayların hepsinin kaynağı Kuran ayetleridir ve hepsinin gercekleşeceği kesindir. Tum tasvirlerin gercekleşme şeklini de Allah belirlemiştir. Fakat bu olaylar tahmin edilenden cok daha farklı bicimlerde gercekleşebilir. Bizim kesin olarak bildiğimiz şey Allah'ın vaat ettiği olayların mutlaka yaşanacağı, insanların kıyamet gununde, daha once hic karşılaşmadıkları muazzam bir manzara ile karşı karşıya kalacakları ve evrenin icinde barındırdığı tum canlılarla birlikte tamamen yok olacağıdır. İnsanların ise butun bunların sebebini oğrenme, bu felaketlerden kacıp kurtulabilme ya da cozumler arama gibi bir ihtimalleri olmayacaktır. O gun herkesin goreceği gercek; Allah'ın ve ahiretin varlığıdır.
Kıyamet Sur'a ufurulmesiyle başlar !
Sur'a da ufurulmuştur. İşte bu, tehdidin (gercekleştiği) gundur. (Kaf Suresi, 20)
Sur'a ufurulmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği kıyamet saatinin artık gelip cattığının haberidir. Bu ses dunya hayatının bitişinin ve ahiretin başlangıcının sesidir. Dunyada kaldığı sure boyunca bu buyuk gunde goreceklerine karşı haberdar edilen ve vereceği hesap ile uyarılıp korkutulan herkes artık kendilerine vaat edilen gercekle karşı karşıyadırlar. Hic beklenmedik bir anda duydukları bu ses daha once duyulan seslere hic benzemeyen bir sestir. İnsanlar, kendilerine verilen surenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır. Bu ses, kufre sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları korku, dehşet ve yılgınlık dolu, zorlu bir gunun başladığının habercisidir. Allah Kuran'da şoyle buyurmaktadır:
Cunku o boruya (sur'a) ufurulduğu zaman, İşte o gun, zorlu bir gundur; kafirler icinse hic kolay değildir. (Mudessir Suresi, 8-10)
Dunya uzerinde var olan duzenin cekici susune kanarak ona sımsıkı bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerceğine karşı kordurler. Butun bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla ilerlediğini asla duşunmeden sadece aldandıkları bu goruntu ile sozde mutlu olur, yetinirler. Oysa onları yanıltan bu kusursuz duzen, herşeyin sahibi olan Allah'ın eseridir. Allah'ın yarattığı bu gorkemli sistem, yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son bulacaktır. İşte boyle bir gun ile kesin olarak karşılaşmayacakları zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır. Ancak bu uyanış faydasızdır, cunku artık Allah ve ahiret adına birşeyler yapmak icin cok gectir.
Gec kalınmıştır, cunku bazı insanlar bir imtihana tabi oldukları dunya hayatını, ahiretin varlığını umursamadan boş bir caba uğruna harcamışlardır. Ahirete inanmayan insanların boyle bir anlayışa sahip olabilmelerinin arkasında cok ozel bir caba yatmaktadır. Bu cabanın da mahiyeti ve karşılığı oldukca buyuktur. Temelindeki sebep, dunyadaki bu sınırlı yaşamla tatmin bulmak, daha oncesini veya sonrasını mumkun olduğunca duşunmemektir. Bu anlayış, dunya hayatının gecici zevklerine dalarak ne icin yaratıldığını unutmayı da beraberinde getirir. Dolayısıyla, insanların coğu niye yaşadıklarını, nicin yaratıldıklarını, Yaratanın kendilerinden neler istediğini ve neden olumun var olduğunu duşunmeden bir omur gecirirler. Olum bildikleri birşeydir, ama olum gerceğinin kendilerine, uzerinde duşunmeleri gereken bu gibi soruları da getireceğinin farkındadırlar. Bunun icin mumkun olduğunca bu fikirden uzaklaşmaya bakarlar. Oysa insanın yaratılışının ve dunya uzerindeki kısa yaşamının tek sebebi, yalnızca Allah'a kulluk etmektir. Olumun yakınlığının, dunya hayatının kısalığının, sahip olduğu ve olmadığı herşeyin sadece imtihanın bir parcası olduğunun farkında olan insanlar, Kuran aracılığıyla insanlara tarif edilmiş olan gerceklerle de mutlaka karşılaşacaklarının farkındadırlar. Dolayısıyla dunyadaki tek amacın "Allah icin yaşamak" olduğunu kavrayabilmişlerdir. Bunu dunyada kavramak insan icin buyuk bir kazanctır. Boylece aldatıcı bir dunyadan uzaklaşmakta, tek gerceğe, yani "ahirete" yonelmektedir.
