YAHUDİ’NİN ŞİİRİNİ DİNLEMEK BİLE…

Bu gunku ders cidden cok muazzam bir derstir. Muazzam olduğuna inanmak suretiyle dinleyelim ve belleyelim. Ve Rabbul Âlemin ve Tekaddes hazretlerinden mucibince tatbikini dileyelim.

”Ey iman edenler! Eğer kÂfir olanlara itaat ederseniz sizi gerisin geriye cevirirler. Artık buyuk zararlara uğramış olduğunuz halde geri donmuş olursunuz.”

Mevla Teala buyuruyor ki:”Ey iman etmiş kullar! Size benden ziyade kimse acımaz ve sizi zararlardan haberdar ederek kimse kacındırmaya calışmaz. Ve karlarınıza delalet edip, karlarınıza sizi sevk etmeye kimse uğraşmaz.” Mevla: ”Ancak Ben” buyuruyor.
Eğer beni dinlerseniz ve benim sevgili habibimi dinlerseniz ve onun varislerini dinlerseniz dunyada ve ahirette hic zorlanmadan meşakkatsiz bir hayat yaşarsınız. Ama bana muhalefet ederseniz, O’nun varislerine de muhalefet ederseniz, nelerle karşılaşacağınızı bu gunku ders size gosterecektir.

Erhamurrahimin olan Allah’ımız bizi hem kendisine, hem habibine hemde varislerine mutı’ kullardan eylesin. Ve onlardan ayırmasın. Âmin.

Abdullah İbn-i Mubarek buyuruyor ki:
”Allah’a isyan ederken O’nu sevdiğini acıklarsın bu ise yemin ederim ki şaşılacak işlerdendir.
Eğer sevgin doğru olsaydı O’na itaat ederdin. Cunku seven sevdiğine itaat eder…

Sevgiden doğan itaati, mahalline sarf edelim. O da Mevla’dır, sevgili habibi ve varisleridir. Mevla Teala her ne kadar mahal değildir, mahal olmaz ama itaat O’na yapılmalıdır. Cunku itaat buyuk şeydir. Buyuk şeyler Allah’u Teala Hazretlerine ve O’nun taraftarlarına layıktır.
Fakat Allah’u Teala Hazretlerini tanımayan ve bilmeyen ve O’na boyun eğmeyenlere, teslim olmayanlara itaat edilirse cok yazık olur, cok ceza cekilir, hem dunyada hem ahirette kurtulunamayacak cezalara duşulur.

Mevla Teala buyuruyor ki:”Eğer kÂfirlere itaat ederseniz sizi okcelerinizin uzerine eski delaletinize cevirirler sizi kendileri gibi din bakımından iflas ettirirler, dunya ve ahiretinizi kaybedersiniz”

Munafıklar ne zaman ki Uhud muharebesinde ki mağlubiyeti gorduler, muminlere şoyle hitab ettiler: ”Eğer bu hak olsaydı mağlub edilmezdi. Donun ondan.” İşte o zaman bu ayeti celile nazil oldu.

Şu ayeti kerime de buna benzerdir:
”Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilmiş olanlardan herhengi bir guruha itaat ederseniz sizi imanınızdan sonra kufrediciliğe cevirirler:”(Ali İmran 100)

İslamiyetten sonra Ensar lakabıyla anılan Medine halkı, iki buyuk kabile idi. Cehiliyye devrinde İslamiyetken cok once Yemen’den Evs ve Hazrec adlarında iki kardeş gelip Medine’ye yerleştiler. Zaman gectikce bunların torunları coğaldı. İki buyuk kabile halini aldılar. Babalarının adlarına izafeten bunlardan birisine:”Evs kabilesi” diğerine de ”Hazrec kabilesi” denildi.

Onceleri kardeş gibi gecinen bu iki kabile arasında Yahudilerin ifsadıyla sonradan bir husumet meydana geldi. Birbirlerinin amansız duşmanı oldular. Aralarında kavgalar başladı. Daha sonra bu iki kabile arasında duşmanlık o kadar şiddetlendi ki buyuk savaşlar halini aldı. Her iki tarafta da takat kalmadı, kabilelerin buyukleri ve elemanları bu muharebelerde telef oldu.

Allah’ın Resulu Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Ensar’ın durumu bu idi. Cok gecmeden bu iki kabile, munafıklar haric tamamen islamiyeti kabul ettiler. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları islam kardeşliği altında birleştirdi, aralarında ki duşmanlığı kaldırdı. Boylece, birbirlerine karşı buz gibi sertleşmiş olan bu Evs ve Hazrec kabileleri su gibi yumuşadılar, birbirlerine karıştılar, bir vucut gibi oldular. İşte islam boyledir.İnsanları bir butun yapar. Ama o islamı uygulamak lazımdır.

