MARDUK VE DUNYANIN YOK OLUS SENARYOLARI
"Ucuncu Dunya Savasinin hangi silahlarla olacagini bilmiyorum ama dorduncusunun tas ve sopalarla olacagini soyleyebilirim"
Albert Einstein
Einstein bu sozleri soylerken Ucuncu Dunya Savasi'nin nukleer, kimyasal ve biyolojik silahlarla savasilacagini ve sonucta insanligin buyuk olcude yok olacagini kastetmisti. Bu arada simdiki teknoloji de yok olacak ve kalan tek tuk insan hizla tas devrine donecekti. Bu dusunce Soguk Savas'in getirdigi hizli silahlanma doneminde hayli revacta olmustu. Nitekim Hollywood senaristlerinden kurgubilim yazarlarina kadar pek cok kisi yirminci yuzyilin ikinci yarisinda bu tezi isledi; aralarinda hasilat rekoru kiranlar da oldu.
Karamsar dusunceli kisilerin her zaman oldugunu, dunyanin sonu senaryolarinin her cagda uretildigini soylemek ve dolayisiyla bu gibi senaryolari goz onune almamak mumkundur. Ote yanda dunyadaki nukleer silah stokunun kullanilmasi halinde, gerek ilk sokun ve gerekse kalinti radyasyonun etkisiyle dunyamizin yasanir bir yer olmaktan cikacagi da dogrudur. Ozetle, isin olur ya da olmazini bir yana biraksak bile, boyle bir olasiligin var oldugunu inkar edemeyiz.
Daha onemlisi, gerek arkeolojik bulgularda, gerekse eski efsanelerde boyle bir savasin olduguna isaret eden pek cok sey var! 16 Subat 1947 tarihli New York Herald Tribune gazetesinde soyle bir yazi cikti:
"New Mexico'da ilk atom bombasi patlatildigi zaman, col kumlarinin camlastigi ve yesil bir renk aldigi goruldu. Olay bazi arkeologlar icin cok sasirtici oldu. Firat vadisinde kazi yapiyorlardi; once 8000 yil oncesinden kalma bir katmanda tarim toplulugu kalintilarini, devam edince daha eskiden kalma hayvancilik yapan bir toplumun izlerini, biraz daha derinde daha da eski bir magara adami kulturunun kalintilarini bulmuslardi. Kazmaya devam ettiler ve bu kez yesil bir eriyik cam katmanina ulastilar..."
Camlasma etkisini colde yildirim dusen noktalarda gorebiliriz. Buna dayanarak olayin dogal nedenlerle oldugunu one surmek mumkun.Ancak yildirim etkisiyle olan camlasma genellikle dar kapsamli olup agac kokune benzer bir yapidadir ve cok genis bir arazide, esit kalinlikta bir yesil cam katmani olusturmaz.
Tektitlerin dagilimi da duzenli degildir. Hem karada, hem de denizde bazi yerel yogunlasmalar yaninda bazi cok genis yaygin alanlar vardir. Bunlardan bazilari (ornegin Moritanya'da Aouelloul, Tasmanya'da Darwin Cami ve Kazakistan'daki Irgizitler gibi) krater formasyonu icinde olup bir gok cisminin carpmasina baglanabilir. Ancak bu tez dunyadaki butun tektit olusumlarini aciklamiyor.
Kesin gorunen tektitlerin insan yapisi olmadigidir.
Bir baska tez tektitlerin ay kaynakli olabilecegidir. Bazi bilim adamlarina gore ayda patlayan bir yanardagin puskurttugu lav parcaciklaridir. Ancak bu tez ayda en az 750.000 yil once bir volkanin indifa etmis olmasini gerektirir ki, bu da pek olasi degildir.
Tektitlerin dunya kaynakli olmasi ve volkanik faaliyetten kaynaklanmis olabilecegi tezi de one surulmustur. Bu yoldan tektit olusumu icin toprak veya normal kayalari bir anda icinde su ya da hava kabarcigi olmayan cam eriyigine donusturen ve de olusan parcaciklari atmosferin binlerce kilometre ustune firlatacak bir surec olmasi gerekir. Bu da olasi gorunmemektedir. Ustelik bazi tektit bulunan yerlerde volkanik faaliyet isaretine de rastlanmiyor.
bir moldavit ôrnegi
John O'Keefe Scientific American dergisinde cikan bir incelemesinde butun bu olasiliklari sayiyor ve sonucta olayi Ay'daki volkanik patlamalara bagliyor. Ancak O'Keefe'in hic soz etmedigi bir baska olasilik var: Yeryuzunde nukleer bir patlama olmus olmasi... Bazi bilim adamlari bu katmanlarin nukleer patlama sonucu olmus olabilecegini one suruyorlar. Guclu bir dayanak noktalari var: New Mexico'da gorulen camlasma... Bu tez bizi dogal olarak dunyamizda cok eskiden nukleer bir savas oldugu olasiligina goturuyor. Ornegin Sudan'da Cebel Barkal dagindaki iz... Ne oldugu anlasilamadi ama cok buyuk bir patlama sonucu olmus gorunuyor.
