İNSANLAR SANKİ MORFİNLENMİŞ
Ders ayetimize başlayalım
”Rahimlere doktuğunuz nutfeyi gordunuz mu? -Haber veriniz-”
”Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar biz miyiz?”
Cenab-ı Hak butun insanlara soruyor, cevap versinler. Buna kimse tam cevap veremez.
İnsanın yaratıldığı o su, daha evvel ekmekti, yemekdi, zeytindi, uzumdu, kavundu, karpuzdu, armutdu, elmaydı, etdi, sutdu, yağdı. Sonra ne oldu? O su oldu. Ama nerede oldu? Midede. Butun dunyanın kimyagerleri, doktorları toplansalar yiyecek ve iceceklerden o suyu secemezler.
Fakat midede nasıl secildi? Mevla Teala cevap verin bakayım buyuruyor eğer bir iş gorebiliyorsanız. Hani yağmurlarınız? Hani sebzeleriniz? Sadece gazetelerde, mecmualarda cıplak resimleri basmasını bilirsiniz. Ama insanın susuzluğunu giderecek bunlar değildir. Gokten yağan yağmurlardır, yerden biten bitkilerdir, meyvelerdir. Yağmuru siz yağdıramıyorsunuz. Onu ancak Allah-u Teala yağdırıyor. İşte bununla ilgili ayetler:
”O Allah, oyle Allah’dır ki size alametlerini gosteriyor sizin icin gokten bir rızık (sebebi olan yağmur) indiriyor. Bu ayetleri hakka yonelenlerden başkası anıp duşunemez.” (Mu’min 13)
Allah’a yonelmeyenler sığır gibi yemeyi, yatmayı bilirler. Boyuna şehvetten konuşurlar bunu bilirler. Ya Rabbi! Ne ucuz şeylerle meşgul oluyorlar. Bize ahireti anlayacak akıl ver. Bize ancak sen acırsın başkası acıyamaz. Biz bile acıyamıyoruz kendimize.
Muminun suresinde şoyle buyuruluyor:
”Gokten kÂfi miktarda su indirdik sonra onu yerde yerleştirdik. Şuphe yok ki biz onu gidermek uzerine elbette kadiriz.”(Mu’minun 18)
Yani su yerin icinde sizin bulacağınız, oradan cıkaracağınız bir seviyede tutuluyor. Bu su insanların hem ağaclarını, bağlarını, bahcelerini ve tarlalarını sulamaya yetiyor, hemde arzın derinliklerinde durdurulan bu sudan pınarlar, ırmaklar akıyor, kuyular acılıyor ve sarnıclar doluyor. Her yonden insanların ihtiyacları karşılanıyor. Kuyulardaki suların bazıları motorla cekiliyor, bazılarında kova kullanılıyor, yinede bitmiyor.
Mevla Teala:”Biz o suyu oradan gidermeye elbette kadiriz.” buyuruyor. Oyleyse niye Allah’tan korkmuyoruz. Bu sozu soylemek bile ne kadar ağırdır. O gazetelerdeki, mecmualardaki rezillikler nedir oyle? Bizim muslumanlardan da o gazeteleri okuyanlar oluyor.
Mevla Teala buyuruyor ki:
”Habibim de ki: Bana haber veriniz, eğer suyunuz yerin dibine gidip cekiliverecek olsa artık size kim akarsu getirecektir?”(Mulk 30)
Bircok yonlerden faydalanmakta olduğumuz sular yerin iyice altına cekilse de batıverse veya butun sular kayboluverse, semalardan yağmurda yağmasa, akan bir suyu, bir pınarı, bir kaynağı bize Allah’tan başka kimse getiremez. İnsanoğlu bu durumda hic bir şey yapamaz.
Şu ayeti celilede buyuruluyor ki:
”Semada rızkınız ve vaad olunduğunuz şey vardır.”(Zariyat 22)
Bu ayetin tefsirinde diyor ki: Cenab-ı Hak her sene aynı olcude, aynı miktarda yağmur yağdırır. Ancak ahalisi isyan eden memleketlere yağdırmaz. Oranın yağmurunu başka yere yağdırır. Bu ayetleri bilmemiz lazım.
Yine Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
”Eğer o ulkelerin ahalisi iman etselerdi ve (haramlardan) sakınmış olsalardı, elbette onların uzerine gokten ve yerden bereketler acardık. Fakat tekzib ettiler. Artık bizde onları kazanır oldukları şey sebebiyle tutup yakalayıverdik.”(Araf 96)
Bir bela geldiği vakitte cok kusurum vardır ”Estağfirullah Ya Rabbi” demek lazım.
