Bir yerde bu yazıyı buldum. Faydalı olur diye duşundum buraya aktarıyorum..

MUFESSİR

Kur'an'ı tefsir eden, anlamını acıklayıp yorumlayan ve bu maksatla eser yazan ilim adamı. Kur'an, anlaşılmak ve kendisiyle amel edilmek uzere indirilmiştir: "(Bu Kur'an), cok mubarek bir kitaptır. Onu sana indirdik ki Âyetlerini duşunsunler ve akl-ı selîm sahipleri oğut alsınlar" (es-SÂd, 38/29).

Kur'an-ı okuyan herkes onu anlamak uzere okumalıdır. Arapca bilen herkes, Kur'an-ı okurken, onun manasını anlamak icin gayret ederse, kendi kapasitesi oranında onu anlar. Ancak Kur'an-ı anlama konusunda insanların eşit seviyede olmadıkları bir gercektir. Cunku o, hayatın her alanına hitap eden, hukuk, ahlÂk, tarih vs. gibi konulardan soz eden bir kitapdır. Hatt Kur'an'ı tefsir eden mufessirler bile onu tefsir ederken, daha mutehassıs oldukları bilim dalı acısından tefsir etmişler ve meselÂ; dilci olan, dil yonune; fakîh olan, ahkÂm yonune; kelÂmcı olan, kelÂm yonune ağırlık vermişlerdir.

Kendi dilleriyle indiği ve inişinin sebeplerine şahit oldukları halde Sahabe'nin onu anlama seviyeleri bile birbirinden farklıydı. Hz. Peygamber (s.a.s), Ashaba kapalı gelen ayetleri onlara acıklıyordu. Bu nedenle ilk mufessir, Peygamber (s.a.s)'in kendisidir.

Kur'an'ı anlama konusunda insanlar birbirlerinden farklı olduklarına gore; başkalarına onu tefsir etmeğe kalkışan kişinin, kendilerine Kur'an'ın tefsir edildiği kişilerden farklı seviyede olması gerektiği tabiîdir.

Bu sebepledir ki alimler, Kur'an'ı tefsir edecek kişinin bazı ilimleri bilmesinin şart olduğunu soylemişlerdir. Bu şartları şu şekilde ozetlemek mumkundur:

a- Arap dilini cok iyi bilmesi. Cunku Kur'an, Arapca olarak inmiş ve Arapların dili kullandıkları uslûplara riayet etmiştir.

b- Nuzûl sebeplerini bilmesi. Nuzûl sebeplerini bilmek, anlamayı kolaylaştırdığı gibi, bazı durumlarda tercih edilecek manÂyı yakalayabilmek konusunda da yonlendirici bir oneme sahiptir.

c- Rasûlullah'ın sunnetini bilmesi. Rasûlullah (s.a.s), Allah tarafından Kur'an'ı acıklamakla da gorevlendirilmiştir. Ayrıca Rasûlullah (s.a.s)'ın fiil ve davranışları, Kur'an'ın, pratik hayata aktarılmış şeklidir.

d- İcinde yaşadığı toplumu, toplumun sosyal meselelerini bilmesi. Zira toplumu bilmek, son derece onemlidir. Kur'an'ı tefsir etmekten maksat, topluma yol gostermek olduğuna gore, toplumun problemlerini bilmeyen bir kimsenin topluma yol gostermesi mumkun değildir.

e- Keskin bir zek ve kuvvetli bir muhakeme gucune sahip olması. Ancak boyle bir ozelliğe sahip olan bir ilim adamı insanlara faydalı olabilir. İlim adamı insanlara faydalı olabilir.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kur'an-ı Kerim'i ashaba ilk acıklayan kişi Hz. Peygamber (sas) olduğundan ilk mufessir olarak da yine o kabul edilmiştir.

İbn-i Mesud (o. 32/652), İbn-i Abbas (o. 68/687-88), Ubeyy b. Ka'b (o. 19/640), Zeyd b. Sabit (o. 45/665), Ebu Musa'l-Eşari (o. 44/644) ve Abdullah İbn Zubeyr (o. 73/692) sahabenin onde gelen mufessirleridir.

Abdullah b. Abbas, bunların başında gelir. Tabiiler devrinde Mekke okulunu kuran İbn Abbas'tır. Talebeleri arasında Mucahid (O. 103/721), At b. Ebi Rebah (O. 115/733) İkrime (O. 105/723), Said b. Cubeyr (O. 95/714), Tavus (o. 106/724) vb. kimseler sayılabilir.

AbdullÂh İbn Mes'ud IrÂk okulunu kurmuştur. Zeyd b. Eslem ise Medine okulunu kurmuş, oğlu Abdurrahman ve Enes b. Malik kendisinden tefsir okumuşlardır. Bunlardan sonra gelen mufessirler, bunlardan faydalanmışlardır (Subhi es-Salih, MebÂhis fi Ulumil-Kur'an, s. 289-290).

M. Sait ŞİMŞEK

__________________