RIZIK ENDİŞESİNİ BIRAKIN
Hadisi şerifte şoyle buyuruluyor:
”Kim Allah icin ilim taleb ederse Mevla Teala onun rızkına ummadığı yerden kefil olur.”

Boyle bir mujdeden sonra rızık endişesini bırakalım. Derdimiz, dinimiz olsun. Bizi yaratanı razı etmek olsun. Her birerinizin yuz milyar maaşı olsa Allah gokten yağdırmasa, yerden bitirmese paranız ne işe yarar? Mevla Teala Kuran’ı Kerim’in yuzu suyu hurmetine yağdırıyor.

Gecenlerde tefsir de gordum. Mevla Teala iman edenlerin sayesinde iman etmeyenleri helak etmiyor. Zekat verenlerin sayesinde vermeyenleri, oruc tutanların sayesinde de oruc tutmayanları helak etmiyor. Zikredenlerin sayesinde zikretmeyenleri, namaz kılanlar sayesinde de namaz kılmayanları helak etmiyor.

Şimdi dersimizin ayetine gelelim: Yuce Allah buyuruyor ki;

”O kıyamet gunu hukum ve saltanat yanlız Allah’ındır. O, muminler ile kÂfirler arasında hukmunu verir. Artık iman edip salih amel işleyenler Naim cennetlerinde dir.”

Mevla Teala Kahhar ve Cebbar olduğunu anlamaları icin o gunde tasarrufatını acar ve kullar anlarlar ki Mevla’nın kahhariyeti ve cebbariyeti karşısında hicbir yardımcıları yoktur.
Dunyada istedikleri gibi konuşmaları dilediklerini yapmalarına izin verilmişti. Ama o gunde hicbir şeye musaade yoktur. Ozur dilemelerine dahi… Nitekim Ayeti kerimede şoyle buyruluyor:

”Bugun dilleri tutulacak gundur.-Kendilerine izin verilmez ki ozur dilesinler.”(Murselat 34-35)

Care yok! Hukum Mevla’nın elindedir. Dunyada birbirinizi kırdınız durdunuz. Ama insan kalbini kırmak huner değildir, duzeltmek hunerdir. En buyuk hunerde islamı koruyup Din-i Mubin-i İslamı yaşamaktır. Allah o huneri versin.

Mevla Teala insanı yaptığı zulum mukabilinde cehenneme koyacak. Koyar mı? Koyar. Bunun icin insan hicbir canlıya zulmetmemelidir. Velev ki kedi olsun. Efendimiz bu hususta şoyle buyurmakta:

”Bir kadın aclıktan olunceye kadar hapsettiği kedi yuzunden cehenneme girdi, azap gordu.”

”Allahın oldurulmuş kulu ol da, oldurucu olma.”

Dersimize donelim, Mevla ne buyurdu:”Kullarının arasın da hukmedeceğini, iman edip salih amel işleyenleri na’im cennetlerine koyacağını.” Peki ya diğerlerine ne hukmedecek? Onu da acıklıyor:

(Ders ayeti)
”Kufredip de ayetlerimizi inkar edenler, işte bunlara horluk icinde bırakılacakları azab vardır.”

Yani Allah Teala buyurmuş şoyle buyuruyor demektir: ”Ey iman edip salih amel işleyenler! Siz cennete, Ey kufredip te yalanlayanlar! Siz de cehenneme. ”İşte Mevla Teala boyle hukmeder. Cehennemlikler bu hukme razı olmayıp orada konuşup dursalar neye yarar?
Bize Tevhid etmekten başka, sohbet etmekten başka, hakkı duşunmekten başka bir şey yakışmaz. Mahşer gununde hic kimsenin sesi cıkmayacak. Ayet-i Celile de buyurulduğu uzere:

”O kıyamet gununde sur’a ufleyen İsrafil (Aleyhisselam) ın cağrısına uyup sağa, sola sapmadan koşacaklar. Oyyle ki, Rahman’ın azametinden sesler kısılmıştır. Artık bir hışıltıdan başka bir şey işitmezsin.”(Taha 108)

Hani o dunyada ki gurultuler, patırtılar. Orada yuzumuzu ak et Ya Rabbi! Amma aklık buradan alınıyor. Yardım et bize Ya Rabbi!