Nefsinin, yani sadece zevklerinin, şehvetinin peşinden giderek hareket eden bir insanın en buyuk isteği, icinde bulunduğu duzenin hep surmesi, asla son bulmamasıdır. Aslında halinden pek de memnun değildir, cunku yaşamında surekli zorluklar ve sıkıntılar vardır. Ama şeytan binbir ceşit oyalama yontemiyle kendisini aldatmakta, surekli sıkıntı ve uzuntu cektiği bu yaşamı, sonsuz bir azaba inanmayı reddederek tercih etmektedir. Ancak, bir sabah işe giderken, veya bir gece vakti hırslarını ve beklentilerini ertesi sabaha erteleyip uyumaya hazırlanırken, birdenbire "Sur"un sesini duyan bir insanın ruh hali kuşkusuz caresiz olacaktır. Surdurmek istediği duzenin, kendisiyle birlikte son dakikaları gelmiş, bildiği halde inanmayı reddettiği bu muazzam gercek kendisini aniden yakalamıştır. Hayat boyu kendisini koruyacağını sandığı sahte guclere sığınmış bir insan icin, o an yardım isteyebileceği kimse ya da sığınabileceği hicbir yer yoktur artık. Cunku muminler dışında herkes aynı durumdadır, caresizlik icinde başlarına geleceklere teslim olmuşlar, dunya uzerinde o zamana kadar yaşamış olan tum insanlar Allah'ın huzurunda toplanmışlardır:
Sur'a ufurulmuştur; boylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) suzulup-giderler. (Yasin Suresi, 51)
Sur'un sesi bir inkarcı icin "hayatı boyunca kacıp durduğu gerceklerle karşılaşma" demek olduğu gibi, "artık yaptıklarını telafi imkanının ortadan kalktığı anı" da ifade eder. O an duyulan korku tarifsizdir, daha once "ne gorulmuş, ne duyulmuş" bir dehşet ve panik yaşanmaktadır. Dunyada yapılan tum hataların bir telafisi olabilir ya da vakit gectikce bu hatalar unutulabilir. Ancak herşeyin sonunun geldiğini bildiren bu ses, yapılan hataların telafisi icin artık vakit kalmadığının habercisidir. O gun Sur'un sesi, inkarcılara buyuk bir korku getirecek ve her kişi karşılaştığı bu gerceğe boyun eğecektir. Allah bu durumu Kuran'da şoyle haber verir:
Sur'a ufuruleceği gun, Allah'ın dilediği kimseler dışında, goklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bukmuş' olarak O'na gelmişlerdir. (Neml Suresi, 87)
Oysa insanların tumune karşılaştıkları boyle bir gunden evvel bu gercek hatırlatılmıştır. Allah insanları, hem ayetleriyle hem de elcileriyle "geri donuşu olmayan bir gun" gelmeden once Kendisine yonelmeleri konusunda uyarmış, aksine bir tavır gosterenlere ise olum geldikten sonra yardım edilmeyeceğini bildirmiştir. Kuran'da beklemediği bir anda azap ile karşılaşan kişinin duyacağı pişmanlık ve kendisine hicbir şekilde yardım edilmeyeceği gerceği şu şekilde acıklanmıştır:
Azab size gelip catmadan evvel, Rabbinize yonelip-donun ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez Rabbinizden, size indirilenin en guzeline uyun; siz hic şuurunda değilken, azab apansız size gelip catmadan evvel. Kişinin (yana yakıla) şoyle diyeceği (gun): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gercekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya da azabı gorduğu zaman: "Benim icin bir kere daha (dunyaya donme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği gunden sakının). "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, buyukluğe kapıldın ve kafirlerden oldun." Kıyamet gunu, Allah'a karşı yalan soyleyenlerin yuzlerinin kapkara olduğunu gorursun. Buyuklenenler icin cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zumer Suresi, 54-60)
Gecici bir cıkar uğruna tercih edilmiş olan dunya hayatı, Sur'un sesiyle artık son bulmaktadır. Butun insanlar, kendilerine vaat edilenler ile karşı karşıyadır. Meydana gelen olayların gercekliğinin insanlarda uyandırdığı korku ve dehşet cok buyuktur. Tum insanlar aynı cağrıya uymakta, geri donuşu olmayan gercekle karşılaştıklarının farkına varmaktadırlar. Bu kuşkusuz buyuk bir gundur ve bu buyuk gunde meydana gelecek olan olaylar icin Sur'un sesi sadece bir habercidir.
Kıyamet anında yeryuzunun durumu !
Şiddetli sarsıntılar başlar !
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, Yer, ağırlıklarını dışa atıp-cıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gun (yer), haberlerini anlatacaktır. Cunku senin Rabbin, ona vahyetmiştir. (Zelzele Suresi, 1-5)
Kıyamet gunu her canlının duyabileceği Sur'un sesini, kulakları patlatan bir gurultu izler ve yeryuzu daha once eşi benzeri gorulmemiş bir sarsıntıya tutulur. Dev boyutlardaki dağlar, ağaclar, gokdelenler, binalar kısaca yeryuzunun her noktası aynı anda sarsılmaya başlar. Bundan once hic rastlanmamış bu sarsıntı karşısında insanlar buyuk bir paniğe ve korkuya kapılırlar. En korkunc olan ise bu sarsıntıdan kacacak ya da sığınıp kurtulabilecek hicbir yerin olmamasıdır. Cunku bu sarsıntı daha once insanların gormuş oldukları ve yalnızca belli bir bolge ya da şehirde meydana gelen, saniyelerle hesap edilen depremlerin bir benzeri değildir. Bu kez yaşanan, hicbir kacışın olmadığı, aynı anda dunyanın dort bir yanında başlayan ve dunyayı yerle bir edecek olan bir sarsıntıdır. Dunyayı yerle bir edinceye kadar da son bulmayacaktır. (En doğrusunu Allah bilir). Kıyamet gunu insanların karşılaşacakları sarsıntıları Allah Kuran'da şoyle bildirmektedir:
O sarsıntının sarsacağı gun, Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek. O gun yurekler (dehşet icinde) hoplayacak. Gozler zillet icinde duşecek. (Nazi'at Suresi, 6-9)
Dunya uzerinde yaşanmış ve sonucları insanları derinden etkilemiş sarsıntıları, depremleri bir an icin gozunuzun onune getirin. Bu sarsıntıların tumu sadece saniyelerce surmuş, ancak buna rağmen ardında buyuk enkazlar bırakmıştır. Yuzbinlerle olculen bir insan topluluğu bu enkazın altında kalmış ve geride kalanlar, hic beklemedikleri bir sefalet ve yoksullukla karşılaşmışlardır. Evler, mallar, edinilen kazanclar, tasarruflar cok kısa bir surede yerlebir olmuştur. Bu felaketler herkesin gozu onunde gercekleşmiştir ve bu saniyeler icinde hicbir guc sarsıntıya karşı koyamamıştır. Kıyamet gunu karşılaşılacak olan sarsıntı ise ne şiddet, ne meydana gelen sonuc ne de kapsam olarak daha once dunyada yaşanan depremlere benzemeyecektir ve herşeyden onemlisi geride enkaz değil, bir yaşam belirtisi dahi bırakmayacaktır.