Sudan - Cebel Barkal dagi
Cevredeki tas ve cakillar simsiyah olmus.Bu dag bolge sakinlerince kutsal sayiliyor. Eteklerinde Misir Tanrisi Amon'a ait bir tapinak harabesi var. Yaklasik 90 m yukseklikte, ulasilmasi en zor yerde bazi yazilar var. Kalintilari bulan National Geographic ekibinden Timothy Kendall bunun "muhtesem bir muhendislik eseri oldugunu" soylemis.
Cebel Barkal'in nukleer bir patlama sonucu olup olmadigini bilmiyoruz. Ayni sekilde Avustralya'daki unlu Ayers Kayasi'nin da nasil olustugunu bilmiyoruz. Ancak dunyamizda daha once nukleer patlamalar olduguna dair bazi gostergeler var. Kutsal kitaplardan Sumer tabletlerine, Hint vedalarina kadar pek cok yerde karsimiza cikiyor ve cogu zaman yalniz patlamayi degil radyasyon etkisini de anlatiyorlar. Gerci bunlar genellikle son 35000 yil icinde geciyor ama, bu bile klasik tarih kurgusuna aykiri, daha onemlisi eger bir kez olmus ve yerel bir uygarligin yok olmasina neden olmussa, daha once de olmus olamaz mi?
Sitchin'in alternatif tarih dizininde, Sumer Tanrilarinin bir savas sirasinda nukleer silah kullandigi soyleniyor. Bu kurguya gore olay MO 2024 yilinda olmus! Izleri bugun bile acikca gorunuyor
Simdi bu olayin eski kayitlara gore nasil olduguna bakalim. Ilk referansi Tevrat'in ilk kitabi olan Tekvin'in 18 ve 19. bolumlerinde goruyoruz. Burada Sodom ve Gomora:nin yok olusu anlatiliyor...
Ozetle, Tanri gunahlarindan oturu, Sodom ve Gomora kentlerini cezalandirmaya karar verir. Ancak bunu Ibrahim'e bildirmek ister. Ibrahim Tanriyla pazarliga girer ve Sodom'da on gunahsiz kisi bulunursa kentin bagislanacagi sozunu alir. Tanri Sodom'a iki melek gonderir. Melekleri Lut karsilar ve evine misafir eder. Ancak kent halki Lut'un evini basar; melekler hepsini kor eder, kapiyi bile bulamazlar. Melekler Lut'a hemen kacmasini, cunku kenti yok edeceklerini soyler. Lut yakinlarina haber verir ama ciddiye alinmaz. Ertesi sabah Lut'a karisini ve kizlarini alip hemen kacmasi soylenir. Lut tereddut edince, melekler hepsini kent disina cikarir. "Hemen uzaklasin ve ne olursa olsun, sakin arkaniza bakmayin." deyip kente donerler. Lut civardaki ZoÂr koyunde saklanir. Gunes yukselirken Tanri Sodom ve Gomore'nin ustune yanan kukurt yagdirmaya baslar. Her iki kent icindeki tum canlilarla birlikte yok olur. Ancak Lut'un karisi geriye bakar ve aninda bir tuz sutununa donusur. Ertesi gun Ibrahim Tanriyla gorustugu yere gider ve Sodom'la Gomora'nm bulundugu yerde sadece duman bulutlarinin oldugunu gorur.
Oyku budur. Ancak cok farkli yorumlari vardir.
Sina colundeki felaket izi.Resim Apollo 7 uzay aracindan cekilmistir.Ortada beyaz cizgiler cok belirgindir.
kapladi. Sag kalanlar isik yakamadi. Ne Gunes, ne Ay, ne de yildizlar goruldu... Karanlik uc gun surdu..."
Ozgun metin cok daha ayrintili, ancak bazi sorulara yol aciyor. Ornegin sozu edilen kentler neredeydi? Amerika'da gorkemli harabeler var ama, Book of Mormon'un soyledigi kentlerle herhangi bir iliski kanitlanmis degil! Buna karsi soylenilen, Tanrinin o kentleri tumuyle yok ettigi ve Sodom ve Gomora gibi, izinin bile kalmadigidir.
Metinden anlasilan MS 34 yilinda Kuzey Amerika'da buyuk bir felaket oldugudur. Nukleer patlama aciklamalardan biri olabilir ama, bir gok tasi bombardimani ya da cok buyuk bir deprem gibi ihtimaller de var.
