DUNYAYA ALDANMAYALIM
Dersimizin ayetleri (Elif Lam Mim)
Bu ayeti celile muteşabihattandır. Muteşabihin manasının anlaşılmasında tasdike ve duşunmeye ihtiyac vardır. Hanefi buyuklerimize gore: Muteşabih aklen ve naklen manası anlaşılamayan ayetlerdir.
Muteşabihin iki kısmı vardır.
Birincisi: Asla manası anlaşılamayan (Elif Lam Mim – Ya sin) gibi bazı surelerin evvelinde bulunan harflerdir.
İkincisi:(Errahmanu alel arşisteva) ayeti celilesinde bulunan (isteva) kelimesi gibi asıl manası anlaşılıp lakin makam itibariyle zahiri manasını murad etmek edille-i şeriyye ve nakliyyeye nazara muhal olduğundan tevile muhtac olanlardır.

Muteşabihlerin tevili hususunda iki yol vardır.Selef mezhebi, halef mezhebi.
Kendisine selef denilen gecmiş buyuklere gore muteşabih ayetlerin tevilinden kacmak gerekir. Onlar bu hususta Al-i İmran suresinin:
”Biz bu ayetlere inandık butun ayetler Rabbimizin indindendir.”(Ali İmran 7) ayeti celilesini delil getirerek muteşabihat hakkındaki bilgiyi Cenab-ı Hakk’a bırakırlar.
Kendilerine halef denilen ve sonra gelen Âlimlerin goruşune nazaran muteşabihi akla ve şeriatın zahirine gore tevil etmek caizdir.
”Allah bu harflerden maksadının ne olduğunu ziyadesi ile bilendir.”

(Ders ayeti)
”Bu sure hikmetle dolu olan Kuran’ın ayetleridir.”

Kuran’ı Azimuşşan Hakimdir. Allah-u Teala Hazretleri de Hakimdir. Nicin? Hic hataları zerre kadar yanlışlıkları yoktur. İşte Hakim buna denilir. Her kim bu kitab ile amel ederse o da Hakim olur. Bunsuz Hakim olmak mumkun değildir. Bir beşer bu kadar zayıf aklı ile her işin doğrusuna muvaffak olamaz. Yuz tane tamam yapsa bin tane noksan yapar.

Ali İmran Suresinde:
”Hepiniz Allah’ın habl-i metini olan Kuran-ı Kerime sarılınız, sakın ondan ayrılmayınız.”(Ali İmran 103) buyurulmaktadır.

Fakat insanların bir kısmı bu sağlam ipe yapışır, bir kısmı yapışmaz bu caiz değildir. Butun insanların yapışması lazımdır. Her insan Kuran-ı Kerim’e sarılacak. Dunya da yuz kişi zengin olsa aralarında bir fakir olsa ona bakarlar, fakat ahirette bu olamayacak yuz zengin bir fakiri idare edemeyecektir. İnsan’ ın Dunya da kazanması lazımdır. Defterinde bir şeyler varsa ne ala, defterinde bir şeyler yoksa kimsenin kimseye bir faydası olmayacak, kimse kimseyi kurtaramayacaktır.

Bir başortusu vereyim şu kişiye denilse bu dahi mumkun değil.

Araf suresinde Mevla Teala buyuruyor ki:

“Cehennemlikler cennetliklere şoyle seslenirler: Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan birazda bize akıtın. Onlar da “Doğrusu Allah, bunları kÂfirlere haram etti” derler.

Kimdir bu kafirler?…
“O kafirler ki, dinlerini bir eğlence ve bir oyun edinmişlerdir ve dunya hayatı da kendilerini aldatmıştır. Onlar şu gune kavuşmayı unuttukları ve ayetlerimizi inkar ettikleri gibi bizde bugun onları unutacağız.

Şu dunya’ya aldanmayalım. Bizim camiye bir muhendis ile bir muallim geldi. Muhendis olanı: “Otuz yaşına geldim hala evlenemedim. Mobilyalar istemeden (lux yaşam) evlenen bir kadın bulamadım” dedi. Ne acaip şey! bu gibi istekler bizim medresemizdeki kızlarımızdanda geliyormuş.