Dunyadaki bir deprem her ne kadar şiddetli olursa olsun, insanlar icin coğu zaman bir kurtuluş olasılığı vardır. İnsanlar bunu bildikleri icin sarsıntı başlar başlamaz kendilerini kurtarabilmek amacıyla birtakım tedbirler almaya, hızla depreme karşı guvenlik icinde olabilecekleri bir yere saklanmaya calışırlar. Oysa insanların hepsi Sur'un ufuruluşu ile anlayacaklardır ki, bu sarsıntılar daha once yaşadıklarının bir benzeri değildir; hicbir şekilde kacıp kurtulma ihtimali yoktur.
Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dair herşey gibi, meydana gelecek ve kacış imkanı olmayacak bu sarsıntılar icin de Kuran'da şoyle uyarılmışlardır:
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, cunku kıyamet saatinin sarsıntısı buyuk bir şeydir. (Hac Suresi, 1)
O anda artık yeryuzunde sahip olunan hicbir şeyin değeri ve anlamı kalmamıştır. İnsanları aldatan herşey; luks evler, dev gokdelenler, beş yıldızlı oteller, omurleri boyunca hırsla paralar biriktirerek aldıkları ve uzerinde onca emek vererek yaptırdıkları ve duzenledikleri evler, saraylar, kopruler, dunyanın en unlu yapıları; yuzyıllarca her turlu doğa olayına karşı yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan piramitler, tarihi kaleler, şehirler adeta deniz kenarına yapılmış kumdan kaleler gibi hızla cokeceklerdir. Umut bağlanan işyerleri, luks arabalar kısaca dunya hayatında insanın sahip olduğu, sahip olmakla ovunduğu tum maddi zenginlikler bir anda yok olacaktır. İnsanların elde ettikleri şan, şohret, itibar ve iktidarın hicbir anlamı veya onemi kalmayacaktır.
Kuran'da o gun yerin parca parca yıkılıp darmadağın olduğu şoyle bildirilmiştir:
Hayır; yer, parca parca yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin(in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; o gun, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gun duşunup-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)
O gun insanların bundan once guvenle uzerinde gezindikleri yer ayaklarının altından kayar. Turlu bahanelerle Allah'ı inkar icin caba gostermiş ve ne yapması gerektiğini bildiği halde ibadet etmekten kacmış olan her kişi, sonunda Allah'tan başka sığınılabilecek bir guc olmadığını cok iyi anlar. Ama artık kendileri icin ne geriye donuş, ne yaptıklarını telafi imkanı vardır, ne de yaşanan pişmanlık kişiye bir fayda getirecektir.
İnsanların o gun korku ve dehşetle birlikte tattıkları en yoğun duygulardan birisi de caresizliktir. Dunyada başına gelebilecek hemen her turlu olası felaket icin tedbirini ve onlemini alan, en olumcul afet, en buyuk deprem, en şiddetli kasırga, en dehşetli nukleer savaş icin bile korunmasını ve sığınağını hazırlayan insanoğlu, oyle bir olayla karşı karşıya gelir ki, kacıp sığınabileceği, barınabileceği tek bir guvenli yer dahi bulamaz. Dunyada vazgecilmez gorduğu, kendisine inkarı makul gosteren zekası da, guc sahibi olduğuna inandığı kişiler de bu dehşetli sarsıntıya karşı hicbir care uretemezler ve artık kendileri icin kacış yoktur.
Yer ağırlıklarını dışa atıp cıkarır !
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-cıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gun (yer), haberlerini anlatacaktır. Cunku senin Rabbin, ona vahyetmiştir. (Zelzele Suresi, 2-5)
Bilindiği gibi dunyanın merkezinde (yerkabuğunun 5.000 6.000 km. aşağısında), oldukca yuksek basınca sahip, kor halinde bir katman bulunmaktadır. Ve bu katmanın sıcaklığının yaklaşık olarak 4.500 oC olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim volkan patlaması sonucu yeryuzune cıkan lavlar bu bolgede, yani magmada bulunmaktadır. Soz konusu patlamalar tarih boyunca bircok şehir halkına dehşet dolu anlar yaşatarak, insanların olumune hatta kimi zaman şehirlerin dahi tamamen yok olmasına sebep olmuşlardır. Ceşitli sebeplerden dolayı toprak katmanlarında oluşan kırılmalar sonucunda yeryuzune sızan lavlar, basınc ne kadar yuksekse o kadar şiddetli fışkırırlar. Aslında burada belirleyici etken, gazın oranıdır. Magma yeryuzune cıkarken gazlar sıvı haldeki maddeden ayrılarak magmanın uzerinde yayılır ve boylece basıncın artmasına neden olurlar. Magma, gazla ne kadar yukluyse puskurtme esnasında o kadar fazla patlama olur ve yerin altında fokurdayarak kaynayan lavlar yeryuzune cıkarak yerin ustunu adeta cehenneme cevirirler. Bu tarz bir patlama sadece belli bir bolgeyi icine alan kısmi bir patlamadır. Ustelik gunumuzde yapılan incelemeler sonucu coğu zaman boyle bir felaketten daha onceden haberdar olunup, tehlikenin bulunduğu bolgede ceşitli tedbirler alınabilmektedir.
