PUTLAR VE HAZRETİ İBRAHİM
Cenab-ı Hak celle ve ala Araf suresinde buyuruyor ki:
”Kuran-ı Kerim okunduğu vakit onu hemen dinleyin ve sukut edin. Ta ki rahmete nail olasınız.”(Araf 204)
Amel etmekle sorumlu olduğumuz ayetler okunacak.”Ben biliyorum” demeyelim. İmam-ı Azam’a sordular:”Sen nasıl boyle buyuk bir ilim sahibi oldun?” dedi ki:”Ben bir meseleyi bin defa duysam, bin birincide hic duymamış gibi dinlerim.”
Eskiden bir ayete mana verirken seviniyordunuz. Korkarım şimdi o hal kalmadı. Boyle bir duruma ”istiğna” derler. Yani ihtiyacsız olmak, doymak gibi. Aman dikkat edelim. Allah’a cok yalvaralım:”Gunden gune benim feyzimi artır, Kuran’ı kerimi daha iyi anlamak nasib eyle rabbim.” diye dua edelim.
(Ders Ayeti)
”Ey insanlar! Bir mesele beyan edildi. Onu artık dinleyiniz! Şuphe yok ki, Allah’tan başka kendilerine ibadet ettikleriniz bir sinek bile yaratamazlar. Velev ki onun icin hepside toplansınlar. Ve eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, onu ondan geri alamazlar. İsteyende istenilende zayıf olmuştur.”
Cenab-ı Hak (Ey iman edenler) buyurduğu yerde yalnızca muminlere hitab etmiş oluyor. Burada ise (Ey insanlar) denilmekle muminlere de kÂfirlere de hitab olunmuş oluyor.
Yani Mevla Teala buyurmuş oldu ki:”Bakınız hepinize hitab ediyorum, hepiniz bu hitabın icerisindesiniz. Erkek, kadın, zengin, fakir, amir, memur hepiniz.”
Ayeti kerimede gecen (Zuribe) vurmak, gitmek, mesel soyleme, beyan etme manasınadır.
Cenab-ı Hak muşriklerin mabudlarının ne kadar aciz olduğunu belirtmek icin bir misal beyan ediyor ve:”Ey muşrikler! O kendi ellinizle yontup yaptığınız putlarınız var ya, o mabudlarınız yalnız olarak tek bir sineği yaratmaya kadir olamadıkları ibi hepsi bir araya toplanmış ve calışmış olsalar gene bir sineği icad etmeye kadir olamazlar.” buyuruyor.
Necm suresinde:
”Siz Lat’ı ve Uzza’yı gordunuz mu? Diğer ucuncu bir put olan Menat’ı da (gordunuz mu?)” buyuruluyor.
İşte muşrikler bunlara ilah diyorlar, bunlara tapıyorlar, hÂlbuki bunların hepsi zelil, kuvvetten ve kudretten mahrum şeylerdir. Hic onlar ilah edinilir mi?
Bir sivrisineği yaratamayan şeye ilah diyorsun da O her şeyi yaratan Allah’a nicin ibadet etmiyorsun? Her şeyini O yarattı. Ağzını, gozunu, burnunu, dilini, kulağını O yarattı ellerini, ayaklarını O yarattı. Rızkını O verdi, insan icin dunya hayatında gerekli olan herşeyi O yarattı, dunyada ev verdi, mal mulk verdi, aile verdi, ahirette de cennetini hazırladı.
Boyle bir Allah’ı bıraktın da bir sivrisinek dahi yaratamayan putları ilah tanıdın. Boyle bir adam aya cıksa ne fayda eder. Ayı dunyaya indirse dahi ne fayda eder, onun sonu cehennemde yanmaktır.
Cehennemliklerden birine Cenab-ı Hak soracak:”Ey insan! Butun dunya senin olsa, buradan cıkmak icin verir miydin?” O kişi de:”Verirdim Ya Rabbi.” diye cevap verecek. Bunun uzerine Cenab-ı Hak:”Yalan soyluyorsun ondan daha ehvenini verdim sana, bana ortak koşma dedim, niye koştu? şimdi cezanı cek, yan orada” buyuracak.
İlah olmak icin yerleri doşek gibi yapmak, dağları dikmek lazım. Havayı, suyu, bitkileri, sebzeleri, meyveleri yaratmak lazım.İnsanı yaratmak lazım.Daha ona akıl, irade vermek lazım.Bunlardan hicbirini yapamayan icin sen kalk ilah de.Ey muslumanlar uyanık olalım.Gazinolar, diskotekler yaz oldu mu plajlar dop dolu, camiler ise bom boş.Milleti nelerle kandırıyorlar değil mi?
Mevla Teala ayeti kerimesinde:”Onlar bir sivrisinek dahi yaratamazlar” buyurarak kullarını ne guzel ikna ediyor. Bir sivrisineği dahi yaratamayana ilah diyenler yeryuzunun en cahilleridir. Nefsini ilah edenlerde oyledir. Onlarda Mevla’nın ilahlığını kabul etmezler. Peki soruyorum senin nefsin bir sinek yaratabilir mi? Şu halde bir hain nefsin nesine tapıyorsun. Ya Rabbi sen bizi ehli tevhidden eyle. Amin.
Cenab-ı Hak Kıtal suresinde buyuruyor ki:
”Bil ki şuphesiz Allah’tan başka ilah yoktur ve gunahın icin ve imanlı erkekler ve imanlı kadınlar icin mağfiret dile. Allah-u Teala dolaştığınız yerleri ve durduğunuz yerleri bilir.” buyuruyor.
Allahımızı (celle claluhu) bilelim. Alllah’a inanın ey insanlar. KÂfirlerde Allah’ı biliyorlar. Ama bakın nasıl?
Bizim memleketli Mustafa isminde birisi vardı, senelerce Almanya’da kaldı. Ona Almanya’yı nasıl buldun? diye sorulunca dedi ki:”Evlerine gitseniz her tarafını temizlikten pırıl pırıl gorursunuz ama evlerine pis bir koku sinmiştir. Her tarafta da mutlaka bir hac vardır. Onların bu hallerine ben guluyorum. Onlarda bana guluyorlar. Bir gun arabayla beni hacların imal edildiği yere goturduler. Orada irili ufaklı bircok hac vardı. Hepsinin fiyatları birbirinden farklıydı. Tamam, bunları gordum bunların en buyuğu nerededir? diye sordum ‘Romada’ki falan papadır’ dediler. Ya o olurse ne olur diye sorunca de ‘yerine başkası gelir’ dediler.
İşte o papalar varya halkı bu haclara, putlara taptırıyorlar. Kendi başlarına şeriat(din) koyuyorlar. KÂfirlerin halleri boyledir. Bu kafirlerin altından yapılmış koşkleri olsa, onlara ne fayda edebilir ki! KÂfirleri boyle bilelim. Ama kendimize de guvenip kibire kapılmayalım.
Bir hadisi kudsi de buyuruluyor ki;
”Kibir benim ridamdır, azamet de izarım. Her kim bu ikisi hakkında benimle munazaaya kalkışırsa onu helak ederim.”
Mustafa İsmet Garibullah Hazretleri bu nefsin ilahlığından kurtulabilenin, nefis ezmenin ilacı olarak Risale-i Kudsiyesinde şoyle buyuruyor:
Hem nevafil sunnet ile nefsi dek
Kıl azametle amel bul sırrı hak
Manası:”Sunnetlere ve nafilelere devamla nefsini yen ve azimetle amel ederek hakkın sırrına kavuş.”
Şimdi pek nafilelere onem veren yok. Kazası olan nafile kılmaz diyorlar. HÂlbuki gayret edilse farzlarda yapılır, nafilelerde… Gazinolara, kahvehanelere, sinemalara gidilmezse, boş şeyler ile meşgul olunmazsa butun ibadetler yapılır. Mevla’nın rızasına ulaşılır.
Peygamberimiz bir hadisi şeriflerine buyuruyorlar ki;
”Cennete ilk gireceklerin yuzleri ayın ondordu gibi olacak. Cennetekiler tukurmezler, sumkurmezler, helÂya gitmezler, koşklerinin kapıları altından, tarakları altından ve gumuştendir. Buhurdanlarından yanan cennet ‘od’udur. Terleri misk gibi kokar. Her erkeğe iki hanım verilir ki guzelliklerinden ilikleri ustten gozukur, aralarında cekişme olmaz. Duyguları birdir. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederler.”
Kafirlerin Allah’ı nasıl bildiklerini anladınız değil mi? Bizim oyle bir Allah’ımız var ki, gozlerimizle goremeyiz, ellerimizle tatamayız. Peki bu Allah’ımızı nasıl bileceğiz? Resulullah’ın buyurduğu uzere:
”Nefsini bilen Rabbini bilir”
Mevla Teala’nın 8 sıfatı subutiyesi ki bunlar hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam, tekvindir. Bunların suretlerini Allah-u Teala bizim ruhumuza vermiştir. İşte bunları anlamakla ruhu anlıyoruz. Ruhu anlamakla Mevla Teala’nın sıfatlarını anlıyoruz. Mevla’nın sıfatlarını anlamakla da sıfatlarını anlıyoruz. Mevla Teala’nın sıfatlarını anlamakla da O’nu bilmiş oluyoruz.