Nuh (Aleyhisselam)’ın kavmi uzun muddet peygamberlerini tekzip etmiş kufur uzerinde ısrar etmişlerdi. Mevla Teal Hazretleri kırk sene veya bir rivayete gore doksan sen boyunca onlardan rahmetini kesmişti, kadınları da kısır kalmıştı. Bunun uzerine halk Nuh (Aleyhisselam) a muracaat ederek ona:”Bizi bu durumdan kurtar.” dediler. Nuh (Aleyhisselam) da onara istiğfar etmelerini soyledi. Şu ayeti kerimede bu acıklanmaktadır.
”Artık dedim ki: Rabbimizden mağfiret dileyiniz, şuphe yok ki O cok mağfiret edicidir. Uzerinize semayı bol yağmurlar ile gonderir ve size mallar ile oğullar ile imdad eder ve sizin icin bağlar, bostanlar kılar ve sizin icin ırmaklar vucuda getirir.”(Nuh 10-12)
Ey muslumanlar! Bakın bu insan acayiptir. Once Allah’ın ipine sarılır sonra yavaş yavaş gevşetir. Carşaf giyip sonra carşaftan cıkanlar var. Aman dikkat edin. Azimli olalım. Bundan (carşaftan) cıkıp kefene girilsin.(yani olunceye kadar giyilsin) Hepiniz icin Rabbimden istirhamım talebim bunu nasib etmesidir. Sebat edelim, devam edelim. Size seksen sene yaşamak uzun gelir. HÂlbuki elli bin sene gibi uzun bir zaman olan mahşer alanında kalındığında dunya da bir saat duruldu sanılacak.
Cenab-ı Hak Muminun suresinde ne buyurmuştu:”Gokten arzın ihtiyacı kadar suları inzal ettik, onu yerde yerleştirdik. Şuphesiz ki biz onu gidermek uzere de kadiriz.”
Bu ayette Vacib Teala bizlere suyun başlı başına esas bir nimet olduğunu beyandan sonra ardından gelen ayet-i kerimelerde de bu su sebebiyle hasıl olan nimetleri beyan etmek uzere buyuruyor ki:
”Sonra sizin icin onunla hurmalıklardan, uzumluklerden bağlar inşa ettik ki onlardan sizin icin bir cok meyveler vardır. Ve onlardan yersiniz.
Ve bir ağacta inşa ettik ki Tur-u Sina’dan cıkar. Yiyecekler icin yağ ile bir katkılık ile biter.”(Mu’minun 19-20)
Birde şu ayeti celilede buyuruluyor ki:
”Gercekten sut veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size onların karnındaki işkembe pisliğiyle kan arasından halis bir sut iciriyoruz ki icenlerin boğazından afiyetle gecer.”(Nahl 66)
Allah-u Teala’nın bize verdiği ne kadar cok nimetler vardır. Butun bunlar Kuran-ı Kerimde de beyan ediliyor. Ama bunları kim duşunuyor? Lisanı Kuran-ı Kerim okurken aklı o gazetelerdeki resimleri duşunuyor, televizyon duşunuyor. Şeytan ihvanlara (tasavvuf adamına) daha cok musallattır.
Bu gibi işlerden donelim.Boylelerine hastalık gelsede donmezler, curuseler donmezler.Hep aynı inatta kalırlar.Bir doktor dediki: Bir hastam vardı kanserdi, hastalık her yanını sarmıştı.Bir keresinde:”hele bir iyileşeyim her tarafı televizyon ile donatacağım” dedi.İki gun sonra oldu.Şu insanın inadına bakın.Sakın kendimizi beğenmeyelim.Herkesin inadı vardır.Ya Rabbi bizi kendi başımıza bırakma.Amiin.!
Şimdi ders ayetimize gelelim. Cenab-ı Hak soruyor:”Haber verin bakayım. Rahimlere doktuğunuz suyu siz mi yaratıyorsunuz. Yoksa biz mi yaratıcılarız.”
(Ders ayeti)
”Sizin aranızda olumu biz takdir ettik ve biz onune gecilmiş olanlar değiliz.”
Sure-i Ali İmran’da şoyle bir ayet vardır:
”Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar. HÂlbuki goklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir. Ve ahiette O’na cevrilip goturuleceklerdir.”(Ali İmran 83)
Ey muslumanlar! Bu vaazlar bizedir. Ya Rabbi sana şukurler olsun, bize duyuruyorsun. Namazlarımızı vaktinde kılalım. Abdestlerimizi guzel alalım. Yıkanması farz olan yerleri kuru bırakmayalım. İğne tepesi kadar kuru yer kalsa caiz olmaz.