Joseph Smith'in Incil'den buyuk olcude etkilendigi acikca goruluyor. O yillarda dunya henuz Sumerler'in varligini bile bilmiyordu. Kayip uygarliklar cok sonra gundeme gelecek, Donnelly Atlantis'den 50, Churchward Mu'dan 100 yil sonra soz edecekti. Nukleer teknolojinin gelismesine de daha 100 yildan fazla vardi. Ozetle Smith bunlardan esinlenmis olamaz. Ayni sekilde Smith'in genis bir klasik kulture sahip olmadigi ve bu nedenle Platon ya da Hint vedalarmi okumus olmasi pek mumkun gorunmuyor. Bu durumda sozu edilen felaketi Sodom ve Gomore olayinin Amerika kitasina adapte edilmis sekli, belki de Kizilderili efsanelerindeki yok olma motifleriyle birlestirilmesi olarak dusunebiliriz.
Incil gercekten de cok sayida felaket motifleri icerir. Ornegin son bolumde Aziz John, Apokalips'i (Kiyamet Gunu) soyle anlatiyor:
"Yedinci muhur sokulunce Tanrinin onunde duran yedi melegi gordum. Hepsine birer boru verildi. Sonra minberin onundeki baska bir melek altin buhurdanliga buhur (incense) doldurdu. Buharlar Tanrinin onundeki meleklerin dualariyla yukseldi. Melek buhurdanliga minberin ustundeki atesten koydu ve Dunya'nm uzerine firlatti. Gok gurultuleri duyuldu, simsekler cakti ve bir deprem oldu.
Sonra birinci melek borusunu otturdu. Dunyaya kanla karisik dolu ve ates yagdi. Dunyanin ucte biri, agaclarin ucte biri ve yesil cimenlerin butun yapraklari yandi.
Sonra ikinci melek borusunu otturdu. Yanmakta olan kocaman bir daga benzer bir sey denize dustu. Denizin ucte biri kana donustu; deniz yaratiklarinin ucte biri oldu; gemilerin ucte biri batti.
Sonra ucuncu melek borusunu otturdu. Bu kez mesale gibi yanan bir yildiz dustu ve Dunya'daki akarsularin ve su kaynaklarinin ucte birini acilastirdi. Bu aci suyu icen insanlar oldu.
Sonra dorduncu melek borusunu otturdu. Gunes'in, Ay'in ve yildizlarin ucte biri aldiklari darbenin etkisiyle isiklarinin ucte birini kaybettiler. Gunduzun ucte birinde isik olmadi ve de gecenin ucte birinde...
Sonra besinci melek borusunu otturdu. Dunyaya dusen yildiza cehennemin anahtari verildi. Acilan kapidan firin kapagi acilmiscasina cikan yogun duman Gunes'i ve havayi karartti. Dumanin icinden cekirgeler cikti; hepsine akrep gucu verilmisti. Cimenlere, agaclara ve diger bitkilere zarar vermemeleri, yalnizca alninda Tanrinin isareti olmayan insanlara hucum etmeleri soylendi. Bu hucum oldurucu degildi ancak maruz kalana bes ay sureyle inanilmaz aci verecekti. Oyle ki, bes ay olumu arayacak ama bulamayacaklardi. Ancak yolda iki felaket daha vardi...
Sonra altinci melek borusunu otturdu. Tanrinin oturdugu altin tahtin dort kosesinden gelen ses melege buyuk Firat Nehri'nin yaninda bagli bekleyen dort melegi serbest birakmasini soyledi. Melekler bu gunu bekliyorlardi. Gorevleri insanlarin ucte birini oldurmekti. Bunu 200 milyon suvariyle gerceklestirdiler. Atlarin agzindan cikan ates, duman ve kukurt veba salgini saldi Dunya'ya...
Artik Tanrinin planinin son asamasina gelinmisti...
Ve yedinci melek borusunu otturdu. Gokyuzunden gelen sesler artik Dunya'yi yonetme gucu yalnizca Tanriya ve onun Mesih'ine aittir diyordu."
Bu bolumde gokyuzunde Gunes'i elbise olarak kullanan bir kadin dan soz ediliyor. Kadin hamile ve cocugunu dogurmak uzeredir. Derken bir ejderha cikar; Mikail ve melekleri ejderhayla savasir. Bu ejderha Seytan'dir; savasi kaybeder ve yeryuzune atilir. Bu kez cocugunu dogurmus olan kadinin pesine duser, amaci cocugu oldurmektir ama bunu basaramaz.
Oykunun bu bolumu hemen butun dinlerde gordugumuz karanlikla aydinlik ya da kotuyle iyinin kavgasidir. Aziz John ya da her kim yazdiysa bu bolumu kiyamet gunu senaryosuna monte etmis gibi gorunuyor.
Ancak Tanrinin gazabi henuz sona ermemistir. Yedi melek bu kez sirayla ellerindeki canaklarin icinde bulunan belalari Dunya'nin ustune doker. Yukarida anlatilanlara benzer felaketler sarar Dunya'yi...
