Sevgisizliğin gunumuzde tum dunyayı sardığı, insanların birbirlerine daha yabancılaştığı cok acık gercektir. Kucuk yerlerde, kasabalarda, koylerde daha dostane, daha sıcak ortamlar hala vardır. Ancak buyuk kentlerin cadde ve sokaklarında insanlar goz goze gelmez hatta birbirlerinin yuzune bakmaz.
İnsanlar arasında sevgi ve muhabbet yoktur. Derin ve samimi sevgi insanların ellerinden alınmış durumda ki bu, insanın ruhunun alınmış olması gibi bir şeydir. Cunku kişi sevgiyi yitirdiğinde geriye ne kalacaktır?...Bu, insanın icinin boşaldığı, manevi anlamda tukendiği anlamına gelir. Oysa her yerde, her ortamda sevgi, hoşgoru, şefkat ve merhametin esas olması gerekir.
Din ahlakını yaşamayınca, kişinin kalbinde Allah aşkı olmayınca, cevresine de Allah aşkıyla bakamaz. Allah aşkıyla etrafa bakamayınca icindeki tutkuyu ve sevgiyi; o muhteşem gucu kaybeder. Sevgi ve aşkı kaybettiğinde, insanın icinde korkunc bir boşluk meydana gelir ve artık yitirilenlerin yerini sıkıntı, azap, korku, gerginlik, kuşku ve panik alır. Bu acıdan kurtulmak icin de bircok insan ya uyuşturucu ya da aklı orten, insan bedenine ve ruhuna zarar veren tehlikeli maddeler kullanmaya başlar ve doğaldır ki sonuc da cok kotu olur.
Hem ruhsal, hem bedensel, hem de maddi yonden coken bu insanlar, surekli hata yapar, suc işler ve şeytanın bataklığa benzer karanlık sisteminde yaşarlar. Bu nedenle inanan insanların cok ciddi bir tavır sergilemesi gerekir. İnsanları guzel ahlaka davet etmek, Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, gercek sevginin ve aşkın guzelliğini insanlara anlatmak, her şeye Allah aşkıyla bakmak, Allah’ın tecellisi olarak gormek dunyadaki guzel ve mutlu yaşam icin esastır. İnsanlar ancak iman ettiklerinde gercek anlamda mutlu olacaklardır.
Diğer yandan, inanmayan kişi ise para, yiyecek, icecek, zenginlik, kısacası her şeye sahip de olsa bir turlu mutlu olamaz. Elde ettiği her şeyi bir gun yitirebileceği korkusu icinde huzursuz bir yaşam surer. Ekonomik yonden cıkmaza girip batmak ve her şeyini kaybetmek, hastalanmak, cocukları icin endişelenmek gibi korkulardan bir turlu kendisini kurtaramaz. Her gun yeni bir endişe ve acı icerisindedir. Dolayısıyla sinirleri de cok bozuktur.
Sonunda yaşamın her anı kişi icin adeta cehenneme doner. Boğulacağı endişesiyle, su icmekten dahi korkacak duruma gelir; korkuları sayılacak olursa binlere ulaşır. Deprem korkusu, yangın korkusu, teror korkusu, hastalık korkusu…İnsan zayıf bir varlıktır ve bu kadar korkuyu kaldıramaz. Boylece toplumda sağlıksız yaşayan bireylerin sayısı artar.
Oysa insan Allah’a guvenip dayandığında yani tevekkul ettiğinde; bereket, bolluk, huzur, mutluluk ve guzellikler icerisinde yaşar. Allah’ın koruması altında olduğunu bilmek, Allah’a imanın onemli bir şartıdır. İnsan Allah’a guvenmiyorsa zaten inanmıyor demektir.
Bencillik Yerine Sevgi Ve Ozveri
İnkarcı felsefeler toplumda bencillik ruhunu, egoizmi yerleştirir. Bencil kişi, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığındadır. Egoizm cok rahatsız edici, korkunc bir ozelliktir. Bu karakterde insanların oluşturduğu bencil toplumlar surekli kendi cıkarlarını gozetirler. Boyle bir toplumda hak, hukuk tanınmaz; sevgi, şefkat, merhamet ve saygı gibi duygular cok gereksiz gorulur.
İnsanlar Allah’a tevekkul etseler, O’nun yarattığı her şeyde hayır gorseler, merhametli olsalar, komşularını kendilerinden daha cok koruyup kollasalar, Peygamberimiz(sav)’in “komşusu acken tok olan bizden değildir” sozunu guzel bir ahlak kuralı olarak yaşamlarına uygulasalar bambaşka bir ortam olur.
İnanan insan yaşlılara şefkatle yaklaşır, yardımcı olur. Ancak din dışı ortamda yetişen bencil bir kimse, yaşlı insanlara yardımcı olmaz; otobusteyse pencereden dışarıyı izler, yoldaysa elinde paketleri olan yaşlıya yardım etmez, kafasını cevirir saygı ve sevgi gostermez. Oysa insan yardım ettiğinde sevinc duyar ve Allah o zaman guc, kuvvet ve mutluluk verir. Kurnazlık yaptığını zanneden kişi, bu guc ve huzuru kaybederek o zalimce egoizminin karşılığını hemen orada almış olur.
İnsanın Allah’a olan imanı arttıkca, sevgi gucu de artar. Bu, kişinin caba gostermesi sonucunda elde edeceği bir şey değildir. Allah imanında samimi olan her kulunun kalbine bu duyguyu ilham eder. Mumin ise, bu nimeti elde edebilmek icin samimi olarak dua eder, bunu Allah’tan surekli ister. Allah'a herkesten ve her şeyden cok daha derin bir aşk duymasına rağmen, bununla yetinmez; surekli olarak Allah’ı cok daha da fazla sevmek icin yine O’na yalvarır. Allah’a olan sevgisi arttıkca Allah’ın yarattığı guzelliklere olan sevgisi de artar. Sonsuz guzellikleri sanatının icinde yaratan Allah’ın Sani sıfatıyla yarattığı guzellikleri sevmede bir sınırı yoktur.
Samimi inananlar, Allah’ın verdiği en buyuk nimetlerden olan ’sevgi gucunu’ cok iyi kullanmaya ve Allah rızası icin sevgiyi yaşama konusunda tum engelleri kaldırmaya caba gosterirler.
Gercek ve samimi sevgi; Allah’ın yalnızca samimi inananlara verdiği en buyuk nimetlerden biridir. Allah’ın hoşnutluğunu amac edinmeyenler ve tavsiye ettiği guze ahlakı yaşamayanlar, gercek sevgi gibi bir nimete asla ulaşamayacaklardır. İnsanların bircoğu sevginin taklidini yapar ve gercek sevgiyi yaşıyormuş gibi gorunmeye calışır. Ancak sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya tek layık olan Yuce Allah, iman etmeyenlere bu sevgiyi vermeyeceğini, yalnızca iman edenler icin bir sevgi kılacağını Kur'an’da haber verir:
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar icin bir sevgi kılacaktır.” (Meryem Suresi, 96)
Elif Alaca--İdeal Duşunce
__________________
İnsanlardaki Sevgisizlik
Dini Sohbetler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- İnsanlardaki Sevgisizlik