KURAN'DA DABBETU'L-ARZ
Dabbe: Hayvan, canlı. "Debbe" kokunden turemiş bir isimdir. "Debbe" hafif yurume, debelenme demektir. Hayvanlar ve haşereler icin kullanılır. Bunun yanısıra ickinin bedene yayılması ve bir curukluğun etrafına sirayeti gibi hareketi gozle fark edilemeyen şeyler icin de kullanılır.
Dabbe'nin kıyamet alameti olarak haber verildiği ayet Neml Suresi'nin 82. ayetidir:
O soz başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe cıkarırız; o da, insanların Bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara soyler. (Neml Suresi, 82)
Kuran'da "Dabbe" kelimesinin gectiği pek cok ayet vardır, ancak ahir zamanda gercekleşen bu ozel olayı anlatan tek ayet Neml Suresi'nin 82. ayetidir. "Dabbe"nin bu ayette ifade edilen ozelliklerini tahlil ettiğimizde şunları goruruz:
1. Dabbe, "debb" eden; yani hareketli, canlı, bir varlıktır.
2. Dabbe, yerden, topraktan (minelard) mamuldur.
3. Dabbe, "konuşan" ve belli bir mesaj veren bir şey ya da varlıktır ve bu konuşması tum insanlara ve insanlığa (nasa) yoneliktir.
Unlu mufessirlerden Elmalılı Hamdi Yazır'ın ifade ettiğine gore, dabbe kelimesinin yaygın kullanımı canlı hayvanlar icin olsa da; "Dabbe" kelimesi asıl lugatte "mÂyedubbu", yani debbeden, hafif yuruyen, debelenen olarak acıklanır Ve şu halde tren, araba, bisiklet gibi otomatik şeyler icin de kullanılabilir.
Dabbe hakkındaki bu bilgileri bir butun olarak değerlendirdiğimizde, bahsi gecen "Dabbetu'l-Arz"ın, gunumuz teknolojisinin bir urunu olan televizyon olabileceğini soyleyebiliriz. Ayrıca, "dabbe" kelimesinin Arapcada "nekire" denilen, yani belirsiz kelime şeklinde kullanılmış olması, bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade etmektedir.
Elmalılı Hamdi Yazır bu noktaya şoyle işaret etmektedir:
"Bu Âyette "dÂbbe" diye nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dÂbbelerden bambaşka bir dÂbbe olması akla gelir..."
Elmalılı Hamdi Yazır gibi mufessirlerin dışında bazı sozluk yazarları da, kelime anlamı olarak "dabbe"nin debelenen hareket eden her turlu teknik aleti de ifade edebileceğini soylemişlerdir. Nitekim televizyon da, hareketleri ve hareketli goruntuleri aktaran, frekanslarla bilgi akışı sağlayan bir teknik alettir. Ancak daha onemli olan, ahir zamanın işaretlerinden olan bu yerden mamul "dabbe"nin "insanlarla konuşması"dır. Televizyon herşeyden cok bu yonuyle, ayetteki tarifi tecelli ettirmektedir. Dunyada televizyonun ulaşmadığı bir ulke, bir millet, bir toplum neredeyse yoktur. İleri teknolojinin urunu olan televizyon her topluma kendi dili ile hitap etmektedir.
Son olarak "dabbe"nin ayette belirtilen temel bir ozelliği de bunun yerden cıkartıldığı veya "yerden mamul" olduğudur. Televizyonun da, tum parcaları, (cam ekranı, metal aksamı, vs) yerden, yeryuzundeki elementlerden meydana gelmektedir.
Belirtilen "dabbe"nin televizyon olduğu yonundeki goruşumuzu teyit eden bir başka nokta da, "dabbe"nin "ila en-nas" yani "insanlığa" seslendiği şeklindeki ifadedir. Televizyon, yapısı itibarıyla, aynı anda tum insanlığa mesaj veren bir cihazdır.
Yine son donemlerde, "dabbeten minel'ard"ın mahiyeti cok tartışılmış, bazı Musluman bilim adamları, "dabbe"nin, uyarıcı ozelliği nedeniyle bir insan olabileceğini soylemişlerdir. Ancak şunu hatırlatmalıyız ki, ayette belirtilen "insanları uyarma" gorevi insanlar tarafından yapılıyor olsa da, bu insanların tum dunyaya mesajlarını iletmeleri yine televizyon aracılığıyla gercekleşmektedir. Bu durum da -insan ya da kişi kelimesinin değil de "dabbe" kelimesinin kullanılmış olduğunu da goz onune alırsak- ayette soz konusu olanın bir kişi değil, televizyon gibi bir teknik alet olabileceği fikrini desteklemektedir.
