KAFİRLER İSTEMESE DE

ALLAH, NURUNU TAMAMLAYACAKTIR

Şimdi ders ayetimize başlayalım:

”Onlar (o duşmanlar, kÂfirler) Allah (-u Teala)’nın nurunu ağızlarıyla sondurmek isterler, Allah (-u Teala) ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Velevki kafirler hoşlanmasınlar.”

Kimler bu kafirler? Onlar oyle kimseler ki, bila istisna hepsi murad ediyorlar, arzu ediyorlar, canlarını ve mallarını batıl yol icin sarf ediyorlar. Biz hak yol icin ufacık bir paramızı sarf edemiyoruz, bizim halimiz nice olur?

Mevla Teala Hazretleri bu ayeti celilede gerek kitap ehlinden, gerekse muşriklerden olan butun kafirlerin bu duşmanlıklarına, bu arzu ve isteklerine rağmen ”Halbuki Allah Teala, nurunu mutlaka tamamlayacaktır. İsterse kÂfirler hoşlanmasınlar.” buyurarak: “Ey muşrikler! Hala nefsinizin hevası uğrunda bu buyuk zararı gormemeye devam edecek misiniz?” diye kÂfirleri ikaz ediyor.

Bu ayeti te’kid eden cok ayetler vardır. Bunlardan birisi şu ayeti kerimedir:

”Onlar arzu etmişlerdir, sevmişlerdir ki kendilerinin kufrettikleri gibi sizde kufredip onlar ile musavi olasınız”(Nisa 89 dan)

İşte kÂfirlerin sevdikleri budur. Az mı nail oldular bu arzularına? Az mı uzaklaştırdılar bu milleti dininden? Kufur bulaşıkları hemen hemen butun islam memleketlerini istila etti.
Birde Bakara Suresinden okuyacağım size ama gozu acmadıktan sonra okumak neye yarar? Hala Avrupa’nın modası peşindeyiz. Bu modaları icad edenler Allah’a inanmayanlardır.
Allah’a inanmayanlara uymak insanın başına buyuk bela getirir. Yarın ahirette, Allah’ın huzurunda insanı rusvay eder.Goruyorsunuz milletin halini.İşte Yunanistan’ın hali.. Dost gibi gorunmeye calışır fakat duşmandır.

”Onlar muktedir olabilseler sizi dininizden dondurunceye kadar sizinle savaştan geri durmazlar. Sizden de her kim dininden donupte kÂfir olarak olurse artık onların butun amelleri dunyada da ahirette de mahvolur. Ve onlar artık cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.”(Bakara 217)

Mevla Teala buyuruyor ki; ”Nicin duşmanlarınıza uydunuz da, onların duşmanlığını anlamadınız? Kotuluklerini sezmediniz, avlanan balıkcının kancasına yakalanan bir balık gibi sizlerde onların kancalarına takıldınız.” Mevla Teala Hazretleri bizleri uyandırıyor ama uyanan kimdir, dostun tembihinden anlayan kimdir?

Dunyada iken arzu ve istekleri din-i mubin-i islamı ortadan kaldırmak olan kÂfirlerin ahirette temennileri değişecek: ”Ah ne olaydı! biz de Musluman olsaydı.” diyecekler. Fakat Musluman olma zamanı gectiğinden temennileri fayda vermeyecek.

Mevla Teala, kÂfirlerin ”musluman olsaydık” arzusunu ayetinde beyan buyurmaktadır.
”KÂfirler cok kere arzu edeceklerdir ki keşke musluman olsadılar”(Hicr 2)

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki: “Kıyamet gununde kÂfirlerin hepsi ve muslumanların gunahkarları cehenneme girip orada toplandıkları zaman kafirler muslumanlara: “Siz musluman değil miydiniz?” diye sorarlar.
Muslumanlar: ” Evet biz musluman idik” derler. Kafirler: “Gordunuz mu? Sizin muslumanlığınız size bir kar sağlamadı, siz de bizimle beraber cehennemdesiniz” derler.
Muslumanlar ise: “Hayır! Oyle değil. Biz dunyadayken işlediğimiz bir takım gunahlar sebebiyle burdayız” derler.
Bu konuşmaları dinleyen Mevla Teala kafirlere gadap eder ve fazl-ı keremiyle cehennemde bulunan butun muslumanların cehennemden cıkarılmasını emreder ve muslumanlar cehennemden cıkarlar o zaman kafirler “Ah keşke bizde musluman olsaydık şimdi muslumanlar cıkarıldığı gibi bizde cıkardık” diye hasret cekerler.