Bunlara hep dikkat etmek lazım. Allah bizi goruyor. Bizden ibadetlerimizi tamam yapmamızı istiyor. Hacca gidiyorlar. Ne mina’ya uğruyorlar, ne de Muzdelife’ye. Mekke’ye ve Arafat’a gidiyorlar, tamam sanıyorlar. HÂlbuki Mevla Teala ayet-i kerimede buyuruyor ki:
”Haccı da Umre’yi de Allah icin farz ve sunnetleriyle tam yapın.”(Bakara 196)
Olum aramızda dolaşıyor. Ama insan onu beklemiyor. Kendisinden evvel babasının olduğunu, anasının olduğunu, kardeşinin olduğunu duşunuyor. Bir de bakarsınız ki Mahmud gitmiş. Babası, anası kardeşi, arkadaşı duruyor. Onlardan sonraya kalsanda olum yine sana gelecek. Zira:”Her gelecek yakındır.”
Mevla Teala:
”Biz gecilmişlerden olmadık.” buyurmuştu.
Mesela iki kişi yuruyorlar. Biri onde biri arkada. Arkada kalan gecilmiştir.İşte ”biz gecilmiş olmadık” yani kimse kacıp bizim onumuzden kurtulamaz.Biz onu yakalarız.Sure-i Rad’da Mevla Teala buyuruyor:
”Bir toplum da Allah bir kotuluk diledimi, artık onun geri cevrilmesine hic bir care yoktur.”(Rad 11)
Mevla buyuruyor ki: Beni de gucendirseniz kendinize daha başka bir sahip bulamazsınız yanlız kalırsınız. Sure-i Şura’da Mevla Teala şoyle buyuruyor:
”Allah’dan (inecek azabın) geri cevrilmesine care olmayan bir gun gelmezden once, Rabbimizin (hak dine olan) davetini kabul edin. O gun size ne sığınacak yer vardır, ne de inkara care.”(Şura 47)
Şimdi ders ayetimize donelim:
”Sizin emsalinizi değiştirmeğe ve sizi bilmediğiniz bir surette yaratmağa kadiriz.”
”Sizi benzerlerinize tebdile kadiriz” demek; ”Sizi bizler yok ederiz yerinize yenisini getiririz onlar asi olmazlar.” demektir. Nitekim gecmişte bunların misalleri coktur.
İslam tarihine baktığımız zaman bu hakikatı butun acıklığıyla goruruz. Butun islam devletleri dinlerine bağlı kaldıkca, Kuran-ı Kerim’in hukumleriyle amel ettikleri muddetce maddeten ve manen ustun bir seviyeye yukselmişlerdir. Dini inanclarında zayıfladıkca Allah’ın kitabıyla ameli terk edip dunya zevkine daldıkca da zayıflamışlar gerilemişler Allah (Celle celaluhu) onların yerlerine yeni kavimler getirmiştir.
Maide suresinde Mevla Teala şoyle buyuruyor:
”Ey iman edenler! Sizden her kim dininden donerse, muhakkak Allah’u Teala bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da onu sever. Onlar mumine karşı acık gonullu, kafire karşı onurlu ve zorludur.”(Maide 54 den)
Allah’u Teala bu ayeti celilesinde islam dininden irtidad edenlerin yerlerine sağlam imanlı Allah ve Resulunu seven muminleri himaye den kavimler getireceğini vaad ediyor. Bu va’d sadece irtidad edenlere mahsus olmayıp dinde zaafiyet gosteren hak yolundan ayrılan Kuran’ın hukumleriyle ameli terkeden dunyayı ahirete tercih eden, dunya menfaatini dinden ustun tutan herkese şamildir.
Birisine ”Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu nasıl isbatlarsın?” diye sormuşlar. O da:”Kuran kendi kendini isbat etmiştir” diye cevap vermiş.
Peygamberimiz vasıtasıyla, okuduğumuz ayet-i kerime de onbir kabilenin dinden doneceği haber verilmiştir. Efendimiz ahirete irtialinden sonra onbir kabile dinden dondu.
Aişe (Radıyallahu anha) validemiz buyurmuştur ki:”Resulullah’In olumuyle babam (Hazreti Ebubekir) Radıyallahu anh’ın omuzlarına oyle yuk bindi ki dağlara binse idi onlar ezilirdi.”