Muallim olanıda dedi ki: “Ben evliyim, iki tane de cocuğumuz var, ara sıra ben cocuklara baksam da hanımım burada okusa.” bunun boyle demesine cok sevindim, ne guzel istek! Bu dunyayı nicin bu kadar severler sanki? Bu dunyaya nicin bu kadar iman ederler? Mobilyalar kimseyi adam etmez. İnsan’ın kendisi adam olacak. Tahta ile adam, adam olmaz.

Ey cemaat! Bir gun dunyadan ayrılacağız, buradaki hayatı bırakıp gideceğiz. Nicin bu kadar dunyaya duşkunuz? Biri bir gun elbise alıverse sonradan oluverse onu başkası giyecektir. Onlar sizin ile gelmeyecek. O mobilyaların boş olduğunu da anlayacaksınız. Ne zaman biliyor musunuz? Başınızın altına topraktan bir yastık koydukları, uzerinize tahtaları dizip toprakları da gum gum attıkları vakitte, yani mezarda.

İşte Hakîm! Herkesin Kur’an’a sarılması lazım. O’nsuz bir adım atmak dahi mumkun değil. Evet! Kur’an’ı Kerm’e sormadan bir adım atmayınız. Hadislere, Fıkıhlara, Akaidlere sormadan bir adım atmayınız. Dun ben Golcuk’e gittim. Orada birisi ile goruşmek istedim. Sormadan onu bulamazdım.
Şu koca Din-i mubini İslam yolunda da sormadan doğruları bulamazsınız, boşa gider emekleriniz. Akıllı olalım. Allah-u Teala Kur’an’ı Kerim’e: “Hakim” buyurdu. Onun gosterdiği yolu takip edrsen mutlaka hedefe ulaşırsın. Bununla amel etsek nice insanlarında felaha ermesine vesile olabiliriz.

Bakın muhendis ne diyor:“Mobilya istemeyen bir kadın bulamadım, evlenemedim.” Otuz yaşına gelmiş evlenememiş. Gel dedim bir kucaklayayım seni.
Mualllimin istediğine ne demeli:“Yeterki ailem okusun, ben cocuklara bakarım.”diyor. Dedim ki sizlere dua ediyorum, bende sizden dua istiyorum.

Bu mobilya isteyenler var ya (Efendi Hazretlerimiz, rahat yaşamak icin erkeğin uzerine maddi yuk yukleyerek ceşitli isteklerde bulunanları kastediyor.) birgun gelecek, mobilya isteyemeyecekler. O gun taş toprak uzerine yatırılacaklar, uzerlerine de tahta konulacak… Hani nerede kaldı mobilyalar? Sizi aldanan avanaklar! Şimdi arayın bakalım mobilyaları. Bu nefis yok mu?.. Aynı nefis bende de var amma evimde mobilya bulamazsınız. Vakit mi var mobilya almaya. Zaman oluyor bir karpuz almaya vakit yok. Hatta tuz almaya vaktimiz olmuyor.

Hazreti Omer Emirel Muminin iken Rum Kayseri tarafından bir elci geldi. Elci, muslumanların şanlarını şohretlerini duymuş, zannediyor ki, Medine-i Munevvere’de saraylar var, torenler ile karşılaşacak. Medine’ye altın eğerli bir atla geldiğinde sordu: “Devlet reisinizin sarayı nerede?”
Dediler: Onda senin bildiğin gibi saray yok, onda gonul sarayı var. o gene soruyor:“Atımı nereye bağlıyacağım?” Bir nene:“Cok konuşma atını bağla şu kazığa da sana halifeyi gostereyim.” diyor. Elci atını nenenin gosterdiği yere bağlıyor ve nenenin peşine duşuyor.
Az sonra nene diyor ki:“İşte devlet reisi” Elci bakıyor ki emir olarak gosterilen adam bir ağacın altında uyuyor. Elci onu oyle gorunce duşecek gibi oluyor. Diyor ki:”Bana ne oldu boyle ki ben her gittiğim yerde hukumdar kesilirdim. Bunun uykusundan dahi korktum.” O esnada Hazreti Omer uyanır. Hazreti Omer’in heybetine bakınız. Mevlana Hazretleri Mesnevi’sinde buyurur ki:

“Bu heybet Allah’ın heybetidir, halktan değildir.
Bu heybet, sahibi aba olan bu merdin heybeti değildir.”

