BAZI ONEMLİ HADİS UYDURUCULARI


Peygamberimiz’in sozleri, eğer Kuran-ı Kerim gibi dinin temel bir kaynağı olsaydı; Peygamberimiz, kendinden sonrakilere ulaşması icin sahabeden bunların hem yazılmasını, hem ezberlenmesini isterdi. Peygamberimiz’in bunu istemek bir yana, hadislerin yazımını yasakladığını daha onceki yazılarda yazmıştık. Eğer Peygamberimiz bunların ezberlenmesini isteseydi, sahabenin Peygamber’e en yakın olanlarının; Ebu Bekir’in, Omer’in, Osman’ın, Ali’nin, Zubeyr’in, Zeyd bin Sabit’in, Selman el Farisi’nin onbinlerce hadis nakletmesi beklenirdi. Oysa bu sahabelerin naklettiği iddia edilen sozler cok azdır. Orneğin birazdan goreceğimiz Ebu Hureyre’nin naklettiği iddia edilen hadislerin dortte biri kadarı bile dort buyuk halife ve diğer onemli sahabelerin hepsinin toplamına birden atfedilmez. İşte bu Ebu Hureyre’yi ve İsrailiyat adındaki Musevi hikayelerini ve Mesihhiyat adındaki Hıristiyan hikayelerini dine sokan bazı kişileri bu bolumde inceleyeceğiz. Bunu yaparken, cok fazla miktarda hadis nakleden bu kişilerin binlerce hadisinin hicbirinin guvenilir olmadığını da anlayacağız. Ayrıca hadiscilerin, hadisleri toplarken, hadis naklettikleri kişileri soyledikleri kadar iyi incelemediklerini bu bağlamda anlayıp, boylece hadiscilerin calışmalarının tamamının guvenilmez ve şupheli olduğunu da kavrayacağız. Başka bir yazıda hadisleri incelerken, Musluman olup Peygamber’i goren herkese “sahabe” denildiğini ve her sahabenin kesin adil ve doğru sozlu kabul edilip, sahabelerden her hadisin nakledildiğini gorduk. (“Sahabe” kelimesinin bu tanımı benimsenerek yaygınlık kazanmıştır. “Sahabe” kelimesini, sadece Peygamberimiz’in yakın cevresi icin kullananlar da olmuştur.) Oysa Kuran, Peygamber’in doneminde bircok munafığın inanmadığı halde kendini inanmış gibi gosterdiğini, bircok zayıf inanclı, inancı oturmamış kişinin, inandıklarını soylemelerine rağmen Peygamber’e zorluklar cıkardıklarını haber vermektedir. Ne yazık ki yuzlerce Kuran ayetiyle celişen, dine binlerce ilave yapan hadisciler, bu ayetlerin manasını gormezden gelerek tum sahabeyi tartışılmaz ilan etmişler, hangi sahabeye uyulursa uyulsun kurtuluşun bulunacağını soylemişlerdir. On iki İmamın masum ilan edilmesinde Şiiler’in hatasını cok iyi tespit eden Sunniler; ne yazık ki butun bir nesli, hem de Kuran’ın bircok ayetiyle eleştirdiği kişilerin ve hatta munafıkların da icinde bulunduğu belirtilen bir nesli, toptan tartışılmaz ilan ederek, Şiiler’den daha buyuk bir hataya duşmuşlerdir. Gelin “sahabe” etiketi verildiği icin her sozune itibar edilmiş olan ve mevcut binlerce hadisi olan Ebu Hureyre’yi inceleyelim ve bu zihniyetin bizi nereye, nasıl goturduğunu anlayalım.




