KARA KEDİ


Anlatacağım bu şaşılası hikayeye inanacağınızı sanmıyor,sizi de inanmaya zorlamıyorum.Benim, kendimin inanamadığım birşeye sizleri inandırmaya kalkışmam delilik olur.Buna karşın deli değilim ve duş de gormedim.Ama yarın oleceğim icin, bugun icimi dokmek istiyorum.Amacım herkese acık,kısaca, ceşitli duşunceler ,goruşler ileri surmeden, evimde olup bitenleri en ince ayrıntısına kadar anlatmak.Bu olaylar beni en sonunda dehşete duşurup şiddetli,cok buyuk sıkıntılar icinde kıvrandırdılar ve yıkıntımın nedeni oldular.Gene de bunları acıklamaya calışmayacağım.Bana dehşetten başka bir şey vermeyen bu olaylar,başkalarına korkunc gelmediği gibi abartılmış ta gelebilir.Belki ,ileride ,benden daha sakin,daha bilincli ve daha az etki altında kalan birisi, anlatacağım şeylerin birbirini doğal bir bicimde izleyen olaylardan başka bir şey olmadığını ortaya koyup,gorduğum karabasanı gercek basitliğine indiricektir.
Cocukluğumdan beri, uysallığım ve herkese ,her şeye acıma duygum dikkat cekerdi.Bu acıma duygusu bende o kadar aşırıydı ki,coğu zaman arkadaşlarımın alaylarından yakamı kurtaramazdım.Ozelliklede hayvanlara cok duşkundum ve ailem birsuru yavru beslememe goz yummak zorunda kalırdı.Zamanımın coğunu bu hayvanlara ayırıyor,en zevkli dakikalarımı onları besler ve severken geciriyordum.Bu acayip huy yaşım ilerledikce bende daha belirgin bir hal almaya başladı ve belli başlı zevklerimden biri olup cıktı.İnsanlara cok bağlı ve duşkun bir kopeği sevmiş olanlara bu zevkin derecesini anlatmam gereksiz.Bencillikten tamamiyle uzak ve cıkar gozetmeksizin kendini adamış hayvanın sevgisi ile, insanın hic de sağlam temellere dayanmayan arkadaşlığı birbirinden cok farklıdır.
Genc yaşta evlendim ve karımın zevklerinin de benimkilere uygun olduğunu gorerek cok sevindim.Benim evcil hayvanlara duşkunluğumu goren karım,rastladığı acayip hayvan ceşitlerini eve taşıdı.Kuşlarımız,mercan balığımız,guzel bir kopeğimiz,tavşanlarımız,kucuk bir maymunumuz ve bir kedimiz oldu.Olağan ustu iri ve guzel olan bu kedi kapkara ve son derece kurnazdı.Kurnazlığından soz ederken kohne inanclara hic bel bağlamayan karım eski bir inanışa gore kara kedilerin kalıp değiştirmiş cinler olduğunu soyler dururdu.Benim şimdi burada sozunu edişim ,salt hatırıma geldiği icindir.Adı Pluto olan bu kedi en cok sevdiğim ve uğraştığım hayvandı.Onu sadece ben beslerdim ,evde nereye gitsem arkamdan gelirdi.Sokakta bile beni izlememesi icin gucluk cekerdim.
Arkadaşlığımız boyle yıllarca surdu.Nedenine giremeyeceğim, ne yazıkki ickici oldum (soylemeye utanıyorum), huyum suyum tamamıyle değişti.Kotuluğe doğru yoneldi.Her gecen gun biraz daha sinirli,hırcın ve başkalarının duygularına karşı saygısız oldum.Karıma da ağzıma geleni yoyluyor,son zamanlardada dayak atmaya kadar ileri gidiyordum.Tabii evdeki hayvanlarda bu ruh değisiminden paylarını almakta gecikmediler.Yalnız bakımsız bırakmakla yetinmeyerek onlara kotu davranmaya da başladım.Buna karşın Pluto’ya karşı duyduğum aşırı sevgi ona kotu davranmamı da engelledi sayılır.Ama tavşanları, maymunu ve kopeği cevremde gordukce tepelemekten kendimi alamıyordum.Alkolun etkisiyle hastalığım gittikce derinleşti.Artık epey yaşlanmış ve huysuzlaşmaya başlamış olan Pluto’da tekmelerimden ve sopalarımdan nasibini almaya başladı.
