GRACIE

Edward Budd 18 yaşında atılgan bir gencti. Kendini geliştirmek ve ailesinin eline bakmamak icin, 25 Mayıs 1928'de gazeteye ilan vererek iş aramaya karar verdi. Ozellikle şehirde calışmak istiyordu, annesi, babası ve dort kardeşiyle yaşadığı koyun tozundan, toprağından, pisinden uzaklaşmak icin...
Ertesi pazartesi 28 Mayıs'da annesi Delia kapıyı actığında, kendini Farmingdale, Long Island'dan Frank Howards diye bir ciftci olarak tanıtan, yaşlıca bir adam duruyordu karşısında. Edward'la iş hakkında goruşmek istiyordu. Delia 5 yaşındaki Beatrice'e gidip arkadaşında olan abisini cağırmasını istedi. Yaşlı adam kıza gulumsedi ve bir ceyreklik verdi. Edward'i beklerken, Delia adamı inceledi. Şefkatli bir yuzu vardı, gri sacları ve gri sarkık bir bıyığı vardı. Bayan. Budd'a hayatını şehirde icmimar olarak kazandığını soyledi. Ama artık emekli olduğunu ve kazandıklarıyla aldığı ciftliğe yerleştiğini anlattı. Altı cocuğu tek başına yetiştirmişti, cunku karısı onu 10 yıl once terketmişti. Cocuklarının yardımı, ciflikteki yardımcıları ve isvec aşcısı ile yuzlerce tavuk ve altı tane ineği yetiştiryiordu. Ama şimdi yardımcılarından biri ayrılacaktı ve yerine birini arıyordu.
O sırada gelen Edward boyu-posuyla dikkat cekiyordu ve kendini iyi bir işci olarak gostermeye calışıyordu. Bay Howard ona haftada 15 $ teklif etti, bu teklifi buyuk bir sevincle kabul etti. Hatta Edward'ın en yakın arkadaşı Willie'yi de işe almayı kabul etti. Cumartesi hazır olmalarını onları gelip alacağını soyleyerek gitti.

Cocuklar ve aileleri bu kadar cabuk cevap gelmesine ve bu kadar kazanclı bir iş bulmalarına cok sevinmişlerdi. Ama 1 Haziran cumartesi gunu kimse gelmedi. Sadece elle yazılmış, meşgul olduğunu ama yarın geleceğini belirten bir not geldi. Ertesi sabah 11'de Frank Howard elinde ciftliğin urunleri olduğunu soylediği cilek ve taze suzme peynirle geldi. Delia mutlaka oğle yemeği icin kalmasını istedi. Baba Budd'da bu sayede oğlunun yeni işvereni ile tanışma ve konuşma fırsatı buldu. Babaları mutlu eden turden bir muhabbetti. Nazik ve muşfik bir adamdı ve coşkuyla 20 donum tarlasını, arkadaş canlısı yardımcılarını, doğal ve basit, ama mutlu ciftlik hayatını anlatıyordu. Oğlunun ihtiyacı olan şeyin de bu olduğunu biliyordu. Albert Budd bir hayat sigortası satıcısıydı, hep sakin ve uysal bir insandı. Yaşlı adamın kırışık takımının gorunumu hic hoşuna gitmemişti, ama genel havası inandırıcı ve kibardı. Yemeğe oturduklarında kapıdan iceri şarkı mırıldanan sevimli bir kız geldi, bu 10 yaşındaki Gracie'ydi. Buyuk kahverengi gozleri ve koyu kahverengi sacı, acık renk teni ve pembe dudaklarıyla guzel bi tezat oluşturuyordu, ilerde cok can yakacak bir kız olacağı belliydi. Kiliseden geliyordu ve uzerinde pazar kıyafeti vardı: Beyaz ipek elbise, beyaz kısa corap ve boynunda inciden bir kolye... Bu halde yaşından daha olgun duruyordu.


Gracie Budd

Frank Howard; onunla karşılaşan hemen hemen her erkek gibi uzunca bir sure ondan gozlerini alamadı.
"Bakalım hesabın nekadar iyi" diyerek ona kalınca bir deste para verdi. Budd Ailesi adamın uzerinde bu kadar para taşımasından etkilenmişti.
"Doksan-iki Dolar ve elli Cent" diyerek Gracie parayı iade etti.
"Ne kadar parlak bir cocuk" diyen Howard, ona, kendine ve kızkardeşi Beatrice'e şeker alması icin 50 cent verdi. Howard onlara akşama doğru uğrayıp Edward ve Willie'yi alacağını soyledi, ama once şehire inmesi gerekiyordu, kız kardeşinin cocuklarından birinin doğum gunu partisi vardı. Genclere sinemaya gitmeleri icin 2'şer dolar verdi. Tam cıkmak uzereyken, yeğeninin doğumgunune Gracie'yi de davet etti. Ona iyi bakacağını ve akşam 9'dan once eve doneceklerini soyledi. Delia kız kardeşinin nerde oturduğunu sordu, Columbus'ta 137nci caddede diye adres aldı. Tam emin olamıyordu ve yollamak konusunda karasızdı ki, babası kız icin iyi olacağını soyledi.
"Bırak zavalli kız gitsin, eğlenmek icin cok fırsatı olmuyor..." Delia, Gracie'ye en iyi mantosunu giydirdi ve gri cizgili şapkasını taktı. Onları kapının onune kadar gecirdi ve yuruyerek gozden kaybolmalarını izledi. O akşam ne Frank Howards'tan ne de Gracie'den bir iz yoktu. Uykusuz ve habersiz gecen korkunc bir geceden sonra genc Edward karakola kızkardeşinin yokluğunu bildirmeye gitti.
GRİ ADAM