Kuran ayetlerinde, "yerin ağırlıklarını dışa atması" ifadesiyle o gun yerin altında bulunan pek cok şeyle birlikte, cekirdekte bulunan akışkan kısmın da tamamıyle yerin ustune cıkacağı işaret edilmektedir. Yeryuzunun tumunde meydana gelen şiddetli sarsıntılar ve yerin tum katmanlarının kırılması boyle bir şeyin kolaylıkla gercekleşebilmesi icin gereken altyapıyı oluşturacaktır. Yani kıyamet gununde şiddetli depremler yerin altını ustune getirecek, insanlar başlarına coken dağlardan, dev binalardan kurtulmaya calışırken yerdeki catlaklardan fışkıran lavlar her yanı saracak, bu da insanların olumden hicbir şekilde kacışlarının olmadığını bir kere daha anlamalarına sebep olacaktır. Felaketleri felaketler izleyecek, birinden kurtulmaya calışan, bir diğeri ile karşılaşacaktır. (En doğrusunu Allah bilir)
Yeryuzu Allah'a boyun eğmiştir. Bu durum Kuran ayetlerinde şoyle bildirilmektedir:
Yer, duzlendiği, icinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. (İnşikak Suresi, 3-5)
Artık nihai gun gelmiştir. İnsanlara verilen sure dolmuş ve herşey son bulmuştur. Bu gunden kurtulabilecek hicbir canlı yoktur. Tum olaylar sona erdiğinde yeryuzunde tek bir tohum, tek bir bitki, tek bir mikroorganizma hatta yeryuzunun kendisi de kalmayacaktır.
O gun yerin dışarı atacağı ağırlık, yalnızca magma katmanı değildir. Magma hem mantonun icindeki hem de mantoyla kabuk arasındaki ısı ve madde alışverişlerinin başlıca taşıyıcısıdır. Yani muhtemelen magma ile birlikte taşınan, yerin altında bulunan bircok madde, yuksek bir sıcaklıkla birlikte yerin yuzeyine cıkacaktır. Bu da yeryuzunun gorulmedik bir şekilde ısınmasına neden olacaktır. Gercekleşen olaylar sonucunda, yerin altında bulunan petrol, komur gibi madenlerle birlikte tum fosiller ve cesetler, tum kalıntılar, kısaca yerin altında bulunan canlı cansız herşey dışarı atılacaktır. Kısaca yerin altı ustune gelecektir. Allah, bu durumu Kuran'da şoyle haber vermektedir:
Ve kabirlerin ici 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis onceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-oğrenmiştir. (İnfitar Suresi, 4-5)
Yine yeraltı suları, sarsıntının şiddetiyle kırılan yerin katmanlarından dışarı fışkıracaktır. Tazyikli suyun etkisi ise oldukca şiddetlidir. Hem fışkırmanın başladığı bolgede onemli hasarlar meydana gelecek hem de yaşamı olumsuz etkileyen bir su tabakası yeryuzune yayılacaktır.
Herhangi bir bolgede volkanik patlama olduğu zaman sayısız toz ve katı parcacık atmosferin ust tabakalarına fırlar. Boyle bir patlama sırasında coğu zaman tum bolgeyi kullerin kapladığı, soz konusu bolgenin toz duman icinde kaldığı bilinmektedir. Nitekim Allah ayette kıyamet gununde 'dağların toz duman halinde savrulacağını' (Vakıa Suresi, 6) bildirmiştir. Kuran'da anlatılanlara uygun olarak, kıyamet gununde dunyanın her yerinde buna benzer patlamaların olması ihtimali oldukca yuksektir.
Gorulduğu gibi insanlar dort bir yandan şiddetli bir azaba uğrayacaklardır. Her tarafı kaplayan toz ve duman bulutu, yine aynı anda yayılan gazlar insanların nefes alamamasına ve acılar icinde kıvranmasına sebep olacaktır. O gun yaşanan butun bu olaylar inkarcıların sonsuza kadar cehennemin icinde gorecekleri ebedi azabın buyukluğunu anlamaları icin yeterlidir. Boylesine dehşetli bir bitirişle insanların hayatlarına son veren Allah, cehennemde inkarcılar icin eşi benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazırlamıştır. Yaşanan olayların azameti karşısında dehşetli bir olum korkusu her yanı sarmıştır. Geriye korku ve pişmanlıktan başka hicbir şey kalmamıştır.
Dağların durumu !
Dağlar kokunden sokulup savrulur !