Yani ya muebbed, yada muvakkat olmak uzere yanmak var. Bazı gunahkÂr muslumanlar onlarla beraber yanacaklar. Ancak maalesef duşunupte ibret alan cok az insan var. Kucuk bir kız dahi bakıyoruz ki ceşitli arzu ve isteklerin icerisinde: “Ben şu olacağım, bu olacağım” diyor. Cehennem hic hatırına gelmiyor. Din, iman umurunda değil. Cunku ana baba bozuk. Başlarına bir bela geldi mi de pişmanlık icerisinde ağlarlar.

Kul Allah’ı bilirse Allah da ona duşmanlarını tanıttırır. Kul Allah’tan korkarsa Allah da duşmanlarını ondan korkutur. Ne gibi? Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimizden muşriklerin korktukları gibi. Zira Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki: “Bir aylık mesafede bulunan duşman benim ismimi işitse onun kalbine korku duşer.”

Şimdi zararın neresinden donersek kardır. Sorarım size, Turkiye’deki insanların kacı doğru yoldadır? Muhakkak ki bunun gercek cevabı verilse mumin olanlar cok uzulecektir. Kur’an-ı Azimuşşan başımızın uzerinde guneş gibi parladığı, acık bir lisanla beyan buyurulduğu halde bu duruma gelindi.

Hic olamazsa biz bu kadar hakikatleri konuşuyoruz, dinliyoruz; biz doğru yolda olalım. Keyifleri bırakalım. Şu zalim nefis keyfe cok duşkundur. Dunya yansa onun umurunda olmaz. Duşman istilasına uğradığı zaman da dayanamaz inim inim inler. Ya Erhamer Rahimin! Bizi kendi başımıza bırakma. Amin!…

Bakın duşman silahlanalım diyor. İlk hedefi Turkiye’yi almak. Tarihe baktığımızda bircok defalar Turkiye’nin duşman saldırılarına maruz kaldığını goruruz. Neyimize guveniyoruz. Mevla bizden yardımı keserse onlara yeniliriz. Onun icin dikkatli olalım. Şimdi bize cok uyanık olmak duşuyor.

Şimdi ayetimize donelim. Mevla bizi uyandırıyor ama uyanmak isteyen yok denecek kadar az. İnsanlar cok derin bir uykuda. Neler oluyor? Bu millet Avrupa’nın sinemasına, tiyatrosuna, kulubune, macına, hacına her şeyine aşık olup Allah’a baş duşman olmuşlar.

Onu icin Mevla Teala buyuruyor: “(O Âşık olduğunuz, hayran kaldığınız kÂfirler var ya) Allah’ın (Celle Celaluhu) nurunu, Kuran’ını, ağızlarıyla sondurmek isterler. Allah Teala ise nurunu tamamlamaktan başka bir şey murad etmez. İsterse kÂfirler bundan hoşlanmasınlar.”

Şimdi bundan şu işareti anlıyorum Âcizane Rabbimizin izniyle. Onlar ne kadar buyuk silahlarla, ne kadar kalabalık ordularla, ne kadar fazla kuvvetlerle Kur’an’ı sondurmeye calışır olsalar da Mevlanın nurunu sondurmeye uğraşmaları, Kurre-i arzdan Mevlanın guneşine uflemeye benzer. Ancak bunu yapabilirler. Dunya’dan guneşe uflemekle birşey olurmu? Olmaz. İşte en buyuk gucleriyle Kur’an’ı sondurmeye calışanlar da hic bir şeye nail olamazlar.

Fakat! Bir fakat var oda nedir?

Eğer muslumanlar Kuar’an-ı Kerime sahip cıkmazlarsa o zaman kafirler muradlarına erer. Mesela muslumanlar kesilmeyi bekleyen bir buzağı gibi yere yatarlarsa kafirlerin cizmesi altınd ezilirler. Ne kadar acıdır ki gunumuzdeki muslumanların coğu boyledir.
Kuar’an-ı Kerim’e, ilme, medreselere, sunnete sahip olsaydık şimdi nerelerdeydik. Fakat bu gune kadar bunlara gereken onem verilmedi. İnşaallah şu kadar carşaf giyenlerin hurmetine Mevla Teala memleketimizi duşmanların eline vermez. Sizler buna inanın. Ancak arada sırada oyle haberler geliyor ki, carşaflı bir hanımın Avrupa modasına meyyel olduğunu ve benimsediğini duyuyoruz. Olur mu boyle şey?

