AKLI MAAD VE AKLI MAAŞ
Dersimizin Ayetlerine başlayalım.
”Gormedin mi? muhakkak Allah (-u Teala) hazretleri gokten suyu indirir, onu yeryuzundeki gozelere indirir, sonra o su sebebiyle renkleri ceşitli olan ekinleri cıkarır sonra (o ekinler) kurur da artık sen onu sararmış gorursun. Daha sonrada artık onu ezilmiş, kurumuş ve saman olmuş yapar.Muhakkak bunda akıl sahipleri icin elbette bir vaaz vardır.”

Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hazretleri ayaet-i celileye “Gormedin mi?” buyurarak başladı.
“Gormedin mi?” buyurmaktan maksat: Nicin Allah’ını bilmiyorsun?” demektir. Herkes yağmur yağdığını goruyor, ama hic aldırış eden olmuyor; bu iyiliğin ancak Mevla Teala tarafından olduğunu duşunmuyor, Mevla Teala’ya saygı gostermiyor.

“Allah(-u Teala Hazretleri), semadan suyu indirdi, bunu gormedin mi?” demek, hala insan olmayacak mısınız? Hala dunya meşgalelerini bırakıp ahirete yonelmeyecek misiniz? Bu iyiliği ancak Allah-u Teala Hazretlerinin yaptığını hala takdir etmeyecek misiniz? demektir.

Dunya’nın neresinde olursa olsun, oranın butun halkı bir araya gelse, yağmur yağdırmaları mumkun değildir. Allah-u Teala Hazretleri toprağı yarattı. Hepsine ceşit ceşit hususiyetler verdi. Bazı bolgelerdeki topraklarda hububatın daha iyi yetişme kabiliyeti vardır. Bazı yerlerde sebze, bazı yerlerde cay, fındık, bazı yerlerde zeytin, bazı yerlerde elma, armut, uzum, bazı yerlerde turuncgiller yetişir.
Allah Celle ve Ala Hazretleri gokten yağmuru yağdırarak mahsulun yetişmesine kabiliyeti olan toprağı canlandırır ve o toprakta o mahsulu bitirir, onları ceşit ceşit afatlardan muhafaza eder, biten mahsulleri de bize ulaştırır. Mesela elde edilen buğdaylar harman yapılır, ambarlara doldurulur, oradan değirmenlere gonderilir, oğutulur sonra da ekmek yapılır, yenilir.
Yuce Allah En’am suresinde buyuruyor ki;
“Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler.”

İşte hakiki insan olmak isteyen, butun bunları tefekkur etmeli, anlamalı, tesirlenmeli, Allah’ın kendisine emrettiklerini seve seve yapmalıdır. Kulluğu becermeye calışmalı ve daima beceremediği duşuncesi icinde olmalıdır.

Bedir savaşında ashab-ı Kiram bol ganimet alıp selamete erdikten sonra bir araya gelip ovunduler. Aralarında oldurdukleri, kÂfirlerden bahsetmeye başladılar. Bunun uzerine Mevla Teala Enfal suresinin 17. ayet-i celilesini inzal buyurdu:
“Siz (Bedir’de o kÂfirleri kendi kuvvetinizle) oldurmediniz. Lakin Allah (size yardım etmekle) onları oldurdu. (Ey Resulum! Duşmanların uzerine bir avuc toprak) attığın zaman sen atmadın. Ancak Allah attı.”
Bedir savaşında Kureyş ordusunu karşısında goren efendimiz Allah’a dua etmiş ve yardım istemişti. O zaman Cebrail geldi de: ”Ya Resulullah! Bir avuc toprak al, onlara at.” Dedi. Resulullah Efendimiz bir avuc toprak alıp onların uzerine attı. Oyle ki bu topraktan onların gozune, ağzına, burnuna bir şey girmedik kimse kalmadı.