Dağlar, kokunden sokulup savurulduğu zaman... (Murselat Suresi, 10)
Bilindiği gibi dağların yeryuzundeki sarsıntıları engelleme gorevleri vardır. Bu gercek Kuran ayetlerinde de şoyle haber verilmiştir:
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (Nahl Suresi, 15)
Biz, yeryuzunu bir doşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)
Bugune kadar dunyada tespit edilmiş en buyuk deprem 9.2 şiddetindedir. Ve bu şiddette bir deprem, gercekleştiği bolgeye cok kısa bir sure icerisinde buyuk bir felaket getirir. Kıyamet gunu yaşanacak sarsıntı ise Allah'ın dilemesi dışında - dunyada o gune kadar eşi benzeri asla gercekleşmemiş şiddette bir sarsıntıdır. Bu sarsıntı, birer kazık gibi yerleşerek yeryuzunu şiddetli depremlere karşı koruyan dağların dahi dayanamayacağı kadar buyuktur. Yeryuzundeki en sağlam yapılar olan ve sarsılmaz sıfatını taşıyan dağlar yerlerinden oynatılıp, altındaki toprakla birlikte kaymaya başlar. Kuran'da o gun dağların hareketlenişini anlatan ayetler şu şekildedir:
Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yuruyuşle yurur. (Tur Suresi,10)
Dağlar yurutulmuş, artık bir serap oluvermiştir. (Nebe Suresi, 20)
Dağları yuruteceğimiz gun, yeri cırılcıplak (dumduz olmuş) gorursun; onları birarada toplamışız da, iclerinden hicbirini dışarda bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Yeryuzunun buyuk bir bolumu dağlarla kaplıdır ve bunların aynı anda yerlerinden sokulerek hareket etmesi, boylesine dev boyutlardaki kara parcalarının yerin uzerinde kızak gibi kayıp biraraya toplanması ve yerin dumduz bir hale gelmesi elbette insanın gorebileceği en urkutucu manzaralardan birisi olacaktır. Boyle bir anı insanın gozunde canlandırabilmesi oldukca zordur.
Duşunun ki insanların zirvesine erişmekte zorlandıkları ve yerinden oynamaz diye duşundukleri Himalayalar, Alpler, Toroslar bir anda sarsılmaya ve yerlerinden oynamaya başlayacaklardır. Binlerce metre yukseklikteki dağlar ve bu dağların yamaclarına kurulmuş olan şehirler bir anda yerle bir olacaktır.
Dağlarda gecitler acabilmek cok buyuk teknolojik imkanlar, makineler, aletler gerektirmekte, hatta kimi zaman tum bu yontemler başarısızlıkla sonuclanmaktadır. Yol acmak amacıyla dinamitle delinmeye calışılan dağlardan bile ancak kısmi bir sonuc alınır, dinamit sadece belli bir bolgeye etki eder, hatta coğu zaman hicbir tesiri olmaz. Hatta bu sebeple bazı dağlık bolgelere ulaşım oldukca guc gercekleşmektedir. Oysa kıyamet gunu yeryuzundeki tum dağlar toz haline gelirler. Bu olay o gun yaşananların şiddetini anlayabilmemiz acısından cok etkili bir ornektir. Dunyada bulunan tum dağların aynı anda kum yığını haline gelmesi, o heybetli yapıların bir anda cokmesi oldukca dehşet verici bir durumdur. Ayrıca Allah'ın sonsuz gucunu anlayabilmek ve kadrini takdir edebilmek acısından da cok onemlidir. Kuran'da dağların kıyamet gununde alacağı şekil şoyle anlatılır:
(Oyle) Bir gun ki, yeryuzu ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar gocuveren bir kum yığını olur. (Muzemmil Suresi, 14)
Yine Kuran'da o gune ait olarak verilen bir bilgi de, dağların parcalanarak cokmesinden sonra yeryuzunun hicbir tumseği olmayan bir duzluğe donuşeceği şeklindedir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak. Yerlerini bomboş, cırcıplak bırakacaktır. Orada ne bir eğrilik goreceksin, ne de bir tumsek." (Ta-ha Suresi, 105-107)
Şu an dışarıya baktığımızda bizlere oldukca aşina gelen engebeli goruntu, o gun tamamen duz bir hat haline gelecektir. Ucsuz bucaksız bir duzluk uzerinde insanların tumu biraraya toplanacaktır. Allah, Kehf Suresi'nde bu gerceği şoyle vurgular:
Dağları yuruteceğimiz gun, yeri cırılcıplak (dumduz olmuş) gorursun; onları birarada toplamışız da, iclerinden hicbirini dışarda bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Dağlar rengarenk yun yumakları gibi ucuşurlar !
