“Buyuk bir sıkıntı olduğu an, bir hafakan gecesinin sabahında sabah ezanını duydum. İntihar etmekten de bir beklentim yoktu. Dedim ki ben bir namaz kılayım, bakayım bu nasıl şeymiş. İki rekat namaz kıldım ve kapkara iken pespembe olduğumu hissettim ve bu namazda esrar var diye o gunden itibaren alnımı secdeye koymadığım hic bir gun gecirmedim, elhamdulillah.” 1977’de bu şekilde namaz kılmaya başlayan Umit Meric’in, universiteden 1999’da hic hesapta yokken ‘mecburen’ ayrılmasına neden olacak ortunmesi de yine boyle bir anda gercekleşecektir. 1999’da depremin ikinci gunu yaşanmaktadır: “Ertesi gun de cuma. Kıyametin bir cuma gunu kopacağı yonunde rivayetler de var. Şunu da soyleyeyim, her an teslim—i nefese hazırımdır. Olumu de cok merak ediyorum ayrıca. Nerelere gideceğim, neler goreceğim, kimlerle karşılaşacağım? Doğrusu yapabileceğim seyahatlerin en cazibi. Bu kadar teslim olduktan sonra gercekten yaşamaya başlıyorsunuz. Oraya kadar olum onunuzde hep bir perde. Yine boyle kuvvetli bir deprem oldu. On yaşındaki kızım Hazal cok korktu. Dudakları yeşillendi. Ben hemen bir abdest alıp namaz kılalım dedim. Namaz sonrasında derken cok uzun bir duaya başladım. Cocuğun dudakları renklendi ve normale dondu. Duanın esrarını gozlerimle gordum.” Meric o gece saat 03:00’te bir dua da butun insanlık alemi icin etmeye karar verir: “Ya Rabbi biz dunyalılar olarak sana layık kullar olamadık. Bizi affet, beşeriyet olarak. Cok dua ederim ama o akşamki kadar duamın icabet makamına gittiğini hissetmemiştim. Ya Rabbi dedim sen benim dualarımı kabul ediyorsun, ben senin emrini yerine getiremiyorum. Benim başım acık. Bu geceden itibaren başımı ortmeye niyet ediyorum, beni bana mahcup etme.” Meric, başı ortulu olarak universiteye devam edemeyeceği icin, 30 yılını da geride bıraktığından emekliliğini ister.

Sosyoloji Derneği uyesi olan, namazlarda secdeleri uzun tutmaktan hoşlanan, muziği cok seven, sosyolog olmasa muhakkak sanat tarihcisi olacağını duşunen Meric, 2000 yılının aralık ayının 20’sinde, hayatında onu en cok etkileyen bir de seyahat gercekleştirir. Bu tarihte umreye giden Meric, orada yaptığı tavafları Hz’ Adem’den bu yana insanlığın ceşitli kesimlerine adar: “Bir arkadaşıma soyledim ‘Bu tam sosyolog tavafı oldu’ dedi.” Bu umre, Zeynep Umit Meric’in hayatının donum noktasıdır: “O zamana kadarki 54 yılda attığım adımları bir kefeye, orada gecirdiğim 15 gunu obur kefeye koysalar, bu taraf ağır basar diye duşunuyorum.”

Prof.Dr.Umit Meric'in hayatında onemli bir yer tutan anısı...

__________________