Musluman bir hanım dininden asla taviz vermemelidir.Bu mulkun Allah’ı (celle celaluhu) vardır.İmansızlar onu saymıyorlar. Demin dediğimiz gibi onlar anlamaz, bizde mi anlamayalım?

Allah (celle celaluhu) nurunu nasıl tamamlıyor biliyor musunuz?
Herkes din-i mubini islamı bir tarafa bırakıp nefse, keyfe ve Avrupa’nın modasına uyduğu vakit o arada, Kuranı anlamaya ve amel etmeye calışan bir takım insanlar cıkıyor.
Mesela bize İzmit’ten birisi geldi.”Butun zeytinlerimizde afet var, ağaclarımız mahsul vermiyor” dedi. O zeytinlikte bir zaman sonra bazı patlamalar olup yeni filizler bitecek. Sonra bir bakacaksınız o filizlerden yeni zeytinler canlanacak.

İşte bir kufrun ruzgarı gelince butun muminleri kupkuru bir hale getirir. Fakat aradan kucuk bir cocuk cıkar. Koca zeytin ağaclarının kuruyup arasından bir filizin cıkması gibi İslamiyeti canlandırır.
”Ve huve ala kulli şeyin kadiir” O Mevla Teala Hazretleri her şeye kadirdir (gucu yetendir).
Allan’dan umidi kesmemeliyiz. Onun icin sizler kendinizi az olarak gormeyin. Onlar, cok olsalarda muhakkak Allah-u Teala muminlerle beraberdir. Yalnız bizler okuyalım ve amel edelim.


RAHMETLİ ANAM ŞOYLE ANLATIRDI

Soruyorum size; duşman teyyareleri İstanbul’un ustune gelse bomba atsa nereye kacılır? Farz edelim ki kactık, kırlara gittik. Orada bakkal mı var, fırın mı var, ceşme mi var, eczane mi var? Hic biri yok…

Allah’ın dinine karşı nedir bu yapılan zalimlikler. Rahmetli anam şoyle anlatırdı:
”Ben 7-8 yaşlarında iken Ruslar geldiler, bizi memleketten cıkardılar. Sırtlarda un torbası, onumuz de inekler, kucaklarda cocuklar deniz boyunca gidiyoruz.
Rus gemilerinin sahile doğru geldiğini gorunce kendimizi bir dağın ardına atıp saklanıyoruz. Arka arkaya bomba atılıyor. Bir defasında ineğimizin kafasına bir şarapnal isabet etti. Oyle gidiyoruz. Ama nereye gidiyoruz belli değil. Akşam oluyor girecek ev yok.”

Duşman insanı boyle rusvalıklara duşurur. Ahirette uğranılacak cezalar daha buyuktur.

Anam ”Fatsa’ya kadar gittik” diyor.”Koylerine cıktık. Yine bir kere inekleri bekliyoruz. Ermeniler mi, Rumlar mı bilemiyorum birileri geldiler. Ben onları gorur gormez ifteri dediğimiz uzun eğrelti otların arasına saklanarak kactım. Beni goremediler.” Duşmanlar farketseydiler acaba anamın hali ne olurdu? Bunun gibi daha fazla ne rezaletler olurdu.

Bizi aslında kimse yenemez. Ancak nefis ve şeytan yendirir. Gene soyluyorum. Mevla’ya itaat edelim. İslamiyete sıkıca sarılalım. Bize keyf yok. Bize islamiyeti yaşamak var. Biz Mevla’ya kulluk icin yaratıldığımızı hic unutmamalıyız. Bu ayat-ı beyyinatı gormuyor musunuz, tam zamanına gore ders veriyor bize:

(Der ayeti)
”O Allah, Resulunu hidayet ve hak din ile gonderdi ki o dini butun dinler uzerine hakim etsin. Velev muşriklerin hoşuna gitmese de”

Allah-u Teala Hazretlerinin helak edici askerleri coktur. Onlar bizi her yoldan yok edebilir.
İşte mesela Bangladeş’te olanlar… Bangladeş, Bengal Korfezi kıyısında bir devlettir. Zaman zaman buyuk yağışlar ve fırtınalar olur. İşte orada son zamanlardaki bir yağış sebebiyle pek cok insan oldu. Arkasından kolera başladı.