Sen aslında bir şey olmayan mobilyalara inandın. O Allah’a inandı. Sen, sonunda yamalanacak elbiselere, mendillere inandın, oyle oldun. O da Allah’a inandı boyle oldu. Dunyaya inanmakta faide yoktur. Allah’a inanmakta faide vardır.

“HAKİM” in manası cok buyuktur. Hakim sana ne soz verirse o olur senin aklın almaz bu işleri demektir. Ne gibi? Mesela Hendek muharebesinde olduğu gibi.

Beni Nadir ve Hayber yahudilerinin ileri gelenlerinden bir takım kimseler Peygamberimizi ve muslumanları yok etmek ve İslam dinini ortadan kaldırmak amacıyla Mekke’ye gidip Kureyşlilerle anlaştılar. Oradan arap kabileleri ile anlaşmak uzere cole gittiler onlara, Kureyşle ittifak ettiklerini, İslam dinini ortadan kaldıracaklarını, şayet yardım edecek olurlarsa bu işin daha cabuk ve kolay olacağını telkin ettiler.

Boylece muslumanlara karşı yaklaşık 12000 kişilik bir ordu meydana geldi. Muslumanların ordusu ise 3000 kişi kadar idi. Duşman ordusunun binekleri cok, silahları cok, yiyecekleri cok, sayıları da cok idi. muslumanların ise bineği az, silahı az, yiyecekleri az, sayıları da az idi. Ayrıca mu’minler icin aclık tehlikesi de vardı. Gunlerce bir lokma yemedikleri oluyor, ashab tehlikeli anlar geciriyordu. Durum bu halde iken Cebrail Aleyhisselam gelip fethin yakın olduğunu Allah’ın Rasulune mujdeledi.

Mevla’dan haberi aldı. Bir gece ansızın bir saba ruzgarı cıktı, muşriklerin cadırlarını, eşyalarını birbirine kattı. Kazanlarını, karavanlarını alt ust etti. Duşman komutanlarından biri: ‘Muhammed buyu yapıyor, haydin cabuk olun’ diye bağırdı. Muşrikler can kaygısına duştuler, butun eşya ve malzemeyi bırakarak kactılar, orduları dağıldı. Hakim olan Allah’a, Hakim olan Resulullah’a, Hakim olan Kur’an’a inanan ve tabi olan mmu’minler şoyle soylediler:

(Mu’mimler) dediler ki: bu bize Allah’ın ve Resul’unun vaat ettiğidir. Allah ve Resul’u doğru buyurmuştur.

Amma Hakim olan Mevla’dan, Resul’unden ve Kur’an’ından hikmet alamamış insanlarda şu sozleri soylediler:

“Ve o vakit munafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyor ki: Allah ve Resulu bize bir aldatıştan başka vaat etmiş olmadı. Ve o vakit onlardan bir taife demişti ki: Ey Yesrib ahalis! Sizin icin bir duracak yer yok. Artık geri donunuz ve onlardan bir zumre de peygamberden izin istiyerek diyorlardı ki: Muhakkak evlerimiz acıktır. HÂlbuki onlar acık değildi. Onlar firar etmektan başka birşey dilemiş olmuyorlardı.‘(Azhab-12-13)

Allah-u Teala ila yevmil kıyameh bu sozleri kullarına duyuruyor. Aklı olan hikmet sahibi Mu’minler Sahabe-i Kiram’ın dediği gibi:“Bu Allah’ın ve Resulunun vadidir. Allah ve Resul’u doğru buyurmuştur.”Derler. Aklı olmayan ve hikmet kazanamayan kimseler ise munafıkların ve kalplerinde maraz bulunanların dediği gibi derler.

Resulullah Efendimizden kıyamet kopuncaya kadar gelecek zaman icerisinde dunya bu iki turlu insandan boş kalmayacaktır.

Hakim: Verdiği soz cıkar, verdiği vaad yerine gelir, verdiği vaadlerde durur demektir. Sure-i İbrahim’de buyurulduğu uzere:
“O halde sakın Allah, Peygambere olan vaadinden cayar sanma. Gercekten Allah herşeye galiptir, intikam alıcıdır.”