Daha fazla ayrintiya girmeden bir hususu vurgulamak gerekiyor: Aldigi dini ogretilerin etkisinde kalmis, degisik yorumlarla kafasi karismis, elindeki tek kaynak Incil olan ve onu Tanrinin sozu olarak kabul eden kisilerin bu gibi yok olus senaryolarina baglanmasi ve bu senaryolari cesitli zaman kesitlerine uygulamasina pek de sasirmamaliyiz.
Bence butun din kitaplarinda, butun efsanelerde, butun folklorda, ozetle insanligin butun kultur birikiminde bu gibi oykulerin yer almasi Dunya'mizin gecmiste gercekten bazi buyuk felaketler gecirmis oldugunu kanitliyor. Bu felaketlerin bir kismi gok cismi carpmasi gibi dogal nedenlerden kaynaklanmis. Bunu cagdas bilim de inkar etmiyor. Peki ama insan kaynakli felaketler de olmus olabilir mi?
Eski caglardan kalan mesajlarda denizaltilardan ucaklara, gen muhendisliginden uzay teknolojisine, ultrasonik araclardan atomik sistemlere kadar gunumuzun en ileri konularini iceren referanslar var. Eski insanlar matematik, astronomi ve diger temel bilimlerde sanilandan cok ileri duzeylere ulasmislar. Ve bu uygarliklar neredeyse hicbir iz birakmadan yok olmuslar.
Bir hayali senaryo uretelim: Cok eskiden, dunyanin bir kosesinde cok ileri teknolojilere sahip, ileri bir uygarlik var. Bu uygarlik dunyanin geri kalmis diger bolgelerini kontrolu altina almis, bir somurge duzeni kurmus, hammadde kaynaklarini oralardan sagliyor. Oralardaki ilkel insanlar bu uygarligi "Efendimiz" olarak goruyor. Ters giden bir sey olursa ucaklarini gonderiyor, bombalarini atiyor." Askerleri en ufak bir isyani bile siddetle cezalandiriyor.
Bu uygarlik uzak noktalarda bazi usler kurmus. Gerek merkezde, gerekse bu uslerde nukleer ve biyolojik silahlar depolanmis. Genetik laboratuarlar haril haril calisiyor ve yeni olumcul virusler uretiyor. Atom santrallerinde daha guclu nukleer silahlar yapiliyor. Bunlar dunyadaki silah stokuna ekleniyor.
Yonetim aristokrat denebilecek bir sinifin elinde; bu kisiler otoritelerini kesinlikle paylasmiyor, aralarina diger siniflardan kimseyi sokmuyorlar. Ancak bazi uslerde zamanla bu durumdan memnun olmayan ve basa kendi gecmek isteyen kisiler cikiyor. Sonucta bir ayaklanma oluyor ve hareketin lideri elindeki nukleer silahlari merkeze karsi kullaniyor. Merkez tahrip oluyor; oradaki nukleer silahlar da tetiklenip patliyor; yikilan genetik laboratuarlardaki virusler havaya dagiliyor. Sonuc: Merkezde tas ustunde tas kalmiyor. Ilk soku atlatanlar bir yandan radyoaktivite, ote yandan olumcul viruslerin dagilmasiyla oluyor.
Bu arada patlamalarin siddetiyle fay hatlari hareketleniyor, buyuk depremler oluyor, ardindan volkanik faaliyet basliyor, dev tsunami dalgalari sahil kentlerini vuruyor. Ayakta kalan binalar ve hala sag kalmis insanlar da yok oluyor. Bolgede yasam olanagi kalmiyor ve bu durum yuzlerce yil devam ediyor.
Bu senaryonun bir alternatifi de orta buyuklukte ornegin Chixculub'a vuran gok cismi gibi bir cismin hayali uygarligimizin merkezine carpmis olmasi... Birincide insan yapisi, ikincide dogal kaynakli bir felaket soz konusu!
Senaryomuz tamamen spekulatiftir ve dogru olup olmadigi hakkinda kesin bir sey soylemek imkansizdir. Tarihin tekerrurden ibaret oldugu sozunu bilimsel bir ilke gibi kabul eden ve "bugun olabiliyorsa, onceden de olmus olabilir" mantigina dayanan kisiler bu gibi senaryolari uretmeye devam ediyor!
Tabii bu yok olus senaryolarinin gelecege donuk sekilleri de var. Her cagda ortaya cikan felaket tellallari kiyametin yaklastigim haber vermis, kimileri cok kesin tarihler de koymustur. Bu konuda en cok bilinenlerin basinda Nostradamus gelir.
"Kim oldugunu belirtmeye gerek yok sanirim"
Michel de Notredame 1503 yilinda Fransa'da St. Remy de Provence kasabasinda dogdu. Tahsilini Avignon'da yapti, sonra Montpellier Tip Okulu'nu bitirdi. Fotografik bir hafizasi vardi, bir kez okudugunu en kucuk detayina kadar hatirlayabiliyordu.Evlendi, iki cocugu oldu. Ancak once cocuklari, sonra da karisi oldu. Daha sonraki yillarda Italya ve Fransa'da dolasti. Durugoru(clairvoyance) yetenegi bu yillarda cikti. O yillarda Avrupa'yi kasip kavuran veba salginiyla mucadele etti. Bir yandan da Misir ve Kaide buyu sistemlerini inceliyordu.
