vatan icin olmeye geldik..


Yıllar once bir yerel araştırma sırasında Mallıca koyukahvesinde kendisiyle goruştum. Kulakları ağır işitiyordu.Koylulerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımıkulağına bağıra bağıra soyledi. Onun sesine alışkınolduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı. Soz Canakkale’ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla,hıckırıklar icinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğuicin kan canağına donen gozleriyle bize de duyurmak icinbağıra bağıra anlatmaya başladı: — Bir hucum sırasında boluk erimişti. Yuzbaşı telefonlatakviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye icinistediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecikinsanlardı. Ama iclerinde daha cocuk denecek yaşta ucdort asker vardı ki hemen dikkatimizi cekti. Boluğu duzene soktum. Yuzbaşı gelenlerle tek tekilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla ustlerini başlarınıduzeltiyor, sabah yapılacak olan sungu hucumunahazırlıyordu. Sıra o cocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvılşarkı soyleyerek gelen cocuklar birden cakı gibi oldular. Yuzbaşı sordu: — Yavrum siz kimsiniz?İclerinden biri: — Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan icinolmeye geldik! diye cevap verdi. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi duşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gok top sesleriyle inliyordu. Her mermi duştuğunde minare gibi alevler yukseliyor, bir gun once olenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parcaları havaya kalkan toprakla siperlere duşuyordu. Mermiler uzerimizden ıslık calarak geciyordu. Siperler toz duman icinde kalmıştı. Bir ara Yuzbaşı "Azman yandık!" diye siperin koşesini işaret etti. O şarkı soyleyerek sipere gelen, sanki cicek toplarmış gibi neşeli olan o cocuklar siperin bir koşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Cocuklar harbin gerceği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Urkmuşlerdi. Yuzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir urkuntu panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken iclerinden biri avaz avaz bir marş soylemeye başladı! Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı Al sancağı teslim etti Allah a ısmarladı. Boş oturma calış dedi hizmet eyle vatana Sutum sana helal olmaz saldırmazsan duşmana.Baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşıdaha katıldı. Biraz sonra biri daha... Marş bitiyoryeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha soyluyorlar.Avaz avaz! Gozleri cakmak cakmak... Hucum anı geldiğinde hepsi sungu takmış,tufeklerine sımsıkı sarılmış, gozleri yuvalarındanfırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı. O angeldi. Birden Yuzbaşı "Hucum!"diye bağırdı.Butun boluk, butun tabur, butun alay cepheninher yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam oanda, o cocuklar kurulmuş gibi siperlerdenfırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makineliyavruları biciverdi. Hepsi sipere geri duştuler.Kucağıma dokuluverdiler. Onların o gul gibiyuzleri gozumun onunden gitmiyor. Hicgitmiyor! İşte ben ona ağlıyorum, o cocuklaraağlıyorum! Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. KahvedeKim varsa ağlıyordu. Kahveci gozyaşları icindebize cay getirdi. Eğildi:“Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugun ilkdefa anlattı” dedi.
__________________