Bir gun bu iki kardeş kabile etrafından bazı kimseler sohbet ederlerken oradan bir genc delikanlı ile Şaş bin Kays adlı ihtiyar bir yahudi gecti. Bunların boyle senli benli konuşmalarına yahudi dayanamadı. Yanındaki delikanlıya: ”Vallahi bunlar boyle dost oldukca bizim bu belde de eğleşmemize imkan yoktur.Onlara git yanlarına otur ve eski zamana, savaşlara ait şiirler oku. ” Genc delikanlı yahudinin sozunu tuttu, ensarın yanına gelip onlarla konuştu, şiirler okudu, hislerini harekete gecirdi. Bu şiirleri duyan iki kabilenin adamları, daha once bir vucud haline gelen insanlar, kalktılar birbirlerine girdiler hatta ”essilah, essilah!” diyecek kadar ileri gittiler.
Savaşın başlamasına cok az kalmıştı ki durumdan Allah’ın Resulunun haberi oldu. Hemen oraya geldi ve onlara: ”Ey muslumanlar topluluğu! Allah sizi hidayet ettikten, cahiliyyeden kurtardıktan, aranızı te’lif ettikten sonra ve ben aranızda iken de mi cahiliyyet davasında bulunuyorsunuz?Eski kufur halinize mi donmek istiyorsunuz?”

Ensar, canlarından cok sevdikleri Allah’ın Resulu’nun mubarek sozlerini duyunca hemen kendilerinin bir şeytan tuzağına duştuklerini anladılar, ellerindeki silahları bıraktılar, birbirlerinin boyunlarına sarılıp kucaklaştılar, ağlaştılar. İşte o zaman bu ayeti celile nazil oldu.
Cabir (Radıyallahu anh) Hazretleri: “Onu cok kotu, sonu cok guzel, bu gunden başka bir gun daha gormedim.” Demiştir ki hakikaten de oyle olmuştur.

İşte o hainin okuduğu şiiri dinlemek itaat sayıldı. Onun icin (in tudı’u) ”eğer itaat ederseniz” buyuruldu. Ve bu hareketin kufre donmelerine sebep olduğunu beyan ederek:
”Sizi imanınızdan sonra cevirip kÂfir yaparlar” buyuruldu. Arkasından gelen Ayet-i Celilede de:
”Nasıl kufrediyorsunuz, nasıl kendinize yakıştırıyorsunuz ki sizlerin uzerinize Allah-u Tela’nın ayetleri okunuyor. Ve aranızda da Peygamber’i bulunuyor. Artık her kim ki Allah’a sığınırsa muhakkak doğru bir yola cıkarılmış olur”(Ali imran 1001)

İki muslumanın bir birine dalması, boyle mucadele etmesi bu ayet-i celilenin beyanına gore kÂfirliktir. Her ne kadar sahibi kÂfir değilse de yaptıkları işin kÂfirlik işi olduğu anlaşılıyor.
Ve boyle bir tehlikeden halas olmak icin de Allah Teala Hazretlerine ve Kitabına sarılma ile ilacı ve tedavisi mumkun oluyor. Onların bir şiirini dinlemek bu kadar zararlara yol acarsa, ya daima onların yuzune bakmak, onları dinlemek, onlara uymak, şekillerini alıp adetlerini tatbik etmek ve onlarla arkadaşlık etmek, soyleşmek muhabbet etmek butun bunların insanı nere gotureceğini iyi duşunun. Yapmış olduğumuz her işte onlara benzememeye son derece gayret edeceğiz.


GALİBİYET COKLUK İLE DEĞİL
KÂfirlere meyletmenin ne kadar buyuk zararları olduğunu şu ayeti kerime cok acık bir şekilde bize beyan etmektedir:
”Zulmeden kimselere (sevgi beslemek, yağcılık yapmak veya yaptıkları işlere rıza gostermek suretiyle) az dahi meyletmeyiniz sonra size ateş dokunur (cehennemlik olursunuz) Allah’dan başka dostlarınız da yoktur, sonra yardımda olunmazsınız.”(Hud 113)

Şimdi bizim muslumanlar duğunlerini salonlarda icra etmeye calışmakla onlara benziyorlar. Eğer mumkunse camide erkek cemaatine sohbet verilmeli. Kadınların da duğunu yapabilecekleri buyuk geniş yerleri yoksa duğunu evlerinde yapmalı, ne kadar insan alabilecekse onlarda o kadar kişiyi davet ederler.
Biliyorsunuz koca bir yangın kibrit ateşiyle başlar. Başlangıcta bir damla suyla soner ama sonra denizi doksen sonmez. Desinler, demesinleri cıkaralım aradan…

Bakınız Mevla ne buyuruyor?
”Allah yolunda mucadele ederler. Levmedicinin (kınayanın) korkmazlar. İşte bu haslet Allah’ın fazlıdır. Onu dilediği kimseye verir. Allah, genişlik sahibi ve her şeyi bilendir.”