1547 yilinda Salon kentine yerlesti. Tip ve astroloji mesleklerini icra ederken kehanetlerini de yazmaya basladi. 1566 yilinda oldu. Yakin dostu de Chevigny'nin dediklerine gore kendi olumunu bir gun oncesinde haber vermisti.
Kehanetler kitabinin onsozunde ikinci evliliginden dogan oglu Sezar'a sunlari soyluyor:
"Dunya capindaki tutusma pek cok felaketler ve ihtilaller getirecek. Neredeyse tum topraklar su altinda kalacak. Bu sadece tarih ve cografya kalana kadar surecek... Cesitli ulkelerde cikan ihtilallerin oncesinde ve sonrasinda yagmurlar cok azalacak. Cok yanginlar olacak, gokten ates sacan mermiler dusecek ve bu son tutusmadan once olacak..."
Nostradamus "son tutusma"nin 1999 yilinda olacagini soylemisti. Bu tarih dogru cikmadi. Ancak Nostradamus'un Fransa Ihtilali'nden Ikinci Dunya Savasi'na kadar pek cok kehaneti dogru cikmistir. 4500 yil oncesinden hassas tarih vermek ne olcude hatasiz olabilir?
Ote yanda, Nostradamus son derece muglak ifadeler kullanmis, kendine gore sifreli isimler vermis, dortluklerinde kronolojik bir sira kullanmamistir. Dortluklerinde sistematik bir kodlama var midir? Bazi arastirmacilar, ornegin Hewitt ve Loire bunu destekliyor; Nost radamus: 1992'den 2001'e Kehanetler adli kitaplarinda harfleri yenileme ve eritme adini verdikleri bir metotla Nostradamus'un bazi kehanetlerini cok kesin sekilde yorumluyorlar, tabii kendilerine gore!
Ben Nostradamus'un bulabildigim dortlukleri arasinda "Dunyanin sonu" konusunu ele alan bir tane buldum. O da soyle diyor:
"Cok sayida insanlar (askerler) toplandiktan sonra,
Daha da buyugu hazirlaniyor, Tanri caglari yenileyecek,
Ihtilal ve kan dokulmesi kitliga, savasa ve turlu belalara yol acacak.
Gokyuzunde ates gorunecek, icinden roketler gececek."
Bu dortlugu kitalar arasi gudumlu fuzelerin kullanildigi Ucuncu Dunya Savasi olarak yorumlamak mumkun, ancak nukleer baslik olup olmadigi anlasilmiyor.
Baska bir taninmis cagdas kahin Edgar Cayce'dir. Cayce esas felaketin Amerika kitasinda olacagini, Los Angeles, San Francisco gibi kentlerin yok olacagini, dogu sahillerinin buyuk degisimlere ugrayacagini soylemektedir. Cayce'e gore direkt bir nukleer tehlike yoktur ama uzaklarda yapilacak bir ya da birkac denemenin cok buyuk depremleri tetikleme olasiliginin bulundugunu hatta Dunya'nin eksenini degistirecegini soyluyor.
Ancak Cayce felaket sonrasinda dunya haritasinin cok buyuk olcude degisecegini ve pek cok yerin su altinda kalacagini soyluyor. Yani kutuplardaki buzlar eriyecek, bir cesit tufan olacak. Ergun Candan Kiyamet Alametleri adli kitabinda Cayce'in hayal ettigi haritayi vermis .
On ikinci yuzyilda St. Hildegard hem kiyameti, hem de kiyametten sonra gelecek tufani haber vermisti. Ozetle:
"Zorlu ve kanli savaslar, birbiriyle yarisircasina patlak verecek. Sayisiz insan olecek. Kentler harabeye donecek... Toplum bu felaketler sonucunda tamamen arindiktan sonra bir sure dogruluk egemen olacak... (Ancak) Dunya halen yedinci cagi yasiyor ve bu cagin sonunu Son Gun izleyecek..."
Jean de Vatiguerro" 1524 yilinda Liber Mirabilis adli bir kitap yayimladi. Kitapta soyle diyordu:
"Dunyanin pek cok yerinde korkunc depremler olacak, ustunde yasayanlar topragin derinliklerine gomulecektir. Kentler, kaleler, satolar yer sarsintilariyla yikilacak, deniz kukreyecek ve tum dunyaya bas kaldiracaktir. Hava insanlarin insafsizligiyla bozulacak ve zehirlenecektir." Son cumle ilginc, cunku gunumuzdeki hava kirlenmesiyle direkt baglantili.