Onların hacları ne yaratabiliyor? İbrahim (Aleyhisselam)’ın kıssasını hatırlayalım:
İbrahim (Aleyhisselam)’ın başta babası olma uzere butun kavmi putperest idi.Onlara ne kadar analttıysa da onları bir turlu putlara tapmaktan vazgecirememişti.
Bunun uzerine İbrahim (aleyhisselam) putları kırmaya karar verdi. Bir gun kavmi panayıra gidiyordu.Giderken putların bulunduğu yere girdiler, ileri gelenler putlara yaklaştılar.Bayrama cıkmazdan once yemekler getirip putların onune koydular.Putların onune koydukları yemeklerin bereketlendiğini zannederler, dondukten sonra o yemekleri yerlerdi.Adetleri boyle idi.
Bundan sonra İbrahim (Aleyhisselam)’a bizimle beraber bayram yerine gelmez misin? diye sordular. İbrahim (aleyhisselam) hasta olduğunu soyleyerek orada kaldı.
Putperesler bayram yapmaya gittikten sonra İbrahim (Aleyhisselam) puthaneye girdi. Putların yanına yaklaştı orada bulunan yemekleri kastederek:”yesenize” dedi. Putlardan bir cevap gelmeyince onlarla alay ederek ”size ne oldu konuşmuyorsunuz” diyerek butun putları baltayla kırmaya başladı. Yalnızca en buyuk putu bırakıp baltayı onun boynuna astı.
İbrahim (Aleyhisselam)’ın kavmi bayam yerinden donup putlarının parcalanmış olduğunu gorunce:
”Dediler ki; bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı her kim yaptıysa şuphesiz zalimlerdendir.”
”Dediler ki: kendisine İbrahim denilen bir genci işittik ki onları (putlarımızı) anıp duruyor.”
”Dediler; onu insanların gozu onune getirin, umulur ki onlar şahadette bulunurlar”
Bunun uzerine İbrahim (Aleyhisselam)ı getirdiler.
”Dediler ki Ey İbrahim! Bizim ilahlarımıza bunu sen mi yaptın?”
Hazreti İbrahim’de onların ahmaklıklarına işaret ve putların ne kadar aciz şeyler olduğunu izhar icin:
”Dedi ki: Belki onu onların şu buyuğu yapmıştır. Eğer konuşuyorlarsa ona sorunuz.”
İbrahim (aleyhisselam) boyle deyince muşrikler bir an yaptıkları hatanın farkına vardılar.
”Bunun uzerine kendi nefislerine donduler de dediler ki: siz şuphesiz zalimlerdensiniz.”
”Bundan sonra başları uzerine (eski kafalarına) donduler de (dediler ki):Muhakkak sen bilirsin ki onlar konuşamazlar.”
”Bunun uzerine İbrahim (Aleyhisselam) dedi ki, O halde Allah’dan başka size hicbir şey ile fayda veremeyecek ve zararda def edemeyecek bir şeye mi ibadet edersiniz.”
”Yazık size ve Allah’tan başka taptıklarınıza, hala akıllanmayacak mısınız?”
İbrahim (Aleyhisselam) boyle konuşunca Nemrut ve damları bir ateş yakmaya ve İbrahim (aleyhisselam) ı o ateşe atmaya karar verdiler.
”Dediler ki: Onu yakınız ve ilahlarınıza yardım ediniz. Eğer bir iş yapacaksanız.”
Nemrutun emri uzere, kavmi, İbrahim (aleyhisselam) I yakmak icin bir meydana odun yığmaya başladılar, bu hal bir ay kadar devam etti. Nihayet bu odunları yakınca cok buyuk bir ateş meydana geldi. Oyle ki havada ucan kuşlar bu ateşin harareti ile yanıyordu. Yedi gun bu ateş devam etti. Ateş o kadar yuksek olmuştu ki, İbrahim (Aleyhisselam) ı o ateşe nasıl atacaklarını bilemiyorlardı.
Bu arada şeytan insan suretinde gelip onlara mancınığı oğretti. Boylece mancınık yapıp İbrahim (Aleyhisselam) ı ateşe savurdular. İnsanlardan ve cinlerden başka butun yer ve gok ehli, butun melekler sayha ederek:”Ya Rabbi! Senin halilin ateşe atılıyor, yeryuzunde ondan başka sana ibadet eden yok bize izin verir misin ki ona yardım edelim.” dediler.
O zaman Cenab-ı Hak:”Eğer sizden birinizden yardım isterse muhakkak ona izin veriyorum. Yok, eğer kimseden yardım beklemezde bana sığınırsa benimle onun arasını bırakın.” buyurdu.
İbrahim (aleyhisselam) havadayken İsrafil (aleyhisselam) geldi. Dedi ki:”Ya İbrahim! RuzgÂrlar, yağmurlar benim emrimde dilersen yağmurlar yağdırayım, ruzgarlar estireyim bu ateşi sondureyim.” İbrahim (aleyhisselam) ise
Hasbunallahu ve ni’mel vekil) ”Bana Rabbim kÂfidir, O ne guzel vekildir.” dedi. Bu sefer Cebrail (aleyhisselam) geldi: ”Bir hacetin var mı?” diye sordu. İbrahim (aleyhisselam) yine: ”Rabbim bana yeter” cevabını verdi.
Cenab-ı Hak O’nun hic kimseden yardım taleb etmeden yalnızca kendisine sığındığını gorunce bizzat ateşe kendisi hitap ederek:
”Dedi ki: Ey ateş! İbrahim uzerine serin ve selamette ol.”
Cenab-ı Hakkın bu tecellisi karşısında ateş derhal tesirini kaybedip Hazreti İbrahim’e asla zarar veremez hale geldi, orası adeta yeşilliklerle dolu bir bahce haline geldi.
İşte bu kıssa hakkın batıl uzerine galip geldiğinin, hakka delalet ve irşad icin calışanları Mevla Teala’nın daima himaye eylediğinin en guzel orneğidir.
Birde Resulullah’ın mağarada ki halini duşunun. Mekke muşrikleri islam dininin yayılmasına mani olmak icin Allah’ın Resulunu oldurmeye karar vermişlerdi. Resulullah Efendimiz Hazreti Ebubekir ile beraber Mekke’den Medine’ye gitmek uzere yola cıkmışlar gece sevr dağında bir mağaraya sığınıp orada sabahlamışlardı.
Sabah olunca Resulullah’ın Mekke’den cıktığını oğrenen Kureyş muşrikleri onların izlerini surerek mağaraya kadar gelmişlerdi. Mağaranın kapısında kuşların yuva yaptığını, orumceğin ağ orduğunu gorunce eğilip de mağaraya bakmamışlardı. Halbuki eğilipde bakmış olsalardı, onları gorebilirlerdi. Bakmadılar, bakamadılar. Cunku Allah var, O baktırmıyor.
Bu esnada Ebubekir (Radıyallahu anh) ın kalbine bir korku duşuyor:”Ya Resulallah ayaklarının ucuna baksalar bizi gorecekler.” diyor.Bunun uzerine Peygamber Efendimi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):”Ey Ebubekir! Mahzun olma Allah bizimle beraberdir.” buyuruyor. Ve orada Hazreti Ebubekir’in kalbine teveccuh ediyor.
”Allah (-u Teala) Hazretleri oun (Hazreti Ebubekir’in) uzerine sukunet indirdi.”(Tevbe 40 dan)
İşte Allah Azza ve Celle Hazretleri boyle korkulu bir gunde peygamberine yardım etmiş, Hazreti Ebubekir uzerine sukuneti inzal buyurarak onu huzunden kurtarmıştı.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir tanedir. Nasıl ki uluhiyette Allah’ın ikincisi yok ise varlıklar icerisinde de Resulullah’ın ikincisi yoktur.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
”Ben Allah’ın nurundan yaratıldım, muminlerde benim nurumdan.” KÂfirlerde Onun nurundan yaratılmıştır ama onlar nurlarını sondurmuşlerdir.
”Kuran-ı Kerim okunduğu vakit onu hemen dinleyin ve sukut edin. Ta ki rahmete nail olasınız.”(Araf 204)
Amel etmekle sorumlu olduğumuz ayetler okunacak.”Ben biliyorum” demeyelim. İmam-ı Azam’a sordular:”Sen nasıl boyle buyuk bir ilim sahibi oldun?” dedi ki:”Ben bir meseleyi bin defa duysam, bin birincide hic duymamış gibi dinlerim.”
Eskiden bir ayete mana verirken seviniyordunuz. Korkarım şimdi o hal kalmadı. Boyle bir duruma ”istiğna” derler. Yani ihtiyacsız olmak, doymak gibi. Aman dikkat edelim. Allah’a cok yalvaralım:”Gunden gune benim feyzimi artır, Kuran’ı kerimi daha iyi anlamak nasib eyle rabbim.” diye dua edelim.
(Ders Ayeti)
”Ey insanlar! Bir mesele beyan edildi. Onu artık dinleyiniz! Şuphe yok ki, Allah’tan başka kendilerine ibadet ettikleriniz bir sinek bile yaratamazlar. Velev ki onun icin hepside toplansınlar. Ve eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, onu ondan geri alamazlar. İsteyende istenilende zayıf olmuştur.”
Cenab-ı Hak (Ey iman edenler) buyurduğu yerde yalnızca muminlere hitab etmiş oluyor. Burada ise (Ey insanlar) denilmekle muminlere de kÂfirlere de hitab olunmuş oluyor.
