YAHUDİ, RUM, ERMENİ’DE OLSA!
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimizi gorup iman etmiş ve mu’min olarak kalmış olan kimselere “Ashab” denir. Ashab-ı Kiramın bir kısmı “Muhacir” bir kısmına da “Ensar” dır.

İslamiyetin ilk zuhurunda Mekke’den Medine’ye hicret eden sahabelere “Muhacir” denir. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) efendimizin mucadelesine iştirak edip ona muhafız, mudafi vazifesini alan Medineli muslumanlara da “Ensar” adı verilir.

İşte ensardan Tume bin Ubeyrik adlı bir şahıs komşusundan bir zırh calıyor ve bunu bir un dağarcığına koyup yahudilerden birinin evine saklıyor. Dağarcığın yırtığından gittiği yerlere un dokulmuştu. Sonra zırh sahibinin haberi oldu zırhını aramağa cıktılar ve bulamadılar. Başka bilen de yoktu. Tume’ye muracaat ettiler.; O zırhı almadığına yemin etti.

Arayanlar Tume’yi bırakıp dokulen unu takip ederek doğru yahudinin evine geldiler ve zırhı orada buldular. Yahudi onlara zırhı Tume’nin koyduğunu soyledi. Yahudilerden birkac kişide buna şahit oldu. Bunun uzerine Tume’nin akrabası olan Beni Zafer Hazreti Resule gelip; “Zırhı Tume’nin calmadığını, yahudilerin calıp Tume uzerine atfettiklerini, İslamiyet namına Tume’nin bundan kurtulması gerektiğine” şehadet ettiler.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Ben-i Zaferin şehadetine inandı ve bunların istediklerini yapmaya meyletti. Bunun uzerine Hazreti Allah şu ayet-i celileleri inzal buyurdu:
“Ya Muhammed! Biz (Azim-i Zişan) Allah’ın gosterdiği yol ile hukmedesin diye şu kitabı hak ile sana indirdik. Hainleri mudafaacı olma!” (Nisa suresi :105)

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Tume’nin şahidlerini dinleyip onu haklı gorerek yahudiye ceza uygulamaya meyl edince ayet-i celile nazil oldu:

“Ve Allah’a istiğfar et! Cunku Allah (azze ve celle) hakikaten cok bağışlayıcıdır cok merhamet edicidir.” (Nisa suresi: 106)

Bakınız! Mevla Teala, Yahudi de, Rum da, Ermeni de, muşrik te olsa kimseye haksızlık yapmıyor. Bunlardan ders alalım. Bir hain adam Resulullah’ın başına neler getiriyor.

Mevla Teala Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e ikaz ve irşada devam ederek buyuruyor;

” (Ey Resuller Sultanı)! Nefislerine hıyanet eden şu kimselerden taraf mucadeleye kalkışma; Cunku Allah hainlikte ileri gitmiş olan gunahkÂrları sevmez.” (Nisa suresi:107)

Mevla Teala, Allah’tan korkmayıp ta insanlardan korkanların durumunu beyan etmek uzere buyuruyor:

“Yaptıklarını insanlardan gizler de Allah’tan gizlemezler. HÂlbuki Allah sozden razı olmadığı şeyi kurduklarında onlarla beraberdir. Ve Allah işlemekte oldukları şeyi ihata edici oldu.” (Nisa suresi:108)

Şu ayete bakınız! Allah-u Teala ne buyuruyor; “Karada, denizde, havada, her yerde sizinle beraberim. Ayıbınızı insanlardan gizliyorsunuz, benim onu gorduğumu duşunup utanmıyorsunuz.” İnsanların kotulukler, fenalıklar yapmalarına polislerle jandarmalarla mani olmaya imkÂn yoktur.
Her bir insanın başına bir polis veya jandarma dikmek mumkun değildir. Velev ki mumkun olduğunu farz edelim insanı beklemekle gorevlenen şahıs ihtiyacını gidermek icin ayrıldığında o kısacık zaman icerisinde dahi ne kotulukler yapılabilir. Veyahut uyuduğunda da aynı şey soz konusudur.

Mevla Teala ilmi ile kaplayıcı olduğu halde her zerreyi goruyor. Oyle ise yaptığımız cirkin işler meydana cıkmadan istiğfar edelim. Fakat “kasten gunah işleyip ondan sonra istiğfar ederim” dersen bu olmaz. Bu hic doğru bir duşunce değildir. Yusuf (Aleyhisselam) ın kardeşleri boyle demişlerdi;

“Yusuf’u oldurun yahud onu uzak bir yere atın ki, babanızın sevgisi yalnız size bağlı kalsın ve ondan sonra da tovbe edip salih bir kavim olasınız.” (Yusuf suresi: 9)

Allah-u Teala vardır; O sana kafidir, sen daha dunyaya ne uzuluyorsun. Senin hakkını mudafaa eder, asla zayi etmez.