Bir gece şehrin meyhanelerini dolaşıp zilzurna eve donduğumde, kedinin benden kacmak ister gibi tavırlar takındığını gorur gibi oldum.Hayvanı yakaladım,Kedi korkudan şaşkına donerek elimi ısırdı.O anda sanki şeytan icime girdi ve sanki bir kotuluk ruhuma sahip olmuş gibi,her yanım kotuluk etme zevkiyle titredi.Cebimden sustalıyı cıkardım,actım cakıyı ve zavallı hayvanın boynundan yakalayıp bir gozunu oydum.Bu yabanilik sırasında titriyor,utancımdan yerin dibine geciyordum.Sabahleyin aklım başıma gelince yaptıklarımı korku ve pişmanlıkla anımsadım.Ama uzun surmedi ,yine icki alemine dalarak yaptığım bu kotuluğu belleğimden sildim.Bu arada kedi yavaş yavaş iyileşti .Oyulmuş gozunun cukuru her ne kadar korkunc gozukuyorsada,ıstırap ceker gibi gorunmuyordu.Her zamanki gibi evin icinde dolaşıp duruyordu ya,pek tabii beni gorunce de korkuyla kacıyordu.Eskiden beni pek seven hayvanın bu hareketlerini gorunce ilkin uzuldum,ama bu duygu gittikce tiksintiye donuştu.Bundan sonrada beni ucuruma goturen kotuluk butun ruhumu ve bedenimi sardı.Bu ruhsal durumu felesefede,psikolojide… hicbir lanet şeyde bulmak mumkun değildir.Yaşadığıma inandığım kadar,kotuluğunde insanlığın ilk temel icgudulerinden biri olduğuna,insan karakterine yon veren belli başlı duyguların birini oluşturduğuna inanıyorum.Sadece yapılmaması gerektiği icin ,sacma yada kotu bir hareketi yuzlerce kez yapmamış bir insan varmıdır? Butun bilincimize ve mantığımıza karşın, sırf kabul edilmiş oldukları icin bozma eğilimi duyduğumuz toreler,duzenler yokmudur? İşte bu kotuluk isteği beni ucuruma surukleyen son guc oldu. Sırf eziyet etmek, huyuma aykırı davranmış olmak icin sucsuz hayvanlara kotuluk ediyordum.Bir sabah, kedinin boynuna bir ip gecirip, onu bir ağacın dalına astım. Bunu yaparken gozlerimden yaşlar boşandı ve acı bir pişmanlık duydum.Bu gunahı, ruhumun hicbir şekilde bağışlanma olasılığına kavuşmaması icin işledim.
Aynı gunun gecesi ‘’yangın var!’’ cığlıklarıyla uyandım.Ateş her yanı sarmıştı ve butun ev alev alev yanıyordu.Karım,ben ve hizmetci, kendimizi zorlukla dışarı atabildik.Hicbir şeyi kurtarmak mumkun olmadı.Elimde avucumda ne varsa yangın hepsini silip supurmuş,beni de acınası bir durumda bırakmıştı.Bu yıkımla işlediğim cinayet arasında bir ilişki kuramayacak kadar bozguna uğramış gibiydim.Ama herşeyi eksiksiz anlatmak ve size tam bilgi vermek istiyorum.Yangının ertesi gunu yıkıntıyı dolaştım.Birazı soz dışı evin butun duvarları yıkılmıştı.Yıkılmayan ,evin ortasında olup, yatağımın başucunun dayandığı duvardı.Sıva yeni olduğundan yangın burayı yıkamamıştı.Bu duvarın etrafına birsuru insan toplanmış,buyuk bir dikkatle gozlerini bir yere dikmiş bakıyorlardı.’’Cok garip ,cok tuhaf’’ gibi laflar etmeleri beni meraklandırmıştı.Duvara yaklaşıp bakınca sanki ozenle cizilmiş gibi kocaman bir kedinin siluletini gordum.Bicim kusursuzdu,adeta ornekti.Hayvanın boynunda sanki ip dolanmış gibi tasvir edilmişti.Hayır,hayvanın boynunda bir ip vardı.