Sure-i Ahkafta da şoyle buyurulmaktadır:
“O halde (Ey Resulum, kÂfirlerin eziyetlerine karşı) azim sahipleri olan peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret ve onlar acıyı gorecekleri gun, sanki gunduzun bir saatinden başka(bir muddet dunyada) durmamışa doneceklerdir. Bu kadarı, kafi bir tebliğdir. Oyleyse fasıklar (kafirler) topluluğundan başkası mı helak edilecektir.?”

Milletin musluman olmasından hoşlanmadıklarından:“Şeriat geri geliyor” diyorlar. Ustelik bunu diyenler Turkiye’de. Bu sozu diyeni de bir ana doğurdu. Onu doğuran ana ejderha doğursaydı daha iyiydi.

Cunku ejderha insanın yalnız bedenini mahveder. Halbuki bunlar yani Din-i Mubini istemeyenler insanların hem dunyalarını hem ahiretlerini mahvederler. Allah-u Teala hepimizi dini istemeyen cocukların anne babası olmaktan muhafaza etsin. AMİN…
ŞARKI TURKU DİNLEYEN VE SOYLEYENLER
Mevla Teala dersimizin ayeti kerimesinde:“Hakîm olan kitabın ayetleridir” buyurmuş idi.

Resulullah efendimiz Hakîm’dir. Allah’u Teala’dan hikmet aldı. Kur’an’ı Kerim’de hakimdir, bunlara bağlananda hakimdir.

Bu sebeple Efendimizin buyurduğu soz iki turlu olamaz. Cunku Hakim’dir. uhud muharebesinde herkesin yerini tayin buyurdular ve:“Bu grup şurada, şu grup burada duracaksınız, siz okcularda karşı tarafa geciniz ve ne olursa olsun yerinizden ayrılmayınız, eğer sozumu tutarsanız galip olacağız, tutmazsanız mağlup olacağız.” dediler. Aynen soylediği gibi oldu cunku o Hakim’dir. Bedir muharebesinde de aynen buna benzer bir olay cereyan etmişti.
”Ey muminler! Munafıkların ve kalplerinde şuphe olan şu kimselerin(muminler icin)inleri şunları aldatıyor dedikleri şu zamanı hatırlayın. Bir kimse Allah’a guvenirse (galip olur).Hakikaten Allah Aziz’dir (her şeye galiptir), Hakim’dir (yaptıklarında hikmet sahibidir).(Enfal 49)

Medine halkının coğu hakiki mu’minler olmakla beraber iclerinde bir cok ta munafık vardı. Bunlar mu’minlerin yanında iman ettiklerini soylerlerdi fakat iclerinden ise (kalpleri) kufur uzereydiler. Mekke halkı arasında da musluman olduklarını soyleyipte imanlarında şek olanlar vardı.

Bu kimseler muşrikler arasında onlarla beraber Bedr harbine suruklenmişler ve kendi aralarında: Kavmimiz olan Mekkelilerle savaşa gideriz, mu’minleri kuvvetli bulursak o tarafa geceriz, onları zaif bulursak bunların icinde kalırız.” diye konuşmuşlardı.

Bedir’e gelipte mu’min ordusunun zaif ucyuz kişiden ibaret, kafir ordusunun onların uc misli olduklarını gorunce:“şu zaif fakirleri, şu azıcık topluluğu, dinleri aldatıyor, dinlerinin metni olan Kur’an’ı Kerim ve tercumanı olan Muhammed onlara oyle akıl veriyor, ahirette sevap umidiyle boş yere kendilerini olume surukluyorlar.” Dediler ve muşriklerin yanında muslumanlara karşı savaşa girdiler.

Hakim olan Allah’a tevekkul etmeyip, Hakim olan Kur’an’ı dinlemediklerinden, Hakim olan Resulullah’a tabi olmadıklarından hepside orada mu’minler tarafından oldurulduler ve kimlerin nefislerini helaka surukledikleri bizzat goruldu. Allah-u Teala’nın Hakim olduğuna inanan mu’minler ise yapmış oldukları dualarına Hakim olan Alla-u Teala tarafından icabet edildiğine şahit oldular.

Şoyle ki:
Ya Muhammed! Şu zamanı hatırla ki, siz o zaman (Bedr gunu) Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da size: Bir biri ardından bin melaike indireceğim diye icabet ediyordu.

