BİR BARDAK SUTTE TEFEKKUR
Bir adam İmam-ı Rabbani Hazretlerine kendisini şikÂyet ediyor:”Kuran-ı kerim’den her manayı anlayamıyorum” diyor. İmam-ı Rabbani Hazretleri o zaman buyuruyor ki:”Anlayamayınca ben acizim, bilmiyorum deyiniz.”
Ben yetmişe yaklaşıyorum (90 lı yıllar), daha anlamadığım şeyler var. Kuran-ı kerimin başına senelerce otur kalk, otur kalk şimdi anlamaya başladım. Efendimiz bir hurma dikti hemen oldu. Mevla Teala dilerse hepimizi boyle yapar ama bize teenni (acele etmemeyi) oğretiyor.
İnsan, Allah’ın kapısını tek başına kendisi calsa olmuyor. Bir murşid bulup onun vasıtasıyla Mevla’ya vasıl olmak lazım.
Şimdi okuyacağımız ayeti kerimeyi Ali Haydar (Kuddise Sirrahu) Efendi Hazretleri bize 40 sene boyunca sık sık okudu fakat biz ancak lugat manasını anlayabiliyorduk. Demek batıni manasını anlamak icin daha cok seneler lazımdı.
”Gercekten sut veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size onların karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından halis bir sut iciriyoruz ki, icenlerin boğazından afiyetle gecer.”
Ayette gecen (Ve inne lekum) ”Muhakkak sizin icin vardır” diyoruz. ”Vardır” kelimesi nereden cıktı? (kum) lafzının başında bulunan (lam) harfi cerdir. Her harfi cerrin de mutlaka alakalı olduğu (bağlı bulunduğu) bir fiil vardır ki, buna muteallak denir.
İşte bu muteallak, (kane, hasale, sebete, istegarra, vega’a, vecede) umumi fiillerden olup mahfuz ise car ve mecrura ”zarfı mustekar” ismi verilir. Bu kelimedeki (lam) harfi cerinin muteallakı da gizli olan (kane) fiilidir ki, ”vardır” manası ondan cıkar.
Bunları Allah icin bilmek buyuk şeydir. Gurur icin bilmenin ise hicbir faidesi yoktur. Şeytanda neler biliyordu.
Ya Rabbi! Bizi, senin rızan icin ilim taleb edenlerden eyle.Amin!.
Duşunmek lazım. Kim duşunur? İnsan. Kim duşunmez? Değirmen harkı! İnsan bir bardak sut iceceği zaman da ”bunu kim, nerede yarattı” diye duşunur. İnsanın boğazını değirmen harkı gibi olmaktan ayıranda işte bu tefekkurdur.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hira dağındaki mağarada ibadet ederken Cebrail (aleyhisselam) kendi suretinde olduğu gibi ona gorundu. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz buyuk bir dehşete kapıldı.
Cibril-i Emin kendisine:’‘Oku!” dedi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :”Ben okuyucu değilim” buyurdu. Bunun uzerine Cibril-i Emin onu sıktı ve tekrar ”Oku!” dedi. Bu olay uc defa tekerrur etti.
Tabiinden birisi, buradan, gerektiğinde Hocanın talebesine biraz sertce muamele edebileceği manasını cıkartmıştır. Tabii aşırıya kacmamak şartı ile.
Bu zamanda dayağın yerini yalvarmak almalıdır. Amma talebe icinden hocasına:
Hoştur bana senden gelen
Ya gonca, gul yahut diken
Yahut hil’at yahut kefen
Lutfun da hoş kahrında hoş
Musa (aleyhisselam) ile Hızır (aleyhisselam) arasında gecen kıssada geminin tahtasının koparılması guzeldi, cocuğun olmesi guzeldi. Fakat ululazim bir peygamber bile buna sabretmeye dayanamadı. Sabretmek kolay değil.
Ayeti kerimedeki (en’am) kelimesi, (nea’m ) kelimesinin cemisidir ki sağmal hayvan olan deve, koyun, keci ve ineklere denir.
İslami ilimlere calışmaya başlayan yavaş yavaş bunlara alışır. Mevla onu mahrum etmez. Birbirinizin ilim tahsiline sebep olun. Bir kişi ilme kanca gibi takıldımı devam eder.”Kim sebat ederse, biter” ibaresinin gereğince devam ederse muhakkak bir şey hÂsıl olur.
Allah-u Teala, insanlara sağmal ineğin karnından cıkan sutu icirir ki, o sut, kan ile hayvanın karnındaki fena şeylerin arasından geldiği halde ne kanın renginden, ne de fena şeylerin kokusundan bir eser gorulmez. Berrak halis ve icenlere hazmı gayet kolay, boğazdan gecmesinde de asla gucluk olmaz.Halbuki bu hayvanların yedikleri ot, yonca, yulaf vs.. idi.