Mevla Teala mu’minleri ikaz ve irşad sadedinde buyuruyor:

“İşte siz oyle kimselersiniz ki, (cahilliyyet gayreti ile) dunya hayatı uğrunda o hainlerden yana mucadeleye atılmışsınızdır ya kıyamet gunu onlar hesabına Allah’a karşı mucadele edecek kimdir? Yahut onlara kim vekil olacak?” (Nisa suresi:109)

Yarın ahirette aşikÂr olunması arzu edilmeyen şeyler ortaya cıkacak. Zira yapılan her şey melekler tarafından yazılmaktadır.

“İşte (icine amellerinizi yazdığımız) kitabımız! Yuzunuze karşı hakkı soyluyor; cunku sizin yaptıklarınızı hep (melekler) yazdırıyorduk.” (Casiye suresi:29)

İmamı Rabbani (Kuddise sirruhu) Hazretlerinin keşf ettiğine gore, Mevla’nın oyle kulları vardır ki onlar yaptıkları işleri (gunahları) sadece kendisi yazar Melekleri dahi bilmez. Tabi bu kullar Allah-u Teala’nın dostları olup kasten değil de hata ile ayağı kayanlardır.

Dersimizin ayetinin gereğince bir şahıs yalancı şahit tutarak sonuc da mahkemeyi kazansa aslında kaybetmiştir ama farkında değil yarın ahirette anlayacak.

Allah-u Teala Tume’ye ve ona yardım eden kavmine ve onları iltizam edenlere aid vaidini beyan ettikten sonra bu hatayı işleyenleri tovbeye teşvik ve terğıb sadedinde durumu uc şekil uzere beyan buyuruyor:

“Kim bir gunah yapar yahud nefsine zulmeder de Allah’dan mağfiret dilerse Allah’ı cok bağışlayıcı, cok merhametli bulur.”(Nisa suresi:110)

“Kim bir gunah yaparsa, onu (n zararını) ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hukmunde hikmet sahibidir.” (Nisa suresi:111)

“Kim bir gunah veya hata yapar da, sonra onu bir sucsuza atarsa muhakkak ki o, bir iftirayı ve apacık bir gunahı da sırtına yuklenmiştir.” (Nisa suresi:112)

DOKTORLAR GİBİ GAYRET ETMEK LAZIM

Şimdi gelelim asıl dersimizin ayet-i celilelerine;

“(Ey Resulum!) Eğer Allah’ın lutfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir topluluk seni haktan şaşırtmağa muhakkak kasdetmiş idi. Onlar kendilerinden başkasını saptırmazlar ve sana hicbir şeyden zarar veremezler. Nasıl zarar verebilirler ki, Allah sana Kur’an’ı ve hikmeti indirdi ve bilmediklerini sana oğretti. Allah’ın, senin uzerindeki lutuf ve ihsanı cok buyuktur.”

Allah-u Teala ayetleri inzal buyurması ile Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizi agah (haberdar) etmese idi belki de iftiraya uğrayan yahudinin kolu haksız olarak kesilirdi. İşte bu Mevla Teala’nın Peygamberi uzerine olan fazlından lutfundandır.

Bu ayet-i celileden anlaşıldığına gore yapılan şer işler de, hayır işler de sahibine doner.

Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tume ve şahidlerinin konuşmalarından Tume’nin haklı yahudinin haksız olduğu kanaatine vardı. Lakin mahkeme etmedi olay inzal buyurulan ayet-i celileler ile acıklığa kavuştu. İşte bu “ŞERİATTIR”. Fakat bazıları şeriatı istemeyerek laikliği istiyorlar. Biz rahat yaşayacağız diyorlar. Sobanın altında yatan kedi gibi… Ne namazla, ne orucla, ne zekÂtla, ne hacla ne de Kuran’ı kerim’i okumakla alakaları var.

Kedi sorumsuz bir mahlûktur o sadece rahatını duşunur. Gıdasını temin eder, fare avlamaya calışır. Fakat biz insanlar ahseni takvim uzere yaratıldık, ibadetlerimiz var.

İnsan ne ‘kedidir’ ne de ‘cakal’ dır.Yani insan bir hayvan değildir.Yarın ahirette sana neden namaz kılmadın diye sorduklarında ”bende bir cakaldım” diyecek halimiz yok.

Bir insan bir doktoru yerinde aradığı zaman zor buluyor. Ya filim cekiyordur, ya birinin tansiyonunu olcuyordur. Ya bir başkasının nabzını sayıyordur ya da mesela; iğne yapıyordur. Doktorlar devamlı bir meşguliyet icerisindedirler.