O gun dağlar, uzerlerindeki bitkiler, cicekler, tum yeşillikler ve iclerinde barındırdıkları renk renk madenler, farklı tur ve renklerdeki topraklarla birlikte etrafa sacılacaktır. Toz duman olan dağlar, tum ihtişamlarıyla parcalanıp, dağılacaktır. Bu renk cumbuşu ayetlerde renkli yunlere benzetilmektedir:
Ve dağların 'etrafa sacılmış' renkli yunler gibi olacakları (gun) (Kaari'a Suresi, 5)
Dağlar da (etrafa ucuşmuş) rengarenk yun gibi olacak. (Mearic Suresi, 9)
Kahhar olan Allah'ın emri o gun canlı-cansız tum varlıkları- etkisi altına almıştır. Kıyamet gunu yaşanan her sahneye buyuk bir korku hakimdir. En ufak bir sarsıntıda paniğe kapılan, bir deprem ihtimalinde olum korkusundan saatlerce evine giremeyen insanlar icin, gozlerinin onunde dağların yerlerinden oynatılması, yerin icindekilerini dışarı atması, kabirlerin deşilmesi, insanların biraraya toplanması ve felaketlerin felaketleri izlemesi dayanılabilecek gibi değildir. Artık dunya uzerinde guvenebilecekleri "tek bir kişi", sığınabilecekleri "tek bir mekan" dahi yoktur. Karşılaştıkları olayların dehşeti guc yetirebilecekleri sınırı coktan aşmıştır. Yapabilecekleri hicbir şey yoktur. Artık dunya uzerinde yeni bir başlangıc, gidilebilecek herhangi bir yer yoktur. Yeni başlayacak olan yaşam ahirettedir, sonsuzdur ve dunyada Allah'ın rızasını gozeterek yaşamayanlar icin pişmanlık ve acıyla doludur. Zevkler, ihtiraslar ve gecici dunya hayatı tuketilmiştir. Karşılaştıkları dehşet, Allah'ın kudretini sergilemektedir.
Oysa tum bunlar Allah'ın elcileri ve inananları tarafından kendilerine daha onceden haber verilmişti. Ama bu kahredici gun kendilerine uzak gelmiş, kendileri gibi gecici şeylere guvenmişlerdir. Allah Kuran'da inkar edenlerin daha once uyarıldıklarını şoyle bildirir:
Azabın kendilerine geleceği gun (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gun) zulmedenler, şoyle diyecekler: "Bizi yakın bir sureye kadar ertele ki, Senin cağrına cevap verelim ve elcilere uyalım." Oysa daha once, kendiniz icin hic zeval yoktur diye and icenler, sizler değil miydiniz? Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size acıklanmıştı ve size ornekler vermiştik. (İbrahim Suresi, 44-45)
Oysa şimdi tehlikenin ortasında yapayalnızdırlar. Herkes canı derdine duşmuş, hicbir yakın dost diğer bir yakın dostu gormez olmuştur. Artık kimse icin kacış soz konusu değildir. Artık Allah'ın vaadi gelmiştir. O gun evlerden kacmak da bir işe yaramaz. Sarsıntıdan etkilenen sadece evler değildir ki dışarıya cıkmak insanı yaklaşan sondan korusun! O gun var olan herşey yok olmakta, yeryuzu ve dağlar hep birlikte yerlerinden oynatılıp kaldırılmaktadır. Ne sığınılabilecek bir yer, ne dayanılabilecek bir guc, ne de alınabilecek bir tedbir vardır. Kuran'da yeryuzu ve dağların parca parca olduğu kıyamet gunu şu şekilde anlatılır:
Yeryuzu ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir carpma ile birbirlerine carpılıp parca parca olacağı zaman. İşte o gun, vakıa (bir gercek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gercekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 14-15)
DENİZLERİN DURUMU
Butun bu tarifleri yaparken onemli bir noktayı hatırlatmak yerinde olacaktır. Daha once de belirttiğimiz gibi, zihinlerde canlandırmaya calıştığımız bu manzara tamamen Kuran ayetlerinden yola cıkarak yaptığımız tariflerdir. Kuran'da belirtilen şekline bağlı kalarak yaptığımız tum tanımlamalar Allah'ın dilemesi ile gercekleşecek olan ve Allah'ın olmasını vaat ettiği gerceklerdir. Var olan herşeyi yaratan Allah, kuşkusuz ki bunların her birini gidermeye ve yerle bir etmeye de kadirdir. Ayetlerin bizlere haber verdiği gibi kıyamet gunu herşey akılalmaz bir gosteriyle yok olup gidecektir. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah bir ayetinde şoyle buyurmaktadır:
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri donmez. Ancak insanların coğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
Artık kendi buyukluğu ile ovunen insanın hicbir değeri kalmamıştır. Kendini Allah'ın karşısında değerli ve guclu goren, kendi aldanışı icinde Allah'ı inkar etmekten cekinmeyen insan, olan bitenler karşısında alabildiğine gucsuz ve acizdir. Kendisinden ustun gorduğu varlıklar da Allah'ın takdir ettiği bu buyuk gune teslim olmuşlardır. Dağlar, denizler ve tum kainat o hic sarsılmazmış gibi gozuken sağlam vasfını yitirmiş, sadece ve sadece Allah'a itaat etmişler, Allah'ın bir "ol" demesiyle herşey olup bitmiştir. Her biri O'nun verdiği hukme boyun eğici olarak yerine getirmeleri gereken gorevlerini tamamlamışlardır. Dağların renkli yunler gibi dağılıp parcalandığı, yerin tum ağırlıklarını dışarıya attığı kıyamet gunu denizlerde meydana gelen olaylar da Allah'ın sonsuz buyukluğunu bir kez daha gozler onune sermektedir. Kuran'da bildirildiğe gore o gun denizler yanacak ve fışkırıp taşacaktır.
Denizlerin yanması !