Bunu gorunce (bakmaktan cekiniyordum) şaşırdım ve korku icinde kaldım.Biraz duşununce, sonucu iyi kotu cozumsedim.Kediyi anımsadığıma gore eve bitişik bahcedeki ağaca asmıştım.Yangın cıkınca birsuru insan bahceye doluşmuş,bunlardan biri asılı kedinin boynundaki ipi kesip bizi uyandırmak icin evin camından olu kediyi iceri fırlatmış olacaktı.Bu arada yıkılan duvarlar oldurduğum hayvanı sağlam kalan duvar uzerine sıkıştırmış ve alevlerin etkisiyle fosfor ortaya cıkınca sanki bir resim cizilmiş gibi gorduğum bicim ortaya cıkmıştı.İşi mantığımı ve sağduyumu kullanarak cozmuş olmama karşın, feci manzara hayalimi altust etmekten geri kalmadı.Aylarca kedinin korkunc şekli zihnimden cıkmadı ve bu arada pişmanlığa benzer ama tam olarak acıklayamıyorum , ondan cok uzak bir duyguya yakalandım.Daha da ileri giderek kedinin yokluğunu hissetmeye başladım.Bu duşunceler beni cıldırtacak,bunu hazmetmek icin daha sık girip cıktığım meyhanelere gidip gelirken gozlerim aynı renk ve bicimde bir kedi aramaya koyuluyordu.Bir gece yarı ayık halde pis bir meyhanede otururken gozum buyuk bir cin veya rom fıcısı uzerinde duran kara bir cisme takıldı.Bir iki dakikadır aynı yere baktığım halde bu kara cismi neden gormediğime şaştım.Fıcıya yaklaştım ve bu cismin kara bir kedi olduğunu gordum.Bu, Pluto kadar şişkin,bir yanı soz dışı,tıpatıp Pluto’ya benziyordu.Pluto’nun butun tuyleri kapkaraydı,ancak bu kedinin goğsunu kaplayan ak tuyleri vardı.Hayvana dokununca, hemen yattığı yerden kalktı,mırıldandı,kafasıyla elimi okşadı ve bu tanışıklıktan duyduğu memnuniyeti belli etti.Tam istediğim, aradığım kediydi bu.Meyhaneciye kediyi bana satmasını istedim,kedinin sahibi olmadığını ve zaten onu ilk kez gorduğunu soyledi.Kediyi alıp goturmeme izin verdi.
Hayvanı okşamayı surdurdum.Eve gitmek icin kalktığımda baktım oda benimle gelmek istiyor.Cıktım,baktım hayvanda arkamdan geliyor.Arada sırada durup onu okşuyordum.Sonra, birlikte yuruyorduk.Eve hemen alıştı ve karımın baş gozdesi oldu.İlk başta onemsizdi ama bu duruma fena halde icerlemeye ve hayvandan tiksinmeye başlıyordum.İstediğimin tam tersi olmuştu ,hayvanı gormek bile istemiyordum.Ama Pluto’ya nasıl davrandığımı duşununce kediye kotu davranmaktan cekiniyordum.Bir sure hayvana vurmadım,ama zamanla ona karşı buyuk bir kin duymaya ve ondan vebadan kacar gibi kacmaya başladım.Bu kinimin asıl nedeni kediyi eve getirdikten bir sure sonra ilk etapta anlaşılmayan ancak dikkatle bakınca bir gozunun olmadığı,oyuk olduğuydu.Gelgelelim bu durum,karımın kediye karşı daha acıyıcı,koruyucu davranmasına neden oluyordu.Cunku karımda acıma duygusu son kertedeydi.Kediye olan tiksintim arttıkca,kedi tersine,bana daha cok sokuluyor,evde nereye gitsem arkamdan geliyor,oturduğum iskemlenin yanına uzanıyor yada kucağıma cıkarak yaltaklanıp duruyordu.Ayağa kalkıp yurusem ayaklarımın arasına dolanıyor yada tırnaklarını pantolonuma gecirip,ustume doğru tırmanmaya calışıyordu.Boyle anlarda kediyi bir vuruşta yok etmek istiyordum.Ama biraz,daha onceki kotu anının yılgısı ve – evet,buna inanın!- daha cok ta hayvandan korkum dolayısıyla boyle bir şey yapamıyordum.Bu korkuyu tanımlayacak bir soz bulamıyorum.Bu cezaevi koşesinde – acıklamaya utanıyoum-bu korku akla gelebilecek en budalaca bir karabasanın sonucuydu.Karım bircok kez kedinin beyaz tuylerine dikkatimi cekmişti.Beyaz tuyler,asmış olduğum Pluto ile arasındaki biricik ayrımı belirtiyordu.İlk gun dikkatimi cekmemişti ama zamanla yavaş yavaş bu tuyler gozumde belirli bir bicim almaya başladı.Bu bicim,olum ve dehşetin ta kendisini temsil eden olum ve karabasan makinasında darağacının bicimiydi.Artık insanlık duygusunu yitirmiş bir yaratık durumuna gelmiştim.Benim yerimi sanki canavar ruhlu bir yaratık almıştı.Gece gunduz bir dakika huzur kalmamıştı bende.Gunduzleri bu canavar ruhlu yaratık benim yerimi alıyor,geceleri ise sonu gelemeyen karabasanların ağırlığı altında eziliyordum.Bu surekli karabasanların etkisiyle son iyilik kırıntıları da ruhumdan silindi gitti.Beynimde sadece olumsuz duşunceler yer ediyordu.Uğursuz ve korkunc duşunceler bir an olsun yakamı bırakmaz oldu.Herkesten ve herşeyden gittikce daha cok iğrenip ,uzaklaşmaya başladım.Sonunda surekli bir bunalım icerisinde boğuşuyordum ve karım tum bunlara goğus germek zorunda kalıyordu.