Tefsiri Hazin’de ve Medarik’te beyan olunduğu vechile hayvanat, yemini yiyip karnında hazmedince uc kısım olur. Binaenaleyh midenin altında yediklerinin tortusu, onun ustunde sutun maddesi ve onun ustunde kan maddesi bulunur. Bundan sonra tortu kazurata ve sut sute mahsus olan damarlar memeye ve kan ciğer vasıtasıyla sair damarlara sevk olunduğu İbn-i Abbas Hazretlerinden mevridir.
Fahreddin-i Razi, hukemadan başka tarifler nakletmiştir. Netice de hayvanın yemiş olduğu yemin midede hazmından sonra bir taksimat muhakkaktır. Ancak o taksimat gerek İbn-i Abbas hazretleri’nin dediği, gerek hukemanın dediği gibi olsun. Her ne suretle olursa olsun sutun kanla mide de kalan tortu halis ve safi olarak ayrılmasında yaratıcı olan Allah’ın kudretine cok deliller vardır. Cunku sut ve kanla geride kalan tortunun maddesi yem olduğunda şuphe yoltur. Bunların arasından, insanlara faydalı olan sutun saf ve tertemiz olarak nasıl cıktığını beşer idrak etmekten acizdir.
Bakın! Cenab-ı Hak posa ile kan arasından sut cıkarıyor. Aralarında Allah’ın kudretinden perde var ve biri diğerine karışmıyor.
İşte Mevla Teala buyuruyor ki: Ben size posa ile kan arasından halis sut cıkarıyorum. Sizde posa gibi nefis ile kan gibi şeytan arasından halis ibadet cıkarın.
Şeytan insanın kan damarlarında cereyan eder.Buna ait hadisi şerif vardır:
”Muhakkak şeytan, insanın kan damarlarında cereyan eder (dolaşır)”
Şeytan insana bu kadar yakın olabiliyorken, insan ondan nasıl kurtulacak? Bu hususta kula, Allah yardım edecek. Acaba şeytan ile nefis, Allah’a yaptığımız ibadetlere ne karıştırırlar? Riya, kibir, ucub gibi bir suru şey karıştırırlar.
Allah’ım ellerine duşurmesin. İşte şimdi tarikat ve hakikat lazım oldu. Tarikat, nefis ve şeytanın kalp aynasına atmış oldukları vesveseleri kotu duşunceleri temizliyor. Her Allah dedikce kalp aynasında, bunlardan bir şey eksilir. Burada huner bizim değil, soylenilen (Allah – Allah) lafzı celalinindir.
Şeriatın emir ve yasakları hem bedenedir hemde kalbedir. Bu ikisinin şeriata (islama) uyması nefsin temizlenmesine bağlıdır. Nefsin yaradılışında iba (dikleşme), tugyan (haddi aşma), inkÂr (kabullenmemek), munazaa (cekişme) vardır. Tarikat ile nefis, butun bunlardan temizlenmeye calışır. İşte nefsin tezkiye edilmiş, temizlenmiş ve kalbin tasfiye edilip parlatılmış hali de hakikattir ki, bu halde yapılan ibadetler halisdir. Hakikate kavuşmak en ustun gayedir.
Bazıları tasavvuf vazifelerini gevşetiyorlar. Alırken hevesli oluyorlar sonrada alaca dana gibi yan gelip yatıyorlar. Bununla hic yatmayın denmek istenmiyor lakin yatmak yatmayı, zikir de zikri celbeder (ceker)…
Nefis seni yatmaya teşvik ettiği zaman da al eline tesbihi ve ona:”İşte yatmak” de.Nefis sana ibadet etmemen icin;”ah cok fenayım, hastayım, oluyorum” dediği zaman otur seccadeye ”huu” de.İşte nefse olum!…
Nefse luzumu kadar yedireceğiz, icireceğiz, isteklerini gerektiği kadar yapacağız. Buyuk Şeyh Efendi (Kuddise Sirrahu) buyuruyor ki;
Taam ve nevm ve kelamı eyle kıllet
Ki cok yemekle kalp olur, bu zillet
Dahi cok durma ac, olur bu illet
Aziz her şeyde eyle istikamet
Edep uzere olup hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim
Tekrar ediyorum. Yatmanın yatmayı celb ettiğini unutmayın. Bunu unutursanız harab olursunuz. Ya Rabbi! Sen bizi kayır. Kan ile posa arasında halis sut cıkaran Mevlam, bize de halis ibadet nesib et.