Yani Mevla Teala buyurmuş oldu ki:”Bakınız hepinize hitab ediyorum, hepiniz bu hitabın icerisindesiniz. Erkek, kadın, zengin, fakir, amir, memur hepiniz.”
Ayeti kerimede gecen (Zuribe) vurmak, gitmek, mesel soyleme, beyan etme manasınadır.
Cenab-ı Hak muşriklerin mabudlarının ne kadar aciz olduğunu belirtmek icin bir misal beyan ediyor ve:”Ey muşrikler! O kendi ellinizle yontup yaptığınız putlarınız var ya, o mabudlarınız yalnız olarak tek bir sineği yaratmaya kadir olamadıkları ibi hepsi bir araya toplanmış ve calışmış olsalar gene bir sineği icad etmeye kadir olamazlar.” buyuruyor.
Necm suresinde:
”Siz Lat’ı ve Uzza’yı gordunuz mu? Diğer ucuncu bir put olan Menat’ı da (gordunuz mu?)” buyuruluyor.
İşte muşrikler bunlara ilah diyorlar, bunlara tapıyorlar, hÂlbuki bunların hepsi zelil, kuvvetten ve kudretten mahrum şeylerdir. Hic onlar ilah edinilir mi?
Bir sivrisineği yaratamayan şeye ilah diyorsun da O her şeyi yaratan Allah’a nicin ibadet etmiyorsun? Her şeyini O yarattı. Ağzını, gozunu, burnunu, dilini, kulağını O yarattı ellerini, ayaklarını O yarattı. Rızkını O verdi, insan icin dunya hayatında gerekli olan herşeyi O yarattı, dunyada ev verdi, mal mulk verdi, aile verdi, ahirette de cennetini hazırladı.
Boyle bir Allah’ı bıraktın da bir sivrisinek dahi yaratamayan putları ilah tanıdın. Boyle bir adam aya cıksa ne fayda eder. Ayı dunyaya indirse dahi ne fayda eder, onun sonu cehennemde yanmaktır.
Cehennemliklerden birine Cenab-ı Hak soracak:”Ey insan! Butun dunya senin olsa, buradan cıkmak icin verir miydin?” O kişi de:”Verirdim Ya Rabbi.” diye cevap verecek. Bunun uzerine Cenab-ı Hak:”Yalan soyluyorsun ondan daha ehvenini verdim sana, bana ortak koşma dedim, niye koştu? şimdi cezanı cek, yan orada” buyuracak.
İlah olmak icin yerleri doşek gibi yapmak, dağları dikmek lazım. Havayı, suyu, bitkileri, sebzeleri, meyveleri yaratmak lazım.İnsanı yaratmak lazım.Daha ona akıl, irade vermek lazım.Bunlardan hicbirini yapamayan icin sen kalk ilah de.Ey muslumanlar uyanık olalım.Gazinolar, diskotekler yaz oldu mu plajlar dop dolu, camiler ise bom boş.Milleti nelerle kandırıyorlar değil mi?
Mevla Teala ayeti kerimesinde:”Onlar bir sivrisinek dahi yaratamazlar” buyurarak kullarını ne guzel ikna ediyor. Bir sivrisineği dahi yaratamayana ilah diyenler yeryuzunun en cahilleridir. Nefsini ilah edenlerde oyledir. Onlarda Mevla’nın ilahlığını kabul etmezler. Peki soruyorum senin nefsin bir sinek yaratabilir mi? Şu halde bir hain nefsin nesine tapıyorsun. Ya Rabbi sen bizi ehli tevhidden eyle. Amin.
Cenab-ı Hak Kıtal suresinde buyuruyor ki:
”Bil ki şuphesiz Allah’tan başka ilah yoktur ve gunahın icin ve imanlı erkekler ve imanlı kadınlar icin mağfiret dile. Allah-u Teala dolaştığınız yerleri ve durduğunuz yerleri bilir.” buyuruyor.
Allahımızı (celle claluhu) bilelim. Alllah’a inanın ey insanlar. KÂfirlerde Allah’ı biliyorlar. Ama bakın nasıl?
Bizim memleketli Mustafa isminde birisi vardı, senelerce Almanya’da kaldı. Ona Almanya’yı nasıl buldun? diye sorulunca dedi ki:”Evlerine gitseniz her tarafını temizlikten pırıl pırıl gorursunuz ama evlerine pis bir koku sinmiştir. Her tarafta da mutlaka bir hac vardır. Onların bu hallerine ben guluyorum. Onlarda bana guluyorlar. Bir gun arabayla beni hacların imal edildiği yere goturduler. Orada irili ufaklı bircok hac vardı. Hepsinin fiyatları birbirinden farklıydı. Tamam, bunları gordum bunların en buyuğu nerededir? diye sordum ‘Romada’ki falan papadır’ dediler. Ya o olurse ne olur diye sorunca de ‘yerine başkası gelir’ dediler.
İşte o papalar varya halkı bu haclara, putlara taptırıyorlar. Kendi başlarına şeriat(din) koyuyorlar. KÂfirlerin halleri boyledir. Bu kafirlerin altından yapılmış koşkleri olsa, onlara ne fayda edebilir ki! KÂfirleri boyle bilelim. Ama kendimize de guvenip kibire kapılmayalım.
Bir hadisi kudsi de buyuruluyor ki;
”Kibir benim ridamdır, azamet de izarım. Her kim bu ikisi hakkında benimle munazaaya kalkışırsa onu helak ederim.”
Mustafa İsmet Garibullah Hazretleri bu nefsin ilahlığından kurtulabilenin, nefis ezmenin ilacı olarak Risale-i Kudsiyesinde şoyle buyuruyor:
Hem nevafil sunnet ile nefsi dek
Kıl azametle amel bul sırrı hak
Manası:”Sunnetlere ve nafilelere devamla nefsini yen ve azimetle amel ederek hakkın sırrına kavuş.”
Şimdi pek nafilelere onem veren yok. Kazası olan nafile kılmaz diyorlar. HÂlbuki gayret edilse farzlarda yapılır, nafilelerde… Gazinolara, kahvehanelere, sinemalara gidilmezse, boş şeyler ile meşgul olunmazsa butun ibadetler yapılır. Mevla’nın rızasına ulaşılır.
Peygamberimiz bir hadisi şeriflerine buyuruyorlar ki;
”Cennete ilk gireceklerin yuzleri ayın ondordu gibi olacak. Cennetekiler tukurmezler, sumkurmezler, helÂya gitmezler, koşklerinin kapıları altından, tarakları altından ve gumuştendir. Buhurdanlarından yanan cennet ‘od’udur. Terleri misk gibi kokar. Her erkeğe iki hanım verilir ki guzelliklerinden ilikleri ustten gozukur, aralarında cekişme olmaz. Duyguları birdir. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederler.”
Kafirlerin Allah’ı nasıl bildiklerini anladınız değil mi? Bizim oyle bir Allah’ımız var ki, gozlerimizle goremeyiz, ellerimizle tatamayız. Peki bu Allah’ımızı nasıl bileceğiz? Resulullah’ın buyurduğu uzere:
”Nefsini bilen Rabbini bilir”
Mevla Teala’nın 8 sıfatı subutiyesi ki bunlar hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam, tekvindir. Bunların suretlerini Allah-u Teala bizim ruhumuza vermiştir. İşte bunları anlamakla ruhu anlıyoruz. Ruhu anlamakla Mevla Teala’nın sıfatlarını anlıyoruz. Mevla’nın sıfatlarını anlamakla da sıfatlarını anlıyoruz. Mevla Teala’nın sıfatlarını anlamakla da O’nu bilmiş oluyoruz.
Onların hacları ne yaratabiliyor? İbrahim (Aleyhisselam)’ın kıssasını hatırlayalım:
İbrahim (Aleyhisselam)’ın başta babası olma uzere butun kavmi putperest idi.Onlara ne kadar analttıysa da onları bir turlu putlara tapmaktan vazgecirememişti.
Bunun uzerine İbrahim (aleyhisselam) putları kırmaya karar verdi. Bir gun kavmi panayıra gidiyordu.Giderken putların bulunduğu yere girdiler, ileri gelenler putlara yaklaştılar.Bayrama cıkmazdan once yemekler getirip putların onune koydular.Putların onune koydukları yemeklerin bereketlendiğini zannederler, dondukten sonra o yemekleri yerlerdi.Adetleri boyle idi.
Bundan sonra İbrahim (Aleyhisselam)’a bizimle beraber bayram yerine gelmez misin? diye sordular. İbrahim (aleyhisselam) hasta olduğunu soyleyerek orada kaldı.
Putperesler bayram yapmaya gittikten sonra İbrahim (Aleyhisselam) puthaneye girdi. Putların yanına yaklaştı orada bulunan yemekleri kastederek:”yesenize” dedi. Putlardan bir cevap gelmeyince onlarla alay ederek ”size ne oldu konuşmuyorsunuz” diyerek butun putları baltayla kırmaya başladı. Yalnızca en buyuk putu bırakıp baltayı onun boynuna astı.
İbrahim (Aleyhisselam)’ın kavmi bayam yerinden donup putlarının parcalanmış olduğunu gorunce:
”Dediler ki; bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı her kim yaptıysa şuphesiz zalimlerdendir.”
”Dediler ki: kendisine İbrahim denilen bir genci işittik ki onları (putlarımızı) anıp duruyor.”