Dunya'nın dortte ucunu kaplayan en buyuk su kutlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya başlaması gercekten de insanın gozunde cok zor canlanabilecek bir manzaradır. İnsanın o anın dehşetini anlayabilecek bir tecrubesi yoktur. Ancak duşunce sınırlarını zorlayarak, zihninde kısmen canlandırabilir. Bugune kadar yalnızca yanardağ patlaması, akaryakıt taşıyan bir tankerde yangın cıkması sonucu boyle goruntulerin oluştuğuna şahit olmuş, televizyonlarda, fotoğraflarda gormuşsunuzdur. Ancak ayetlerde bizlere yapılan tarifler, bu orneklerle karşılaştırılamayacak kadar ihtişamlıdır. Ancak Allah'ın sonsuz buyukluğunu, sonsuz gucunu, sonsuz kudretini biliyor olmamız, bizi yaşanacak felaketin boyutları hakkında fikir sahibi kılar. Allah, evrende var ettiği ve koruduğu bu duzeni istediği şekilde değiştirmeye ve herşeyi bir plan dahilinde altust etmeye kadirdir.
O gun yerin butun ağırlıklarını dışa atması, yerin altındaki yaklaşık 4.500oC sıcaklığındaki katmanın imkan bulduğu her yerden dışarı taşacağı anlamına gelmektedir. Buna şuphesiz denizlerin altında bulunanlar da dahildir. Herhangi bir belgesel programında lavların denizin icindeki cıkışını seyretmiş olanlar, bu kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu akıllara durgunluk veren bir manzaraya şahit olmuşlardır. Oysa kıyamet gunu gercekleşecek olan goruntu, bu manzaradan cok daha farklı, cok daha kapsamlı ve dehşet verici olacaktır. Yeryuzundeki butun denizler alevler icinde kalacak, onune gecilemeyecek bir ateş ve alev topluluğu insanlara yonelecektir. O gun tum denizler tutuşturulmuştur.
Konuyla ilgili ayette Allah şu şekilde buyrulmaktadır:
Denizler, tutuşturulduğu zaman. (Tekvir Suresi, 6)
Yaşanan olaylar sonucu karada olduğu gibi denizde de yaşam son bulacaktır. Normal şartlarda serinlik ve rahatlık hissi veren denizler, bir anda etrafa muthiş bir sıcaklık yayacaktır. Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutları yer alacak, havadaki duman oksijeni buyuk oranda tuketecektir. Ucsuz bucaksız denizlerin alev alev yanan ve şiddetle fokurdayan goruntusu, dunyanın geniş bir alanına hakim olacak ve pek cok felaketi de beraberinde getirecektir.
Denizlerin taşması !
Kuran'da kıyamet gunu gercekleşeceği bildirilen olaylardan biri de denizlerin taşmasıdır. Bu gercek bizlere ayetlerde şu şekilde haber verilmektedir:
Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman... (İnfitar Suresi, 3)
O gun Allah'ın dilemesi ile karadan gelecek olan felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir. Boyle bir felaketin ve bunun gibi diğerlerinin gercekleşmesi icin kuşkusuz Allah'ın dilemesi yeterlidir. Allah, sadece "ol" emri ile yoktan var ettiği yeryuzunu ceşitli şekillerde yerle bir etmeye kadirdir. Bunları gercekleştirebilecek muhtemel sebepler ise bizler icin yalnızca birer hatırlatıcı, Allah'a yakınlaşmak ve O'nun azabından korku duymak icin birer yoldur. Bu olayların nasıl gercekleşeceğinin, sebeplerinin ne olacağının bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır. Belki hicbir sebep olmayacak, birdenbire kıyametin tum belirtileri gercekleşmeye başlayacaktır. Bu nedenle de, bu bolumde verilen ornekler sadece birer tahminden ibarettir.
Gercekleşmesi ihtimal dahilinde olan bazı ornekler denizlerin taşmasıyla ilgilidir. Bilindiği gibi, genelde deniz altında bir deprem meydana geldiği zaman su yuzeyinde dev dalgalar oluşur. Deprem merkezinden yayılan etkiyle dalgalar okyanusu 750 km/saat gibi yuksek bir hızla gecerek, suratle kıyıya ulaşırlar. Okyanusun ortasında bir metreyi bulmayan dalga, kıyıya ulaştığında 60 m.'yi aşabilir. Orneğin 1896'da Japonya'nın Hoşu kentinde meydana gelen buyuk bir denizaltı depreminin ardından kabaran bir dalga 25-35 m.'ye ulaşarak tum yerleşim merkezini kaplamış ve 25.000 kişinin olumune neden olmuştur.
Dev dalgaların bilinen bir başka kaynağı da yanardağ puskurmesidir. Buna bir ornek 1883 yılında Krakatoa'nın zirvesindeki cokmeden sonra yukselen dalgadır. Cava ve Sumatra arasında bulunan bu ada, şiddetli puskurmelerin ardından birden kaybolmuş, ani ve buyuk bir dalgaya sebep olmuştur. Bunun sonucunda meydana gelen tsunami, Cava adasında nufusun en yoğun olduğu kıyı uzerinde kırılarak 165 koyun yok olmasına ve 36.000 kişinin olumune yol acmıştır. Bu dalganın yuksekliği kıyıya ulaştığında 35 m'yi aşmıştır. Gorulduğu gibi deniz altında meydana gelen kısmi depremler veya volkanik patlamalar yalnızca belli bir bolgeyi etkilemelerine rağmen, denizlerin taşmasına, binlerce kişinin olmesine sebep olmaktadırlar. Oysa kıyamet gununde yerin ustunde olduğu gibi denizlerin altında da sarsılmayan hicbir yer kalmayacaktır. Bu durumda denizlerin altında meydana gelen şiddetli sarsıntılarla birlikte denizler de taşacak ve o ana dek bilinen tsunamilerle kıyas olmayacak şekilde tum yeryuzune etki edecektir.