Ey muminler! Hala bize, bizim dinimize bir şey olmaz diyorsunuz. Halkın yuzde doksandokuzu cahilliğe kapılmış, dininden imanından haberi yok, kotu yollara gidiyor. Neye guvenerek konuşuyorsunuz. Oğlunuzdan mı hayır var, kızınızdan mı hayır var, torununuzdan mı hayır var, ananızdan, babanızdan mı hayır var?

Bir zuhuratta piranımızdan biri tarafından denildi ki: ”Kardeşlerinize soyleyin susu ve altını bıraksınlar”

Ben sizi suzulmuş altın zannediyorum. Fakat sizler bu iki şeyin (sus ve altın) delisisiniz. Bir evlilik olayında erkek, kız tarafına: ”ne istiyorsunuz?” diye sorunca, istekler sıralanıyor.

Cehennemin 7 kapısı var. Nefsin de 7 kapısı var.
Nefsin kapıları: Goz, kulak, ağız, mide, el, ayak, erkeklik ve dişiliktir. Bu 7 şey varya, cehennemin 7 kapısı gibidir. Her birinden insan cehenneme girer. Ya Rabbi sana sığındık. Bilmeyenlerin ve yaptığımız kotuluklerden dolayı bizi helak etme.

Allah (celle celaluh) eğer sahip cıkan olursa bu dini mubin-i islamı koruyacağına soz veriyor. Mevla Teala, islamı hic sahibi olmadan da koruyabilir. Ama adetullah boyledir. Hatta yeryuzunde ”Allah” denildiği muddetce kıyamet kopmaz. Yeryuzunde ”Allah” diyenler eksile eksile bir kişi kalacak. Cenab-ı Hak, o bir kişiyi bekleyecek. Ne zaman ki oda başını olum yastığına koyacak o zaman kÂinatı alt ust edecek. Onun icin bizi uyandırıyor.

FARE GİBİ UFLEYE UFLEYE HALLETİLER

Butun duşmanlarımız islamiyeti yıkmaya calışıyor. Nasıl yapıyorlar biliyor musunuz. Bir misal vereyim.
Cocukluğumda bir buzağımız vardı. Onu syretmek icin rahmetli anamla ahıra inerdim. Bir gun gordum ki ineğin arka tarafı iki parmak sığacak şekilde delinmiş. Anama: ”Bu ne?” diye sorduğumda anam: ”oğlum fare deldi” dedi. Peki, ”bu hayvan bunu hissetmedi mi? Bir sinek konsa kuyruğunu sallıyor” diye sorduğumda anam dedi ki: ”Oğlum, onu ufleye ufleye uyuşturdu, deldi ve yedi”…

İşte bizi de ufleye ufleye, aramıza sokula sokula boyle uyuşturup deldiler. Haberimiz yok. Cocuklarımıza verilecek en onemli şeyin dunyevi bir rutbe olduğu telkin edildi. Cocuklarımıza, eczacı olursan, muhendis olursan cok para kazanırsın, mersedesin olur, evin olur, her şeye sahip olursun denildi.

Evlerde din, iman kalmamış hala islamiyete bir şey olmaz diyorlar. İşte islamiyet boyle yıkılıyor. Ama bu arada bu kadar kurumuş bir ağac ve odun gibi olmuş anadan babadan bir filiz doğabiliyor. Yorganı atıyor ustlerinden, kalkın diyor, gece namazı kılın diyor.

Medrese hocalarımız! Ali himmet olalım.”Artık bezdik bu talebelerle uğraşılmaz” demeyelim. Bakarsınız ummadığınız bir talebe ortalığa islamın nurunu sacar. Mevla’dan umid kesilmez, gayret edelim. Ne yapalım, din-i mubin-i islamın ne zaman yuzu guldu ki? Garip geldi, garip gidecek.Ama bu arada ”Gariplere mujdeler olsun” hadisi şerifinin muktezasınca inşallah maksuda ulaşırız.