”Dediler; onu insanların gozu onune getirin, umulur ki onlar şahadette bulunurlar”
Bunun uzerine İbrahim (Aleyhisselam)ı getirdiler.
”Dediler ki Ey İbrahim! Bizim ilahlarımıza bunu sen mi yaptın?”
Hazreti İbrahim’de onların ahmaklıklarına işaret ve putların ne kadar aciz şeyler olduğunu izhar icin:
”Dedi ki: Belki onu onların şu buyuğu yapmıştır. Eğer konuşuyorlarsa ona sorunuz.”
İbrahim (aleyhisselam) boyle deyince muşrikler bir an yaptıkları hatanın farkına vardılar.
”Bunun uzerine kendi nefislerine donduler de dediler ki: siz şuphesiz zalimlerdensiniz.”
”Bundan sonra başları uzerine (eski kafalarına) donduler de (dediler ki):Muhakkak sen bilirsin ki onlar konuşamazlar.”
”Bunun uzerine İbrahim (Aleyhisselam) dedi ki, O halde Allah’dan başka size hicbir şey ile fayda veremeyecek ve zararda def edemeyecek bir şeye mi ibadet edersiniz.”
”Yazık size ve Allah’tan başka taptıklarınıza, hala akıllanmayacak mısınız?”
İbrahim (Aleyhisselam) boyle konuşunca Nemrut ve damları bir ateş yakmaya ve İbrahim (aleyhisselam) ı o ateşe atmaya karar verdiler.
”Dediler ki: Onu yakınız ve ilahlarınıza yardım ediniz. Eğer bir iş yapacaksanız.”
Nemrutun emri uzere, kavmi, İbrahim (aleyhisselam) I yakmak icin bir meydana odun yığmaya başladılar, bu hal bir ay kadar devam etti. Nihayet bu odunları yakınca cok buyuk bir ateş meydana geldi. Oyle ki havada ucan kuşlar bu ateşin harareti ile yanıyordu. Yedi gun bu ateş devam etti. Ateş o kadar yuksek olmuştu ki, İbrahim (Aleyhisselam) ı o ateşe nasıl atacaklarını bilemiyorlardı.
Bu arada şeytan insan suretinde gelip onlara mancınığı oğretti. Boylece mancınık yapıp İbrahim (Aleyhisselam) ı ateşe savurdular. İnsanlardan ve cinlerden başka butun yer ve gok ehli, butun melekler sayha ederek:”Ya Rabbi! Senin halilin ateşe atılıyor, yeryuzunde ondan başka sana ibadet eden yok bize izin verir misin ki ona yardım edelim.” dediler.
O zaman Cenab-ı Hak:”Eğer sizden birinizden yardım isterse muhakkak ona izin veriyorum. Yok, eğer kimseden yardım beklemezde bana sığınırsa benimle onun arasını bırakın.” buyurdu.
İbrahim (aleyhisselam) havadayken İsrafil (aleyhisselam) geldi. Dedi ki:”Ya İbrahim! RuzgÂrlar, yağmurlar benim emrimde dilersen yağmurlar yağdırayım, ruzgarlar estireyim bu ateşi sondureyim.” İbrahim (aleyhisselam) ise

Cenab-ı Hak O’nun hic kimseden yardım taleb etmeden yalnızca kendisine sığındığını gorunce bizzat ateşe kendisi hitap ederek:
”Dedi ki: Ey ateş! İbrahim uzerine serin ve selamette ol.”
Cenab-ı Hakkın bu tecellisi karşısında ateş derhal tesirini kaybedip Hazreti İbrahim’e asla zarar veremez hale geldi, orası adeta yeşilliklerle dolu bir bahce haline geldi.
İşte bu kıssa hakkın batıl uzerine galip geldiğinin, hakka delalet ve irşad icin calışanları Mevla Teala’nın daima himaye eylediğinin en guzel orneğidir.
Birde Resulullah’ın mağarada ki halini duşunun. Mekke muşrikleri islam dininin yayılmasına mani olmak icin Allah’ın Resulunu oldurmeye karar vermişlerdi. Resulullah Efendimiz Hazreti Ebubekir ile beraber Mekke’den Medine’ye gitmek uzere yola cıkmışlar gece sevr dağında bir mağaraya sığınıp orada sabahlamışlardı.
Sabah olunca Resulullah’ın Mekke’den cıktığını oğrenen Kureyş muşrikleri onların izlerini surerek mağaraya kadar gelmişlerdi. Mağaranın kapısında kuşların yuva yaptığını, orumceğin ağ orduğunu gorunce eğilip de mağaraya bakmamışlardı. Halbuki eğilipde bakmış olsalardı, onları gorebilirlerdi. Bakmadılar, bakamadılar. Cunku Allah var, O baktırmıyor.
Bu esnada Ebubekir (Radıyallahu anh) ın kalbine bir korku duşuyor:”Ya Resulallah ayaklarının ucuna baksalar bizi gorecekler.” diyor.Bunun uzerine Peygamber Efendimi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):”Ey Ebubekir! Mahzun olma Allah bizimle beraberdir.” buyuruyor. Ve orada Hazreti Ebubekir’in kalbine teveccuh ediyor.
”Allah (-u Teala) Hazretleri oun (Hazreti Ebubekir’in) uzerine sukunet indirdi.”(Tevbe 40 dan)
İşte Allah Azza ve Celle Hazretleri boyle korkulu bir gunde peygamberine yardım etmiş, Hazreti Ebubekir uzerine sukuneti inzal buyurarak onu huzunden kurtarmıştı.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir tanedir. Nasıl ki uluhiyette Allah’ın ikincisi yok ise varlıklar icerisinde de Resulullah’ın ikincisi yoktur.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
”Ben Allah’ın nurundan yaratıldım, muminlerde benim nurumdan.” KÂfirlerde Onun nurundan yaratılmıştır ama onlar nurlarını sondurmuşlerdir.
SİZE TAVSİYEM!
Tekrar ders ayetimize donelim.
Cenab-ı Hak ne guzel buyuruyor:”Sizin taptıklarınız toplansalar da bir sivrisinek dahi yaratamazlar.” Bu ayeti iyi anlamak lazım. O hacların acziyeti bilindiğinde, Allah’da kudreti de iyi anlaşılmış olur. Asıl sevilecek olan işte O Allah’dır. Asıl utanılacak olan da yine O’dur.
Sonra yine Mevla buyuruyor: ”O sinek onlardan bir şey soymuş olsa, putlar o zayıf sineğin soyduğu o nesneyi ondan kurtaramazlar.” Boyle ilah olur mu? Akılsız putperestler nasıl oluyor da bu kadar aciz mahlûklara ibadet ediyorlar?
”Talib de zayıf oldu matlub da.” Yani sinek de zayıf oldu putlarda zayıf oldu. Veyahut tapan muşrik de zayıf oldu tapılan putlarda.
Mevla Teala Hazretleri bu meseli beyan ettikten sonra putlara ibadet eden muşriklerin zat-ı ulûhiyeti layıkıyla takdir edemediklerini bildirerek buyuruyor ki:
(Ders ayeti)
”Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Zira Allah (-u Teala) elbette kavidir ve herkes uzerine galiptir.”
Butun calışmalarımızı Allah’ın rızasına kavuşmak icin yapalım. Nitekim Mevla Teala Kehf suresinde buyuruyor:
”Her kim rabbisine kavuşmayı umit ederse salih amel işlesin. Rabbinin ibadetine hic kimseyi ortak etmesin.”
Gordunuz mu? Altın, gumuş, koşk, saray vesair bunların hic birisi insanı Allah’a yaklaştırmıyor.
Fatih Sultan Mehmed’in babası 2. Murad Han, saltanat gailelerinden cekilerek yerine henuz 13 yaşında bulunan oğlu Fatih Sultanı tahta gecirmişti. Devlet ricali, Osmanlı devletinin icinde bulunduğu buhranlı donemi daha atlatamadığını boyle bir taht değişikliğinin haclıların yeniden harekete gecmelerine sebep olacağını soyleyerek Sultan 2. Murad Han’ı bundan vazgecirmeye calıştılarsa da bir turlu onu ikna edemediler. Hakikaten de devlet erkÂnının tahmin ettikleri gibi haclılar buyuk bir koalisyon tertipleyerek Osmanlıya karşı harekete gectiler.
İşin vahametini anlayan Fatih Sultan Mehmed babasına şoyle bir mektub yazdı:”Eğer padişah iseniz tahta sahip cıkıp kafire mukabele edin. Yok, eğer padişah ben isem emrediyorum derhal islam ordusunun başına gecin.”
2. Murad bu dahiyane mektub karşısında soyleyecek bir soz bulamadı. İmparatorluğun başına gecerek, kÂfirlerin uzerine yurudu, onları bozguna uğrattı. Ne guzel baba! Ne guzel oğul!
Peygamberimiz ne buyurdu onun icin:
”İstanbul elbette fethedilecektir. Ne guzel emirdir onu fetheden! Ne guzel ordudur onu fetheden!”
Onlar o saltanatlarının icinde ibadet etmeye aşık idiler. Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri de daha iki yada uc gun olmuştu ki, Şeyhi Akşemseddin’e giderek halvete girmek istemişti.