(Ders ayeti)
”Allah yolunda hicret edip de, sonra oldurulmuş veya olmuş olanlara gelince, elbette Allah onları guzel bir rızıkla rızıklandıracak.”

Cunku Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Mesela bir memlekette dini yaşayamıyorsun başka bir diyara gittin. İşte muhacir olursun veya memleketinde ilim tahsil etme imkÂnı yoktur bu sebepten başka bir beldeye hicret edilirse bu da muhacirlik olur.

Okumak icin İstanbul’a taa nerelerden gelen talebeler var. Kimisi islamsız bir şekilde erkeklerin arasında universite tahsili gorur, kimisi de islam uygun yerde ilim tahsili yapar. Arkadaşları, hocaları hanımdır. Na mahreme cıkma durumları yoktur. İşte esas gidilmesi gereken yer buralardır. Hanım hanımdır ve hanımlar pırlanta gibidir.

Eşekler pırlantadan anlamaz, onlar samandan anlar. Hanımların bir pırlanta gibi olduklarını muslumanlar bilir. Ama bu hanım kendi kıymetini bilmeyip te, eşek gibi erkeklerin arasına girerse onu saman gibi yerler ve saman yenildikten sonra ne hale geliyorsa o hale sokarlar.

Mevla butun kullarına islamı yaşayın buyuruyor. Bir takım kişiler ”anne babamdan kurtulamıyorum ki islamı yaşayayım” diyorlar. Yarın seni anan baban kurtaramayacak. Onlar evlatlarını daha dunya da iken cehenneme atıyorlar. Ne gibi, ”Universiteye gideceksin, mezun olup cıkacaksın” diyerek, hocam…”ac mı kalsınlar?” diye bize soru soruyorlar. Allah dostlarını ac bırakmaz.


YUSUF ALEYHİSSELAM

”Doğrusu kim Allah’dan korkar ve duştuğu felakete sabrederse muhakkak ki Allah, bu gibi muhsinlerin mukafatını zayi etmez.” (Yusuf 90 dan)

Okuduğumuz Ayet-i celilenin tahakkukunu Yusuf (Aleyhisselam) ın kıssasında muşahede etmekteyiz. Şoyle ki;

”Nihayet kardeşleri Yusuf’u alıp goturunce onu kuyunun dibine koymaya karar verdiler. Biz de Yusuf’a şoyle vahyettik: Muhakkak sen onlara, hic farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin.” (Yusuf 15)

Yusuf’u kuyuya atmalarından sonra oradan gecen bir yolcu kafilesi sucularını su almak uzere kuyuya gonderdiler. Sucu kovayı kuyuya saldı bir de baktı ki, kovanın ucuna bir cocuk sarılmış kova ile beraber yukarı doğru geliyor.”Ay mujde! Bu bir erkek cocuk” dedi. Onu satıp ticaret yapmak icin gizlediler. Allah ise ne yapacaklarını biliyordu.

Yusuf (Aleyhisselam)’ı takip eden kardeşleri işin farkına varınca ”Bu, bizim kacak kolemizdir” diye onu değersiz bir fiyat ile bir kac dirheme (kafileye) sattılar. Onu uzaklaştırmak icin hakkında rağbetsiz bulunuyorlardı.

Sonra Yusuf (Aleyhisselam) Mısır’da bulunan bir aziz tarafından satın alındı. Zeliha velide mağrib sultanının kızı idi ve cok guzeldi. Ruyasında on cok yakışıklı bir genc gosterildi.. ”Kimsin?” diye sordu.”Ben Mısır aziziyim” diye cevap verdi. Onun sevgisine tutuldu. Cariyeler ”bu kızda bir değişiklik goruyoruz” dediyselerde işin aslını anlayamadılar.

Cok kimseler kendisiyle evlenmek istediyse de, o kabul etmedi. Sonra Mısır meliki isteyince ruyasında gorduğu kişi zannedip evlenmeyi kabul etti. Ziynetler ile geldiler. Bir de baktı ki o değil. Cok uzuldu. Bunun uzerine hafiften (konuşanı gormeden dışarıdan bir ses) işitti ki; ”Ya Zuleyha!..Mahzun olma. Maksadına bunun vasıtası ile ulaşacaksın.”
Senelerce uzuntulu yaşadı. Aziz, Yusuf (Aleyhisselam) ı satın alıp eve getirdiği zaman birde baktı ki ruyasında gorduğu kişi. Yusuf (Aleyhisselam) bir muddet onların yanında kaldı. Zeliha validenin O’na olan sevgisi daha da şiddetlenmişti.