Allah Celle ve Ala o bir avuc kumu muşriklerin uzerine habinin eliyle attırdı ve onlara isabet ettirdi. Cenab-ı Hakkın en sevdiği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizdir. Birde kimde O’nun nişanı varsa o da sevilenlerdendir. O halde O’nun uzerimizdeki nişanlarını artırmaya calışalım.

Maalesef zamanımızda O’nun nişanları gittikce azalıyor. Onlar unutturuluyor, kafirlik nişanları arttırılıyor. Onların merasimleri yapılıyor.
Yeni yıl gecesi yaklaşıyor. Kimbilir neler olacak. Bizim bazı muslumanlarımızda hazırlanan tuzaklara duşeceklerdir. İslamla hic alakası olmayan işler yapacaklardır. Guya da İsa (aleyhisselam) ın doğum gunu.
Hayır oyle değil aslında bunların ne İsa (aleyhisselam) ı tanıdıkları var, ne Musa (aleyhisselam) ı tanıdıkları var. Onlar ancak nefislerinin istediklerini bilirler. Zamanımız cok yok.Ben kısa soyluyorum, siz uzunu anlayın.

Yağmurları yağdıran mahsulleri bitiren Mevla Teala’nın dediklerini dinle. O’nun yasak ettiklerinden kac. O ne buyuruyorsa oyle yap. O’nun demediğini yapma. Sonra Mevla’ya olan sorumluluğunun altından cıkamazsın.

Şimdi ayetimize devam edelim.
Ey insan! Gormedin mi ki, muhakkak Allah-u Teala Hazretler gokten bu su indirdi de:
”Onu yeryuzundeki gozlere indirdi.”

Duşunun bir kere! Yerin altındaki o gozleri kim yarattı? Yağan yağmurları o gozlere kavuşturan yolları kim actı? O membalardan suyu yeryuzune kim cıkardı? O ırmakları, o akarsuları kim ceşitli yerlerden gecirerek gollere, denizlere ulaştırdı? Dunya kurulalı beri bu kadar seneler icerisinde yer yer susuzluk cekenlerin bu susuzluğunu kim giderdi?

Bu gune kadar icad edilen butun fenler, butun fabrikalar, butun fabrikalarda imal edilen urunler bir tarafa konulsa, bir bardak su obur tarafa konulsa bir kimseye:”Dunya da hic su yok ancak şu su var. Suyumu alırsın, icad edilen eşyayı mı alırsın?” dense elini bardağa uzatır. Herkes elini bardağa uzatır. Bununla beraber butun icadların ilmi Allah’ındır. Onlara bunları keşfetme kabiliyetini de Allah veriyor.

İnsanın Allah’a olan gorevlerinin yapılmadığı ve O’nun huzuruna cıkıldığında utanılacağı anlaşılıyor. İyi duşunelim. Tevbe istiğfar edelim. Bundan sonra istikamet uzere olmaya calışalım.
Toprağın icinde turlu turlu sular akıyor: Maden suları, tatlı sular, sıcak sular, soğuk sular… Toprağın rengi, kokusu, icinde bulunan maddeleri hic o sulara karışmıyor. Bunlar hep Mevla’nın fiilleridir. Sizi de, sizin her yaptığınızı da Mevla Teala yaratıyor. Sadece O’na kulluk edelim. Sana O’ndan başka kimse iyilik yapamaz ki ona kulluk yapasın. Hangi nimete nereden bakarsak bakalım, şukur hep Mevla’ya ait olacaktır.

”Sonra o su sebebiyle renkleri muhtelif ekinleri ve otları cıkarır.”

Yine butun dunya insanı bir araya gelse topraktan bir ot dahi cıkarmaya kudreti yetmez.
”Muhakkak her şeyde O’nun birliğine delalet eden ayet vardır.”

Rabbimiz muhtelif renklerde mahsuller meydana getiriyor. Her birinin rengi ayrı ayrı insanı hayret icerisinde bırakıyor. O yağan yağmurlar sebebiyle yerden sarı, yeşil, kırmızı ve beyaz cicekli rengÂrenk otları, ekinleri arpa, buğday, susam, mercimek gibi taneleri, taptaze mahsulleri bittiriyor, sonra onların hepsini kurutuyor.
”Sonra o ekinler ve otlar kururda artık sen onları sararmış gorursun.”