EBU HUREYRE’YE GUVENİLMEZSE TUM HADİS KİTAPLARI GUVENİLMEZ OLUR

Ebu Hureyre’nin Musluman olmadan onceki hayatı hakkında kendi anlattıklarından başka bir şey bilinmemektedir. Musluman olduktan sonra fakirliğinden dolayı Ashabı Suffe’den olduğu kaynaklarda aktarılmaktadır. Muslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. bolumunde, Ebu Hureyre’nin sırf karın tokluğuna Peygamber’le beraber olduğu anlatılır. İbn Hazm, sırf Baki bin Mahled’in musnedinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu soyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştır.
Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en cok korktuğu kişinin Hz. Omer olduğunu goruyoruz. Hadis kitaplarında, Hz. Omer’in Ebu Hureyre’yi, hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı anlatılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Omer zamanında anlatsaydım değneği ile beni doverdi” der (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz). Ebu Hureyre’nin şu ifadesi Muslim’de gecer: “Omer olunceye kadar ‘Allah’ın Resulu buyurdu’ diyemezdik” (Muslim, 1. cilt). Muslim’i eğer gorebilseydik kendisine şoyle sorardık: Ey Muslim, sen Sahihi Muslim diye tum hadislerinin doğru olduğunu iddia ettiğin bir kitap yazdın, cerh ve tadille kitabında hadis nakledenleri incelediğini soyledin. Ebu Hureyre’yi kendin de gormemene rağmen, onu goren ve halife olan Hz. Omer’in onu yalancılıkla ithamını, Ebu Hureyre’nin -en azından- şupheli bir şahıs olması icin neden yeterli gormedin? Demek ki senin “sahih” dediğin hadisler, bu kadar sağlam temellere dayanıyor. Ne yazık ki Muslim de “tum sahabenin yıldızlar gibi olup, hangisine olursa olsun uyulabileceği” şeklindeki asılsız inanca kanmış. Ya da Ebu Hureyre ve diğerlerine gercekten de sıkı olculer uygulansa, elinde hicbir hadis kalmayacağını gorduğu icin ve de ozellikle Ebu Hureyre’den hatırı sayılır derecede cok hadis nakledildiği icin bu acık gercekleri gormezlikten gelmiş. Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suclayan bir tek Hz. Omer değildi. Hz. Aişe’nin de onu defalarca yalancılıkla sucladığını; Ebu Hureyre’ye sahip cıkan hadis kitaplarında bile gorebiliriz. Hz. Aişe, Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun” dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve surme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu” (Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt). Hz. Ali ise şoyle soylemiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hureyre’dir” (İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt). Yine Hz. Ali onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki” diye Peygamber’den bahsettiğini duyunca: “Peygamber ne zaman senin sevgili dostun oldu?” diye sormuştur. İbn Mesud gibi meşhur bir sahabe ise onun “Olu yıkayan ve taşıyan kişi abdest alsın” sozunu kabul etmeyerek hakkında ağır sozler soylemiş ve sonra şoyle demiştir: “Ey insanlar, olulerinizden dolayı necasete (pisliğe) bulaşmazsınız”