Rivayet olunduğuna gore, Cebrail (Aleyhisselam) Bedr gunu beş yuz melekle Allah’ın resulunun sağ tarafına inmişti. Ebu Bekr de bu tarafta idi. Mikail (Aleyhisselam) da beş yuz melekle Hazreti Ali’nin bulunduğu sol tarafa inmişti. Meleklerin hepside erkek kıyafetinde idiler. Uzerlerinde beyaz elbiseler başlarında sarıklar vardı. Alaca karalı atlar uzerinde idiler, muşriklerle mukatele ettiler.

Bakın meleklerin başlarında sarık var sizin kocalarınızın, hocalarınızın oğullarınızın başlarında ne var? Dun akşam bizim camiye bir delikanlı geldi. Ne diyor biliyor musunuz? “Evimin halkı sarık takmamam icin benimle harbediyorlar” Deli babanın, deli ananın akıllı cocuğu. Mevla oluden diriyi cıkarmaya kadirdir.

“Oluden diri cıkarır, diriden olu cıkaranda odur (yumurtadan canlı tavuk, tavuktan yumurta gibi)” (Enam -95)

Aynı sahabe-i Kiram’ın devri. Said İbn-i Ebi Vakkas Hazreti Ebu bekr’in vesilesiyle musluman oldu. Annesi Said’in muslumanlığı kabul ettiğini duyunca ona:” Ne yaptın ya Said! Dedelerinin dinini bıraktın da Muhammed’in dinini mi kabul ettin? Yemin olsun islam dinini bırakıpta eski dinine donmedikce yiyip icmeyeceğim ve olunceye kadar buna devam edeceğim, ben oldukten sonra da halk seni ayıplayacak ve seni: Ey ana katili diye cağıracaklar.” diyerek Said’i tehdit etti.

Annesinin bu ısrarına rağmen Said:“Hayır anne! Ben senin icin veya başkası icin, icinde bulunduğum islam dinini katiyyen terketmem.” diye annesinin teklifini reddetti. Annesi inadı uzerinde durdu ve boylece bir kac gun yamayi icmeyi bıraktı, sonra bayıldı.

Bunun uzerine Said annesinin yanına geldi ve:“Ey anne yuz tane canın olsa ve her biri ayrı ayrı bedeninden cıksa, vallahi ben senin icin yine dinimi terketmem, istersen yer icersin, istersen olunceye kadar boyle devam edersin.” dedi. Bu sozu duyan anne oğlunun dinini terk etmeyeceğinden umidini kesince yiyip icmeye başladı.

Dunyada Hakim olmak kolay mı? Hakim olan boyle olur elbette.

Dersimizin ayetinde Mevla Teala ne buyurmuş idi:”Bu sure-i Lokman ve icindeki ayetler ziyade Hakim olan kitabın ayetleridir.” Butun kÂinatı hic yoktan var eden o milyonlarca yıldızı birbirine carptırmadan gokte bulunduran bir dakika durdurmaksızın ecram-i semaviyeyi yuzduren Allah’ın ayetleridir, oyle bir ayarlıyor ki hic hatası yok. Biz insanlar ise engelsiz dumduz, geniş yollarda dahi yapmış olduğumuz hatalaradan kazalara maruz kalabiliyoruz.

Hasılı kelam Mevla teala HAKİM’dir, hatasız yanlışsızdır.

(Ders Ayeti)
”Guzel amel işleyenler icin hidayet ve rahmettir”

Kuran’ı Kerim hidayettir doğru yolu o kadar gostericidir ki, doğru yolun kendisidir. Rahmettir o kadar rahmettir ki rahmetin kendisidir.
Mevla Teala Kuran’ı Kerim hakkında sure-i Hicr’de şoyle buyuruyor:
”Hic şuphe yok ki Kuran’ı biz indirdik ve muhakkak ki onu tahrif ile tebdilden (değişikliğe uğramaktan) biz koruyacağız.”(Hıcr 9)

Hikmetli olan Kuran-ı Kerimden sizlerede hikmetler akmıştır. Eğer bu hikmetten size akmasa idi şu carşafı, şu bol elbiseyi giyemezdiniz. Arada bir hatalar edilse de ”itibar son nefesedir” ibaresinin gereğince son nefeste bu durumunuzu muhafaza ettiğiniz halde olursanız işin hakikatine vasıl olmuşsunuzdur. Yok, eğer sonunda kalkarda, carşafınızı cıkarırsanız hikmetin aslına ulaşamadığınız anlaşılır.