O guzel renklerden mahrum bir halde kalırlar.
”Ondan sonra da Cenab-ı Hak onları (o kadar yeşil ve taptaze olan rengÂrenk mahsulleri) ezilmiş ve kırılmış yapar.”

Hatta ruzgara mukavemet edemez ve savrulur.
”Muhakkak bu anlatılanlarda akıl sahbi olanlar icin elbete buyk bir vaaz vardır.”

Şu otların ve ekinlerin halini goren akıl sahipleri kendilerininde onlar gibi olduğunu anlarlar. Omur ne kadar uzun olursa olsun insan oyle bir zamana ulaşacaktır ki, benzi sararacak, kuvveti kesilecek, gencliği elden gidecektir. Bir gunde, ruzgarın saman copunu savurduğu gibi olumde o insanı ahirete savuracaktır.

İlahi sanata bakıp ibret alabilmek icin akl-ı maad (ahiret aklı) sahibi olmak lazımdır. Zira peygamberlerin ve velilerin nasibi olan akl-ı maadın basireti (goruşu) keskindir. Birde dunyanın gecici lezzetlerine bakan, yiyip icme ve gecim yollarını duşunmeye yarayan akl-ı maaş vardır ki bu ilahi sanatı tefekkur etmekten acizdir. Onun idraki ancak zahire varır, batıni işlere gecmez. MevlaTeala cumlemizi aklı maad sahibi olanlardan eylesin.


KALBİN GENİŞLEMESİ VE DARLANMASI
Şimdi dersimizin ikinci ayeti kerimesine gelelim:

”O kimse ki Allah onun goğsunu islamiyet icin genişletmiş, o Rabbinden bir nur uzere bulunmaktadır. O hic kalpleri kararmış kimseler gibimidir? Artık Allah’ın zikrinden kalpleri kaskatı kesilmiş olanların vay haline. İşte onlar apacık bir sapıklık icerisindedirler.”
Ayeti Kerimemizde iki yerde hazıf vardır. Şoyle ki: Ayetin evvelinde bulunan hemze, istifhamı inkaridir. Bu hemze-i istifhamdan sonra şu ibare mukadder olarak mevcuddur:”İnsanların hepsi mertebede musavimidir? Değildir?” Bu cumlenin başında bulunan (fa) atıf harfidir.(men) ism-i mevsul olup mubteda makamındadır. İkinci mahfuz olan cumlemizde işte bu (men) in haberidir. O da;(ke men tabe’a ala kalbihi) cumlesidir.
Buna gore mana:
”Hakkı kabulde Allah’ın goğsunu actığı kimse Allah’ın kalbini kapatıp da doğru yolu bulamayan kimse gibimidir? Elbete bu iki kimse birbirine eşit olmaz.”
Nur suresinin şu ayeti kerimesi buna ışık tutar:
”Her kim icin ki Allah(-u Teala) bir nur nasib kılmamıştır, artık onun icin nurdan bir şey yoktur.” (Nur 40)
Cenab-ı Hak bir kulunun kalbini genişlendirirse namaz kılmak ona ağır gelmez, zekat vermek ona ağır gelmez, hacca gitmek, oruc tutmak ona ağır gelmez.Din ile ilgili hicbir hayır ona ağır gelmez.Ama Allah Celle ve Ala Hazretleri kimin kalbini genişlendirmezse islamiyetin en hafif meselesinden dahi ağırlanır.Cenab-ı Hak dar gonullulukten muhafaza eylesin.
Mevla Teala inşirah suresinde:
”Biz senin goğsunu genişletmedik mi? Senden yukunu, ağırlığını indirmedik mi?” buyurmaktadır.
Sure-i TaHa’da da:
”Musa (aleyhusselam) dedi ki: Ya Rabbi! Benim goğsumu genişlendir. Benim işimi kolaylaştır.” buyruluyor.
Her iki ayeti kerimede de goğsun şerh edilmesinin onemine işaret edilmektedir. En’am suresinde bir ayet-i celile daha var ki Allah’u Teala Hazretlerinin hidayetini murad ettiği kullarının goğsunu şerhettiğini bildirmektedir:
”Allah kime hidayet etmek isterse onun goğsunu islam icin genişlendirir. Her kimi de delalete duşurmek dilerse onun goğsunu daraltır, sıkışmış bir hale getirir. Sanki zorla goğe yukselecekmiş gibi bulunur. İşte Allah, iman etmeyenlerin uzerine boylece pisliği sabit kılar.”
Ayrıca bu ayeti kerimeden anlaşılıyor ki: İnkÂrcıların imansızlıkları yuzunden kalpleri kirleniyor. O halde:
”La ilahe illallah kavliyle imanınızı yenileyiniz.” hadisi şerifince zikrullaha devam etmek lazımdır.
Gelelim ayetimize:
”Kalpleri katı olanlar icin yazıklar olsun veya cehennemin derin yeri olan veyl olsun.”
Kalpleri neyden katı olanlar icin?
”Allah’ın zikrinden.”
Burada iki turlu mana verilebilir. Eğer (men) harfi cer’i (min) manasında ise:”Zikrullahtan kalbi katılaştıranlar icin yazıklar olsun.” demektir. Zikrullahtan kalbin katılaşması zikredip te zikrin edebine riayet edilmediğindenidir. Mevla Teala Hazretleri Bakara Suresinde buyuruyor ki:
”Onlar bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmederler.”
Bir de (min) harfi cer’i (an) manasında olabilir. O zaman mana:”Zikrullahtan uzak oldukları, zikretmedikleri icin yazıklar olsun.” demek olur.
Şu halde her ikisinden de sakınalım. Hem zikrullahı, edebini terkederek yapmaktan, hem de zikrullahı bırakmaktan. Eğer zikir edep uzere yapılırsa o zaman kalb genişler, ibadetler kolaylaşır, şer olan şeylere, masiyetlere yonelinmez.
”İşte onlar apacık bir delalettedirler.”
Mustafa İsmet Garibullah Hazretlerinin Risale-i Kudsiyyesinde bulunan şu beyit bu ayet-i celileyi izah etmekte kÂfi bir delildir:
Eğer bin yıl dese Allah, bir salik
Muradı olmasa Allah-u Malik
Sevap asla verilmez belki halik
İsim maksud değildir belki Malik
”Eğer seyri suluk yapan tarikat yolcusu bin sene lisanı ile Allah, Allah dese de, kalbi ile bu lafza-ı celalden Zatı paki subhaniyeyi kastetmese o kimseye asla sevap verilmez ve o kişi helak olur.Yani vakitleri boşa giderde maksuduna ulaşamaz.Zira zikirde murad edilen isim değil, sahibidir.