Ancak Akşemseddin hazretleri bunu reddetti ve dedi ki:”Bu yolda bir lezzet vardır ki bir kere onu tattın mı dunya saltanatı gozunden tamamen silinir. HÂlbuki sen devlet umurunu gereği gibi ifaya ve saltanatı hakkıyla icraya mecbursun. Sen benim halvetime girersen ahval-i Âlem bozulur, sonra Allah’ın gazabına uğrarız. Ey Fatih! Senin salik olman değil malik olman lazımdır.”
Bu buyuklerin sozleri ve halleri ne yazmakla biter, ne de soylemekle. Bizle bu buyuklerin yolunda, onlar gibi ibadete aşık olalım. Geceleri teheccude kalkalım. En kısa gecelerde dahi kacırmayalım. Teheccudu kacırmak buyuk bir zarardır. Tarikat derslerini tamamlamalı. Unutmayın ki herkesin ayrı ayrı kutuğu var, dersini ne kadar yaptığı o kutukte yazıyor. İlla kalkalım. Kalktık mı Allah yardım edecektir.
Bizde ne kadar kamil sıfatlar varsa hepsi Mevla Teala’nın sıfatlarından geliyor. Mesela teşbihte hata yoktur. Bu camii şerifin icindeki ışık dışarıdaki ışığın zılli (golgesi) dir. Aslı guneştir. İşte Mevla’da bize zıl yolu ile hayat, ilim, semi… Sıfatları gelmese, ne hayat sahibi, ne ilim sahibi, ne işitici olabiliriz. Mevla Teala bunları bizden aldığı takdirde bizde bir şey kalmaz. Mevlamızı boyle tanıyalım ve millete tanıtalım.
Ya Rabbi! Bu ilimler senindir. Bize dostların vasıtasıyla geldi. Bazıları Allah’ın nimetlerini yer, şarap bardağı da yanındadır. Peki, sana o nimetleri veren, sana o nimetlerin tadını hissettiren yaratan Allah’ı duşunmek nerede kaldı. İnsanoğlu Allah’dan utanarak yemelidir.
Bir gun adam oldurmuş bir sucluyu karakola getirmişler. Sonrada onune yemek koymuşlar. Adam utanarak yemiş başı aşağı doğru eğik.O bizden daha akıllıca hareket etmiş o kadar kotuluğu yaptığı halde.
Bundan sonra ekmeğe de cok dikkat edelim. Bakınız hepinize tembih ediyorum ‘ekmek kırıntılarını yeyiniz!’ Bir ekmek kırığının duştuğunu gorsem vallahi billahi alıp temizleyip yiyorum.
Bir adam yolda kolesi ile giderken baktı ki bir ekmek parcası bir pisliğin icinde yanında gecti gitti, ama onu oradan almadığına pişman oldu. Donuşunde aynı yerden gecmesi gerektdi. Baktı ki pislik orada fakat ekmek yok. Acaba ekmek ne oldu diye kolesine sordu. Kolesi:”Bir ara fırsat bulup onu ben aldım, temizleyip yedim.” dedi. O zaman o kimse dedi ki:”Bir cennetlik adam benim kolem olamaz. Seni azad ediyorum. Cunku Resulullah’tan işittim:”Bir adam ekmek kırıntılarını toplasa yese cennetliktir.”
Bu mujdeyi unutmayalım. Ekmek kırıntılarını toplayıp hayvanlara versek ne olur derseniz, derim ki onu biz yiyelim, hayvana başka şey verelim. Cunku hayvan sevap kazanamaz. Ekmek kırıntılarına dikkat etmemekten cin carpmaları da olur.
Birisi manada Lokman Hekim’i gordu. Lokman Hekim ona:”Bu gun ismi duyulmadık hastalıklar var ya! onlar ekmek kırıntılarının lağımlara karışmaları sebebiyle oluyor.” dedi.
İcinde icecek bulunan bir kabın uzerini acık bırakmamalıdır. Velev bir cubukla olsun kapların ustu ortulmelidir. Tam sunnet uzere yaşarsak hic hasta olmayız.
Edeptir yol asıl Hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim… Bizler şeriata her zaman muhtacız.
Şimdi ayetimize gecelim:
”Allah (-u Teala Hazretleri) meleklerden ve insanlardan resuller secer. Muhakkak Allah (-u Teala) ziyade işitici ve gorucudur.”
Bu ayeti celile Mekke muşrikleri hakkında nazil olmuştur. Bunlar Allah’ın resulunu kastederek:”Allah, peygamber gonderecek başka kimseyi bulamadı da onu mu gonderdi?” gibi alaylı sozlerle peygamber efendimizin peygamberliğini inkar ettiler. Bunun uzerine Mevla Teala bu ayeti inzal buyurdu.
Cenab-ı Hak, Efendimizi (Sallallahu aleyhi ve sellem) secti. Ne guzel secti. Anlamayanlar:”Niye Onu secti?” dediler. Onlar peygamber efendimizin hakikatini bilemediler.
HÂlbuki bir hadisi kudsi’de buyuruluyor:
”Ben gizli bir hazine idim. Bilinmekliğimi sevdim. Ve beni bilsinler icin mahlûkatı yarattım.”
Mevla Teala bilinmekliğini sevince kadim olan sevgi sıfatının sureti meydana geldi. Efendimiz’in hakikati oldu. O oyle muazzam nurdur ki butun kainat ondan yaratıldı. Efendimiz bu manaya işaret ederek:
”Allah’ın ilk yarattığı benim nurumdur.Muminlerde benim nurumdan (yaratılmışlar) dır.” buyuruyor.
(Ders ayeti)
”Onların ilerilerinde (onlerinde) olanı da, gerilerinde (arkalarında) olanı da bilir. Butun işler ancak Allah’a donucudur.”
Ya Rabbi! Bizim yaptıklarımızı da, yapmadıklarımızı da, yapamadıklarımızı da, yapamayacaklarımızı da bilen ancak sensin. Biz bilse idik başımıza gelecek belaları izale etmeye calışırdık. O ki yalnız sen biliyorsun, sen izale et! Amin..
Mevla Teala ehli imana hitaben buyuruyor ki:
(ders ayeti)
”Ey iman edenler! Rukuya varınız, secde ediniz ve rabbinize ibadette bulunun ve hayır işleyiniz, ta ki felaha erebilesiniz.”
Bir gun Efendi Baba beni cağırttı. Yanına gittiğimde sordu:”Mahmud, bu yaptığın ibadetler o huzura layık oluyor mu, olmuyor mu?” Ben: ”Olmuyor efendim” dedim. Ama dedi:”Bunu bir puta yaptığını duşunelim kÂinat altust olur mu olmaz mı?””Olur” diye cevap verdim. ”O halde ibadetinde kabul oluyor” dedi. O cok buyuk bir insandı, işi ne guzel anlamıştı.
Şeytan bir gun bir muslumana arkadaş oldu. Maksadı ona vesvese vermekti. O musluman sabah oldu namaz kılmadı, oğlen oldu namaz kılmadı, ertesi sabaha kadar bekledi. O kimse namaz kılmamaya devam edince şeytan:”Seninle arkadaş oldum ama artık vazgectim. Korkarım Allah-u Teala sana bir bela verirde bende yanarım.” dedi ve kactı.
Sure-i Haşr’da Mevla Teala şoyle buyurmakta:
”Şeytanın meseli gibi ki, vaktiyle insana kÂfir ol dedi, vaktaki kÂfir oldu. Ded ki: Şuphe yok ki ben senden uzağım. Muhakkak ki ben Âlemlerin rabbinden korkarım.”
Mevla Teala muminlere ruku ve secde etmelerini emrettikten sonra bilhassa buyuruyor:
(Ders ayeti)
”O Allah yolunda hakkıyla cihad edin; o sizi secti ve dinde uzerinize bir gucluk kılmadı, oyle olunca babanız İbrahim milletine tabi olun.İşte Allah bundan once ve bunda (Kuran’da) size muslumanlar ismini verdi, şu resul sizin uzerinize şahid olsun siz de insanlar uzerine şahid olasınız, oyle ise namazı dosdoğru ve devam uzere kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın.İşte O Mevlanızdır hemde ne guzel Mevla ne guzel yardımcıdır.”
Cihad: Gucun yettiği kadar butun kudret ile savaşmaktır. Bu da uc turlu olur. Biri din duşmanları ile (mesela: Rus ve Yunan’la) Allah icin savaşmaktır. İkincisi nefis ile cihattır. Ucuncusu şeytan ile mucadele etmektir. Evvela nefis ile cihad etmek gelir. Onu yenmeden adam olunmaz. Ondan sonra en efdal cihad nedir?(Hadisi şerifte
”Cihadların en efdali; emri bil maruf nehyi anil munker dir.”
Başka bir hadisi şerifte de:
”Kim emri bilmaruf – nehyi anilmunker ederse Allah’ın yeryuzunde ki halifesi, resulun halifesi ve kitabın halifesidir.”
Tavsiye ediyorum size canınızı bu yola adayın!.. Calışın, alışın.Calışmak, alışmak.. Başkası yok. Calışan mutlaka muvaffak olur, bataklıklar icerisinde de olsa. Bunu ben demiyorum, Allah soz veriyor:
”Ve o kimseler ki bizim uğrumuzda mucahedede bulundular, elbette onları bizim yolumuza hidayet ederiz ve şuphe yok ki Allah elbette muhsin olanlar ile beraberdir.”
Ancak calışmalar Allah icin ve riya karışmaksızın olacak.