"En kotu kısmı, verdiği adresin yanlış olmasıydı", dedi Polis memuru Samuel Dribber. O nazik adam bir dolandırıcıydı. Ne Frank Howard diye biri vardı, ne de Farmingdale, Long Island'da bir ciflik. Hicbiri doğru değildi. Normal araştırmalar başlatıldı. Anlattığı herşeyi tek tek kontrol ettiler. Hatta Budd'ların ellerindeki sabıkalıların, subyancıların ve ruh hastalarının fotoğraflarına bakmaları istendi. Bir sonuca varılamadı. Gracie'den bir iz yoktu. 7 Haziran'da New York polisi ulkedeki her karakola uzerinde Gracie'nin resmi ve "Frank Howard"in tanımı olan 1000 tane el ilanı yolladı. Bu kampanya ve yerel duyurular sonucunda, Gracie'yi gordugunu iddia edenler ve ihbar mektupları furyası yaşandı. Bu davaya atanmış 20'den fazla detektif herbirini ipucu olasılığı icin araştırdı. Aralarında bazıları gerceklere dayanıyordu. Polis el yazması notun Budd Ailesine yollandığı Western Union ofisini ve notu buldu. Yazısına ve gramerine bakılarak, "Howard"ın eğitim almış, ince bir kişi olduğu anlaşılıyordu. Aynı zamanda hediye goturduğu suzme peyniri de nereden aldığı belirlendi, her iki adres de Doğu Harlem'deydi. Artık araştırmalarını yoğunlaştırabilecekleri bir bolge vardı.

New York polisi cocuk kacırmalarına yabancı değildi. Hatta bir yıl once bu olayla hemen hemen aynı başka bir olay daha vardı. 11 Şubat 1927'de 4 yaşındaki Billy Gaffney kapının onunde komşusu olan 3 yaşındaki aynı isimli kişiyle oynuyordu. 12 yaşındaki komşu evde uyuyan kız kardeşine ve bu iki cocuğa dikkat ediyordu. Kız kardeşi ağlamaya başlayınca yanlarından ayrılıp eve girdi, geri donduğunde ufaklıklar yerlerinde yoktu. Genc Billy'nin babasına haber verdi ve beraber aramaya başladılar. Babası sonunda oğlunu karşı apartmanın en ust katında buldu, catıdan iniyordu. Billy Gaffney'in nerde olduğu sorusu uzerine, " Onu ocu aldı" diye cevap verdi kucuk. Ertesi gun bir suru detektif gelip olayı araştırmaya başladıklarında kimse 3 yaşındaki tanığın bu basit sozlerini dikkate almadı. Polis cocuğun etraftaki terkedilmiş fabriklaradan birine girdiğini veya daha kotusu birkac blok otedeki Gowanus kanalına dusmuş olabileceğini duşunuyordu. Kanal kurutuldu ve arandı ama Billy'den iz yoktu. Sonunda biri kucuğu dinleyip ondan "ocu adam"in tarifini aldı : zayıf, yaşlıca, gri saclı ve gri bıyıklı bir adam. Ama polis gene bu tanımın uzerinde cok durmadı ve bir yıl sonraki olayla ve " Gri Adam"la bağlantı kuramadılar.

Temmuz 1924'de, 8 yaşındaki Francis McDonnell, Staten Island'daki Charlton Woods mahallesindeki evinin onunde oynuyordu. Annesi de onun yakınıda oturuyor ve ufak kız kardeşine bakıyordu. Sıska ve yaşlıca bir adamın uzakta caddenin ortasında durduğunu gordu. Yumruklarını sıkıp sıkıp gevşeten bu pejmurde kılıklı yabancı yaşlı adama bakmaya başladı. Adam kendi kendine konuşuyordu, sonra şapkasına dokunarak kadına selam verdi ve gitti. Oğleden sonra daha gec saatte tekrar Francis'i ve arkadaşlarını futbol oynarken seyrettiği goruldu. Francis'i yanına cağırmıştı, diğer cocuklar oyuna devam ediyorlardı. Bir kac dakika sonra yaşlı adam ve Francis ortadan kaybolmuşlardı. Bir komşu daha sonra Francis'e benzeyen birinin yaşlıca, gri saclı bir adamla yakınlıktaki ağaclığa girerken gorduğunu soyledi. Francis'in ortadan kaybolması akşam yemeğine kadar farkedilmedi. Polis olan babası bir arama ekibi kurdu, oğlanı ağaclıkta birkac dalın altında buldular. Korkunc bir şekilde tecavuz edilmişti, kıyafetleri parcalanmış, elleri ve ayakları corap lastiği ie bağlanmıştı. Francis o kadar kotu dovulmuştu ki o "yaşlı " adamın gorunduğu kadar yaşlı ve gucsuz olduğundan şuphe duyuyorlardı. Oyle bir şiddetle dovulmuştu ki polis başka bir suc ortağının olup beraber yaptıklarını duşunmeye başladılar. Kısa zamanda Manhattan'ın parmak izi uzmanları ve fotoğrafcıları ve buna ilaveten 250 polis memuru bu davaya atandı. Buyuk insan avında onlarca şuphelinin ifadesi alındı, ama hicbiri gri saclı, gri bıyıklı yaşlı serseriye benzemiyordu.
Yuzu Francis'in annesi Anna McDonnel'in kafasına kazınmıştı : "Yolun karşısından carpık curpuk yuruyerek geliyordu, kendi kendine konuşuyor ve elleriyle tuhaf hareketler yapıyordu. O elleri hic unutmayacağım, o ellere bakarken tuylerim diken diken olmuştu.... Garip bir şekilde acıp kapıyordu, acıp kapıyordu, acıp kapıyordu. Onun Francis ve diğerlerine bakarken gordum. Sık gri saclarını, sarkık gri bıyıklarını gordum. Herşeyi gri ve solmuş gorunuyordu."
Polisin buyuk cabalarına karşılık "Gri Adam" sanki ortadan kaybolmuştu.
YAKALANIŞ