Bir diger ilginc kahin St. Malachy'dir. O da on ikinci yuzyilda yasamistir. Kehanetlerini papalik kurumu uzerine yogunlastirmis ve kendinden sonraki donemlerde gelecek papalarla ilgili cok isabetli tahminlerde bulunmustur. Ornegin bir onceki Papa'nin (Jean Paul I) secildikten bir ay sonra olecegini bilmistir. St. Malachy 111 papa saymaktadir. 2005 yilinda olen Papa Jean Paul II zamaninda Gunes'ten kaynaklanan bazi atmosferik degisiklikler ve depremler olabilecegini soylemis, bu pek ciddiye alinmamis ama 11 Agustos 1999'daki Gunes tutulmasindan sonra dunyada sik sik deprem oldugu da gorulmustur.
St. Malachy'nin en onemli kehaneti papalik kurumunun 111. Papa'dan sonra ortadan kalkacagidir. Bu kisinin kim olacagini henuz bilmiyoruz, ancak bazi arastirmacilar bunu "Ya dunyanin sonu gelecek, ya da Hiristiyanlik cok buyuk bir degisim gecirecek!" seklinde yorumlamaktadirlar.
Diger ilginc husus St. Malachy'riin projeksiyonundaki tarihlerle Nostradamus'un ayni zaman dilimine denk gelmesidir. Bu dilim yirmi birinci yuzyilin ilk ceyregidir... Ve bu Mayalarca yasadigimiz cagin sonu olarak kabul edilen 22 Aralik 2012 tarihine de denk gelmektedir. Nostradamus'un St. Malachy'den esinlendigini kabul edebilir ve tarih benzerligini bu yoldan aciklayabiliriz ama St. Malachy'nin Maya takviminden esinlenmis olabilecegi pek inandirici olmaz.
Bu noktada tekrar Mayalara donelim...
Maalesef Ispanyol isgalcilerin ve onlari izleyen misyoner rahiplerin hirsi sonucunda elimizde Mayalara ait fazla bilgi kalmamis. Kalanlardan bir tanesi KisMayalar'in kutsal kitabi olan Popol Vuh...26 Ve bu kitapta su satirlar var: "Yine bir asagilanma, yikim ve tahrip geliyor... Gokyuzunden recine yagmuru geldi. Adina 'Yuzlerin Oyucusu' denen (yaratik) geldi; o gozleri oydu. Sonra 'Birden Kanatan' geldi; o da kafalari kopardi."
Mayalarca korkutucu isimler takilan yaratiklar hem Sumer efsanelerindeki Ninurta ve Erra'yi, hem de St. John'un Apokalips'indeki yok edici melekleri hatirlatiyor. Bire bir baglanti olmasa bile motif ayni!
Mayalarin bundan once dort cag gectigine ve simdi yasadigimiz cagin MO 13 Agustos 3114 yilinda basladigina inandiklarini gormustuk. Her bir cagin 5126 yil surdugunu kabul etmis ve buna gore yaptiklari projeksiyonda simdiki cagin 22 Aralik 2012 gunu buyuk felaketlerle sona erecegini soylemislerdi.
Popol Vutida baslangicta yerle gogun ayrilmasinin gerceklestigi yaziyor. Bu Eski Misir'da Su'nun Geb ile Nut'u, yani yeryuzu ile gokyuzunu ayirmasini hatirlatiyor.
Sonra yaradilis asamasi geliyor ama bu belirli bir sirada oluyor:Madenler, bitkiler, hayvanlar ve nihayet insan... Bu motifi de Rozikrusyenlerin Misir baglantili evrim ucgeninde goruyoruz .
Bir diger benzerligi "piktograf yazi orneklerinde goruyoruz. MS 1500'lerdeki bir Aztek ornegi ile Misir krallarindan Narmer'in tas tabletindeki ornek sasirtici olcude benzer. Bati yarimkuresinde yazi gelismemisti. Genelde resimli anlatim yontemi kullanilirdi. Ayni yontemi Sumer ve Misir'daki ilk yazi orneklerinde goruyoruz. Ne var ki, Sumerlerde civi yazisina, oradan da alfabeye, Misirlilarda ise hiyeroglife donus evrimini goruyoruz. Bu evrim Amerika'da olmamis ama baslangicta ayni bicimde bir cikis noktasi var gibi gorunuyor. Burada karsimiza bazi sorular cikiyor:
- Amerika kitasi ile Ortadogu'da gelisen uygarliklar arasinda bir
temas var miydi?
- Her ikisinin de ortak bir atasi mi vardi?
Nitekim dunyanin her iki yaninda gelisen efsanelerde de ciddi benzerlikler var. Simdi son 20.000 yillik sure icinde bulabildigimiz tarih benzerliklerine bakalim.
Kayitlarinin neredeyse tamami yok edilen bir uygarliktan kalan tek tuk esere bakarak bir kronoloji cikarmak zordur. Bu konuda baslica referans noktasi Azteklerden kalan "takvim tasi"dir.