Bir gun bir iş dolayısıyla (işi anımsayamıyorum) karımla birlikte oturduğumuz yıkıntı evin bodrumuna indik.Kedi ayaklarıma dolaşarak az kalsın merdivenlerden aşağıya duşmeme neden oluyordu.Kızgınlıkla cılgına donerek orada duran baltayı yakaladım ve korkumu unutarak o anda şimdi anlatamadığım, anlatacak kelime bulamıyorum bir ruh haliyle hayvana vurmak icin kaldırdım.Eğer kaldırdığım gibide indirebilseydim,kediyi oracıkta oldurecektim.Nedir ki, karım kolumu kavrayarak vurmama engel oldu.Değişik bir haldeydim,bu araya girmeye cok fena sinirlenerek kolumu kurtardım ve baltayı butun şiddetiyle karımın beynine yerleştirdim.Bir tek soz soylemeden,inlemeden duştu, oldu.
Bu cinayeti işledikten sonra hicbir vicdan sızısı duymadan oluyu gizlemek işine giriştim.Ne gece ,ne gunduz komşularıma gorunmeden cesedi evden cıkaramayacağımı duşunuyordum.Aklımda bir suru olasılık donuyordu ama kesin bildiğim bir şey cesedi kimse gormeden dışarı cıkaramayacağım,bunla ilgili duşunceleri beynimde reddediyordum.Ceşitli cozum yolları duşundum.Bir ara,cesedi kucuk parcalara bolerek yakmayı tasarladım.Daha sonra mahzenin altını kazarak oraya gommeyi daha uygun buldum.Bundan başka, oluyu bahcedeki kuyuya atmak,bir sandığa yerleştirip,sanki bir eşyaymış gibi hamal cağırtıp taşıtmak da aklıma gelmedi değil.En sonunda bunlardan cok daha iyi olduğuna hukmettiğim bir yol buldum.Cesedi,ortacağda papazların işkence ile oldurduklerine yaptıkları gibi duvara gommeye karar verdim..
Gercekten de bu iş icin mahsen cok uygundu.Duvarları yer yer dokulmuş ve sıkı bir sıva ile yeniden badanalanmıştı.Nem sebebiyle sıva sertleşme olanağını bulamamıştı.Bundan başka duvarların birinde onceden ocak olarak kullanılmış bir cıkıntı vardı.Bu sonradan doldurulmuş olup,mahzenin obur kısmlarından ayırt edilemiyordu.Bu cıkıntıyı orten tuğlaları yerinden cıkartarak, cesedi o boşluğa yerleştirmek,sonrada o boşluğu tuğlalarla yeniden ormek işten bile değildi.Boylece kimse işin farkına varamazdı.Kestirilerimde aldanmadım;bir kuskuyle tuğlaları yerlerinden sokup,oluyu duvarın ic bolmesine yerleştirdim ve cok caba harcamadan duvarı gene eskisi gibi ordum.Kimseye bişey sezdirmeden kirec,kum ve fırca sağlayarak bir harc kardım ve bununla tuğlalarıın uzerini birguzel sıvadım.Hic kimse duvarın yeniden orulduğunu anlayamazdı.İş bitince başarıma pek sevindim doğrusu.Duvarın eski haliyle yeni hali arasında en ufak bir ayrılık yoktu.Yere duşmuş kirec parcalarını buyuk bir titizlikle teker teker topladım.İşin verdiği ovuncle sağa sola bir goz gezdirdim,her şey yerli yerindeydi.