EBU HUREYRE’YE GUVENİLMEZSE TUM HADİS KİTAPLARI GUVENİLMEZ OLUR

Ebu Hureyre’nin Musluman olmadan onceki hayatı hakkında kendi anlattıklarından başka bir şey bilinmemektedir. Musluman olduktan sonra fakirliğinden dolayı Ashabı Suffe’den olduğu kaynaklarda aktarılmaktadır. Muslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. bolumunde, Ebu Hureyre’nin sırf karın tokluğuna Peygamber’le beraber olduğu anlatılır. İbn Hazm, sırf Baki bin Mahled’in musnedinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu soyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştır.
Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en cok korktuğu kişinin Hz. Omer olduğunu goruyoruz. Hadis kitaplarında, Hz. Omer’in Ebu Hureyre’yi, hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı anlatılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Omer zamanında anlatsaydım değneği ile beni doverdi” der (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz). Ebu Hureyre’nin şu ifadesi Muslim’de gecer: “Omer olunceye kadar ‘Allah’ın Resulu buyurdu’ diyemezdik” (Muslim, 1. cilt). Muslim’i eğer gorebilseydik kendisine şoyle sorardık: Ey Muslim, sen Sahihi Muslim diye tum hadislerinin doğru olduğunu iddia ettiğin bir kitap yazdın, cerh ve tadille kitabında hadis nakledenleri incelediğini soyledin. Ebu Hureyre’yi kendin de gormemene rağmen, onu goren ve halife olan Hz. Omer’in onu yalancılıkla ithamını, Ebu Hureyre’nin -en azından- şupheli bir şahıs olması icin neden yeterli gormedin? Demek ki senin “sahih” dediğin hadisler, bu kadar sağlam temellere dayanıyor. Ne yazık ki Muslim de “tum sahabenin yıldızlar gibi olup, hangisine olursa olsun uyulabileceği” şeklindeki asılsız inanca kanmış. Ya da Ebu Hureyre ve diğerlerine gercekten de sıkı olculer uygulansa, elinde hicbir hadis kalmayacağını gorduğu icin ve de ozellikle Ebu Hureyre’den hatırı sayılır derecede cok hadis nakledildiği icin bu acık gercekleri gormezlikten gelmiş. Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suclayan bir tek Hz. Omer değildi. Hz. Aişe’nin de onu defalarca yalancılıkla sucladığını; Ebu Hureyre’ye sahip cıkan hadis kitaplarında bile gorebiliriz. Hz. Aişe, Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun” dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve surme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu” (Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt). Hz. Ali ise şoyle soylemiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hureyre’dir” (İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt). Yine Hz. Ali onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki” diye Peygamber’den bahsettiğini duyunca: “Peygamber ne zaman senin sevgili dostun oldu?” diye sormuştur. İbn Mesud gibi meşhur bir sahabe ise onun “Olu yıkayan ve taşıyan kişi abdest alsın” sozunu kabul etmeyerek hakkında ağır sozler soylemiş ve sonra şoyle demiştir: “Ey insanlar, olulerinizden dolayı necasete (pisliğe) bulaşmazsınız”


ATIN KANDIRILMASI, HZ. OMER’İN DAYAĞINDAN DAHA MI ONEMLİ?
Hadiscilerin, hadis nakledilen kişilerin doğruluğunu tespit etmek hususunda ne kadar titiz oldukları şu hikayeyle ispatlanmaya calışılmıştır: “Meşhur bir hadisci, kendisinden hadis naklettiği bir kişiyi gormek icin onun bulunduğu yere seyahat eder. O yere vardığında, bu kişinin atına yiyecek verecekmiş gibi yapıp atı cağırdığını ve sonunda ata yiyecek vermediğini gorur. Bunun uzerine ‘Atı kandıran insanları da kandırabilir’ diye, onun naklettiği hadisi almaz.” Bu hikayeyi dinleyen bizlerin; “Aman hadisciler ne titizmiş” deyip, onların yalancı hic kimseden soz almadıklarını, boylece naklettikleri hadislerin ne kadar guvenilir olduğunu gormemiz umulmaktadır. Yuzbinlerce hadisten hadislerini sectiğini soyleyenlerin; “bu şundan, şu ondan, o oburunden” şeklinde gondermeler yaptıkları hadis nakilcilerinin onemli kısmı, hadis kitapları toplandığında vefat etmişti. Geri kalanların coğu ise İslam coğrafyasının dort bir yanına dağılmıştı. Bunların hepsini ziyaret etmek ve doğru sozlu olduklarını tespit etmek, ozellikle o donemin ulaşım şartları duşunulduğunde, mumkun değildir. Ziyaret mumkun olsaydı bile, bu kısa ziyaretler bir insanın ne kadar doğru sozlu olduğunu tespit icin elbette ki yetersizdi. Herhalde her hadisci, atını kandıran bir hadis nakilcisini tespit edecek kadar şanslı değildi! Bizim orneğimiz olan Ebu Hureyre’ye gelecek olursak; atını kandıran hadis nakilcisini kabul etmemekle bir “titizlik gosterisi” sunan hadisciler, Hz. Omer ve Hz. Ali gibi iki halifenin yalancılıkla itham ve dayaklarına, Peygamber’in hanımı Hz. Aişe’nin bu şahsın izahlarını reddine rağmen nasıl kendisini guvenilir kabul etmişlerdir? Hz. Omer, Hz. Ali, Hz. Aişe’nin bu tavırları; atın kandırılmasından daha mı az onemliydi?