Efendimizin ordusundan bir asker, yapılan savaşların birinde duşman ile oyle carpıştı ki, otekilerin hepsi utandı. Fakat peygamberimiz onun hakkında:”Bunda cehennemli siması var!” dedi. Otekiler hemen sordular ona:”Sen hepimizden daha gayretli savaştın, kastın neydi?” O da dedi ki:”Yahu gormediniz mi hurmalıklar elimizden gidiyordu.”
Necmeddin-i Kubra Hazretleri bir şeyhe intisab etti. Kendisine batıni haller hasıl oldu, ilmi de coktu. Bir gece hatırına geldi ki: Batıni ilimden haberdar oldum, zahir ilmimde şeyhimin ilminden ziyadedir. Buna vÂkıf olan şeyhi onu cağırttı ve: ”Kalk sefere cık, senin Ammar Yasir’in yanına gitmen gerekir.” dedi.O da emredileni yaptı.
Şeyh Ammar’ın hizmetine girdi. Lakin bir sure sonra aynı şey aklına geldi. Buna vakıf olan Şeyh Ammar onu yanına cağırttı ve:”Necmeddin! Kalk Mısıra git. Orada Ruzbehanın hizmetine gir. Bu, senin varlığını bir sille ile beyninden cıkarıp atar.” dedi. Oda yine denileni yaptı, Mısır’a gitti. Şeyhin hanigahına girdi şeyh orada değildi. Murdilerin hepside murakabe halinde idiler. Hic kimse onun gelişine aldırmadı.
Orada bulunan başka birisine:”Şeyh hangisidir?” dedi. O da şeyhin onlar arasında olmadığını, abdest almak icin dışarı cıktığını soyledi. Bunun uzerine Necmeddin-i Kubra abdest almakta olan şeyhin yanına gitti. Gordu ki az bir su ile abdest alıyor. Hatırına geldi ki:”Şeyh bilmezmi ki, bu kadar az bir su ile abdest alınmaz. Bu nasıl şeyhliktir.”
Şeyh abdestini bitirdikten sonra elini onun yuzune silkti. O, su yuzune dokunu dokunmaz bir tuhaf oldu. Sonra şeyh hanigÂha girdi, o da onunla girdi. Şeyh abdest şukur namazına başladı. O da ayakustu durdu o halde iken kendini kaybetti.
Manada gordu ki kıyamet kopmuş, cehennem ortaya cıkmış, adamları tutup tutup ateşe atıyorlar. O ateşin guzergÂhında bir tepe var. Bir şahıs da o tepenin uzerine oturmuş. Her kim derse ki ”ben bu zata bağlıyım” hemen onu bırakıyorlar, başkasını ateşe atıyorlar. Birden onu da tutup cektiler.
O yere geldiği zaman dedi ki: ”Ben bu zata bağlıyım” deyince bıraktılar. Sonra o tepenin uzerine cıktı baktı ki, Şeyh Ruhzebandır. Huzuruna vardı, ayağına kapandı. Ensesine oyle şiddetli bir sille vurdu ki, onun şiddetinden yuz ustu duştu. Şoyle dedi:”Bir daha hakikat ehlini inkÂr etmeyesin.” Duşer duşmez hemen kendinden gecme halinden ayıldı.
Bu sırada şeyhte namazını tamamlayıp selamını vermişti. Yanına daha da yaklaştı, ayağına kapandı. Şeyh o vakıada olduğu gibi acıktanda bir sille attı ve orada soylediği sozude soyledi. O hastalıkta (inkÂr hastalığı) icinden cıkıp gitti. Şeyh, Necmeddin’i Kubra’ya:”Geri don git. Şeyh Ammar’ın hizmetine gir.” dedi ve şeyhe teslim etmesi uzere bir mektub verdi. Mektubda şoyle yazılıydı:
”Her ne kadar bakırın varsa bana gonder ki, onları halis altın edeyim., yine sana yollayayım.”
Niyet doğru durust olmalı. Rutbe, makam, riyaset icin amel etmeyin. Ya nicin amel etmeli? Mukaddesatın muhafaza olması icin.
Mevla Teala ayeti kerimede ”O sizi secti” buyurdu, bu nasıl oldu? Kendisine ibadetle, hizmetle, taatla meşgul olmamız icin bizi secti.
Bir insan icin bundan daha yuksek hangi rutbe ve bundan daha yuksek hangi saadet olabilir. Mevla Teala bu yuksek rutbeyi bize verdi, bunun yanı sıra diğer dinlerde olduğu gibi islam dininde kullarına cekilmez ağır yukler yuklemedi. Herkesin durumuna gore ruhsat verdi.
Mesela; zaruret zamanlarında, seferde namazın kısaltılması, seferde iftar yapılması, su olmadığı yerde teyemmum yapılması, zaruret zamanlarında olmuş hayvanların etlerinin yeilmesi, hastalık ve acizlik zamanlarında orucun yenilmesi, takat getirilmediği anda namazın oturarak veya yatarak kılınması dindeki kolaylıklardan bir kacıdır.
Ey ummeti Muhammed! Allah (Celle celaluhu) dini icin insanların arasından sizi secti ve dinde uzerinize bir gucluk kılmadı. Oyle olunca Ey Ummeti Muhammed babanız İbrahim’in milletine tabi olun.
Dinde babanızın milletine uyun. İbrahim (aleyhisselam) her ne kadar butun milletin babası değilsede Allah’u Teala ”Babanız” diye isim vermiştir. İbrahim (aleyhisselam) Hazreti Resul’un babasıdır, o da ummetin babasıdır. Oyle olduğu icin İbrahim (aleyhisselam) ummetin babası demektir.
Ayeti kerimede buyurulduğu uzere Resul (Aleyhisselam) ve biz ummeti Muhammed diğer ummetler uzerine şahid kılınacağız. Mevla Teala butun peygamberlerin ummetlerine bir bir:”Peygamberiniz benim yolumu tebliğ etti mi?” diye soracak.
Nuh (Aleyhisselam) ummetine de aynı soruyu sorduğunda onlar:”Hayır ya Rabbi! tebliğ etmedi.” diyecekler. Nuh (Aleyhisselam) ise ”950 sene onları senin yoluna davet ettim.” diyecek bunun uzerine ummeti Muhammed şahid olarak getirilecek.
Nuh (Aleyhisselam) ın tebliğ vazifesini yaptığını lakin kavminin ona icabet etmediğine şahidlik edecek. Bunun uzerine Nuh (Aleyhisselam) ın kavmi itirazda bulunarak:”Ya Rabbi! Biz evvel ummetleriz onlar ise en son ummet, bizim hallerimize nasıl vakıf olabilirler ki, şahid oluyorlar!” dediklerinde,
Mevla Teala Ummeti Muhammed’e:”Deliliniz var mı?” diye soracak. Ummeti Muhammed’de Sure-i Nuh’u baştan aşağı okuyacak. Bunun uzerine Mevla Teala meleklerine:”Bunları cehenneme atın” buyuracak.
Mevla Teala başka ummetlere vermediği iki hasleti bu ummete verdi. Biri: Ummeti Muhammed’e dinde gucluk kılmadı. Diğeri: Kıyamet gunu Ummeti Muhammed’i diğer ummetler uzerine şahid kıldı.
Ali İmran suresinde ”Allah’ın ipine -şeriatına, dinine, Kuran’ına sımsıkı sarılın” buyurmakta. Dersimizin ayeti kerimesinde ise ”Allah’a sarılın” (Mevla Teala’nın zatı paki subhaniyesinin cemalinin nuru ile kalplerinizi parlatın) buyuruyor.
Şah’ı Nakşibendi (Kuddise Sirrahu) Bu iki ayeti kerimenin emrine imtisal edenin işinin tamam olduğunu buyurur…
Cenab-ı Hak ne guzel buyuruyor:”Sizin taptıklarınız toplansalar da bir sivrisinek dahi yaratamazlar.” Bu ayeti iyi anlamak lazım. O hacların acziyeti bilindiğinde, Allah’da kudreti de iyi anlaşılmış olur. Asıl sevilecek olan işte O Allah’dır. Asıl utanılacak olan da yine O’dur.
Sonra yine Mevla buyuruyor: ”O sinek onlardan bir şey soymuş olsa, putlar o zayıf sineğin soyduğu o nesneyi ondan kurtaramazlar.” Boyle ilah olur mu? Akılsız putperestler nasıl oluyor da bu kadar aciz mahlûklara ibadet ediyorlar?
”Talib de zayıf oldu matlub da.” Yani sinek de zayıf oldu putlarda zayıf oldu. Veyahut tapan muşrik de zayıf oldu tapılan putlarda.
Mevla Teala Hazretleri bu meseli beyan ettikten sonra putlara ibadet eden muşriklerin zat-ı ulûhiyeti layıkıyla takdir edemediklerini bildirerek buyuruyor ki:
(Ders ayeti)
”Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Zira Allah (-u Teala) elbette kavidir ve herkes uzerine galiptir.”
Butun calışmalarımızı Allah’ın rızasına kavuşmak icin yapalım. Nitekim Mevla Teala Kehf suresinde buyuruyor:
”Her kim rabbisine kavuşmayı umit ederse salih amel işlesin. Rabbinin ibadetine hic kimseyi ortak etmesin.”
Gordunuz mu? Altın, gumuş, koşk, saray vesair bunların hic birisi insanı Allah’a yaklaştırmıyor.