Ustadımız Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirrahu) Hazretlerinden duymuştum ki: KÂfirle mumin, birbirlerinin ateşini dahi gormesinler. Onu gormekle onun ahlakından ona sıcrar.

Bizim muslumanlar onlara uydukları hususlarda dahada ileri gitmeye kalkıyorlar. Gururları, kibirleri, dunyacılıkları bırakalım. Rabbimizin sevdiği uzere yaşayalım.

Mevla Teala ders ayetimizde Uhud muharebesinde mağlub olduktan sonra munafıkların telkinlerine kapılan muminleri uyarıyor: ”Yolunuzda sebat edin. Netice sizindir. Buradaki mağlubiyetiniz, icinizden bazı kimselerin sevgili Peygamberimin tenbihini tutmadıklarından başınıza geldi. Dunya yıkılıncaya kadar basiret sahiplerine ibret ve vaaz olsun icin galibiyetiniz mağlubiyete dondu. Yoksa mağlubiyetiniz kuvvetsizliğinizden değil. Ya! Bu tenbihlere ihtiyacınız vardı, onu aldınız, yukseleceksiniz.” O halde ey muminler kÂfirlere itaat etmeyin.

(Ders Ayeti)
”Doğrusu Allah, sizin Mevlanızdır ve yardım edicilerin en hayırlısıdır”
O’nun yardım ettiği mağlub olmaz. Olursa tenbih icindir. Yıkılmak icin değil, bitmek tukenmek icin değil.

”Hakkında Allah’ın hicbir huccet indirmemiş olduğu şeyleri, O’na ortak tanıdıklarından dolayı kÂfirlerin kalplerine yakında korku atacağız. Onların gidecekleri yer cehennemdir. O zalimlerin duracakları yer ne fenadır”

Asla ve kat’a ortağı olmayan Allah-u Teala Hazretleri’ne şirk koşmanın bedeli, o kimsenin kalbine korku atılmasıdır. Bir kimsenin kalbine korku atıldı mı ebediyen iflah olmaz.

Huneyn muharebesinde İslam ordusu muşriklerden sayıca daha fazla olduklarını gorunce kendilerini beğendiler de ”bu gun azlığımızdan dolayı muşriklere elbette yenilmeyiz” dediler. Bu ise doğru bir soz değildi. Zira bu zamana kadar kazanılan savaşlar cokluktan değil Allah’ın yardımıyla kazanılmıştı.
İslam ordusunun ise bunu unutup cokluğa ve kuvvete guvenmeleri Mevla’nın hoşuna gitmedi ve Cenab-ı Hak onlardan kuvve-i maneviyyelerini aldı. Daha savaşın başında iken, muslumanlar bozuldular, paniğe kapılıp Rasulullah’ı ortada bırakıp kactılar.

Bu hadise muslumanlar icin bir hikmet dersi oldu. Taki daima Cenab-ı Hakka guvensinler, muvaffakiyeti ancak O’ndan beklesinler, kendi maddi varlıklarına hicbir zaman aldanmasınlar.
Sahabe-i Kiram ne zamanki hataya duştuklerini anladılar, tekrar kendilerini toplayarak Rasulullah’ın yanına koştular, savaşa başladılar, taksiratlarını telafi ettiler.

”Sonra Allah, Resulu uzerine ve muminler uzerine rahmetini indirdi ve sizin gormediğiniz ordular indirdi ve kufredenlere azab etti. İşte bu, kufredenlerin cezasıdır.”(Tovbe 26)

KÂfirler daima mağlub olmaya mahkûmdur. Muminlerde islamı muhafaza ederek yaşarlarsa ve her şeyi Mevla’dan bilirlerse onlar icin hep galibiyet vardır. Zira:
”Yardım ancak Allah (Celle Celaluhu) tarafındandır.” (Enfal 10)

Mevla’nın duşmanlarına meyletmedikce yıkılmayız. Onlara meyletmek ve onların halleriyle hallenmekle koca islam Âlemi zaafa uğramıştır. Rabbimiz, din-i mubini İslamı yine başımıza tac etmekle eski kuvvetinde daha ala kuvvete kavuştursun..Amin!..