Hz. Omer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri cağırttığı anlatılır. Hz. Omer, Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir cift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ucra koşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Muslumanlar icin değil de senin icin versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer). Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir hadiste ise Hz. Omer ona şoyle demiştir: “Ey Allah’ın ve Kitabı’nın duşmanı! Allah’ın malını caldın değil mi? Yoksa senin on bin dinarın nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt). Ne yazık ki Ebu Hureyre, Hz. Omer’in kendisine cıkışmalarını boyle anlatır ama hadisciler Hz. Omer’in bu cıkışlarına rağmen, Ebu Hureyre’yi birinci dereceden guvenilir şahıs kabul edip, en cok hadisi ondan nakletmişlerdir. Bir de cerh ve tadil kriterleriyle, guvenilmeyen hicbir kimseden hadis nakletmediklerini iddia etmişlerdir. Hz. Omer’in “Allah’ın ve Kitabı’nın duşmanı” ilan ettiği şahsı, “en guvenilirler” arasında kabul eden hadiscilerin, cerh ve tadil uygulamalarının ne kadar guvenilmez olduğu gorulmektedir.


EMEVİLER EBU HUREYRE’NİN ALTIN CAĞIYDI

Hz. Omer’in ve Hz. Ali’nin oldurulmelerinden sonra Emeviler donemi, Ebu Hureyre’nin altın cağı olmuştur. Emeviler Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir koşk inşa edip arazi vermişlerdir. Muaviye donemindeki bu ikramlara karşılık İbni Kesir’in “El Bidaye Ve’n Nihaye” eserindeki şu hadisler, Ebu Hureyre’nin nasıl karşılık verdiğini gostermektedir:
Ebu Hureyre rivayet eder ki: “Allah’ın Resulu Muaviye’ye bir ok verdi ve şoyle dedi: ‘Bu oku al ve cennette beni onunla karşıla’”
İbni Kesir, El Bidaye Ve’n Nihaye
Ebu Hureyre’den yine şu hadis rivayet edilmiştir: “Allah’ın Resulu şunu derken duydum: ‘Allah, vahyini uc kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye’”
İbni Kesir, El Bidaye Ve’n Nihaye

Tum bu delillere rağmen “her sahabe doğrudur” yanlış inancının hadiscileri suruklediği durum ortadadır. Ebu Hureyre kimdir ki Peygamber’in en yakınlarının bile nakletmediği en garip uydurmaları Peygamber’le az goruşmesine rağmen nakletmiştir. Orneğin şu garip hadis, Ebu Hureyre’den gelen mantıksız hadislerin yuzlercesinden biridir:
Ebu Hureyre, Peygamber’in kendisine şunu dediğini nakleder: “Olum meleği Musa’ya gonderildi. Musa’nın yanına gelince, O ona vurdu. Melek Rabbinin yanına dondu ve şoyle dedi: ‘Beni olmek istemeyen birisine gonderdin.’ Allah Musa’nın kor ettiği meleğe gozlerini verdi ve şoyle dedi: ‘Git ve ona elini bir okuzun uzerine koymasını soyle. Elinin kapladığı yerdeki kıl sayısınca ona yıl olarak omur verildi’ Melek: ‘Evet, Rabbim. Sonra ne olacak?’ Allah: ‘Sonra, olum’ dedi.”
Ne yazık ki Ebu Hureyre’yi kurtarma derdinde olanlar, bir yandan boyle bir mantıksızlığı İslam’a fatura edip zarar veriyorlar, diğer taraftan Ebu Hureyre’yi kurtarmak icin -hadislerin en buyuk kısmını o naklettiğinden aslında hadisleri kurtarmak icin- Hz. Musa’yı Allah’ın takdirinden kacan, meleğin gozune tokat atıp kor eden bir insan olarak gosteriyorlar. Ebu Hureyre’ye bircok sahabe (Peygamber’i goren Musluman) muhalefet etmiştir. Orneğin Ebu Hureyre’nin “Av ve coban kopekleri dışındaki kopekleri oldurun” hadisine tarla kopeklerini de eklemesi uzerine İbni Omer, Ebu Hureyre’nin tarlaları olduğu icin boyle bir yalanı uydurduğunu soylemiştir (Cemal Sait Aktaş, Hadis Kritiği Makalesi).
Ebu Hureyre’den nakledilen hadislerin eleştirisi icin koca bir kitabın hacmi bile yetersiz kalır. Ebu Hureyre’nin mezhepci hadisci din anlayışı icin onemini, bu yapının en ateşli savunucularından ve ulkemizin en cok satan kitaplarından “Seadet-i Ebediyye: Tam İlmihal” kitabının yazarı Huseyin Hilmi Işık şoyle anlatmaktadır: “Ebu Hureyre’yi inkar eden şeriatın yarısını inkar eder, cunku hukumlerin cıktığı hadislerin yarısını Ebu Hureyre nakletmiştir.” Bize gore itiraf, Hilmi Işık’a gore “şeriata sahip cıkma” olan bu soz, neden Ebu Hureyre’yi bir alt başlık yaptığımızı gostermeye yeterlidir. Allah’a şukur ki dinimiz tek başına yeterli olan Kuran’dadır ve Ebu Hureyre’nin de başkalarının da hadislerine ihtiyacımız yoktur.