AZTEK TAKViM TASI
Gerek bu tas ve gerekse Nahuatl metinleri gibi diger bazi kalintilardan genel hatlariyla soyle bir kronoloji cikiyor:
Birinci Gunes 4008 yil (Tufanla bitti)
Ikinci Gunes 4010 yil (Ruzgarla bitti)
Ucuncu Gunes 4081 yil (Depremlerle bitti)
Dorduncu Gunes Halen devam ediyor.
Bu caglarin sureleri Codex VaticanoLatino 3738 sayili dokumandan alinmistir. Buna gore MO 16.000'lere kadar geri gidiyoruz. Ancak burada bir sorun cikiyor. Bazi arastirmacilara gore dort degil, bes cag var ve biz halen besinci cagin icindeyiz. Elimizdeki bilgiler bunu kesinlestirecek duzeyde degil! Bizzat Maya ve Aztek tabletlerinde bazi terslikler var, ozellikle Dorduncu Cag'da...
MO 11.000'lerde oldugu bilimsel cevrelerce de kabul edilen tufani bir ankraj noktasi olarak kullanir ve Birinci Cag'in sularla sona erdigini yazan Popol Vuh'u dogru kabul edersek, verilen surelere gore Dorduncu Cag'da olmamiz gerekir. Ancak soz konusu sureler bizi soyle bir kronolojiye goturuyor:
1. Cag MO 15.608 11.600
2. Cag MO 11.6007.590
3. Cag MO 7.590 3.509
4. Cag MO 3.509
Ne var ki Mayalar simdiki cagin baslangici icin MO 12 Agustos 3114 gibi cok kesin bir tarih veriyorlar. Arada 395 yillik bir fark var. Mayalar'in takvim konusunda ne kadar hassas olduklarini hatirlarsak boyle bir yanlislik yapmis olmalari soz konusu olamaz.
Bu durumda yaklasik 4000 yillik uc cagdan sonra her nedense yalnizca 395 yil suren kisa bir dorduncu cag oldugunu kabul edebiliriz. Bu ihtimali guclendiren baska bir kaynak var; Maneto'nun kronolojisinde Eski Misir'da Menes'in ilk hanedani baslatmasindan onceki 350 yillik "kargasa donemi"... Benzer bir donem Amerika'da da yasanmis olabilir.
Simdi bu tarihlere biraz daha ayrintili bakalim.
Birinci Cag'in baslangici MO 15.608; ote yandan son Buz Cagi'nin bitisi ve erimenin baslamasi MO 17.000'lerde kabul ediliyor. Ancak Hapgood'un "normal disi etken" dusuncesini ve bu etken icin verdigi yaklasik MO 16.500 yili tarihini hatirlarsak. Mayalarin baslangici ile buzullarin cozulmesi arasinda bir baglanti cikar.
Ote yandan Mayalar caglarin Venus'un gokyuzunde gorunmesiyle basladigini soyluyorlar. Venus'un Gunes sistemine bir gezegen olarak sonradan geldigini Velikovsky de soylemisti .
Ayni sekilde ilk cagi sona erdiren tufan da dogru zaman dilimine (MO 11.600) oturmaktadir.
Dorduncu Cag'in ya da Kargasa Donemi'nin baslangici Sumer uy garliginin baslamasina, simdiki, yani Besinci Cag'in baslangici ise ayni kargasa doneminden sonra Misir'daki ilk hanedana denk gelmektedir.
Bunlar dunyada tufan oncesi ileri bir uygarligin oldugu ve cesitli felaketlerle sona erdikten sonra kalan tek tuk bilge kisilerin yeni bir uygarligi tekrar baslattigi tezini destekler gibi gorunuyor.
Bunun baska bir isaretini Peru'da Titikaka Golu kenarinda bulunan cok eski yazilarin Paskalya Adasi'nda ve Hititler'deki yazi stiline cok benzemesinde goruyoruz .
Dogu ile Bati arasinda uzak gecmiste bazi baglantilar oldugunun bir baska kaniti daha var:
Incil'de, Joshua 10 bolumunde Israilliler Amurriler'Ie savasirken Gunes'in durdugu ve gunduzun yaklasik bir gun devam ettigi yazili. Ote yandan dunyanin obur tarafinda And Daglan yerlileri arasinda gecenin uzadigi ve Gunes'in yaklasik 20 saat gec dogduguna dair de bir efsane var!
Burada onemli olan olayin gercek olup olmadigi degil, dunyanin iki
yaninda birbirini tamamlayan, paralel efsanelerin gelismesi...
Peki bu tarih ve surelerin simgesel degerleri var mi?
Mayalar karmasik takvim sistemleri icinde bazi anahtar sayilari
kullanmislar. Bu sayilarin en ilginc olani 1.366.560 gun...