Kuran’ı Kerim hidayet ve rahmet idi, kime? muhsinlere. Efendimiz (Aleyhisselam) ihsan-ı bir hadis-i şerifte şoyle tarif etmiştir.
”İhsan, Allah’ı goruyormuşsun gibi ibadet etmendir. Eğer sen O’nu gormuyorsan, O seni goruyor.”

Mevla Teala muhsinleri vasfederek buyuruyor:
(Ders Ayeti)
”O guzel ameli işleyen kimseler namazı devam uzere kılan, zekatı veren ve ahiret gunune yakınen iman kimselerdir.”

Kuran-ı Kerim ahkÂmı ile yaşamak ne buyuk devlettir. Cunku Kuran=cennettir. Nice hafızlar gorursunuz namaz dahi kılmazlar, ickide icerler ustelik. Kuran-ı Kerim onlara neden hidayet ve rahmet olmuyor? Onlar muhsin değilde o sebepten.
”Nice Kuran okuyanlar vardır. Kuran onlara lanet eder.” hadisi şerifinin muhatabı olmasalardı Kuran’ı Kerim onlara hidayet olurdu.

(Ders Ayeti)
”İşte onlardır Rabblerinden bir hidayet uzere olanlar ve işte onlardır (azaptan) kurtulacak olanlar.”

Mevla Teala başka bir mevzuda şoyle buyuruyor.
(Ders Ayeti)
”Nastan bazı kimselerde vardır ki, bilmeyerek Allah yolundan saptırmak icin sozden boşunu (şarkıyı, turkuyu) satın alırlar da onu oyuncak edinirler.İşte onlar icin hakaret edici azap vardır.”

İbn-i Abbas ve İbn-i Mesud (Radıyallahuanhuma) ayeti kerimedeki ”lehvel hadis” lafzından murad: Turkudur, şarkıdır ve ayeti celilede turku ve şarkının yasaklığı hakkında nazil oldu, demişlerdir.
Rivayet edenlere dikkat edin. Ozellikle İbn-i Abbas (Radıyallahu Anhuma) icin, Resulullah Efendimiz:
”Ya Rabbi! Dinde onu fakih kıl ve ona tevili oğret” diyerek duada bulunmuştur.

Altuntaş İmam-Hatib muduru anlatıyor: Resulullah’ı ruyamda gordum beyaz bir elbise giymiş olduğu halde bana dedi ki:”Ben televizyon olan eve girmem”. Uyanınca hemen televizyonu evimden attım.
Bu muzir şeyi atmak icin illa Resulullah’ı ruyada gormek mi lazım? Bir hadisi şerifte Resulullah Efendimiz buyuruyor:
”Ummetimden bir takım kavimler olacak zinayı, ipeği ve calgıyı helal sayacaklar.”
Diğer bir hadisi şerifte:
”Sizden birinizin icinin gozle gorulur şekilde cerahatle dolmuş olması, onun hakkında, icinin şiir,(boş ve maleyani olan şiir, şarkı turku) ile dolmasından daha hayırlıdır.”

Turku soyleyen kan irin yutuyor demektir. Bu sebepten ağzına kan irin dolan kimsenin uzerine Karadeniz dokulse temizlenmez, onu ancak ateş temizler veya zamanında tovbekÂr olmak.

Calgı hakkında varid olan diğer hadislerde şunlardır:
”Calgı dinlemek gunahtır, o mecliste oturmak fasıklıktır, o calgı ile lezzetlenmek kufurdur.”
Calgı malı giderici kalbide ifsad edicidir.
”Sesini yukselterek turku soyleyen bir kimseye Allah-u Teala iki şeytan gonderir, bu şeytanlardan biri onu şu omzuna diğeri de obur omzuna otururlar, bu şeytanlar o kimse susuncaya kadar onu ayaklarıyla deprendirmeye devam ederler.”

Kuran-ı Kerimi bırakıpta cahilane calgı turkulerle meşgul olanlar ahiret gununde Resul (Aleyhisselam) ve Kuran-ı Kerim tarafından Mevlaya şikÂyet edilecekdirler.
Sure-i Furkan’ın 30. ayeti kerimesi bunu beyan etmektedir:
”Ve peygamber dedi ki: Ya Rabbi! Şuphe yok benim kavmim bu Kur’anı metruk (terk) ittihaz ettiler.”
Bir gun gelecek yeryuzunden Kuran-ı Kerim kaldırılacak geldiği yere donecektir.Arı, kovanında uğuldadığı gibi inleyecektir.Mavla Teala ona halinden sorduğundaUtla ve la yu’la bi)
”Okunuyorum fakat benimle amel edilmiyor.” diye cevap verecektir.