İSRAİLİYAT VE MEŞHUR UYDURUCULARI

Ozellikle Yahudilik’ten İslam’a gecenler, Yahudilik’teki bircok hikayeyi, uydurmayı “hadis” adı altında İslam’a taşıdılar. Bunu İslam’ın saflığını bozmak icin yaptıkları goruşu hakim olsa da, eski adetlerinden, eski dinlerindeki inanclardan kurtulamayıp, kendilerince katkı sağlamak veya dinimizi Yahudileştirmek gibi niyetlerle de yaptıkları duşunulebilir. İbni Haldun, Mukaddime adlı eserinde konuyla ilgili şu acıklamaları yapar: “Hadis nakil tefsirleri yanlış doğru, makbul merdud her şeyi iceriyordu. Bunun sebebi şuydu; Araplar ne kitap ne de ilim ehlindendiler. Onlara hakim olan yaşam tarzı bedevilik ve cahillikti. Yaratılışın esrarı, kainatın durumu, vb. konularda bir şey oğrenmek istediklerinde bunu kendilerinden once Kitap verilenlere sorarlar ve bu konularda onlardan yararlanırlardı. Bunların aralarında Kab el Ahbar, Vehb İbni Munebbih, Abdullah bin Selam vardı. Hadis nakilli tefsirler bu tur kişilerden yapılan nakillerle dolmuştur. Tefsirciler bu hususta gevşek davranmış ve tefsirlerini bunların nakilleriyle doldurmuşlardır.” İbni Haldun’un anlattıklarını, bircok tefsirde gozlemlemekteyiz.