Kasım 1934'de, Budd davası resmi olarak hala acıktı ama kimse gercekten cozuleceğine inanmıyordu. Sadece bir kişi, William F. King, davayı araştırmaya devam etti. Arada sırada gazeteci Walter Winchell'le olayın kapanacağına dair sahte bir ipucu sızdırıyorlardı basına. Winchell de bu aldatmacayı surdurerek: "Gracie Budd gizemini inceledim. Altı yıl once kacırıldığında 8 yaşındaydı. Ve buyuk ihtimalle diyebiliriz ki kayıp insan bolumu 4 hafta sonra bu davayı kapatacaktir, veya kapatılacağı bekleniyor." diye yazmıştı koşesine. 10 gun sonra Delia Budd'a bir mektup geldi. Ama eğitimi yetersiz olduğu icin kendi okuyamadı ve oğluna verdi okuması icin. Edward mektubu okur okumaz fırlayıp detektif King'i bulmaya gitti. Mektup tek kelimeyle dehşet vericiydi:

"Sevgili Bayan Budd,

1894'de bir arkadaşım Steamer Tacoma adlı bir gemide tayfa olarak calışıyordu. San Fransisco'dan HongKong'a sefer yapıyorlardı. Oraya vardıkarında karaya cıkmış ve icip, sızmışlar. Uyanıp limana gittiklerinde, gemi coktan hareket etmişti. O yıllarda Cin'de aclık krizi vardı. Etin her turlusu 1-3 $ dan satılıyordu. Aclık ve acı okadar buyuktu ki en fakir aileler arasında, diğerlerini kurtarmak icin 12 yaşın altındaki cocukları yiyecek olarak satıyorlardı. 14 yaşın altındaki hicbir kız veya erkek cocuk sokaklarda guvende değildi. İstediğin kasaba gidip pirzola veya biftek alabilirdin. Cıplak cocuk bedeninin parcalarını getirip hangi bolumu istersen kesip veriyorlardı. Ozellikle de kıcları dana bonfile gibi en pahalı fiyata satılıyordu, cunku en lezzetli bolumu orasiydi. John orada o kadar uzun kaldı ki, insan etinin tadına karşı bir beğeni kazandı. New York'a dondukten sonra biri 7 biri 11 yaşında iki erkek cocuk kacırdı. Onları eve goturup soydu, bağladı ve bir dolaba kapattı. Gunde bir kac kez, hatta bazen geceleri, etleri yumuşak ve lezzetli olsun diye onları sopayla dovuyordu, işkence ediyordu. Once 11 yaşındakini oldurdu cunku kıcı daha buyuk ve tabii ki eti daha fazlaydı. Kafası, sindirim sistemi ve kemikleri haric her parcasını pişirip yedi. Onu fırında kızarttı ( Butun kıcını ), haşladı, yağda kızarttı, ızgara ve guvec yaptı. Kucuk oğlan da aynı kadere uğradı. O sıralarda ben 409 E 100 St. da oturuyordum, hemen yan komşusu olarak. Bana insan etinin ne kadar lezzetli olduğunu o kadar cok anlattı ki, sonunda bende denemeye karar verdim.

3 Haziran 1928 Pazar gunu sizi aradım ve geldim. Size suzme peyniri ve cilek getirdim. Oğle yemeği yedik. Grace kucağımda oturdu ve beni optu. O zaman onu yemeye karar vermiştim.

Onu parti bahanesiyle goturecektim ve sen, evet gidebilir, dedin. Onu Wenchester'daki daha onceden sectiğim boş bir eve goturdum. Oraya vardığımızda ona dışarda beklemesini soyledim, o da kır cicekleri toplamaya başladı. Ust kata cıktım ve butun kıyafetlerimi cıkardım, cunku cıkarmazsam kan olabilirlerdi. Hazır olduğum zaman camdan onu cağırdım ve gelene kadar bir dolaba saklanıp bekledim. Beni cırılcıplak gordugu zaman bağırmaya başladı ve merdivenlerden aşağı kacmaya calıştı. Onu yakaladım, beni annesine soyleyeceğini soyledi. Once onu soydum. Nasıl da tekmeledi, ıssırdı ve tırmaladı. Onu olene kadar boğdum, sonra da etini odama taşıyabilmek icin kucuk parcalara ayırdım. Onu pişirip yedim. Kucuk kıcı fırında kızardıktan sonra nasıl da lezzetli ve yumuşak olmuştu. Butun vucudu bitirmem 9 gunumu aldı. Onu becermedim, isteseydim yapabilirdim. Bakire olarak oldu."