Beyzavi’nin beyanına nazaran ders ayetimizde gecen ”Lehvel hadis” lafzı ile kastedilen mana: insanı layık olan ibadeti eda etmekten men eden asılsız haber, yalan soz ve insanı guldurecek oyunlardır.Şu halde insanı ibadetten ayırıp men eden tavla, dama ve iskambil gibi oyunların cumlesi lehvel hadistir.Binaenaleyh bunları bahane ederek ibadeti terkedenlerin ayet-i celileye nazaran alcaltıcı bir azaba mustehak olacakları anlaşılmaktadır.
Medarik tefsirine gore ise Lehvel Hadis’ten murad: Tegannidir. Lehvel Hadisi satın almak ile murad ise, teganniyi vesair calgıları para verip dinlemektir. Şu halde bilumum calgılar, turkuler ve şarkılar bu ayete dahildir. Cunku bunların cumlesi Allah’ın rızasına muvafık olan amelden mendere. Bu gibi şeyler kalbi fesada, malı telefe uğratan ve Mevla’nın gazabını celbeden kotu fiiller cumlesindendir.

Mevla Teala bu ayeti celile ile oyun vesaire gibi batıl olan şeyleri hak uzere tercih edenleri uc cihetle kotulemiştir.
Birincisi: faydasız oyunları satın almak,
İkincisi: Kendileri doğru yla gitmedikleri gibi doğru yola giden irfan ehlini de saptırıp men etmeleridir.
Ucuncusu: Şu muamelelerinin şeriat ve akla dayanmayıp ancak cehaletten sadır olduğudur. İşte bu vasfılarla vasıflananlar ahirette bir azaba mustehak olacaklar ki o azab onlara ihanet edecektir, onları alcak edecektir.

Mevla Teala yalan haberleri Kuran uzerine tercih eden mufsidlerin bazılarını beyan ettikten sonra kotu vasıflarından diğerlerini de beyan etmek uzere buyuruyor:

(Ders Ayeti)
”Ve ona karşı ayetlerimiz okunduğu vakit sanki onu hic işitmemiş sanki iki kulağında bir sağırlık varmış gibi boburlenerek ensesini doner.Artık onu pek acıklı bir azapla mujdele.”

Fahri Razi’nin beyanı uzerine Kuran-ı Kerim’den yuz ceviren kimseyi Cenab-ı Hak dort cihetle zemmetmiştir:
1-Muhtac olduğu ilmi hikmetten yuz cevirmiştir.
2-Dunya ve ahiret saadetine sebep olan Kuran’ı dinlemekten kibretmesidir.
3-Ayetleri işittiği halde işitmez gibi durmasıdır.
4-Kulağında sağırlık olmadığı halde kendisini sağır menzilinde kılmasıdır (sağır yerine koymasıdır)

Allah’u Teal kÂfirler icin azabın elim olduğunu beyan ettiği gibi, muminler icin cennetin naim olduğunu beyan etmek uzere buyuruyor:
(Ders ayeti)
”Muhakkak o kimseler ki iman ettiler ve salih amellerde bulundular. Onlar icin de naim cennetleri (nimetle dolu cennetler) vardır. Oralarda ebediyyen kalıcıdırlar. Allah hak olarak vaad buyurmuştur. Ve O Aziz’dir Hakim’dir.”

Allah’ın varlığını ve birliğini tasdik ve ikrarla iman edip Kuranın gerektiği uzere ameli salih işleyen kimseler icin nimetlerle dolu cennetler vardır. Cunku onlar dunyada iken iman ile batınlarını ve ameli salihle zahirlerini pak ettiklerinden ahirette ceşitli nimetlerle inam (ikram) edilirler.
Ameli salihle murad: Allah’ın indinde makbul ve razı olunan ameldir. Cennete girmek fazlı ilahi ile ise de cennete derece almak kulun ameline goredir…
www.mahmudelofi.com


__________________