KAB EL AHBAR’A DAYANDIRILAN DİN

Kab el Ahbar İsrailiyat’ı, Yahudi uydurmalarını dinimize en cok sokan kişidir. Peygamberimiz’in vefatından sonra Hz. Ebu Bekir veya Hz. Omer donemlerinden birinde İslam’a girdiği soylenir. İsrailiyat hakkındaki bilgisi ve bitmek tukenmek bilmeyen hikayeleri, onu, devrinde ilgi odağı haline getirmiştir. Peygamber’e iftira ederek soylenen hadislerin birinde “İsrailoğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur” denir. Bu hadisi, Abdullah bin Amr’ın naklettiği soylenir. Tirmizi, Ebu Davud, Buhari bu hadise yer vermiştir. Birazdan goreceğimiz gibi Abdullah bin Amr, Kab el Ahbar’ın talebelerindendir. Uyduracakları binlerce İsrailiyat’tan once bu hadisi uyduranlar, daha sonraki uydurmalarını buna bina etmişlerdir. Kab el Ahbar bunların en onde gelenidir. Kendisi yalnız hadis nakil etmekle kalmamış, daha evvel incelediğimiz Ebu Hureyre’ye, bunun yanında Abdullah bin Amr, İbni Omer, İbni Abbas gibi şahıslara da ders vermiştir. Boylece uydurmaların yayılması icin bu şahısları da kullanmıştır. Ebu Hureyre’ye karşı cıkan Hz. Omer, aynı tavrı Kab el Ahbar’a karşı da gostermiş ve onu surgunle tehdit etmiştir. Hz. Omer’in oldurulmesine kadar fikriyatını yaymakta gucluk ceken Kab, Hz. Omer’in vefatıyla kısmen ferahlamıştır. Kab’ın tum bu hareketlerini anlatan Mahmud Ebu Reyye, Kab’ın Hz. Omer’in oldurulmesinde parmağı olduğunu soyleyerek şu izahları yapar: “Hz. Omer’in bu dahi Yahudi’yi akıllıca ve ısrarlı bir şekilde izlemesi ve ileride de goreceğimiz uzere bir takım cirkin emellerinin farkına varmasına rağmen, sonunda o dehasının gucuyle Hz. Omer’in uyanık ve iyi niyetli oluşuna galebe calmış, gizli ve acık tuzağını kurmaya devam etmiştir. İş, Hz. Omer’in katledilmesine kadar varmıştır. Elde varolan verilerin hepsi, bu olayın gizli bir cemiyetce tertiplenmiş olduğunu gostermektedir. Buyuk deha Kab’ın da uyelerinden biri olduğu bu cemiyetin başkanı Hurmuzandı. Malum olduğu uzere Hurmuzan Huzistan’ın kralıydı ve Medine’ye esir olarak getirilmişti. Hz. Omer’i katletme gorevi ise Ebu Lulue’ye verilmişti” (Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sunnetin Aydınlatılması).
Mahmud Ebu Reyye’nin, İbni Kesir’den alıntılarla anlattığı bu ihtimalin kesin olarak doğru olduğunu savunacak durumda değiliz. Fakat Hz. Omer’in hadisten men ettiği ve ihtimal dahi olsa Hz. Omer’in olumunde parmağı olan bir kişiden ve onun ders verdiği Ebu Hureyre ve diğer şahıslardan hadis nakli ne kadar sağlıklı olabilmiştir? Tum bu şahıslardan İsrailiyatı ve diğer hadisleri nakil edenlerin, hadisleri guvenilir midir? Bu şahıslarda yanılan hadiscilerin, diğer şahıslarda yanılıp yanılmadıklarına nasıl karar verebiliriz? Apacık Kuran dururken ve Kuran tek başına yeterliyken, hÂl bu hadislerden medet ummak din adına yapılan bir zulum değil midir?


KAB KAYNAKLI UYDURMALARA ORNEKLER

Bu sorulardan sonra Kab’a geri donelim. Kab kaynaklı uydurmalar; dunyanın yaratılışı, ahiret manzaraları, Şam şehrinin onemi ve daha bircok konuda kendini gostermiştir:
Bir adam Kab ile karşılaştı. Kendisine selam vererek dua etti. Kab ona “Kimlerdensin?” diye sordu. Adam “Şamlılardanım” diye cevap verdi. O zaman Kab şoyle dedi “Belki de sen, Şamlıların arasından cıkacak ve hesap ile azaba uğratılmayacak yetmiş bin askerden birisin.”
İbni Asakir, Tarih-1

Kab dedi ki: “Allah yeryuzune baktı ve şoyle dedi; ‘Senin bir bolumune dokunacağım.’ Dağlar, O’na koşuştu. Kaya aşındı. Allah bu yuzden onlara teşekkur edip ayağını uzerlerine koydu.”
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sunnetin Aydınlatılması


Hesap icin diriltilme ve hesap, Beytul Makdis’ten olacaktır. Beytul Makdis’te gomulu olan azaba uğratılmayacaktır.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sunnetin Aydınlatılması

Kab’ın uydurduğu, tefsir ve diğer kitaplarına giren buna benzer uydurmaların bir kısmı kendisinden nakledilse de, talebeleri aracılığıyla nakledilenler, doğrudan kendisinden alınanlardan coktur. Ebu Hureyre’ye destek veren Muaviye, Kab’a da destek vermiş ve ona kıssa anlatmasını emretmiştir (İbni Hacer, İsabe).