Bu sayi pek cok dogal siklusu birlestiriyor. Soyle ki:
1.366.560 = 5256 tzolkin yili (5256x260)
3744 Gunes yili (3744x365) 2340 Venus siklusu (2340x584) 1752 Mars periyodu (1752x780) 72 "Aztek" Yuzyili (72x18980)
Aritmetik islemlerle boyle bir ortak sayi bulmak zor degil ama Maurice Cotterell 1.366.560 rakaminin cok farkli bir anlam tasidigini one surmus. Adrian Gilbert'le birlikte yazdiklari The Mayan Prophecies adli kitapta felaket teorilerini aciklamaya calisan yepyeni bir tez getiriyorlar.
Cotterell astrolojinin bilimsel yonleriyle ilgilenen bir bilgisayar muhendisiydi. Belli burclarda dogan kisilerin belli mesleklere sahip olmasi ilgisini cekmisti. Isik yillariyla olculen uzakliklarda olan takim yildizlarinin dunyada dogan bebekleri etkilemesi mumkun muydu? Yoksa etkin olan baska bir faktor mu vardi?
Burclarin degismesi aslinda Gunes'in onunde dogdugu takim yildizin degismesiydi. Gunes daha yakindi, yaydigi isinlar Dunya'ya enerji yukluyordu. Astrologlar genelde etkinin arka fondaki burctan kaynaklandigini kabul ediyorlardi ama Cotterell Gunes'in manyetik alaninin dogan bebekleri etkileyebilecegini
dusundu ve bu alani, ozellikle Gunes lekelerini incelemeye basladi.
Bilimsel cevreler Gunes lekelerinin yaklasik 11.1 yillik bir siklus icinde tekrarladigini kabul ediyorlardi. Cotterell arastirmalari sonucu bu siklusun 11.5 yil civarinda oldugunu buldu.
Gunes lekelerinin nedeni kitlenin plazma (super sicak gaz) yapisi nedeniyle kendi cevresinde donerken "ekvator" bolumunun daha hizli, "kutuplar"in ise daha yavas donmesidir.35 Cunku manyetik alan cizgileri bukulur, burulur ve bukle yapar. Bazen bu bukleler yuzeyin disina tasar ve Gunes lekelerini olusturur .Cotterell 11.5 yildan baska yaklasik 187 yil suren bir ust siklus bul du. Gunes lekeleri 187 yilda bir baslangic noktasina geri donuyordu.Ote yanda Gunes'in manyetik alani 18.139 yilda bir yon degistirip tersine donuyordu!Bu sure icinde bes ara donem vardi; ikisi 20x187 ve ucu 19x187 yil suruyordu.
Bu noktada Cotterell uzun ara donemin, yani 20x187 yilin, 1.366.040 gun oldugunu gordu. Bu sayi Mayalar'in 1.366.560 gunluk anahtar sayisina cok yakindi. Acaba Mayalar su veya bu sekilde Gunes'teki lekelerin tekerrurunu bulmuslar miydi?
Bu asamada Cotterell tekrar biyolojiye dondu ve Gunes lekelerindeki yogunlasma ve manyetik alanin yon degistirmesinin dunyadaki canlilar uzerindeki etkilerine bakti. Gercekten de bu donemlerde ureme hizi cok dusuyordu. Cotterell bu kez dunyadaki felaketlerle Gunes lekeleri arasinda baglanti olup olmadigini inceledi ve bazi iliskiler gordu.
Mayalar'in buyuk cag icin yaklasik 18.500 yil hesapladiklarini gormustuk. Bu sayi Gunes'in manyetik alaninin yon degistirme periyodu olan 18.139 yila cok yakin ve daha da onemlisi, Mayalar'in cagimizin sonu olarak ongordukleri 2012 yili Gunes'teki manyetik alanin yon degistirmesine denk geliyor. Ongordukleri felaket ya da degisim acaba bu nedenle mi?
Farkli yerlerde, farkli tarihlerde, farkli kisilerin benzer kehanetlerde bulunmasi bizi ister istemez gizli bir bilgi geleneginin oldugu dusuncesine goturuyor. Kaynagi Hintlilerin Akasik kayitlari da olsa, tufan oncesindeki eski uygarliklarin birikimi de olsa, Hermes Trismegistus'un sutunlarindan da okunmus olsa, uzaydan gelen ziyaretcilerce aktarilmis da olsa, birileri bu bilgilere ulasmisa benzer.
Nostradamus 1. Yuzlugun 1. Dortlusunde soyle diyor:
"Gece vakti, tenha bir yerde, yalniz basina calisirken, Bronz bir iskemle ustunde, yalnizligin icinden cikan kucuk alev Bazi seyleri (kehanetleri) akla getiriyor, Bunlari bos kabul etmemek lazim."
Kim bilir, belki de Nostradamus hakli...
Kaynak : Kayip Tarih (Yalcin ilter)
UFO NET PANDORA tarafından alınmıştır.[/QUOTE]
__________________
Marduk ve Dunyanın yok oluş senaryoları!
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- Marduk ve Dunyanın yok oluş senaryoları!