Kimse bu mektubun gercek olduğuna inanmak istemiyordu. Sadist ve sapık bir ruh hastasının sanrıları gibiydi bunlar. Ama Detektif King, Aile ile tanışma konusundaki yazılanların gercek olduğunu biliyordu. Adamın el yazısı da 6 yıl once yaşlı adamın Western Union'da yazdığı nottaki el yazısıyla aynıydı.
Bu mektubun uzerinde onemli deliller vardı, uzerindeki N.Y.P.C.B.A. amblemi New York Ozel Şoforler Yardımsever Derneğine aitti. Dernek başkanının yardımıyla uyeler arasında bir acil durum toplantısı yapıldı.. Aynı zamanda polis başvuruları inceliyor ve el yazısını karşılaştırıyordu. Detektif King el yazısı tutmayanlardan dernek kağıtlarından alanları bildirmelerini istedi. Genc bir hizmetli one gelerek kendisinin dernek kağıt ve zarflarından aldığını, ama cıkarken onları eski dairesinde bıraktiğini soyledi. Adresi alan polisler oraya gittiğinde evsahibi olan bayanla karşılaştı ve tarif ettikleri kişinin gercekten de orda aylarca kaldığını ama birkac gun once ayrıldığını oğrendiler. Eski kiracısı kendini Albert H. Fish olarak tanıtmıştı. Hatta ayrılırken Kuzey Carolina'daki Civilian Conservation Corps'ta ( sivil koruma birliği ) calışan oğlundan bir mektup beklediğini, mumkunse onun icin saklamasını, gelip alacağını soylemişti. Oğlu yaşlı adama duzenli olarak para gonderiyordu. Sonunda bolge postanesine Albert Fish adına bir mektup gelmişti. Ama Fish eski evsahibini aramamıştı ve polis onu bir şekilde korkuttup kacırdığını duşunmeye başladı. Ama 13 Aralık 1934'de evsahibi polisi aradı ve Albert Fish'in mektuplarına bakmak icin daireye geldiğini soyledi. Detektif King geldiği sırada, yaşlı adam oturmuş bir fincan cay iciyordu. Fish ayağa kalktı ve King ona Albert Fish olup olmadığını sordu. Birden Fish elini cebine attı, bir ustura cıkardı. King ofkeyle atlayarak Fish'in elini sertce yakaladı, usturayı alarak saf dışı bıraktı. Sonunda yakalanmıştı.


İTİRAFLAR

Albert Fish´in itirafları bircok savcı ve psikyatrist tarafından dinlendi. İyice duzeltilmiş haliyle gazetelerde cıktı. Sapık ve ahlaksız bir beynin icinde bir yolculuktu. Onceleri inanılmaz geliyordu, ama zamanla tum detaylar yerine oturmaya başladı. Olay, adamın ne kadar kocamış ve zararsız gorundugu dikkat cektikce, iyice şaşırtıyordu. Kambur ve gucsuz duran, 65 kilo ve 1.65 boylarında bir adamdı.
İlk itirafları detektif King aldı. Fish ona 1928 yazında "Kana susuzluğunun", oldurme isteğinin onu ele gecirdiğini soyledi. Edward'in gazetedeki ilanına cevap verdiği zaman asıl istediği o gencti, Gracie değil. Aslında Edward'ı uzak bir yere cekip, bağlayıp, penisini kesip, orda kanamadan olmesi icin bırakmak istemişti. Evi ilk ziyaretinden sonra gencleri oldurmek icin ihtiyacı olan malzemeleri temin etmişti : satır, testere ve kasap bıcağı. Eve ikinci ve son kez gelmeden once bu cinayet aletlerini bir cantada gazeteciye bırakmıştı. Fish kendini, tam bir erişkin olan iri yarı Edward'i ve arkadaşı Willie'yi, ikisini de alt edebileceğine inandırmıştı. Bu konuda yeterince tecrubesi vardı. Ancak Gracıe'yi gordugu zaman fikrini ve planını değiştirdi. Şimdi mutlaka oldurmek istediği kişi oydu. Birşeyden şuphelenmeyen Gracie ile gazeteciye geri dondu ve malzemelerle dolu cantasını aldı. Sonra Bronx'a giden bir trene bindiler, ordan da Worthington, Winchester'e aktarma yaptılar. Gracie icin sadece gidiş bilet alınmıştı. Kız tren yolculuğundan buyulenmişti. Sadece iki kere şehire inmişti. Bu onun icin harika bir zevkti. Fish dehşet dolu planına o kadar gomulmuştu ki, Worthington durağında, malzeme cantasını trende unuttu, ne komiktir ki zavallı Gracie farketti ve hatırlattı. Ormanlık kesime doğru uzunce bir sure yuruduler ve ağaclar altındaki iki katlı Wisteria Evine ulaştılar. Gracie kendisini dışarda cicek toplayarak oyalarken, Fish yukarı cıkıp soyunmuştu, malzemelerini cantadan cıkartıp hazırladı. Sonra Gracie'yi yukarı cağırdı. Kız elinde buket yaptığı kır cicekleriyle eve girdi ve yukarı cıktı. Yaşlı adamı cıplak gorunce, anne, diye bağırdı ve kacmaya calıştı. Ama Fish onu yakaladı ve boğarak oldurdu. Onu boğmarken cinsel acıdan bir zevk alıyordu. Kafasını eski bir boya tenekesinin ustunde kesip, kanın neredeyse tamamını tenekeye akıtmıştı. Sonra kanı arka bahceye doktu. Kafasız vucudu soydu, kasap bıcağı ve satır ile ikiye ayırdı. Bazı bolumlerini gazeteye sarıp yanına aldı, gerisini evde bırakti. Birkac gun sonra donup, malzemelerini ve vucuttan geri kalanları arka bahcedeki duvarın obur yanına attı. Bu itiraflardan sonra detektif King son bir soru sordu:
"Bu korkunc şeyleri yapmana ne sebep oldu ?"
Fish :"Biliyorsun, bunun icin bir sebep gosteremem" diye cevap verdi.
Yuzbaşı John Stein aileye o iğrenc mektubu niye yazdığını sorduğunda, gene bilmediğini soyledi,
"İcimde bir yazma tutkusu vardı."
O gun polis Wisteria evine gitti ve Gracie´nın artıklarını cıkarttılar. Fish yanlarında duruyordu ama hicbir duygusal tepki gostermiyordu.
O gece saat 22'de Fish Bolge savcısı P. Francis Marro tarafından sorguya cekildi. Marro, Fish'e Gracie'yi neden oldurdugunu sorduğunda,
"Kana susadığını" bu susuzluğun onu ele gecirdiğini soyledi. Olay bittikten sonra pişman olduğunu "Geri kalan hayatımı bir yarım saat icin vermeye hazırdım, eğer yaptıklarımı geri alabilseydim"
Marro tecavuz edip etmediğini sorduğunda, sertce "Aklımdan bile gecmedi" dedi.
Mektupda bahsedilen yamyamlık konusunda ne polis herhangi birşey sordu o zaman, ne de kendiliğinden bahsetti. Polis bunun gercek olamayacak kadar cılgınca olduğuna karar vermiş olmalı. Veya bu konu gundeme gelirse savunmanın davayı, "akıl sağlığı yerinde olmadığı" nedeniyle duşurmek isteyeceğini tahmin ediyorlardı. Albert Fish'in yakalanması ertesi gun gazetelere cıkmıştı ve bir gazeteci ordusunu Budd Ailesinin evine cekmişti. Aynı gun Detektif King, Bayan Budd ve oğlu Edward'i adamı teşhis etmeleri icin karakola getirdi. Edward adamı teşhis etmekten fazlasını yaptı. Kendini adamın uzerine attı
"Seni yaşlı pic! Pis O. cocuğu!"
Bayan Budd Fish'in soğukkanlılığı karşısında şaşırmıştı,
" Beni tanımadınmı?" diye sordu.
"Elbette" dedi Fish " Sen Bayan Budd'sın"
"Ve sen evime misafir olarak gelip, kızımı kacıran adamsın" dedi gozyaşları icinde.