Fatih Sultan Mehmed’in babası 2. Murad Han, saltanat gailelerinden cekilerek yerine henuz 13 yaşında bulunan oğlu Fatih Sultanı tahta gecirmişti. Devlet ricali, Osmanlı devletinin icinde bulunduğu buhranlı donemi daha atlatamadığını boyle bir taht değişikliğinin haclıların yeniden harekete gecmelerine sebep olacağını soyleyerek Sultan 2. Murad Han’ı bundan vazgecirmeye calıştılarsa da bir turlu onu ikna edemediler. Hakikaten de devlet erkÂnının tahmin ettikleri gibi haclılar buyuk bir koalisyon tertipleyerek Osmanlıya karşı harekete gectiler.
İşin vahametini anlayan Fatih Sultan Mehmed babasına şoyle bir mektub yazdı:”Eğer padişah iseniz tahta sahip cıkıp kafire mukabele edin. Yok, eğer padişah ben isem emrediyorum derhal islam ordusunun başına gecin.”
2. Murad bu dahiyane mektub karşısında soyleyecek bir soz bulamadı. İmparatorluğun başına gecerek, kÂfirlerin uzerine yurudu, onları bozguna uğrattı. Ne guzel baba! Ne guzel oğul!
Peygamberimiz ne buyurdu onun icin:
”İstanbul elbette fethedilecektir. Ne guzel emirdir onu fetheden! Ne guzel ordudur onu fetheden!”
Onlar o saltanatlarının icinde ibadet etmeye aşık idiler. Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri de daha iki yada uc gun olmuştu ki, Şeyhi Akşemseddin’e giderek halvete girmek istemişti.
Ancak Akşemseddin hazretleri bunu reddetti ve dedi ki:”Bu yolda bir lezzet vardır ki bir kere onu tattın mı dunya saltanatı gozunden tamamen silinir. HÂlbuki sen devlet umurunu gereği gibi ifaya ve saltanatı hakkıyla icraya mecbursun. Sen benim halvetime girersen ahval-i Âlem bozulur, sonra Allah’ın gazabına uğrarız. Ey Fatih! Senin salik olman değil malik olman lazımdır.”
Bu buyuklerin sozleri ve halleri ne yazmakla biter, ne de soylemekle. Bizle bu buyuklerin yolunda, onlar gibi ibadete aşık olalım. Geceleri teheccude kalkalım. En kısa gecelerde dahi kacırmayalım. Teheccudu kacırmak buyuk bir zarardır. Tarikat derslerini tamamlamalı. Unutmayın ki herkesin ayrı ayrı kutuğu var, dersini ne kadar yaptığı o kutukte yazıyor. İlla kalkalım. Kalktık mı Allah yardım edecektir.
Bizde ne kadar kamil sıfatlar varsa hepsi Mevla Teala’nın sıfatlarından geliyor. Mesela teşbihte hata yoktur. Bu camii şerifin icindeki ışık dışarıdaki ışığın zılli (golgesi) dir. Aslı guneştir. İşte Mevla’da bize zıl yolu ile hayat, ilim, semi… Sıfatları gelmese, ne hayat sahibi, ne ilim sahibi, ne işitici olabiliriz. Mevla Teala bunları bizden aldığı takdirde bizde bir şey kalmaz. Mevlamızı boyle tanıyalım ve millete tanıtalım.
Ya Rabbi! Bu ilimler senindir. Bize dostların vasıtasıyla geldi. Bazıları Allah’ın nimetlerini yer, şarap bardağı da yanındadır. Peki, sana o nimetleri veren, sana o nimetlerin tadını hissettiren yaratan Allah’ı duşunmek nerede kaldı. İnsanoğlu Allah’dan utanarak yemelidir.
Bir gun adam oldurmuş bir sucluyu karakola getirmişler. Sonrada onune yemek koymuşlar. Adam utanarak yemiş başı aşağı doğru eğik.O bizden daha akıllıca hareket etmiş o kadar kotuluğu yaptığı halde.
Bundan sonra ekmeğe de cok dikkat edelim. Bakınız hepinize tembih ediyorum ‘ekmek kırıntılarını yeyiniz!’ Bir ekmek kırığının duştuğunu gorsem vallahi billahi alıp temizleyip yiyorum.
Bir adam yolda kolesi ile giderken baktı ki bir ekmek parcası bir pisliğin icinde yanında gecti gitti, ama onu oradan almadığına pişman oldu. Donuşunde aynı yerden gecmesi gerektdi. Baktı ki pislik orada fakat ekmek yok. Acaba ekmek ne oldu diye kolesine sordu. Kolesi:”Bir ara fırsat bulup onu ben aldım, temizleyip yedim.” dedi. O zaman o kimse dedi ki:”Bir cennetlik adam benim kolem olamaz. Seni azad ediyorum. Cunku Resulullah’tan işittim:”Bir adam ekmek kırıntılarını toplasa yese cennetliktir.”
Bu mujdeyi unutmayalım. Ekmek kırıntılarını toplayıp hayvanlara versek ne olur derseniz, derim ki onu biz yiyelim, hayvana başka şey verelim. Cunku hayvan sevap kazanamaz. Ekmek kırıntılarına dikkat etmemekten cin carpmaları da olur.
Birisi manada Lokman Hekim’i gordu. Lokman Hekim ona:”Bu gun ismi duyulmadık hastalıklar var ya! onlar ekmek kırıntılarının lağımlara karışmaları sebebiyle oluyor.” dedi.
İcinde icecek bulunan bir kabın uzerini acık bırakmamalıdır. Velev bir cubukla olsun kapların ustu ortulmelidir. Tam sunnet uzere yaşarsak hic hasta olmayız.
Edeptir yol asıl Hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim… Bizler şeriata her zaman muhtacız.
Şimdi ayetimize gecelim:
”Allah (-u Teala Hazretleri) meleklerden ve insanlardan resuller secer. Muhakkak Allah (-u Teala) ziyade işitici ve gorucudur.”
Bu ayeti celile Mekke muşrikleri hakkında nazil olmuştur. Bunlar Allah’ın resulunu kastederek:”Allah, peygamber gonderecek başka kimseyi bulamadı da onu mu gonderdi?” gibi alaylı sozlerle peygamber efendimizin peygamberliğini inkar ettiler. Bunun uzerine Mevla Teala bu ayeti inzal buyurdu.
Cenab-ı Hak, Efendimizi (Sallallahu aleyhi ve sellem) secti. Ne guzel secti. Anlamayanlar:”Niye Onu secti?” dediler. Onlar peygamber efendimizin hakikatini bilemediler.
HÂlbuki bir hadisi kudsi’de buyuruluyor:
”Ben gizli bir hazine idim. Bilinmekliğimi sevdim. Ve beni bilsinler icin mahlûkatı yarattım.”
Mevla Teala bilinmekliğini sevince kadim olan sevgi sıfatının sureti meydana geldi. Efendimiz’in hakikati oldu. O oyle muazzam nurdur ki butun kainat ondan yaratıldı. Efendimiz bu manaya işaret ederek:
”Allah’ın ilk yarattığı benim nurumdur.Muminlerde benim nurumdan (yaratılmışlar) dır.” buyuruyor.
(Ders ayeti)
”Onların ilerilerinde (onlerinde) olanı da, gerilerinde (arkalarında) olanı da bilir. Butun işler ancak Allah’a donucudur.”
Ya Rabbi! Bizim yaptıklarımızı da, yapmadıklarımızı da, yapamadıklarımızı da, yapamayacaklarımızı da bilen ancak sensin. Biz bilse idik başımıza gelecek belaları izale etmeye calışırdık. O ki yalnız sen biliyorsun, sen izale et! Amin..
Mevla Teala ehli imana hitaben buyuruyor ki:
(ders ayeti)
”Ey iman edenler! Rukuya varınız, secde ediniz ve rabbinize ibadette bulunun ve hayır işleyiniz, ta ki felaha erebilesiniz.”
Bir gun Efendi Baba beni cağırttı. Yanına gittiğimde sordu:”Mahmud, bu yaptığın ibadetler o huzura layık oluyor mu, olmuyor mu?” Ben: ”Olmuyor efendim” dedim. Ama dedi:”Bunu bir puta yaptığını duşunelim kÂinat altust olur mu olmaz mı?””Olur” diye cevap verdim. ”O halde ibadetinde kabul oluyor” dedi. O cok buyuk bir insandı, işi ne guzel anlamıştı.
Şeytan bir gun bir muslumana arkadaş oldu. Maksadı ona vesvese vermekti. O musluman sabah oldu namaz kılmadı, oğlen oldu namaz kılmadı, ertesi sabaha kadar bekledi. O kimse namaz kılmamaya devam edince şeytan:”Seninle arkadaş oldum ama artık vazgectim. Korkarım Allah-u Teala sana bir bela verirde bende yanarım.” dedi ve kactı.
Sure-i Haşr’da Mevla Teala şoyle buyurmakta:
”Şeytanın meseli gibi ki, vaktiyle insana kÂfir ol dedi, vaktaki kÂfir oldu. Ded ki: Şuphe yok ki ben senden uzağım. Muhakkak ki ben Âlemlerin rabbinden korkarım.”