VEHB İBNİ MUNEBBİH

Kab, İsrailiyat kaynaklı uydurmalarda bir numaradır, onun hemen ardından ise Vehb İbni Munebbih gelir. Kendisi bircok sahabeye atıfla hadis nakletmiş; Ebu Hureyre, İbni Omer, İbni Abbas da kendisinden hadis nakletmişlerdir. Ahmed Emin şoyle der: “Sıret kitapları, en eski ve en guvenilir olanları da dahil hurafe ve İsrailiyat’tan arınmış değildir. Tam aksine bunların kronolojik sırada en once gelenleri İsrailiyat’la en fazla doldurulmuş olanlarıdır. İlk ve en guvenilir kaynak sayılan İbni İshak’a bakalım. Bu zatın esas kaynaklarından biri de Yahudilikten İslam’a gecen Vehb İbni Munebbih’tir. İbni İshak’ın ayrıca Hıristiyan ve Mecusi kaynaklardan da buyuk olcude yararlandığı bilinmektedir” (Ahmed Emin, Duhaul İslam, 2. cilt). Ne yazık ki herkes Ahmed Emin’in tahlil ettiği gibi Vehb’i tahlil edememiş ve bol hadis nakletmek uğruna, doğrudan veya dolaylı olarak aşağıdaki gibi uydurmaları Vehb’den nakletmişlerdir:
Arşı dort melek omuzları uzerinde taşırlar. Her birinin dort yuzu vardır: Okuz yuzu, aslan yuzu, kartal yuzu ve insan yuzu. Her birinin dort kanadı vardır. Bunların ikisi yuzunu kaplar ve arşa bakıp yanıvermesini engeller. Onun azameti gokleri ve yerleri kaplamıştır.
Malti, Kitab et Tenbih

Reşid Rıza, Kab ve Vehb ikilisinin dine zararlarını ve uydurmalarını şoyle anlatır: “İsrailiyat rivayet eden ve Muslumanları kandırıp aldatanların en şerlileri bu ikisidir. Yaratılış, Peygamberler, gecmiş ummetler, fitneler, kıyamet ve ahiret meseleleriyle ilgili olarak tefsir ve tarih kitaplarında yer almayan hicbir hurafe yoktur ki uzerinde bu ikisinin imzası olmasın. Bu kişilerin rivayetleri arasındaki Tevrat ve diğer semavi kitaplara dayandırdıklarını iddia ettikleri nakiller, bu kitaplarla celiştiğinden dolayı, bircoklarının yalan oluşu hususunda kesin hukme vardık. Kuşkusuz onceki alimlerin bunların farkına varması mumkun değildi. Zira onlar Ehli Kitab’ın kitaplarına muttali olamamışlardır. Kuşkusuz bu iki Yahudi’nin rivayetlerinin coğu İsrailiyat kaynaklı hurafeler olup, tefsir ve diğer sahalarda yazılmış kitapları bulandırmışlardır. Bunlar yuzunden İslam duşmanı mulhidler, İslam’ın da diğer dinler gibi hurafeler ve evham dini olduğunu iddia etmişlerdir” (Reşid Rıza, Mecelletul Menar).