Tasarruf Hakkındır Hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim
Mevla mutasarrıfdır ne demek? Butun işleri o yapıyor demek. İnsan halifedir ne demek? Allah’ın yapacağı işleri uzerine aldığı icin. Arapca kelimeleri kaldırıyorlar yerine oyle kelimeler koyuyorlar ki kediler bile buna guler. Latin harfleri ile okumayı ve yazmayı getirmekle muslumanlar, İslami bilgilerden alıkonuldu. Zira islam eserleri hep Arapca idi.
Herkes başının caresine baksın! Okuyunuz! İsteyen, oğrenmenin yolunu bulur.
Dikkat edin! Butun şerlerden kurtulunur, nefsin şerrinden kurtulunmaz. Kendimiz de kabahat yuklenelim.
Tasavvufa iyi calışmak, Risale-i Kudsiyeyi, Mektubatı iyi duşunmek, her şeyin fani olduğunu bilmek lazımdır. Mevla ”Benden başka ilah yoktur” buyuruyor. Sen ise her şeye daim gozuyle bakıyorsun. Mevla’nın varlığını dahi hatırlamıyorsun.
ALLAH, ŞARABI NİCİN YARATTI?
(Ders Ayeti)
”Hurma ve uzum ağaclarının meyvelerinden de icki ve guzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda aklı olup duşunen kavim icin bir alamet vardır”
Peki, şarap olmasaydı da sadece sirke, pekmez, şeker olsaydı olmaz mıydı? Mevla onu nicin yarattı? İmtihan icin. Mevla istese idi domuzu da haram etmezdi. Fakat etti nicin? O da imtihan icin. Oyle ise Allah-u Teala neye ”yaklaş” buyurdu ise ona yaklaşmalı, neden ”kac” buyurdu ise ondan kacalım.
”Ey Ademoğulları!..Cirkin yerlerini kendilerine gostermek icin ebeveyninizin (Adem ile Havva’nın) elbiselerini soyarak, şeytan onları nasıl cennetten cıkardıysa, sakın sizede bir bela yapmasın ”(Araf 27)
Allah-u Teala Âdem babamız ile Havva validemize, bir ağac haric diğer butun meyvelerden yemelerine musaade etmişti. Bizlere de koyun, inek, deve, keci, tavuk, kuş eti gibi hayvanların etlerini besmele ile kesilince yememizi helal kıldı, domuz etini yememiz ise haram kılındı. Meyve suyu, ayran, sut, şerbet icmemiz helal iken, şarap icilmesi haram kılındı.
Eğer ”Allah Kerimdir” diyerek haram edilenlere yaklaşmaya kalksak olmaz. Milletin icin de insanları kandıranlar cok olur. Dini meseleler seyrediliyor ve dinleniyor diye televizyona bakılır derler. Eğer bu fakir sizleri uyarmasa hepiniz ona yonelir, bu kıymetli şeriat ilimlerini tahsil etmeyi bırakırdınız.
Televizyona ben bakıyor muyum? Bakmıyorum. Devamlı vaaz dinleyen bir musluman ruyasında Resulullah Efendimizi gormuş. Beraberinde cok az hoca varmış. Yanında ki arkadaşına hocaların neden bu kadar az olduğunu sormuş. O da cemaat icinde bulunan Ali Haydar Efendiyi gostermiş ” O’na sor” demiş. Sorduğunda Ali Haydar (kuddise sirrahu) hazretleri gencin sualine şoyle cevap vermiş ”Hocaların coğu TV aldılar” Demek ki TV alan hoca, Rasulullah’ın yanında bulunamıyor.
Mevla Teala dersimizin ayeti kerimesinde ”Hurma ve uzum ağaclarının meyvelerinden da icki ve guzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda aklı olup duşunen bir topluluk icin (Allah’ın kudretine delalet eden) bir alamet var”. buyurarak bizleri tefekkure davet buyurmuş idi.
Değirmen harkından tonlarca su gecer anlamaz. İşte insanda boğazından gecenleri duşunmezse değirmen harkı gibidir. Elhamdulillah sizler anlıyorsunuz.
Ya Rabbi! Bizleri sadece anlayışta bırakma. Anladığımız gibi amel etmek ve bu ameli de senin rızan icin yapmayı nasib et.
ALLAH ARIYA VAHYETTİ
Cennete girmek Cenab-ı Hakkın fazlı keremi iledir. Bu fazlı kerem de kimedir? İman edip ameli salih işleyenleredir.
Gelelim dersimizin Ayeti Celilesine:
”Senin Rabbin bal arısına da şoyle vahyetti: Dağlardan, ağaclardan ve insanları kuracakları kovanlardan kendine evler edin”
Vahiy: İşaret, gizli soz, ilham ve bir şeyi gizli ve suratli bir şekilde bildirmek demektir. İstılahta ki manası ise; Allah’u Teala’nın insanlar arasından Peygamber olarak sectiği kullarına manevi bir yol ile dilediğini bildirmesidir. Peygamberlere olan vahy, velilere olana ilham demek daha doğru olur ama ikisine de vahiy denilebilir.