Mevla Teala muminlere ruku ve secde etmelerini emrettikten sonra bilhassa buyuruyor:
(Ders ayeti)
”O Allah yolunda hakkıyla cihad edin; o sizi secti ve dinde uzerinize bir gucluk kılmadı, oyle olunca babanız İbrahim milletine tabi olun.İşte Allah bundan once ve bunda (Kuran’da) size muslumanlar ismini verdi, şu resul sizin uzerinize şahid olsun siz de insanlar uzerine şahid olasınız, oyle ise namazı dosdoğru ve devam uzere kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın.İşte O Mevlanızdır hemde ne guzel Mevla ne guzel yardımcıdır.”
Cihad: Gucun yettiği kadar butun kudret ile savaşmaktır. Bu da uc turlu olur. Biri din duşmanları ile (mesela: Rus ve Yunan’la) Allah icin savaşmaktır. İkincisi nefis ile cihattır. Ucuncusu şeytan ile mucadele etmektir. Evvela nefis ile cihad etmek gelir. Onu yenmeden adam olunmaz. Ondan sonra en efdal cihad nedir?(Hadisi şerifte

”Cihadların en efdali; emri bil maruf nehyi anil munker dir.”
Başka bir hadisi şerifte de:
”Kim emri bilmaruf – nehyi anilmunker ederse Allah’ın yeryuzunde ki halifesi, resulun halifesi ve kitabın halifesidir.”
Tavsiye ediyorum size canınızı bu yola adayın!.. Calışın, alışın.Calışmak, alışmak.. Başkası yok. Calışan mutlaka muvaffak olur, bataklıklar icerisinde de olsa. Bunu ben demiyorum, Allah soz veriyor:
”Ve o kimseler ki bizim uğrumuzda mucahedede bulundular, elbette onları bizim yolumuza hidayet ederiz ve şuphe yok ki Allah elbette muhsin olanlar ile beraberdir.”
Ancak calışmalar Allah icin ve riya karışmaksızın olacak.
Efendimizin ordusundan bir asker, yapılan savaşların birinde duşman ile oyle carpıştı ki, otekilerin hepsi utandı. Fakat peygamberimiz onun hakkında:”Bunda cehennemli siması var!” dedi. Otekiler hemen sordular ona:”Sen hepimizden daha gayretli savaştın, kastın neydi?” O da dedi ki:”Yahu gormediniz mi hurmalıklar elimizden gidiyordu.”
Necmeddin-i Kubra Hazretleri bir şeyhe intisab etti. Kendisine batıni haller hasıl oldu, ilmi de coktu. Bir gece hatırına geldi ki: Batıni ilimden haberdar oldum, zahir ilmimde şeyhimin ilminden ziyadedir. Buna vÂkıf olan şeyhi onu cağırttı ve: ”Kalk sefere cık, senin Ammar Yasir’in yanına gitmen gerekir.” dedi.O da emredileni yaptı.
Şeyh Ammar’ın hizmetine girdi. Lakin bir sure sonra aynı şey aklına geldi. Buna vakıf olan Şeyh Ammar onu yanına cağırttı ve:”Necmeddin! Kalk Mısıra git. Orada Ruzbehanın hizmetine gir. Bu, senin varlığını bir sille ile beyninden cıkarıp atar.” dedi. Oda yine denileni yaptı, Mısır’a gitti. Şeyhin hanigahına girdi şeyh orada değildi. Murdilerin hepside murakabe halinde idiler. Hic kimse onun gelişine aldırmadı.
Orada bulunan başka birisine:”Şeyh hangisidir?” dedi. O da şeyhin onlar arasında olmadığını, abdest almak icin dışarı cıktığını soyledi. Bunun uzerine Necmeddin-i Kubra abdest almakta olan şeyhin yanına gitti. Gordu ki az bir su ile abdest alıyor. Hatırına geldi ki:”Şeyh bilmezmi ki, bu kadar az bir su ile abdest alınmaz. Bu nasıl şeyhliktir.”
Şeyh abdestini bitirdikten sonra elini onun yuzune silkti. O, su yuzune dokunu dokunmaz bir tuhaf oldu. Sonra şeyh hanigÂha girdi, o da onunla girdi. Şeyh abdest şukur namazına başladı. O da ayakustu durdu o halde iken kendini kaybetti.
Manada gordu ki kıyamet kopmuş, cehennem ortaya cıkmış, adamları tutup tutup ateşe atıyorlar. O ateşin guzergÂhında bir tepe var. Bir şahıs da o tepenin uzerine oturmuş. Her kim derse ki ”ben bu zata bağlıyım” hemen onu bırakıyorlar, başkasını ateşe atıyorlar. Birden onu da tutup cektiler.
O yere geldiği zaman dedi ki: ”Ben bu zata bağlıyım” deyince bıraktılar. Sonra o tepenin uzerine cıktı baktı ki, Şeyh Ruhzebandır. Huzuruna vardı, ayağına kapandı. Ensesine oyle şiddetli bir sille vurdu ki, onun şiddetinden yuz ustu duştu. Şoyle dedi:”Bir daha hakikat ehlini inkÂr etmeyesin.” Duşer duşmez hemen kendinden gecme halinden ayıldı.
Bu sırada şeyhte namazını tamamlayıp selamını vermişti. Yanına daha da yaklaştı, ayağına kapandı. Şeyh o vakıada olduğu gibi acıktanda bir sille attı ve orada soylediği sozude soyledi. O hastalıkta (inkÂr hastalığı) icinden cıkıp gitti. Şeyh, Necmeddin’i Kubra’ya:”Geri don git. Şeyh Ammar’ın hizmetine gir.” dedi ve şeyhe teslim etmesi uzere bir mektub verdi. Mektubda şoyle yazılıydı:
”Her ne kadar bakırın varsa bana gonder ki, onları halis altın edeyim., yine sana yollayayım.”
Niyet doğru durust olmalı. Rutbe, makam, riyaset icin amel etmeyin. Ya nicin amel etmeli? Mukaddesatın muhafaza olması icin.
Mevla Teala ayeti kerimede ”O sizi secti” buyurdu, bu nasıl oldu? Kendisine ibadetle, hizmetle, taatla meşgul olmamız icin bizi secti.
Bir insan icin bundan daha yuksek hangi rutbe ve bundan daha yuksek hangi saadet olabilir. Mevla Teala bu yuksek rutbeyi bize verdi, bunun yanı sıra diğer dinlerde olduğu gibi islam dininde kullarına cekilmez ağır yukler yuklemedi. Herkesin durumuna gore ruhsat verdi.
Mesela; zaruret zamanlarında, seferde namazın kısaltılması, seferde iftar yapılması, su olmadığı yerde teyemmum yapılması, zaruret zamanlarında olmuş hayvanların etlerinin yeilmesi, hastalık ve acizlik zamanlarında orucun yenilmesi, takat getirilmediği anda namazın oturarak veya yatarak kılınması dindeki kolaylıklardan bir kacıdır.
Ey ummeti Muhammed! Allah (Celle celaluhu) dini icin insanların arasından sizi secti ve dinde uzerinize bir gucluk kılmadı. Oyle olunca Ey Ummeti Muhammed babanız İbrahim’in milletine tabi olun.
Dinde babanızın milletine uyun. İbrahim (aleyhisselam) her ne kadar butun milletin babası değilsede Allah’u Teala ”Babanız” diye isim vermiştir. İbrahim (aleyhisselam) Hazreti Resul’un babasıdır, o da ummetin babasıdır. Oyle olduğu icin İbrahim (aleyhisselam) ummetin babası demektir.
Ayeti kerimede buyurulduğu uzere Resul (Aleyhisselam) ve biz ummeti Muhammed diğer ummetler uzerine şahid kılınacağız. Mevla Teala butun peygamberlerin ummetlerine bir bir:”Peygamberiniz benim yolumu tebliğ etti mi?” diye soracak.
Nuh (Aleyhisselam) ummetine de aynı soruyu sorduğunda onlar:”Hayır ya Rabbi! tebliğ etmedi.” diyecekler. Nuh (Aleyhisselam) ise ”950 sene onları senin yoluna davet ettim.” diyecek bunun uzerine ummeti Muhammed şahid olarak getirilecek.
Nuh (Aleyhisselam) ın tebliğ vazifesini yaptığını lakin kavminin ona icabet etmediğine şahidlik edecek. Bunun uzerine Nuh (Aleyhisselam) ın kavmi itirazda bulunarak:”Ya Rabbi! Biz evvel ummetleriz onlar ise en son ummet, bizim hallerimize nasıl vakıf olabilirler ki, şahid oluyorlar!” dediklerinde,
Mevla Teala Ummeti Muhammed’e:”Deliliniz var mı?” diye soracak. Ummeti Muhammed’de Sure-i Nuh’u baştan aşağı okuyacak. Bunun uzerine Mevla Teala meleklerine:”Bunları cehenneme atın” buyuracak.
Mevla Teala başka ummetlere vermediği iki hasleti bu ummete verdi. Biri: Ummeti Muhammed’e dinde gucluk kılmadı. Diğeri: Kıyamet gunu Ummeti Muhammed’i diğer ummetler uzerine şahid kıldı.
Ali İmran suresinde ”Allah’ın ipine -şeriatına, dinine, Kuran’ına sımsıkı sarılın” buyurmakta. Dersimizin ayeti kerimesinde ise ”Allah’a sarılın” (Mevla Teala’nın zatı paki subhaniyesinin cemalinin nuru ile kalplerinizi parlatın) buyuruyor.
Şah’ı Nakşibendi (Kuddise Sirrahu) Bu iki ayeti kerimenin emrine imtisal edenin işinin tamam olduğunu buyurur…
__________________