Fish'in sabıka dosyasından, 1903'te cekilmiş bir resim

Albert Fish'in polislere yabancı olmaması cok şaşırtmadı. Sabıka kaydı buyuk capta hırsızlık yapmaktan tutuklandığı 1903'e kadar uzanıyordu. O zamandan beri mustehcen mektuplar yazma ve kucuk capta hırsızlık gibi ufak tefek suclardan 6 kere tutuklanmıştı.
Bunların yarısı Gracie'nin kacırılması donemine rastlıyordu. Ama her seferinde davalar duştu. Cok kez de akıl hastanesine yatmıştı.
Gecmişi sorulduğunda ;

"19 Mayıs 1870 Washington doğumluyum. B Street N.E.de oturuyorduk. Babam Kaptan Randall Fish'di, 32.dereceden Mason. Meclis mezarlığında yatıyor. Potamoc Nehri gemisi kaptanıydı. D.C. ile Virginia Marshall Hall arası calışıyordu. 15 Ekim 1875 de oldu, beni de St.John yetimhanesine yerleştirdiler. Dokuz yaşıma gelene kadar oradaydım. Ve benim doğrulardan sapmam o zaman başladı. Acımasızca kamcılanırdık orda. Yapmamaları gereken şeyler yapan cok erkek cocuk vardı. Koroda sopranoydum 1880-1884 arası. Sonra New York'a geldim. İyi bi boyacıydım, ic mekanlar veya heryer."

"Bir daire tuttum ve annemi yanıma aldım. 76 Batı 101nci caddede oturuyorduk, karımla da ordayken tanıştık. Altı cocuğumuz doğduktan sonra, beni terketti. Butun mobilyaları aldı ve cocukların uzerinde yatabileceği bir minder bile bırakmadı." "Hala cocuklarım icin endişeleniyorum" dedi. Yaşları 21 ile 35 arası değişiyor. "Yaşlı babalarını hapishande bir kez olsun ziyarete gelmediler."

Albert Fish hem Manhattan hem de Wetchester'de suclandı. Once Manchester'de birinci dereceden cinayet sonra da Manhattan'da cocuk kacırmadan dava edildi.
Bu arada polis gercekten buyuk bir ilerleme kaydetti. Brooklyn tramvayının batmanı Fish'in resmini gazetede gordugunu ve onu 11 Şubat 1927'de kucağındaki kucuk cocuğu susturmaya calışan sinirli adam olduğunu hatırladı. Joseph Meehan, emekli batman, ikisini dikkatle izlemişti, cunku cocuğun ustunde bir mont bile yoktu. Annesini isteyerek ağlıyordu ve adamın elinde tramvayın icinde surukleniyordu. Bu cocuğun kacırılmış Billy Gaffney olduğu ortaya cıktı. Eninde sonunda Fish, Billy Gaffney'e yaptığı ağıza alınmayacak şeyleri itiraf etti.

"Onu Riker Caddesinde boş duran bir eve goturdum. Kacırdığım yere cok uzak değil. Onu soydum ve elleriye ayaklarını bağladim, ağzını da copten aldığım kirli bir gazete parcasıyla tıkadım. Sonra kıyafetlerini yaktım. Gece 2 de tramvayla 59uncu caddeye geldim ve ordan eve yurudum. Ertesi gun oğlen 2 gibi, aletler aldım. Guzel dokuz uclu bir kamcı, ev yapımı ve kısa saplı. Bir tane kemerimi ortadan ikiye kestim ve uclarını da altı adet 20 santimlik parcalara ayırdım. Cıplak kıcından kan akana kadar bunun ikisiyle onu kamcıladım. Kulaklarını ve burnunu kestim, ağzını bir kulaktan diğerine kadar yardım. Gozlerini oydum. O zaman oldu. Sonra bıcağı karnına batırdım ve ağzımı dayayıp, akan kanını ictim. 4 eski patates cuvalı aldım ve biraz taş topladım. Bir canta vardı yanımda, kulaklarını, burnunu ve gobeğinden birkac dilimi bunun icine koydum. Sonra bedenini karnından ikiye ayırdım. Bacaklarını kalcasının 5 santim altından ayırdım, bunları da cantaya koydum. Kafasını, ayaklarını, kollarını ve dizlerinden aşsağısını kestim. Bunları cuvala koydum ve taşlarla ağırlaştırdıktan sonra Kuzey Beach'in ilerisindeki camurlu sulara attım. Etlerle eve geldim. En sevdiğim vucudun on kısmı elimdeydi şimdi. Aleti, testisleri ve guzel yağlı kıcı. Bunları fırında kızartıp yiyecektim. Kulakları, burnu ve yuzu ile karnının geri kalan kısımlarıyla da guvec yaptım. İcine soğan, havuc, şalgam, pırasa, tuz ve biber ekledim. Bayağı lezzetliydi. Sonra kalcasının iki tarafını actım, aletini ve testislerini kestim ve yıkadım once. Poposunun her yanağının uzerine domuz pastırması koydum ve fırına verdim. Sonra 4 tane soğan hazırladım, et 15 dakika pişince, ustune sos icin yarım litre su ve soğanları ekledim. Yemeğin guzel ve sulu olması icin aralıklarla tahta kaşıkla uzerini yağladım. 2 saat icinde guzelce kızarmıştı, ici de pişmişti. Şimdiye kadar hic bunun yarısı kadar bile lezzetli birşey yememiştim, hindi bile. Her lokmasını zevkle yedim ve tamamı 4 gunde bitti. Hayaları da cok guzeldi ama penisini ciğneyemediğim icin tuvalete attım."