Risale-i Kudsiyyenin şu beyti;
Anın cun zevk alıp gitsun hicabı
Aziz ilham olup her bir hitabı
”Gorunmem bulmuşum sırrı kubabı” okunurken bir genc dedi ki: ”Bu bir peygamber mi ki ona ilham olundu? Al sana bir cahillik orneği. Kendi rezaletini duyuruyor millete.
Allah’u Teala ve Tekaddes hazretleri;
”Musa’nın anasına şoyle ilham ettik: ”Bu cocuğu (Musa’yı) emzir; sonra olmesinden korktuğun zaman, onu denize (Nil nehrine) bırakıver. Cunku biz, O’nu sana geri vereceğiz ve kendisini peygamberlerden yapacağız.” (Kasas 7)
Peki, Musa (aleyhisselam) ın annesi Peygamber miydi? Hayır. Demek peygamber olmayana da vahiy edilebiliyor. Arıya vahy ediliyor da Allah, veli kuluna etmez mi? Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e vahiy ile verilen şeyler Ebu Bekr’e (Radıyallahu anh) ilham yoluyla verilmiştir. Ama iyi duşunelim.
Duşun şimdi Rabbi Teala arıya nasıl vahyetti? Ne acayip şey. Arı bir şeyden anlamaz. Ama milletin aklı tv’de, videoda. Bu incelikleri değiştiriyorlar.
Arıların binlerce ceşidi vardır. Onların bir kısmı vahşidir ki; dağlarda, mağaralar da, meşelikler de yaşarlar. Bunların bir takımına eşek arıları da denir. Bal arıları da insanlar tarafından beslenmeden evvel, taş, ağac kovuklarında barınırlardı. İlk defa olarak Mısır’da arı yetiştirme usulu meydana gelmiş ve o tarihten beri ehil arılar turemeye başlamıştır.
Arılar buyuk bir sanat eseri gosterirler. Peteklerini muntazam bir altıgen şeklinde yaparlar. Bu suretle boş yer bırakmamış olurlar. En muktedir muhendisler dahi, bir takım aletlere edevata muracaat etmeksizin oyle mukemmel bir şey vucuda getiremezler. Mevla Teala arıya olan diğer vahyini bildirerek buyuruyor:
(Ders Ayeti)
”Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin kolayca olan yollarına git.(o arıların) İclerinden renkleri muhtelif bir şerbet cıkar, onda nas icin bir şifa vardır. Şuphesiz ki, bunda tefekkur eden bir kavim icin elbette bir ibret vardır.”
Arı balın ozunu ağzından cıkarıyor. Bu da bizim icin iyiliktir. Ya arkasından cıkarsaydı? Arıların balları, yedikleri meyvelere, cicek ozlerine ve yaşlarına gore farklı olur. Genc arıların balı beyaz, orta yaşlıların kırmızı, yaşlı olanların ise koyudur.
Bal bircok ağrıların giderilmesine sebep olur. Bircok hastalık icin de macun mahiyetinde olur. Sair bazı marazlar icin de diğer maddelere karıştırmak sureti ile bir şifa vesilesi teşkil eder.
Zayıf ve kucuk bir hayvancık olan arıların cok ince bilgilere dayanan bir san’at gostermeleri, acaip fiillere kadir olmaları, o kadar faideli maddeyi vucuda getirmeleri, Allah’ın varlığına buyuk bir delildir. Fakat bu, değirmen harkı olmaktan cıkmış olan insanlar icindir.
Dersimizin son ayet-i kerimesi’ne gelelim:
”Allah sizi yarattı, sonra da sizi oldurecek, icinizden kimini de en duşuk omre kadar (ihtiyarlığa) cevrilir ki, bilgi sahibi olduktan sonra bilmez olsun. Gercekten Allah, ziyade bilici, ziyade kudret sahibidir.”
Cenab-ı Hak insanları yaratır, eceli gelince de oldurur. Kiminin eceli daha gec veya orta yaşta iken gelir. Kimi de vardır ki cok yaşar. Kişi bircok şeye vakıf iken bilahare bir şey bilmez olur. İlimden cahilliğe, kuvvetten zayıflığa, zekilikten unutkanlığa red edilir.
Cocukluk haline benzer bir hale duşer.Genc iken cok defa aynalara bakar, nice insanların bakışlarını kendine celbeder, nice kalpleri yerinden oynatır.Ama ihtiyarlayınca insan, yere cakılır….
www.mahmudelofi.com
__________________
Bİr bardak sUtte tefekkUr
Dini Sohbetler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Bİr bardak sUtte tefekkUr