Oyleyse ”Allah, Allah” dediğimiz vakitte o ismin sahibini murad edelim.
Mevla Teala Hazretleri zikrullahtan kalpleri katılaştıran kimselerin durumunu beyan ettikten sonra şimdi de Kuran’ı Kerim’in, Allah’tan korkanlar uzerindeki tesirini bildiriyor:
(Ders ayeti)
”Allah, sozlerin en guzeli olan Kuran-ı Kerim’i indirdi ki o ayetleri sağlam olmakla ve doğru olmakta birbirine benzeyen ve okumak suretiyle tekrarlanan ve tekrarlanılmaktan da asla usanılmayan bir kitabtır. Rabblerinden korkanların derileri ondan urperir sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine karşı yumuşar. Bu Allah’ın hidayetidir ki onunla dilediği kulunu doğru yola sevkeder. Her kim ki Allah delalete duşurur artık onun icin bir hidayet edici yoktur.”
Haberlerin en guzel, en doğrusu, en hatasızı Kur’an-ı Kerimdir.
Allah-u Teala Hazretleri beşeriyeti uyandırmak icin, anlara saadet ve selamet yolunu gostermek icin Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıtasıyla Kuran’ı Azimuşşanı ihsan buyurmuştur. En buyuk rahmeti ilahiye budur. Butun ilahi hukumleri cami olan (toplayan), umumi beşeriyete en mukemmel ictimai ve ahlaki vazifeleri bildiren boyle kudsi ve ulvi bir kitabı tasdik etmeyenler, hangi bir soze, hangi bir kitaba iman ederek saadete nail olabilirler? Bu mumkun değildir. Nitekim Murselat Suresinde Mevla Teala Hazretleri:
”Artık bundan sonra (bu Kuran-ı inkÂr edenler) hangi bir soze inanabilirler?” buyurmaktadır.
İşte bu yuce Kuranı Kerim, Rabblerinden korkanlar uzerinde oyle muessir bir kitabtır ki, ayetlerini işitince onların derileri urperir, ayetleri huzuru kalp ile dinledikten sonra derileri ve kalpleri yumuşarda zikrullaha meylederler.
Azap ayetleri işitilince korku gelir, urperme hÂsıl olur. Sonra rahmet ayetleri okunduğunda vucudunu kaplayan bu urperme yumuşaklığa doner. Enfal Suresinde mumin kulların vasıfları anlatılırken:
”Muhakkak muminler oyle kimselerdir ki, Allah (-u Teala) zikredildiği vakitte kalpleri titrer ve onlara Cenab-ı Hakkın ayetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve ancak Rablerine tevekkul ederler.” buyuruluyor.
”İşte bu evsafı zikrolunan Kuran-ı Azimuşşan Allah’ın hidayetidir. Onunla Allah dilediği kulunu doğru yola sevkeder.”
Allah (celle celaluhu) kullarına Kuran’da doğru yolu gostermektedir. Bu bakımdan Kuran’ı Kerime’ yapışanlar, onunla amel edenler, hidayete ererler.
”Her kimi de Allah delalete duşururse artık onun icinde bir hidayet edici yoktur.”
Bir kimseyi Cenab-ı Hakkın delalete duşurmesi, kulun iradesini delalete sarfetmesiyle olur.
Hidayet ve delalet: Allah’ın halk etmesi (yaratması) ve kulların kesbiyle meydana gelir. Zira kul iradesini hidayete sarfederse Allah’u Teala Hazretleri hidayeti halkeder. Delalete sarfederse de delaleti halkeder.
Şimdi de Mevla Teala delalette kıldığı kimsenin azap karşısındaki durumunu beyan etmek uzere buyuruyor ki:
(Ders Ayeti)
”Kıyamet gunu azabın en şiddetlisinden yuzunu kacındıran (bu suretle kendini ateşten korumak isteyen) kimse, (o azabdan emin olan kimse gibi olur mu?)
O kÂfirlere (cehennem zebanileri tarafından) şoyle denilir: Tadın (bakalım dunyada) kazandığınız şeyi (yaptıklarınızın cezasını).”
Ayetin başında istfiham hemzesinden sonra gelen gizli bir ibare vardır.(E kullunnasi sevaun) ”İnsanların hepsi musavi midir? Elbette değildir.”
İnsan, dunyada on paralık arzulardan ve isteklerden sebep ahiretteki bu belaları davet ediyor. Hic yuzu ateşe tutulacak ve cayır cayır yanacak olanlar ile Allah-u Teala Hazretlerinin cemaline bakacak olanlar bir olabilirler mi? Kıyame suresinde buyrulduğu uzere:
”O gunde bir takım yuzler parıldayıcıdır. Rablerinin cemaline bakıcıdır.”
Musluman kardeşlerim kendimize gelelim! Kendimize gelelim, gunah işlemeyelim. Gunah işlemenin en korkunc cezası başta Allah’ın rızasından uzak kalmaktır.



__________________