Burada "dabbe" ile bir insanın kast edilmiş olmadığını ortaya koyan bir başka nokta da şudur: Ayette bahsi gecen "Dabbe"nin yaptığı, insanlara "Allah'ın ayetlerine inanmadıklarını soylemek"tir. Halbuki bu, neredeyse tum Muslumanların, şartlar oluştuğunda yaptıkları bir uyarıdır. Bunun ozellikle zikredilmiş olması, soz konusu "dabbe"nin sıradan bir insan ya da "canlı" olmadığını gostermektedir. (En doğrusunu Allah bilir)
Buyuk islam alimi Bediuzzaman Said Nursi ilginc bir yaklaşımla işare yoluyla Dabbet-ul arzı yorumlamıştır.
" 'La ya'lemu'l-gaybe illallah' Nasıl ki kavm-i Firavun'a, cekirge afatı ve bit belası ve Kabe tahribine calışan Kavm-i Ebrehe'ye Ebabil kuşları musallat olmuşlar. Oyle de: Sufyan'ın ve deccallerin fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana, Yecuc ve Mecuc'un anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, kufur ve kufrana duşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan cıkıp musallat olacak, zir u zeber edecek. Allahu a'lem. O dabbe bir nevidir. Cunku, gayet buyuk bir tek şahıs olsa, her yerde herkese yetişemez. Demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye olacak. Belki 'İlla Dabbet-ul Ardı te'kulu min seetehu (asasını kemirmekte olan bir ağac kurdu, Suleyman'ın olumunu onlara fark ettirdi)' ayetinin işaretiyle, o hayvan, Dabbet-u'l Arz denilen ağac kurtlarıdır ki: insanların kemiklerini ağac gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Muminler iman bereketiyle ve sefahat ve su-i istimalattan tecennubleriyle (korunmalarıyla) kurtulmasına işareten, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş." (Şualar, s. 497)
Bediuzaman Sadece bu acıklamaları yapmıştır.
Dabbetu'l-Arz'ın AIDS olduğunu soyleyenler de vardır. Gercekten de, bu hastalığa baktığımızda, Bediuzzaman'ın te'viline cok yakın bir ozellik taşıdığı gorulur. Bediuzzaman, yukarıdaki sozlerinin bir yerinde, Dabbetu'l-Arz'ın ağac kurdu cinsinden bir hayvan olduğunu ifade etmişti. Ağac kurdu ağacı icten yiyip devirdiği gibi; AIDS virusu de, yakaladığı insanların kemiklerini icten ice eriterek, olumune sebep olmaktadır.
Bediuzzaman, yukarıdaki sozlerinin son kısmında muminlerin iman bereketiyle ve sefahet ve su-i istimalattan korunmalarıyla Dabbetu'l-Arz'dan kurtulacaklarına dikkat cekmişti.
AIDS, homoseksuellerde ve gayr-i meşru ilişkiye girenlerde gorulmekte ve yayılmaktadır. AIDS'le ilgili ilk vakalar homoseksuelliğin yaygın olduğu Amerika ve Haiti gibi ulkelerde gorulmuştur. Gercek muminlere dokunmamaktadır. Cunku dinimiz eşcinselliği ve zinayı haram kılmıştır. Gercek muminler ise bu harama girmemekte, dolayısıyla iman bereketiyle, Dabbetu'l-Arz'dan korunmaktadırlar. Bu durum aynı zamanda, "iman hususunda o hayvanın konuşmasıdır." AIDS virusu iman edenleri ve etmeyenleri ayırt ederek, bunu kendilerine "soylemiş" olmaktadır. Diğer taraftan, Allah'ın eşcinselliği ve zinayı haram kıldığı herkes tarafından bilinmektedir. AIDS'in muhim sebeplerinin bunlar olması, Allah'ın haram kıldığı şeylerde pek cok hikmetlerin bulunduğunu, İslamiyetin hak din olduğunu insanlara ikaz etmektedir.
AIDS virusunun Dabbetu'l-Arz olabileceği noktasında kanaatimizi kuvvetlendiren bir diğer husus da, Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde, kıyametin altı alametini sayarken bunlardan birisinin de koyunların kırılması gibi insanları toplu şekilde oldurecek olan "veba" hastalığı olduğuna dikkat cekmesidir. (Buhari, Cizye: 15; Musned, 2:174; 5: 228)
__________________
Dabbet-ul Arz Gerceği
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- Dabbet-ul Arz Gerceği