Daha sonra butun bu işlerin nedeni olan kediyi aramaya başladım.Cunku bu pis hayvanın canını cehenneme yollamayı kesinlikle kararlaştırmıştım.Eğer o dakika elime gecirebilseydim işi tamamdı, ama pis hayvan benim durumumdan herhalde başına gelecekleri anlamış olacak,ortalıkta yoktu.Kedinin ortalarda olmaması adeta bende rahatlık uyandırdı.Geceleyin de ortada gorunmeyince, ilk olarak, vicdanımda cinayetin ağır yukunu taşırken, rahat bir uyku cektim.İkinci ve ucuncu gece kedi gene gorunmedi.Ben de rahat bir soluk aldım.Hayvan herhalde korkmuş,evden kacmıştı.Artık rahattım, işlediğim cinayet pek umurumda değildi.Bu arada sudan bir soruşturma yapıldıysada, kuşku uyandıracak hicbirşey cıkmadı.Ustelik evde bir aramada yaptılar,ama pek tabii bir şey bulamadılar.Geleceğe guvenle bakıyordum artık.Cinayeti izleyen dorduncu gun polisler ansızın eve gene geldiler ve evi baştan aşağı araştıracaklarını bildirdiler.Duruma guvenim olduğu icin hic kaygılanmadım.Polisler aramada beni de yanlarına aldılar.Bakılmadık kıyı bucak bırakmadılar.En sonunda ucuncu yada dorduncu kez tekrar mahzene inildi.Kılım kıpırdamadı, vicdanı rahat bir adam gibi, en kucuk bir kaygı belirtisi gostermedim.Mahzeni boydan boya dolaştım.Kollarımı goğsume kavuşturarak olup biteni seyrettim.Polisler bir şey bulamamışlar, gitmeye hazırlanıyorlardı.Neşemden yerimde duramıyordum.Hic değilse birşeyler soyleyip onların sucsuzluğuma ilişkin inanclarını bir kat daha arttırmak istiyordum.Polisler mahzenin merdivenlerini cıkmaya başlamışlardı en sonunda kendimi tutamayıp: ‘’Baylar!’’ dedim.Kuşkularınızı giderdiğim icin cok sevincliyim.Hepinize sağlıklar,iyi gunler dilerim.Gule gule baylar,bu ev cok sağlam yapılmıştır.(Tezce birşeyler soylemek istediğimden,ne soyleyeceğimi bilemiyordum.) Evet baylar,cok sağlam yapılmış bir evdir bu.Bu duvarlar.. ne o, gidiyormusunuz baylar? Bu duvarlar cok sağlamdır.
Sozun tam burasında işi daha ileri goturerek, elimdeki bastonla, olunun bulunduğu yere hızla vurdum.Ama.. Allah beni şeytanın gazabından korusun,daha vurmamı bitirmemiştimki, duvardan once bebek ağlamasına benzer kesik kesik iniltiler,sonra surekli ve tiz bir cığlık yukselmeye başladı.Bu cığlık sanki cehennemin ta dibinden gelen ve zebanilerin topuzları altında inleyen kotu ruhların ulumalarına benziyordu.O anki duşuncelerimi anlatma olanağım yok.Bayılma derecesine gelerek karşı duvara doğru sendeledim.
Merdivenleri cıkmakta olan polisler bir anlık korku ve şaşkınlıkla dona kaldılar.Sonra zaman gecirmeden altı cift kol işe koyuldu.Kısa bir zamanda alcıları sokup tuğlaları yerlerinden cıkardılar.Curumeye yuz tutmuş ve pıhtılı kana bulanmış karımın olusu dimdik bir şekilde, polislerin şaşkınlık ve korku dolu bakışları arasında, ortaya cıktı.Başının ustunde beni cinayete surukleyen, şimdide darağacına gonderecek olan uğursuz kedi,keskin dişlerini gosteriyor ve pırıl pırıl parlayan tek gozuyle bana bakıyordu!