Sonraları Yusuf (Aleyhisselam) Zeliha valide ile aralarında gecen bir iftira sebebiyle hapse duştu. Onunla beraber iki gencte girdi. Bunlardan hukumdarın şarapcısı olan genc dedi ki: ”Ben ruyamda şarap sıkarken gordum.” Hukumdarın aşcısı olan diğeride: ”Ben de kendimi gordum ki, başımın ustune bir ekmek tabbesi yukleniyordum. Ondan kuşlar yiyordu, ruyalarımızın te’vilini yapar mısınız?” dediler.

Yusuf (Aleyhisselam) da; şarap sıkana: ”Sen eski vazifene doneceksin” diğerine de: ”Sen ise asılacaksın, başının etini kuşlar yiyecek” diye te’vil etti. Rivayete nazaran, bu tabirden endişeye duşen genc:”hakikaten biz boyle bir ruya gormedik, ancak bir şaka olmak uzere boyle soyledik” demiş. Hazret-i Yusuf da: ”İşte Hakkında fetva istediğiniz emir (iş) tamam olmuştur” dedi.

Mısır taraflarından olan bir takım kimseler hukumdarı oldurmek istemişlerdi. Bunun icin de bu iki koleye cok mal vererek melikin suyuna ve yemeğine zehir katmayı duşunmuşler, sucu once razı olduğu halde sonra vazgecti. Ekmekci ise ruşveti aldı yemeği zehirleyerek melikin onune koydu. Sucunun ihbarı uzerine melik yemeği yemedi. Gazaplanarak her ikisini de zindana attırdı.

Yapan kendine yapar
Soven kendine sover
Doven kendini dover

Bir daha gelin olursam oturup kalkmasını bilirim deme zira herkesi iki kere gelin etmezler.

Melik bir ruya gordu. Onun tabirini istedi. Sihirbazlar ve kahinler bir mana veremediler. Sucu Melik’in onune gelerek ”Ey Melik!…Zindan da ruya tabir eden bir alim var. Beni ona gonder” dedi. Bunun uzerine melik onu zindana gonderdi. Yusuf (aleyhisselam) bu ruyayı tabir etti ve dedi ki:
”Ruyada gorduğun yedi yağlı inek ve yedi yeşil başak 7 bolluk seneye işaret; yedi arık inek ve yedi kuru başak ta yedi kıtlık (zayıf) seneye işarettir. Bunun icin siz ziraattaki Âdetiniz uzere yedi sene ekin ekersiniz. Bictiğiniz ekinlerin bozulmaması ve uzun muddet dayanabilmesi icin başaklarında bırakırsınız. Yiyeceğiniz bir miktar haric. Yemeniz icin ihtiyacınız kadarını ayırır, doversiniz. Bundan sonra o yedi bolluk senenin ardından yedi şiddetli sene gelecek ki, bunlar şiddetli kıtlık seneleridir. Bu yedi kıtlık sene, takdim ettiğiniz gıdaları yer, bitirirsiniz.
Sonraki 7 senede hıfz edip sakladığınız haric o yedi senede tohumluk olarak sakladıklarınız kalacak. Bundan sonra, o kıtlık senesinin ardından bir yıl gelecek ki Nas orada sulanacak. Cok yağmur yağacak bolluk bir sene olacak; o senede halk uzumleri sıkarak şarap yapacaklar, zeytin tanelerinden zeytinyağı cıkaracaklar, susamlardan da yağ cıkaracaklar. Nas uzerine hayır ve ni’met bol olacak, kıtlık şiddetinden ve sıkıntılardan kurtulacaklar.”

