Sizlerle kucuk, ama cok anlamlı bir hikÂyeyi paylaşmak istiyorum. Bu hikÂyeden cıkaracağımız kıssadan hisse bana gore cok onemli. Once hikÂyemizi okuyalım, daha sonrada uzerinde duşunelim.

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı ciftci kazanmıştı. Ciftciye bu işin sırrı soruldu. Ciftci:
—Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.
—Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden boyle bir şeye ihtiyac duyuyorsunuz? Diye sorulduğunda,
—Neden olmasın, dedi ciftci.
—Bilmediğiniz bir şey var; ruzgÂr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kotu buğday yetiştirmesi demek, benim urunumun kalitesinin de duşuk olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.

İşte hayatımızın, guzel yaşamamızın sırrı nerede gizliymiş goruyor musunuz? Kur’anı anlayarak okuyan bir insan, Rabbin bizlere onerdiği yolun paylaşmaktan gectiğini hemen anlayacaktır. HikÂyede anlatılan en onemli nokta ise, kendisini duşunen cevresiyle paylaşır. Yaptıklarından verim almak isteyen de yine cevresiyle butunleşir. Allah yarattığı kullarını tek başına değil birlikte bir guc olacak şekilde yaratmıştır. Biri birlerine her zaman muhtac kılmıştır. HÂlbuki bizler elimizdeki paranın, malın, mulkun esas sahibinin bizler olduğunu zannederiz, tabi kısa bir sure. Fark ettiğimiz zaman ise iş işten gecmiş olur. Bir de bakarız, benim dediğimiz malları bırakıp gideriz bu Dunyadan. Hani bizimdi paralar, mallar, katlar, yatlar? İşte bu acı gercekle şimdiden yuzleşmeliyiz. Elimizde ki malımızı, olmayanlarla paylaşmalıyız. Eğer bunu yaparsak adaletli, birbirine saygılı bir toplum yaratmış oluruz. En guzeli de elimizdeki parayı, malı mulku de gerektiği gibi kendimiz kullanıp, onun zevkine varırız. Bir birine saygılı bir toplum yaratmadığımız surece, elimizdeki parayı ve malı huzur icinde harcamak asla nasip olmaz. Cunku birbirine duşman olan, bir birinin malında gozu olan bir toplum yaratmış isek, istediğimiz kadar paramız olsun, istediğimiz kadar malımız ve mulkumuz olsun, onu ağız tadıyla yemek, guven icinde harcamak ve yaşamak asla mumkun olmayacaktır.

HikÂyede anlatılan, iyi bir buğday tohumu yetiştirmenin sırlarını veren koylunun, şu sozlerinden gereken kıssadan hisseyi cıkarmalıyız.

(Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor.)

Bu sozleri duşunelim acaba bu koylu, tarlasının komşularına tohumlarını nicin paylaşıyordu? İşte bu sorunun cevabında, Rabbin kullarını nasıl birbirine muhtac yarattığını, aşağıdaki sozlerden cok daha iyi anlıyoruz.

(RuzgÂr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kotu buğday yetiştirmesi demek, benim urunumun kalitesinin de duşuk olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor. )
Koylunun verdiği cevabı lutfen dikkatlice duşunelim. Aslında koylunun yaptığı, cevresindekilere iyilik yapmak adına değil yapılan. Kendi buğdayının kaliteli, guzel olarak kalmasını sağlamak adına yapıyor tum bunları. Bu ornek bizlere cok şeyler anlatıyor. Eğer cevremizde huzur ve mutluluk icinde yaşamak istiyorsak, mutlaka cevremizin de huzurlu olmasına yardımcı olmalıyız. Demek ki yalnız bizim huzurlu ve varlıklı olmamız yetmiyormuş. İşte rahman kur’an da boyle bir duzenin kurulması icin bizlere bir guneş, rehber gondermiş, ama biz o guneşi, rehberi yuksek bir yere asıp, onu herkes anlayamaz diyerek, beşeri veliler edinip, Allahın kurmamızı istediği HUZUR VE MUTLULUK DUZENİNİ beşerin sozlerine, onların adalet duzenine değiştirmişiz. Rabbim bizleri affetsin.
Rabbimden dileğim, paylaşmasını bilen, ondan zevk ve mutluluk alan, onun bilinciyle yaşayan kullarından eylesin bizleri.
SAYGILARIMLA Haluk GUMUŞTABAK
__________________