Gunler sonra Staten adalarından bir adam gelip, Fish'i tanıdığını soyledi. 8 yaşındaki kızını yakındaki ormana cekmeye calışmıştı. Aynı ormanlıkta Francis O'Donnel 3 gun sonra oldurulmustu (1924). Şimdi gencliğinde olan kız, onu hucresinde gorunce tanıdı. "Gri Adam" bulunmuştu. Fish'in aynı zamanda 1932'de 15 yaşındaki Mary O'Connor cinayetiyle de bağlantılı olduğu ortaya cıktı. Kızın curumuş cesedi Fish'in boyadığı bir evin yakınında ormanda bulundu. Değişik eyaletlerde bu kadar farklı suclama olmasından dolayı, serbest bırakılması olası değildi. İdamdan kurtulmasının tek yolu ise adli psikyatristlerin veya psikologların onu deli ilan etmeleriydi.
AKIL HASTALIKLARI UZMANLARI

Dr. Frederic Wertham "The Show Of Violence" (Şiddet gosterisi) adlı kitabında Albert Fish'le tanışmasını anlatıyor. Adamın ne kadar uysal, kibar, yardımsever ve terbiyeli olması karşısında şaşkınlığa duşmuştu. "Cocuklarını emanet edecek birini arıyorsan, onu secerdin." diyordu hatta. Fish'in bulunduğu durum karşısıdaki tavrı kendini tamamen soyutlamaktı. "Yaşamak icin bir isteğim yok, oldurulmek icin bir isteğim yok. İkisi de benim icin farketmiyor. Tamamen haklı olduğumu dusunmuyorum."
Dr. Wertham bununla deli olduğunu mu kastettiğini sorunca, "Tam olarak değil, ben kendimi hic anlayamadım."

Fish'in ailesinde psikozların cirit attığı ortaya cıktı.
"Amcası dini bir psikoz yaşıyordu ve bir akıl hastanesinde oldu. Bir uvey erkek kardeşi aynı şekilde bir tımarhanede oldu. Bir kardeşi gerizekalıydı ve hidrosefalden oldu. Annesinin de biraz tuhaf olduğu soyleniyor ve bazı şeyler gorup duyduğunu iddia ediyordu. Bir halasının tamamen delirmiş olduğu biliniyor. Bir erkek kardeşi alkolikti. Bir kız kardeşi de zihinsel acı, melankoli cekiyordu."

Gercek adının Hamilton Fish olduğunu soyledi, Başkan'ın genel sekreteri olan uzak bir akrabasına ithafen. Bu isim yuzunden alay konusu olmaktan bıktığı icin Albert ismini almış. 26 yaşında, 19 yaşındaki bir kızla evlenip 6 cocuk sahibi oldu. En genc olanı 3 yaşına geldiğinde, karısı başka bir adamla kactı ve Fish'i cocukların yetiştirilmesilye yanlız bıraktı. Bunun uzerine 3 kere daha evlendi ama hicbiri resmi değildi cunku ilk karısından hic boşanmamıştı. Dr.Wertham Fish'in sapıklığının psikyatri ve suc tarihinde eşine rastlanmadığını belirtiyor: "Cocuklara, ozellikle erkek cocuklarına yoneltilmiş sado-mazoşizm, Fish'in cinsel gelişimine daha doğrusu gerilemesine onderlik ediyordu."

Fish: "Başkalarına ve hatta kendime acı cektirme arzusu vardı hep icimde. Canımı yakan herşeyden zevk alıyor gibiydim." diyordu. Fish her turlu salgı ve dışkı ile deney yapmış, alkole batırılmış pamukları makatından sokup ateşe vermişti. Bunu kurbanı olan cocuklara da yaptığı biliniyor. Fish, Wertham'a yaptığı en az yuz cocuk avını da itiraf etti, onları para veya şekerle kandırıyordu. Genelde afro-amerikan ırktan cocukları seciyordu, cunku polisin onların kayıp veya kacırılmış olmasına daha az dikkat edeceğine inanıyordu. Asla aynı mahalleye donmuyordu. Farklı 23 eyalette yaşamış ve herbirinde en az 1 cocuk oldurmuş olduğunu soyluyordu. Bazen de boyacılık yaptığı yerlerde cocuk cinayetiyle veya taciziyle ilgisi olduğu duşunulduğu icin işini kaybediyordu. Bazen de icinde mustehcen mektuplar yazmak icin bir baskı, bir zorlayıcı duygu oluşuyordu ve o da sık sık yazıyordu. Dr. Wertham'a gore "Tipik, bir insanın fantezilerini ve duşlerini anlattığı turden mektuplar değildi bunlar. Bunlar icinden gelen davranışları başkalarının da uygulayabilmesi icin ve beraber yapmak icin teklifler, şekilli ve ayrıntılı anlatımlardı." Aslında psikyatrist Fish'in bazı konularda yalan soylediğine inanıyordu, ozellikle de acı cekmek icin kendi kendine makat ve hayaları arasına iğne batırması konusunda şupheleri vardı.