Doktorların tıp mesleğinde yaptıkları bu gayretler gibi İslamiyete calışılsa, islam her yerde yeşerir.

Bu dunyaya asıl din icin geldik. Dinimizin uzerinde cok daha fazla durmalıyız. İşte boyle yapılmadığından dolayı ne acıdır ki:”Şeriat kahrolsun” diye sokaklarda bağırıyorlar. HÂlbuki onların bircoğuna islam anlatılsa bu duşuncelerinden vazgecer. Aralarında bir kac tane odun gibi insan cıkabilir. Bu gibi insanlara ne soylesen anlamaz ve kabul etmezler.

Bugunku okullarda tatbik edilen usul uzere islam eğitimi oğretimi yapılsaydı liseden sonra ceşitli universitelere gidildiği gibi İslam eğitimi ve oğretiminde de belli bir noktaya gelince; kelam, fıkıh, hadis, tefsir gibi dallara ayrılıp onun uzerine ihtisas yapılsa idi ne guzel olurdu.

Musa (aleyhisselam) hastalanmıştı. Ona hastalığının ilacını soylediler. O ise; ”ilac istemem, Allahu Teala şifasını verir” dedi. Hastalığı oyle kaldı. Sonunda vahiy geldiki;”İzzetim hakkı icin ilac almazsan, şifa vermem” bunun uzerine Musa (Aleyhisselam) ilac aldı ve derhal iyileşti.

Doktorluğun sucu yok. Sucu bu ilmi islama gore almamaktadır. İşte bu mes’ele oluyor. Bakın Hazreti Allah, Lokman Hekim hakkında ne buyuruyor:

”Elbette muhakkak Lokman’a Allah’a şukret diye ilim ve anlayış verdik.” (Lokman 12)

Bu emir butun doktorlara şamildir. Peki, onlar bu emri dinleyip Lokman Hekimimiz gibi şukrediyorlar mı?

Dersimizin ayeti celilesine gelelim:
”Onların (hainlerin) fısıldaşmalarının bircoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir iyilik etmeyi yahud insanların arasını duzeltmeyi emreden başka (o mustesnadır) Her kimde bu işleri Allah’ın rızasını arayarak yaparsa, biz ona ahirette buyuk bir mukÂfat vereceğiz.”

Ayeti celilelerden de anlaşılacağı uzere yapılan her işte Allah’ın rızasını gozetmeli, onun icin yapmalıdır. Mesela; Abdest alırken Rızaullah icin niyet edilmese sevap yoktur. Namaz da niyet edilmese ne namaz kabul olunur ne de sevap alınır, zira namazda niyet farzdır.

Velhasıl hayır icin toplanmalı ve hayır icin konuşmalı. Allah-u Teala bizi onun icin yarattı. Bunun aksini yapmak rezilliktir.
Ayeti celile de maruf icin yapılan toplantılar mustesna kılındı. Peki, maruf ne demektir? Maruf, şeriatın guzel gorduğu şeylere denir. Efendimiz:
”Her maruf sadakadır”
Diğer bir hadisi şerifte:
”Âdemoğlunun butun amelleri aleyhinedir ancak emri bil maruf, nehyi anil munker ve zikrullah aleyhine değildir.” buyurmaktadır.

İnsanların arasını duzeltmek icin yapılan toplantılar da mustesna kılınmıştı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bu mevzuda bir hadisi şerifte:”Size nafile namaz ve sadakadan daha efdal dereceyi haber vereyim mi?” Ashabı kiram: ”Buyurun” dediklerinde ”İki kişinin arasını ıslah etmektir” buyurdu.
Ayrıca : “İki kişinin arasını bozmak, tıraş etmektir. Sacı traş etmek demiyorum, dini traş etmektir.” buyurmaktadır.

Yuce Allah buyuruyor:

“Herkim de, kendisine doğru yol apacık belli olduktan sonra, peygambere aykırı harekette bulunur ve mu’minlerin yolundan başkasına uyar giderse onu donduğu yola koyarız ki, o ne kotu bir donuş yeridir! Ve onu cehenneme daldırırız.”

Tume elinin kesilmesi rusvalığından korkarak Allah-u Tealanın hukmune inad etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) e muhalif cıktı. Mekke’ye kactı sonunda Mekke muşriklerine uyup kÂfir olarak oldu.

Millet bizi beğensin diye dinden taviz vermeye kalkmayalım oraya buraya donmeyelim.

Hırsızlık da, zina da, insanlara yapılan haksızlıklar da bu ayete girer. Yani insan Allah-u Teala ile iyi gecinmelidir.


www.mahmudelofi.com
__________________