(Ders ayeti)
”Ey iman etmiş olanlar! Yahudi Âlimlerinden ve hıristiyan rahiplerinden coğu insanların mallarını haksız yere yerler ve (insanları) Allah yolundan cevirirler. Ve o kimseler ki altını ve gumuşu toplarlar da onları Allah yolunda sarf etmezler. Artık onları acıklı bir azapla mujdele.”

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki:
” Beni israil ne yaptı ne yaptıysa, benim ummetimde aynısını yapacak.”
Bu haber kulaklarımızı cınlatsın. Tek derdimiz din-i mubin-i islamı yaşamak olsun.
Bakın! Yahudi ve Hıristiyan Âlimleri, sadece insanların mallarını haksız sebeplerle yemekle kalmıyorlar, bir de dinsiz ol diyorlar. Yani dunyan da gitsin, ahiretinde… Boyle şey olur mu?

Tefsir diyor ki:
Altına ”zeheb” dendi. Gidici olduğundan, yani elden gidicidir.
Gumuşe ”fızza” dendi. Dağılıcı olduğundan.
Altını gumuşu sevmeyelim. Boyle şeylere değer verip de neden Allah’ın (celle celaluh) nazarından duşelim, cehenneme gidelim. Peki, ne yapalım? Altınları, gumuşleri Kuran Kurslarında ki masraflara kullanalım. O zaman Mevla Teala bizlere ahiret bilezikleri, altınları verir.

İşte bu ayeti kerime de Mevla boyle buyuruyor:
”(Onlar) cennette altından bileziklerle ve incilerle donanacaklar (bezenecekler) orada giyecekleri de ipeklerdir.”(Hac 25)

Yani insan gozunu dunyadan yummalı, ahirete acmalı. İnsan hayatını bu yola vakfetmelidir. Ciddi soyluyorum, caiz değildir. Bir cocuk medresede ac, susuz dururken bileziklerin kollarda şıkır şıkır etmesi doğru değildir. Sandıkta, kasada, bankada yan yatması doğru değildir. Bakın, Rabbimiz bunun cezasını bize haber veriyor:

(Ders ayeti)
”O gunde, bu biriktirilen zekatı verilmeyen (biriktirilmiş altın, gumuş, mallar, paralar) altın ve gumuşlerin ustu cehennem ateşinde kızdırılıp onunla alınları, yanları ve arkaları dağlanır. İşte bu kendi şahıslarınız icin hazine haline getirdiğinizdir, artık toplayıp biriktirdiğinizin tadını tadınız denilir”

Hanımlar! ZekÂtı verilmesi gereken gizli şeyleriniz vardır, cıkarın şimdi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cemaatle namaz kılarken selam verir vermez suratle tesbihlerini cekerek hucre-i saadetlerine gittiler, evlerinde bulunan zekat malını dağıtıp geldiler. Sorulduğunda buyurdular ki:
”Evde zekÂt malı vardı. Bir an dursa Mevla beni hapseder diye korktum”

Zekat, saati geldimi verilecek. Diyelim Ramazan-ı şerifin 15′inde verdin. Obur sene 15′i gelince o malın kırkta biri senin olmaktan cıkar. Fakirin hakkıdır artık. Hemen o saat ayrılacak o para. Daha calıştırılmayacak. Aksi halde malına haram katmış olursun. Maalesef zenginlerimiz boyle vermiyor.
96 gr altın ve onun karşılığı para oldu mu uzerinden de bir sene gectiyse onun zekÂtının verilmesi lazımdır. Eğer verilmezse, insan ayet-i kerimede beyan buyurulan cezaya mustehak olur.
Allah-u Teala Hazretleri:”O gun cehennem ateşinde, o zekatı verilmeyen paralar, demirden levha gibi kızdırılıp alnına, yanına ve sırtına yapıştırılacak” buyuruyor.

Nicin biliyor musunuz? Zengin olan mal sahibine, bir fakir gelip bir şey istediğinde bu onun hoşuna gitmez ve bunun eseri ilk once yuzunde gorulur. Alnı kırışır, kaşları catılır sonra ona yanını cevirir ve arkasını doner gider. İşte bundan dolayıdır ki kıyamet gununde azab, bu uc aza (uzuv) da cereyan eder.
www.mahmudelofi.com



__________________