Bu tabiri duyan hukumdar: ”Onu bana getirin” dedi. Bunun uzerine kendisini davet icin elci gelince, Yusuf (Aleyhisselam) ona şoyle dedi:
”Efendine don de ellerini kesen kadınların hali neydi, kendinden sor. Muhakkak ki, benim Rabbim, onların hilelerini bilendir.”(Yusuf 50 den)

Hukumdar o kadınları toplayıp kendilerine sordu:
”Yusuf’un nefsine yaklaşmak istediğiniz zaman ne halde idiniz?’ Kadınlar:’ HÂşÃ‚ Allah icin, biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz’ dediler.”Şimdi hak meydana cıktı. Onun nefsine yaklaşmak isteyen ben idim. O ise hakikaten sadıklardandır.” (Yusuf 51)

Yusuf (Aleyhisselam) zindandan neden hemen cıkmadı? Sucsuzluğunun tam olarak isbatlanmasını istedi. Melik, ” Onu benim yanımda şeref sahibi yapacağım” dedi ve ileri gelenlerin huzurunda kılıcını ve devlet muhrunu ona verdi. Aziz ise o gunlerde olmuştu. Yusuf (Aleyhisselam) Zeliha Valide ile evlendi ve Azizin yerine onun gorevi olan maliye nazırlığına getirildi.
Yusuf (aleyhisselam) maliye nazırı olunca ruyanın tabirine gore hareket ederek mali tedbirini aldı.

Bu kıtlık yılları şiddetlendi ve butun beldeleri kapladı. Şam beldelerine de geldi. Butun insanlar yiyecek almak icin Mısır’a akın etmeye başladılar. Nitekim bu şiddetli kıtlık Yakup (aleyhisselam) ın beldesine de ulaştı. Yakup (aleyhisselam) yiyecek getirmek icin oğullarını Mısır’a gonderdi. Yusuf (aleyhisselam) onlara yardım etti bir dahaki sefere erkek kardeşinizi de getirin dedi.

Mevla neler yapar, neler yapar. Hırs her ne kadar herşeyi kapar amma, Mevla neler yapar neler.

Kardeşler babalarına gittiler durumu anlattılar. İkinci gelişlerinde Bunyamini de beraberlerinde aldılar.
Yusuf (aleyhisselam) Bunyamin’e uygun bir zaman da gizlice kendisinin kardeşi olduğunu soyledi ve Bunyamin’i kendi yanında eylemek icin olcek kabını kardeşlerinin haberi olmadan Bunyamin’in yukune koydurdu. Onlar yola cıktıktan sonra arkalarından adamlar gonderip onların kafilelerini durdurttular ve padişahın su kabını aradıklarını soylediler. Onlar da ”biz hırsız değiliz” dediler. Melik’in adamları sordular: ”Siz bu sozlerinizde yalana cıkarsanız sizce hırsızın cezası nedir?” Kardeşler dediler ki;”Yakub (aleyhisselam) ın şeriatında hırsızın cezası caldığı mal yerine calan kimse alınır. Bir muddetle mal sahibinin kolesi olur.

Arama yapıldı. Bunyamin’in yukunden cıktı. Cok utandılar. Başlarını one eğdiler. Ellerinden yapacak bir şey gelmeyince Bunyamin’i yanlarına alıp gitmekten umitlerini kesip kendi başlarına babalarının yanına donmek zorunda kaldılar.
Memleketlerine vardıklarında durumu babalarına izah ettiler. Babaları:”Hayır, size nefisleriniz bir iş bezeyip yaptırmıştır. Artık benim işim guzel bir sabırdır. Allah’ın bana hepsini bir getirmesi yakındır.Gercekten o Alim’dir, Hakimdir” diyerek oğullarını Mısıra gonderdi.Bunun uzerine Yakup (aleyhisselam) ın huzuruna varınca şoyle dediler:

”Ey vezir!.. Bize ve ehlimize zaruret ve ihtiyac coktu; cok kıymetsiz bir sermaye ile geldik.Yine bize tam olcek zahire ver.Ayrıca sadaka da ihsan et.Şuphe yok ki Allah, sadaka verenleri mukafatlandırır”(Yusuf 88)
”Yusuf (aleyhisselam) onlara dedi ki: ”Siz henuz cahil kimseler iken Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?”(Yusuf 89)
”Onlar: Yoksa sen Yusuf musun? dediler. O da: Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim. Gercekten Allah bize lutfetti. Doğrusu kim Allah’tan korkar ve duştuğu felakete sabrederse muhakkak ki Allah bu gibi muhsinlerin mukÂfatını zayetmez.”’(Yusuf 90)

Bak bak! Yusuf (Aleyhisselam) ın gosterdiği buyukluğe bak.