UHUD SAVAŞI VE ALINAN DERSLER

Ayet-i Kerimede beyan olunduğu uzere kÂfirlerin kalplerine korku, kufurleri ve şirkleri sebebiyle atılıyor. Allah azze ve celle şirke bir huccet indirmediği halde onlar delilsiz olarak, evhama kapılarak, bu Mevla’nın ortağıdır diyerek iddiaya duştuler. Kendi elleriyle ağactan ve taştan yaptıkları putları Allah’a ortak ettiler. Boylece rahmet-i ilahiyyeden uzak oldular. Mağlubiyet daima kÂfirlerin kendilerinden ayrılmayan halleri oldu.

Uhud muharebesinde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hazretleri İslam ordusunu mevzilerine yerleştirdi. Sonra ordunun arkasında bulunan birazcık yuksek bir dağa, Abdullah İbn-i Cubeyr isimli bir kumandanın beraberinde 50 kişiyi de okcu olarak tayin etti ve buyurdu ki:
”Sizin vazifeniz, burada, bizim arkamızdan gelen duşmana ok atmak. Savaş bizim ister lehimize ister aleyhimize olsun ben haber gonderinceye kadar yerinizden ayrılmayacaksınız. Size soz veriyorum, benim emrimi tutarsanız harbi kazanacağız.”

Ondan sonra harb ateşlendi. Allah Teala, muminlere cesaret, kuvvet ve fedakÂrlık verdi, kÂfirlerin cesaretini aldı. KÂfirler mağlubiyete doğru, muminler galibiyete doğru ilerleyince islam ordusu işi bitirdikleri, savaşı kazandıkları zannıyla ganimet mallarını almak icin teşebbuse gectiler.

Arkadaki okcular bunları gorunce:”Arkadaşlarımız ganimet alıyor, biz ne duruyoruz?” diye ganimete gitmek istediler. Kumandanları olan Abdullah İbn-i Cubeyr: ”Durun, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize ‘buradan ayrılmayın’ buyurdu. O’nun emrine muhalefet edemeyiz.” Deyince onlar: ”Bu emir harp bitinceye kadardı” dediler.
Ve ganimete koşmaya başladılar. Sadece Abdullah İbn-i Cubeyr ve 7 okcu kaldı. Muşrik ordusu okcuların azaldığını gorunce arkadan hucuma gecti. Once Abdullah İbn-i Cubeyr ve 7 arkadaşını şehid ettiler. Sonra ordunun ardından girip onunden cıktılar. Butun islam ordusu tarumar oldu, dağıldı.

Muşriklerden birisi Rasulullah’ın yuzunu yaraladı mubarek dişini parcaladı. Musab bin Umeyr’i şehid eden İbn-i Kumey isimli muşrik O’nu Rasulullah zannederek: ”Muhammed’i oldurdum” diye bağırdı. Şeytan’da insan suretine girerek ”Dikkat edin Muhammed olduruldu” diye bağırdı. Boylece islam ordusunun kuvve-i maneviyyesi tamamen kırıldı. Umidsizliğe kapılarak dağıldılar.

Bu esnada Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ”Bana gelin ey Allah’ın kulları” Nedir bu hezimet, nereye kacıyorsunuz? diye ashabı ikinci bir cihada cağırdı. Rasulullah’ın bu daveti uzerine 30 kadar sahabe toplandı ve muşrikler dağılıncaya kadar onu himaye ettiler. Uhud savaşından sonra ashab-ı kiram Medine-i Munevvere’ye donduğu zaman muminlerden bir kısmı ”Bu hal bize neden isabet etti. HÂlbuki Allah Teala bize nusret vaad buyurmuştu” dediler. Bunun uzerine Allah azze ve celle hazretleri şu ayeti indirdi:

(Ders Ayeti)
”Andolsun ki, siz onun (Allah’ın) izniyle onları oldururken, Allah size olan vaadini (Uhud muharebesinde sizi galip kılacağına dair sozunu) ta ki siz ( duşmana karşı) korkaklık (ve yılgınlık) gosterip (peygamberin verdiği) emir (hususun) da cekişerek, size sevdiğiniz (galibiyet ganimet)i gordukten sonra, isyan et(menize kadar duşmanlarınızı kolayca katlet)tiniz.
İcinizden kimi dunyayı (ganimeti) istiyor, sizden kimi de ahireti(n sevabını) diliyordu. Sonra (Allah) sizi imtihan etmek (samimi olanlarla olmayanları meydana cıkarmak) icin sizi onlardan (duşmanlarınızdan geri) cevirdi. (de onlara karşı bozguna uğramış bir duruma duştunuz) Andolsun ki yinede sizi bağışladı ve (zaten) Allah(-u Teala) muminlere buyuk fazl(-u kerem) sahibidir.”