O gun denizlerin taşarak insanlara felaket taşıması icin bircok sebep daha vardır. Bu buyuk su kutlesinin sabit ve durağan bir şekilde durması birtakım kanunlara bağlıdır. Ancak o gun hicbir tabiat kanunu gecerli olmayacak, gokleri, yerleri, karaları, denizleri ve insanları dengede tutan hassas dengeler yok olacaktır. Allah'ın dilemesiyle var olan bu kusursuz duzenin sebepleri, yine Allah'ın dilemesiyle aniden ortadan kalkacaktır. Daha onceki bolumde de anlatıldığı gibi belki de o gun yerin altındaki sıcaklık havayı ısıtacak, acığa cıkan bu sıcaklık buzulların erimesine neden olacaktır. Bu da mevcut su miktarı seviyesinin yukselmesine sebep olacaktır. Bunların hepsi ihtimal dahilindedir, fakat o gun bunun nasıl gercekleşeceğini yalnızca Allah bilmektedir.
Yine bilindiği gibi gunumuzde bir dağdan kopan toprak ve kayacların yuvarlanarak bir korfezi, golu veya barajı doldurması bolgesel bir dalgaya sebep olmaktadır. Kıyamet gununde ise yıkılmayan, cokmeyen bir dağ kalmayacak ve daha once de bahsedildiği gibi bu dağlar tum cukurları doldurup yerin dumduz olmasına neden olacaktır. Dağlardan duşen parcalar denizleri doldurup, onların da taşmasına neden olacaktır.
Allah'ın belirlediği bu sure tamamlandığı zaman, kalplere amansız korku salan olaylar arka arkaya gercekleşecektir. İnsanları cevreleyen korkunc bir gurultu, dağların parcalanması, insanların ayaklarının altından akan lavlar, her yeri sarıp kuşatan toz, duman ve gaz bulutları, kaynayarak insanların ustlerine taşan sular... Dunya hayatı boyunca Allah'ın varlığını duşunmek istemeyen, buyukluğunu takdir edemeyen kullara bir anda gelen dehşetli bir acı... Kayıtsız şartsız herkese boyun eğdiren, insanlara kendi acizliklerini ve omru boyunca değer verdikleri şeylerin ne kadar değersiz olduğunu gosteren kahredici bir acı... O gun, insanların iclerinde duydukları korkunun ve dehşetin tarif edilemeyeceği bir gundur. İnsanlar oradan oraya koşmaya, kacarak saklanacak bir yer aramaya calışacaklardır. Ama herkes bilmektedir ki bu gunden kurtuluş yoktur.
GOKYUZUNUN DURUMU
Kıyametle birlikte gelen yıkım ve dehşet yalnızca yerde gercekleşecek olaylarla sınırlı değildir. O gun insanın bildiği, alıştığı ve sonsuza dek varlığını surdureceğini sandığı tum varlıklar ve duzenler bozulmaya uğrarlar. O gun dunya tarihi boyunca kapsamı anlaşılamamış, sırlarına son yuzyılda ulaşılabilmiş, akıllara durgunluk veren buyuklukteki gok cisimleri ve uzay icin de olum vakti gelmiştir. Gokyuzu, Ay, Guneş, yıldızlar ve gezegenler de o gun parcalanıp, yok olurlar. Bu gerceği Allah bir Kuran ayetinde insanlara şoyle bildirir:
Şuphesiz, size vaat edilen gercekleşecektir. Yıldızlar 'ortulup (ışıkları) silindiği' zaman, Gok yarıldığı zaman... (Murselat Suresi, 7-9)
Evrenin yaratıldığı ilk andan itibaren meydana gelen her olay ve izlenen her goruntu, bunlarda bir olağanustuluk olduğunu sezinleyen ve bir yaratıcının varlığını mutlak bir şekilde gormek isteyen her insan icin buyuk birer iman delilidir. Ucsuz bucaksız evrenin her noktasını kaplayan gezegenler, yıldızlar, sayısız gok cismi Allah'ın tek bir emri ile yaratılmış, O'nun kudretiyle muazzam bir dengeyle korunmuştur. Bu başlangıc ve denge ise sırrını hala korumakta, insanların zihinlerini meşgul etmektedir. Aslında bu arayışların sonucunda insanın karşısına cıkan tek gercek vardır: Allah'ın varlığı. Kapanış gunu yaşananlar yine Yaratan'ın buyukluğune uygun olarak gercekleşecektir. Allah, var olan herşey icin olduğu gibi gokyuzundeki bu muazzam dunya icin de gorulmemiş bir son hazırlamıştır.
Gokyuzu insanın her zaman icin varlığından ve surekliliğinden emin olduğu bir tavan gibidir. Allah'ın bir dayanak olmaksızın yukselttiği ve tuttuğu, ucsuz bucaksız uzay ile arasında perde gorevi goren, gorkemli bir tavan...
[B]Bu tavan yuzyıllarca, dunyayı ve uzerindeki canlıları sayısız tehlikelerden (ultraviyole ışınlar, gok taşları, uzayın dondurucu soğukluğu vs.) en kucuk bir aksaklığa meydan vermeden korumuş, canlılığın devamı icin gerekli olan en onemli etmen
KIYAMET (Merak edilen herşey sayfalarca yazı buyuk bir arşiv)Merak Ediyorsan Gir!
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- KIYAMET (Merak edilen herşey sayfalarca yazı buyuk bir arşiv)Merak Ediyorsan Gir!