SELMAN-I FARİSİ
Dersimizin ayetinde Mevla Teala ne buyurmuş idi:
”Kufre varıp ta ayetlerimizi inkÂr edenler işte bunlara horluk icinde bırakılacakları bir azap vardır.”

Cehennem de susuzluktan yanarken, cehennem kazanından icecekleri şeyleri gorecekler. Cok sıcak olduğunu bildikleri halde oyle susamışlar ki, icecek şey olsun da ne olursa olsun razılar. HÂlbuki icilmesi değil ona yuzu yaklaştırmak bile mumkun değil. İşte bunun icin devamlı, dikenlikte gezer gibi dikkatli yaşayalım ki, o tehlikelerden korunmuş olalım.

Benim şahsen Rabbimden isteyeceğim bir şey kalmadı, cok şukur hepsini verdi. Ancak butun amelleri kendisinin razı olacağı şekilde yapmayı nasib etsin.

”İlim rutbesi rutbelerin en buyuğudur”

Peki en buyuk ilim kimin? Allah’ın… En buyuk kitab kimin? Allah’ındır. Lakin coğu kimseler bunu hakkıyla fehmedemezler. Nitekim bir beyitte buyurulduğu uzere;
”Allah’ı seven; dunyada gariptir
HÂlbuki O’nun nuru ve cok acaip sırları vardır.
İnsanların yanında yamalıklı elbise ile ortunmuştur
Manada ise Allah’a en yakındır.”

Bu beyiti ezberleyin. Bir şey buldunuz mu ilim torbasına atın. Zamanı ve yeri gelir, lazım olur.

Dersimizin ayet-i kerimesinde Allah-u Teala: ”Allah yolunda hicret edip de, sonra oldurulmuş veya olmuş olanlara gelince, elbette Allah onları guzel bir rızıkla rızıklandıracaktır.Cunku Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır” buyurmuş idi.

Gunumuzde Kuran ilmini tahsil etmek icin evinden cıkan bir talebeye sordular: ”Nereye gidiyorsun?””Dinimi beklemeye”… Dinini nasıl bekleyeceksin diyorlar ”Rabbimin kitabını anlayıp anlatacağım, halka vaaz edeceğim inşaallah” diyor. Bunun uzerine talebeye beyninin yıkandığını soyluyorlar. Tayini sebebiyle evinden cıkan bir hemşirecik olsa, el şaklatarak gonderirler.

Selman-ı Farisi cocukken ilim adamlarını cok severdi, sık sık onların yanına kacardı. Ailesi varır, bulur dover… O yine fırsat buldukca onların yanına giderdi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e peygamberlik verilince bir ticaret kafilesi ile beraber Medine’ye geldi. Selmani Farisi Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i buldu. Bir gun calıştı ve aldığı ucretle hurma alıp Resulullah’a getirdi. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sordu: ”Bu getirdiğiniz sadaka mıdır, hediye mi?” Selman-ı Farisi ”sadakadır” deyince almadı.

Ertesi gun yine teklif etti.”Sadaka” deyince almadı. Ucuncu gun ” hediyedir” dedi. Bunun uzerine kabul etti. Efendimize bağlandı. Sonra kendisine, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)”Selman, bizdendir” buyurdu.

Bu gun mukabeleyi para karşılığı okuyana ”aferin” diyorlar. Ama dunya menfaatini gozetmeksizin, Allah rızası icin okuyana ise: ”Dangalak” diyorlar.
Allah rızası icin ilim taleb etmek uzere yola cıkan cocuğa otobus parası bile vermiyorlar.
Allah-u Teala kendi yolunda hicret edenleri bu hal uzere iken olenleri veya oldurulenleri kendisinin guzel bir rızık ile rızıklandıracağını buyururken ayet-i kerime de: (le yerzugannehum) burada lam ve nun harfleri gecmiştir. Bu harfler te’kid icin kullanılır. Bakın!.. Ben vereceğim rızkını buyuruyor. Kazanacaklar demiyor. Hemde misli olmayan rızık ile. Bu gibi kimselere Allah Teala nasıl ikramda bulunacak?

(Ders ayeti)
”Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Cunku Allah Âlimdir. (iyiliklerini bilir), Halim’dir (gunahların cezasını geciktirir).”