Canavarı cesetle birlikte duvara gommuşum…


E.H.SCHOLLER
13.03.1821


- SON –


NOT:Bu oyku Shadowland’ta kulaktan kulağa anlatılan gercek bir yaşam oykusudur ve alıntıdır.İşlediği bu cinayetten sonra idama mahkum olan Ernst Hans SCHOLLER ‘in idamından bir onceki gece yazdığı bir mektuptan aynen alınmıştır.SCHOLLER ‘in yazıdaki ifadeleri ve ruh hali gorulmektedir.Yakalandıktan sonra mahkemede dahi hic konuşmamış ve idam edilerek olmuştur.Olaylarla ilgili tek belge idam edildikten sonra hucresinde bulunan bu mektuptur.Mektup,ozellikle psikologlar tarafından incelenmiş ancak SCHOLLER ‘in hayatındaki bu ani değişim acıklanamamıştır.SCHOLLER ‘de mektubunda bu ani değişmeyi ‘’nedenine giremeyeceğim’’ diyerek geciştirmiştir.Araştırmalarını derinleştiren psikologlar katilin ailesi ve yakın cevresiyle,arkadaşlarıyla goruşmuş ve cocukluğundan beri bu kadar sevgi dolu ve merhametli bir insanın hayatı bu kadar guzel giderken birdenbire neden bu ruh haline girdiğini acıklayamamışlardır.Bazı arkadaşları ickinin onu bu hale getirdiğini soylemiş,ancak bu değişime kadar ağzına icki surmeyen ve sigara kullanmayan SCHOLLER ‘in neden bir anda alkolik olduğu bulunamamıştır.Araştırmalar sırasında SCHOLLER’in gittiği pis meyhanelerin birinde SCHOLLER ‘i tanıdığını soyleyen rezalet bir halde ve ickili bir ayyaşın, ‘’SCHOLLER ‘in bazen icki ictikten sonra yarı ayık kafayla bazı esrarengiz olaylardan ve bir kediden bahsettiğini,karısının onu cinlerin yaşadığı soylenen yıkık ve yanmış bir evin bulunduğu ormanlık bir arazinin yakınında ac ve susuz halde bularak acıyıp eve getirdiğinden sozettiğini’’ yarım ağızla geveleyerek anlatmaya calışmış,ancak hem bu adamın kimse tarafından ciddiye alınmayan ne dediğini bilmeyen bir ayyaş olması,hem bu bilgileri vermek icin icki almak amacıyla para talep etmesi ,hem ayyaşın anlattığına gore SCHOLLER ‘inde ona bunları anlatırken alkolun etkisinde olması,daha da onemlisi materyalist bir bilim olan psikolojinin prensip gereği cin,şeytan,…vb. dinsel ve ‘’doğa ustu!’’ şeyleri dikkate almaması,her şeye guya ‘’mantıklı!’’ şekilde acıklama bulma istekleri bu olayı sonucsuz bırakmıştır.Bunları anlatan ayyaş araştırmalar devam ederken evinde cıkan bir yangında, aşırı alkol aldığından kacamamış ve feci şekilde yanarak olmuştur.Ancak bu hikaye halk arasında gunumuze kadar kulaktan kulağa anlatılırken yanarak olen ayyaşın sozleri halk arasında itibar gormuş ve bilimin acıklayamadığı bu olayın tek acıklaması olarak one cıkmıştır.Ozellikle mektuptaki ‘’kohne inanclara hic bel bağlamayan karım eski bir inanışa gore kara kedilerin kalıp değiştirmiş cinler olduğunu soyler dururdu’’.sozu bu varsayımı biraz doğrular gibiydi.Ayrıca bunun devamında ‘’Benim şimdi burada sozunu edişim ,salt hatırıma geldiği icindir’’, ‘’Nedenine giremeyeceğim, ne yazıkki ickici oldum’’ ve ‘’Ama.. Allah beni şeytanın gazabından korusun’’ sozleri ve mektubu yazarken sık sık ‘’her şeyi ayrıntısına kadar anlatmak istiyorum’’ demesi ancak herşeyi acıkca mektuba yazamaması, yarın olecek olan, kodeste yalnız olan (en azından psikologlar oyle duşunuyor!) ve yazdıklarını o anda kendinden başka kimsenin bilmiyor olması hatta bu yazdıklarından mahkemede ve idam anında bile kimseye bahsetmemesi aslında yaşamının son anına kadar bile esrarengiz bir varlıktan korkup cekindiğini gostermiyor mu?..

__________________