Dunya'nın İlk Leed Platinyum Muzesi !

Dunya'nın ilk LEED (Leadership in Energy and Environmental Design / Enerji ve Cevreci Tasarımda Liderlik) Platinyum Muzesi...

California Hemet'teki, Water + Life Muze kompleksi, California Academy of Sciences'ı yenerek ve onların umutlarını başka projelere saklamasına neden olarak, LEED platinyum bariyerini kırabilen ilk muze olarak tarihe gecti. 40 milyon dolarlık carpıcı değeriyle, 6700 metrekarelik bir alan yerleşmiş olan bu kampus, Los Angeles'lı Michael Lehrer Architects tarafından tasarlandı. Bu ikonik kulturel kompleks, kış mevsiminde gorulen dondurucu soğuklardan, yaz mevsiminde gorulen ve neredeyse 100 dereceyi aşabilen kavurucu sıcaklıklara kadar, col ikliminin tum aşırı koşullarına adaptasyon sağlamakta, oldukca buyuk bir başarı gosterip, bu işi de yaparken doğaya olabilecek en az zararı ve yuku veriyor.
Bu muzenin yapılması icin oluşan itici guc, 1999 yılında Diamond Valley Lake Reservoir'ının oluşturulması ile ortaya cıktı. Amerika topraklarındaki en buyuk ve geniş yer yuzu projesi olarak değerlendirilen bu devasa kazıda, fosillerden ve insan yapımı eserlerden oluşan, inanılmaz ceşitlilikte bir yelpaze oluşturan değerler elde edildi. The Center for Water Education ve Western Center Communication Foundation, bu ortaya cıkan keşifleri sergileyebilecek, bicime ve fonksiyona sahip bir muzenin oluşturulmasına karar verdiler. Muzenin tasarımcısı olan Michael Lehrer, muzenin icinde sergilenen şeylerin, yerel kaynaklar ve değerler olduğunu, bu yuzden de binanın kendisininde, bir surdurulebilirlik ve koruma felsefesinin, yaşayan bir orneği olarak tasarlandığını soyledi.



Catıya, kendi turunun en geniş orneklerinden biri olan, bir solar sistem konuldu. Her biri 540 watt gucunde olan ve 3000 adet solar panelden oluşan bu sistem, bu buyuk kompleksin guc ihtiyaclarının neredeyse yarısını uretmenin yanında, muzenin icindeki eserlerin de, col guneşinin kavurucu ışınlarından korunmasını sağlayan, bir golgelik olarak gorev yapıyor. Ayrıca, binanın sıcaklık engelleyici camlarının, neredeyse 750 metrekarelik bir kısmını kaplayan, yarı saydam paneller de, ek bir golgeleme imkanı sunuyor. Binanın icindeki nesneler, verimli gun ışığından yararlanma sisteminin yanında, karmaşık bir HVAC sistemi tarafından desteklenen, ışık sacan yer doşemeleri ile de aydınlatılıyor. Teraslar halinde duzenlenmiş bahceler ise, yeniden değerlendirilmiş su kullanan, damla sulama sistemi ile sulanıyor. Binanın tasarımcısı olan Michael Lehrer, binanın platinyum unvanına layık gorulmesinden oldukca minnettar olduğunu, fakat bundan daha da gurur verici olan şeyin ise, Water+ Life muzesinin, gelecek nesiller icin verimli ve etkin bir şekilde su ve elektrik tasarrufu yapabilmesinin olduğunu belirtiyor.

Kaynak
__________________