Fish'in rontgen filmi

"Bunu başkalarına, yanı cocuklara da yaptığını anlattı. Onceleri bu iğneleri batırıp batırıp cıkartıyordu. Ama zamanla bazılarını o kadar derine batırmıştıki, cıkartamamıştı."
Doktorun yaptığı rontgen muayenesi sonucunda o bolgede 29 iğne bulununca, şupheler ortadan kalktı. 25 yaşından itibaren halusinasyon ve hayaller gormeye başlamış.
"İsa ve meleklerini gorduğunu sanıyordu. Kendini dini hayallere kaptırmıştı. Gunahlardan ve yaptığı haksızlıklardan arınmak icin, acı cekmesi gerektiğine, kendini cezalandırması gerektiğine ve insan kurban etmesi gerektiğine inanıyordu. Kendi cumlelerini, incilden cumlelerle birleştirip, sonu gelmeyen alıntılarla kendini haklı cıkartmaya calışıyordu. Fish tanrının ondan işkence etmesini ve erkek cocuklarını iğdiş etmesini beklediğine inanıyordu, ve bunu da bircok cocuğa yapmıştı." Wertham, Fish Billy Gaffney'in vucuduna yaptıklarını anlattıkca, hayrete dusuyordu. "Yaptıklarını her ayrıntısına kadar anlattığı sıradaki akli durumu kendine ozgu ve tuhaf bir karışımdı. Olayları sıradan birşeymiş gibi anlatıyordu, sanki bir ev kadınının yemek tarifi vermesi gibi... Ama yuz ifadesi ve ses tonu bir nevi tatmin olma ve kendinden gecme yansıtıyordu. Kendime şunu dedim: Tıbbi veya adli delilik sınırlarını nereye koyarsanız koyun, bu adam onların cok otesinde."

Fish'in dini pskiozlar cektiği sadece Dr.Wertham'ın fikri değildi. Cocukları onu cıplak vucudunu kan cıkana kadar, civi batırılmış bir kurekle vurduğunu seyretmişti. Aynı şekilde yalnız tek başına bir tepeye cıktığını, ellerini havaya acıp, "Ben İsa'yım !" diye bağırdığını soyluyorlardı. Fish: "Yaptığım doğru olmalıydı, eğer yanlış birşey yapıyor olsaydım, bir melek beni durdururdu, Hz.İbrahim'i kendi oğlunu kurban etmeden durdurduğu gibi..."dedi. Dr.Wertham, savunmanun doktoru, Fish'in kesinlikle aklı dengesinin yerinde olmadığını savunuyordu. "Kişiliği ice donuk ve son derecede cocuksu. Anormal ruhi gorunumunu ve hastalığını Paranoyak Psikoz olarak tanımlayabilirim. Fish hayallar goruyordu ve cezalandırma, gunah, kefaret odeme, din, işkence, kendini cezalandırma fikirleriyle aklını bozmuştu. Carpık, isterseniz cılgınca deyin, bir doğru ve yanlış tanımı var. Bunu kıyaslama şekli de, yanlış birşey yapsaydı, İbrahim'ın durdurulduğu gibi bir melek tarafından durdurulacağı inancıydı."

Wertham gercekten de 15 cocuğu oldurduğune ve başka yuzlercesini taciz ettiğine inanıyordu. Diğer iki doktor da Fish'in aklı dengesinin yerinde olmadığını soyluyordu. Savcılığın cağırdığı 4 psikyatrist ise Fish'in akli dengesinin yerinde olduğunu savunuyordu. Fish'in bir ara gozlem icin yattığı akıl hastanesinin muduru ve bu doktorların başı olan doktor onu zararsız ve aklı başında olarak tanımlamıştı, bu donemde Budd cinayetini ve birkac başka cinayet daha işlemiş bulunuyordu.


DURUŞMA

Albert Fish'in Grace Budd'i kasıtlı olarak oldurmekten yargılanması 11 Mart 1935, Pazartesi gunu White Plains'de Hakim Frederick P. Close'un yonetiminde başladı. Bolge başsavcısı Elbert F. Gallagher davacı taraf, savunma avukatı James Dempsey savunmadaydı. Dempsey, Bellevue Hastanesinin yeterliliğine sorgulamayı duşunuyordu, cunku onlar Fish'i 1930 akli idengesi yerinde diye taburcu etmişlerdi. Aynı şekilde Fish'in klasik boyacı hastalığı olarak bilinen "Kurşun Sancıları" denilen akıl hastalığına yakalanmış olduğunu ispatlamaya calışacaktı. Gallagher' in ana stratejisi duruşmanın başında ozetlenmişti:


Fish ve avukatı James Dempsey

"Bu davada ya deli katil, ya da aklı başında olma durumu var." Fish adli olarak da akli dengesi yerinde, doğru ve yanlış farkını ve davranışlarının kaynağını ve niteliğini biliyordu. Akli durumunda bir kusur yok. Yaşına gore olağanustu bir hafızası var. Etrafında olan biten olayların tamamen farkında. Akli gerileme veya bozukluk soz konusu değil. Ama cinsel tercihleri kesinlikle anormal, tıbbi acıdan cinsel sapık veya cinsel psikopat olarak sayılabilir. 3 Haziran 1928'de kucuk kızı evinden kacırması, cinayet aletlerini onceden hazırlaması, onu Westchester Eyaletine getirmesi, ormanlıkla cevrili boş eve sokması.... Bunların hepsinin yanlış olduğunu biliyordu ama gene de yaptı. Akli durumu kesinlikle yerindedir ve yaptıklarının cezasını cekmelidir."