MESİHHİYAT VE MEŞHUR UYDURUCULARI

Dinimize sokulan uydurmaların kaynaklarından biri Yahudi kaynaklı İsrailiyat olduğu gibi, bir diğeri ise Hıristiyan kaynaklı Mesihhiyat’tır. Mesihhiyat kaynaklı uydurucuların en onemlileri Temim ed Dari ve İbni Cureyc’dir. Deccaliyet, şeytan, olum meleği, cesas, cennet ve cehenneme dair izahlar, Hz. İsa hakkında uydurmalar, Mesihhiyat’tan dinimize devşirilen en onemli uydurmaların başında gelir. Mesihhiyat kaynaklı uydurmalara aşağıdaki hadisleri ornek gosterebiliriz:
Allah Resulu halkı topladıktan sonra şoyle dedi: “Allah’a yemin ederim ki sizi korkutmak veya bir şeye teşvik etmek icin toplamadım.
Sizi şunun icin topladım. Temim ed Dari bir Hıristiyandı. Sonra gelip bana biat ederek Musluman oldu ve bana şunu anlattı: O, iğrenc cuzzamlı otuz kişiyle bir deniz gemisine binmiş, yolda bir ay dalgalarla boğuştuktan sonra denizin ortasında bir adaya ulaşmışlar. Guneşin battığı yerde yer alan bu adaya girdiklerinde kendileri kıldan onu arkası ayırt edilemeyen bir hayvan karşılayıp şoyle demiş: ‘Ben Cesase’yim.’ Sonra onlara manastırdaki bir adamı gormelerini onermiş. Temim ve arkadaşları manastıra girdiklerinde yaratılışca daha once hic gormedikleri kadar iri ve topuklarından boynuna kadar her yeri demirle bağlı bir adam gormuşler. Adam, onların hikayesini ve Arap olduklarını oğrenince kendilerine bircok soru sormuş. Temim ve arkadaşları da onu cevaplıyorlarmış. Sonunda: ‘Bana ummilerin Peygamber’inden haber verin ne yaptı?’ demiş. Bunlar da ‘Mekke’den cıkıp Medine’ye yerleşti’ demişler. O, ‘Araplar onunla savaştı mı?’ diye sorduğunda, ‘Evet’ demişler. O zaman o, ‘Peygamber onlara nasıl bir muamelede bulundu?’ diye sormuş. Bunlar da ‘Karşısında bulunan Arapları hezimete uğratarak, kendisine itaat etmelerini sağladı’ cevabını vermişler. O zaman demiş ki: ‘Size kendimden bahsedeyim, ben Mesih’im, bana izin verilme zamanı yaklaştı. Cıktığımda kırk gunde yeryuzunu dolaşıp, Mekke ve Medine dışında kırk gece icinde uğramadık koy bırakmayacağım. O iki şehirse bana haram kılınmıştır. Onlardan birine girmek istediğimde elinde kılıc olan bir melek beni karşılar ve bana engel olur.” Bunları zikrettikten sonra Peygamberimiz, asasını minbere vurarak şoyle dedi: “İşte Medine, işte Medine, işte Medine.”
Muslim, Fiten 119; Ebu Davud, K. Melahim 15; İbni Mace, K Fiten 33
Bu hadis Muslim, Ebu Davud, İbni Mace gibi Sunni duşuncenin tartışılmaz ilan edilmiş eserlerinde yer almaktadır. Bu hadislere inananlar; bunları inkar edenleri “Peygamber duşmanı”, kabul edenleri ise “gercek Musluman” ilan ediyorlar. Diğer bir Mesihhiyat kaynaklı uydurma hadisi daha inceleyelim:
Şeytan her insanı doğarken yaralar. Ancak Meryem oğlu İsa’yı yaralayamamış, yaralamak icin gittiğinde onun ortusune vurmuştur.
Buhari, K Bedul Halk; Hanbel

Yukarıdaki hadisle Hz. İsa yuceltilirken, Peygamberimiz’in de icinde olduğu diğer insanlar, “şeytan tarafından yaralanmış” ilan edilirler. Bu hadisten sonra Peygamberimiz’in, kalbindeki şeytanın darbesinden kurtulmak icin melekler tarafından beş defa ameliyat edilip kalbindeki siyah pıhtının cıkarıldığına dair yakışıksız hadisler de nakledilmiştir. Kimin tarafından? “En doğru hadis kitabı” Buhari ile Hanbeli mezhebinin kurucusu Hanbel tarafından. Yine de ısrarla savunulan şudur: Hadisleri inkar eden Peygamber’i inkar eder. “En doğru hadis kitabı” ise Buhari’dir. İşte “en doğru hadis kitabı”nın hadisi! İşte



Kuran dışında başka hadis (soz) arayanların duştuğu durum!
__________________