Rivayet edildi ki İbrahim (Aleyhisselam) bir asinin gunah işlediğini gordu. Bunun uzerine ona beddua ederek:”Ey Allahım! Onu helak et” dedi. Sonra onun 2. 3. ve 4. defa gorup yine ona beddua etti. Bunun uzerine Allah Teala buyurdu ki: ”Biz her isyan eden kulu, helak etseydik ancak az kişiler kalırdı. Fakat biz bir kul isyan edince ona muhlet veririz, eğer tovbe ederse kabul ederiz. Affını isterse azabı tehir ederiz. Cunku biliyoruz ki, o bizim mulkumuzden cıkamaz.”

Şu mujdeleri goruyor musunuz?

(Ders ayeti)
”Sana anlattığımız Allah’ın hukmu boyledir. Muminlerden kim, kendisine yapılan cezaya aynı ile mukabele eder de sonra yine aleyhine tecavuz edilirse muhakkak ki Allah ona yardım eder. (Gercekten Allah ona yardım eder) Gercekten Allah, ziyade affedicidir, cok bağışlayıcıdır.”

Din yıpratıldı da yıpratıldı. (Le yensurannehullah) ayeti kerimesinin gereği tahakkuk etti: Allah-u Teala yine mu’minlere o nimetleri ihsan etti. (summe buğiye aleyhi) ”Sonra yine aleyhine tecavuz olunursa” Mevla yine yardım eder.

Allah Teala hepinize verdi. Bir taneniz inkar edemezsiniz.

(Ders ayeti)
”(Mazluma Allah’ın yardım edişi) şundan:Cunku Allah (dilediğine kadirdir) geceyi gunduzun icine sokar, gunduzu de gecenin icine sokar.Gercekten Allah, semi’dir (her şeyi işitir), Basir’dir (her şeyi gorur).”

Amerika ancak kızların, kadınların başını acar. Yıldırımlar yağmağa başlayınca şeytan gibi kacar…

Acmayın başınızı!!!

Mevla Teala bu ayet-i celilede ferman buyuruyor: ”Var mıdır benim gibi geceyi gunduze girdirecek” Etmeyin! Nankorluğu bırakın, takdir edin Mevla’yı.
Gece ve gunduzlerin belli zamanlarda kısalmaları ve uzamaları ne Azamet… Ya Rabbi hayret, heyret, hayret…

Tahayyurle gerek bulup Hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim

(Ders ayeti)
”Bu (kÂmil kudret) şundandır: Cunku Allah varlığı kendinden olan Hak’dır. Onların (muşriklerin) Allah’ı bırakıp da tapındıkları putlar ise, hep batıldır. Şuphesiz Allah her şeyden yucedir, her şeyden buyuktur.”

Nicin o putlar batıldır? Zerre kadar bir yeri aydınlık veya karanlık yapamazlar da ondan.

(Ders ayeti)
“Gormedin mi, Allah gokten bir yağmur indirmekle yeryuzu yemyeşil oluveriyor? Gercekten Allah cok lutufkÂrdır, her şeyden haberdardır.”

Mevla kendisinin cok lutufkÂr olduğunu buyurdu ki Hazreti Allah’ın latif isminin diğer bir anlamı da, goze gorunmeyen gizli demektir. Şimdi biz bunu biraz acıklamaya calışalım; varlığın uc mertebesi vardır şoyle ki;

1. His ve vehim mertebesi; misal: Taş, toprak. Bunlar kesif (kalın, katı) bir varlığa sahip olanlar.
2. Nefsel Emir mertebesi; Ruhların cennet ve cehenneminin varlığı bu mertebeye dÂhildir.
3. Haric mertebesi; muhiti esma sıfat, merkezi zati paki subuhaniyyedir.

Taş, toprak (v.b) bildiğimiz gibi kesif yani katılardır. Baktığımızda onun sadece dışını goruruz.
Bir tas icindeki berrak bir sıvı madde olan suya baktığımızda dibini goruyoruz. Cunku su latif bir maddedir, kendisi gorunduğu gibi dibini de gosterir. Hava ondan daha latiftir. Ruh ise ondan daha latiftir. Ruhtan daha latifte Mevla’nın esma ve sıfatlarıdır. Hepsinden daha latifte Mevla’nın zatıdır.

Allah-u Teala muminlere ahirette kendisini gorme kuvveti verecek o zaman Mevla’nın cemalini gorecekler.


www.mahmudelofi.com
__________________