Savunma avukatı Dempsey Fish'in sıradışı hayatının, kendini iğneli bir kurekle kamcılamasının ve iğneler sokmasının uzerinde yoğunlaştı. Sonra da Fish'in babalık yeteneklerini ve cocuklarına olan sevgisini gundeme getirdi. "Butun yaptığı şiddete, suclara ve bozuk eğilimlerine rağmen, bu adamın ikinci bir yonu daha var. Cok iyi bi babaydı. Butun hayatı boyunca asla herhangi bir cocuğuna eli kalkmadı. Her yemeklerinde şukrettiler. 1917'de altı cocuğun en kucuğu 3 yaşındayken, karısı onu terketti. Ve o tarihten, 1928'deki Grace Budd cinayetine kadar o cocuklara hem anne hem babalık yaptı." Sozlerini "Cocukları oldurup yiyen bir insanın nasıl akli dengesi yerinde olabilir, bunu ispatlamak savcılığa duşer" diyerek bitirdi.

Grace'in ailesi de ifade verdi. Dempsey hem annesi Delia'nin hem de babası Albert Sr.'un, Gracie'nin onunla doğumgunune gitmesine izin vermeleri uzerinde durdu. İfade sırası babasına geldiğinde adam dayanamadı ve yuksek sesle ağlamaya başladı. Duruşmanın 3.gunu, savunmanın şiddetli itirazlarına rağmen, Grace Budd'dan kalanlar mahkemeye delil olarak getirildi. Detektif King'de bunlardan yola cıkarak Grace Budd'ın nasıl oldurulduğunu tekrar canlandırıyordu. Sonra Gallagher kutunun icinden kızın kucuk kafatasını cıkardı. Cok etkileyici bir andı. Dempsey duruşmanın yanlış yapıldığından dolayı davanın duşmesini istedi.

Akli dengesinin yerinde olmadığını ispatlamak icin uzerine en cok gittiği konu yamyamlıktı. Fish'in kızın bedeninin bazı bolumlerini yemesini ispatlamaya calışacaktı, ve bunu da aklı başında kimse yapmazdı. Ama bunu saptama konusunda başarılı olamadı ve Fish'in gercekten de yaptığını soylediği şeylerin yapıldığını ispatlayamadı. Fish duruşmaya tamamen kayıtsız kalıyordu. Sadece bir ara avukatına yaşamak istediğini, yaşaması gerektiğini soyledi, cunku "Tanrı'nin hala bana yaptıracağı işler var. " diyordu.

Dempsey, Fish'in cocuklarını da onun tuhaf davranışlarını anlatmaları icin ifade vermeye cağırdı. Kendini kamcılama, kendine iğneler batırma ve dini sanrılarını anlattılar. Ama aynı zamanda onlara hicbir zaman onlara kotu davranmadığını, tam tersine iyi bir baba olduğunu da soylediler. Onun garip davranışlarına bir ornek olması icin de ondan surekli mustehcen mektuplar alan bir kadın mahkemeye cağırıldı, bu sapıkca acıklamalar okunurken butun kadınlar mahkeme salonunu terketmişti.

Başka bir savunma tanığı Mary Nicholas'tı, Fish'in 17 yaşındaki uvey kızı, Fish'in kız ve erkek kardeşlerine oğrettiği bir oyunu anlattı.
"Odasına gidip kahverengi erkek mayosunu giyip gelirdi. Yanında bir boya fırcası vardı ve ellerinin ve dizlerinin uzerine cokerdi. Birimiz onun uzerine ters oturup havaya parmak kaldırırdık. Kac tane parmak kaldırdığımızı bilmesi gerekiyordu, bilirse vurmazdık... Ama asla bilemezdi, hatta bazen sahip olduğumuzdan daha fazla parmak soylerdi. Eğer bilemezse havaya kaldırdığımız parmak sayısı kadar ona fırcayla vurmamız gerekiyordu. Bazen de boya fırcansının yerini bir sac fırcası alırdı."
Cocukların onunde tırnak diplerine iğne batırdığı da olurdu. Aslında Dempsey'in savunma doktorlarına karşı bir kozu daha vardı. Dr Charles Lambert, Fish'le 3 saat konuştuktan sonra, onun "Psikopat kişilikli bir insan ama psikoz yaşamıyor." demişti.
Dempsey Lambert'e, "Bu adamın sadece kızı oldurmekle kalmayıp, aynı zamanda yemek icin etini kestiğini de duşun. 9 gun boyunca insan eti yiyen bir insana hala psikoz yaşamıyor nasıl denebilir ?" diye sordu.
Lambert, "İnsan yemek zevki icin sorumlu tutulamaz, Mr.Dempsey." dedi.
Dempsey'ın "O zaman bana tecrubelerinize dayanarak insan eti yiyen kac kişiye rastladığınızı soyleyebilirmisininz ?" diye ısrarı uzerine,
"Hmm, sosyetenin unlu simalarını tanıyorum.... Birini de ozellikle iyi biliyorum, ve hepinizin de bildiği gibi kimin salatasına ekleme olduğunu da..." diye ifade verdi. Dempsey'in Fish'in davranışlarında psikoz izleri bulan akıl hastalıkları uzmanlarından birinde şansı daha iyiydi.



Duruşma 10 gun surdu ama juri 2 saatten daha az zamanda kararını verdi.
"Davalıyı suclu buluyoruz." Fish bu durumdan cok memnun değildi, ama elektrikli sandalyeye bağlanacağını duyunca bundan etkilenip heyecanlandı. Bir gazetecinin yazdığına gore
"Sulu gozleri birden parladı. Kendine acı ve zevk vermek icin kullandığı alevlerin cok daha etkilisiyle yanmak fikri onu cezbetmişti."
Fish juriye elektrikli sandalye cezasına carptırıldığı icin teşekkur etti.
16 Ocak 1936'da Albert Fish idam edildi.




Kaynak : korkuonline.net
__________________