Bu ayeti kerime de bunu tekid eder:
”Allah ve Resulune itaat edin birbirinizle cekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal 46)

UHUD SAVAŞINDAN ALINAN DERSLER

Bu Uhud Muharebesinde buyuk manalar vardır. Şoyle ki: Bu muharebenin başkumandanı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), erkÂnı hulefa-i raşidin, efradı sahabe-i kiramdı. Bunların hicbirinde kabahat yok. Ancak okculardan 43 kişi kotu niyetle değil de bir zelle işlediler. Bu muhalefetleri kucuk tutulmayarak olan oldu.

Yani Allah Teala, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de sadakat, erkanda sadakat, efratta sadakat gormesine rağmen: ”Kainatta en sevdiğim peygamberim, onun hulefası ve ashabı 43 kişinin yanlışından sebep mağlub edilmez” buyurmadı. Ya ne oldu? Cenab-ı Hak kıyamet kopuncaya kadar butun ummete ibret olmak uzere lazım geleni yaptı.

İşte bizde ibret alalım. Demeyelim ki bu kadar muslumanlar benim sunneti terk etmemden, muhalefetimden dolayı zarar gormez. Cenab-ı Hak bir kişi icinde, bin kişi icinde boyle dersler verir. İnsan muvaffakiyeti muvaffakatta aramalı. Duşunun ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in:”Burada durun” buyurmasına rağmen yapılan bu muhalefet, az kaldı islamın ortadan kalkmasına sebep oluyordu.

Bu kadarcık muhalefet boyle yaptığı vakitte, ya:”Namaz kılın, oruc tutun, hacca gidin, zekÂt verin.” emirlerine karşı yapılan bu gunku muhalefetler muslumanları ne buyuk felaketlere sevk eder.

Peki:”sakal bırakın” emri ile: ”Burada durun” emri arasında ne fark vardır? İşte Cenab-ı Hak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e muhalefet etmeyen muslumanların her işinin yuzde yuz rast geleceğini ve asla zarar gormeyeceğini bize anlatıyor. İnce anlayışlı olalım.

Ya Rabbi! Bu dersten ders almayı hepimize nasib eyle! Amin. Din-i Mubin-i İslamın emirlerinden ne farz, ne vacip, ne sunnet, ne mustehap ve ne de edep terk edilmez. Edersek zararını goruruz ve goruyoruz. Takva ehli olmak istiyorsak işte kitap, sunnet, icma-i ummet, kıyas-ı fukaha elimizdedir.

Ecdadımızı Viyana kapılarına kadar ulaştıran, Kuran-ı Kerim bizim elimizdedir. Ancak tatbikine iş kalmıştır.Bunu tatbik ettiğimiz takdirde butun milleti karanlıklardan nura kavuşturmuş oluruz.
Himmetimizi Âli tutalım. Dunyaya meyletmeyelim. Bizim işimiz buyuktur. Boş şeylerle uğraşmaya vaktimiz yoktur. Bir kişi dahi olsa uyandırmaya gayret edelim.

Mevla Teala Hazretleri Uhud gazvesinde emre muhalefet eden okculardan sebep islam ordusunun maruz kaldığı muhtelif vaziyetleri ve onların affa mazhar oluşlarını beyan etmek uzere buyuruyor ki:

(Ders Ayeti)
”Duşunun’ o zaman ki, O resul (Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)) arkanızdan sizi cıkardığı halde siz,(harp meydanından) boyuna uzaklaşıyor ve hic kimseye donup bakmıyordunuz. Bunun uzerine (Allah) sizi uzuntu uzerine uzuntu ile cezalandırdı ki (zorluklara sabretmeye alışasınız da) ne sizi fevt edene (elinizden gidene), ne de size isabet edene (başınıza gelene) uzulmeyesiniz ve Allah(-u Teala) yaptıklarınızdan (butun işlerinizden ve maksatlarınızdan) son derece haberdardır.”

Bu ayeti celilelerde azim bir ders vardır. İnşallah bu dersi alırız ve Rasulullah’a itaatin ne kadar onemli olduğunu anlarız. Rabbim cumlemizi Rasulullah’a ittiba uzere daim kılsın. Amin!
__________________