Bu irtidad eden on bir kabilenin ucu Resulullah zamanında yedi kabile Hazreti Ebu Bekir zamanında bir tanesi de Hazreti Omer zamanında irtidad etti (dininden dondu). Bu murted olan kavimler zekÂt vermekten kacındılar.
Dediler ki; “Namaz kılarız amma bizim mallarımızı gasbetmeyin.” Bu durum karşısında Hazreti Ebu Bekir Eshab-ı Kiram’ı topladı: “Bu milleti yola almak farz oldu.” dedi.
Hazreti Omer Hazreti Sıddık’a karşı: “Sen ehl-i kıbleye kılıc mı cekeceksin?” deyince, Hazreti Ebu Bekir: “Vallahi yola gelmezlerse peygamberimize verdikleri zekÂtlarından bir keci yavrusu noksan bırakırlarsa onlar ile harbederim. Bir kolum koparsa obur kolumla, iki kolum koparsa butun vucudumla dovuşurum.” buyurdu.
Bu cevap karşısında Hazreti Omer: “Onun kalbini Allah (Celle celaluh) şerhetti ona uymaktan başka caremiz yok.” dedi. Neticede on bir kabile yola geldi. Hepsi Hazreti Sıddık’a teşekkur etti.
Dersimizin ayet-i kerimesinde: “Sizi bilmediğiniz bir surette yaratmaya kaadiriz.” cumlesini Hasan-ı Basri Hazretleri: “Sizi maymunlara, hınzırlara tebdil ederiz de kimse buna mani olamaz.” diye tefsir etmiştir.
Mevla insanı istediği şekle cevirir;
“Onlardan maymunlar ve hınzırlar ve Cenab-ı Hak’tan başkasına tapanlar yaptı” (Maide sr: 60′dan)
Mevla Teala’yı hic gucendirmeye gelmez. O’nu gucendirmemeye cok dikkat edelim, onun hatırını kırmayalım.
Her insan kabrinden insan suretinde cıkacak zannetmeyin. Zira
“O gun sur’a ufurulur artık (kabirlerinizden) boluk boluk gelirsiniz.” (Nebe sr:18) buyuruluyor.
Bir kısmı insan suretinde, diğer bir kısmıda ya hınzır ya maymun suretinde gelir.
Ya Erhamerrahimin! Dunya’da ve ahirette rezil olmaktan muhafaza eyle bizi!
(ders ayeti)
“Ve muhakkak ki, siz ilk yaratılışı bildiniz, o halde duşunmez misiniz?”
Yağmurdan yiyeceklerimiz, iceceklerimiz hÂsıl oldu sonra “o su” sonra donuk kan sonra et parcası sonra kemik. Sonra kemiklere et giydirdik sonra başka bir yaratılışla icad ettik.
“Rahimlere doktuğunuz nutfeyi haber veriniz. Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa biz mi?” buyurmakla dort sualden birincisi sorulmuş oldu.
Şimdi tup bebekte yapıyorlar. Onlar iki rekat namaz kılsaydılar kendileri icin butun keşiflerden daha hayırlı olurdu. Bir genc kız koleradan vefat etmiş. Annesi yahut babası onu ruyada gorup sormuşlar: “Kızım bize ahiretten haber ver yerin nasıl, ne haldesin?” Genc kız demiş ki: “Biz bildik fakat amel edemiyoruz. Siz gormediniz amel ediyorsunuz. Vallahi insanın defterinde iki rekÂt namaz gormek bir iki tesbih olamsı butun dunya ve icindekilerden daha sevglidir.” Şu kızın soylediğine bakın. Acaba bir gece namazı kıldık mı, işrak kuşluk kıldık mı? “Allah” dedik mi? Kur’an okuduk mu?
“Kıyamet gunu onun icin bir kitap cıkaracağız ki, ona acılmış olarak kavuşacak.” (İsra sr:13′den) Ve ona denilecek ki:
“Oku kitabını” (İsra sr:14′den)
Eğer kitabında: “İşrak kıldı, kuşluk kıldı, zikr etti, istiğfar etti, okudu, okuttu, vaaz etti” okursa sevinir ve der ki:
“Gelin, kitabımı okuyun.” ( Hakka sr:19)
Mevla Teala dort sualden ikincisini soruyor:
(ders ayeti)
“Şimdi ektiğiniz tohumu gordunuz mu? Haber veriniz. Onu sizler mi bitiriyorsunuz yoksa bitirenler bizler miyiz?”
Toprağa attığınız tohumu yetiştirip olgunlaştıran siz misiniz yoksa Allah mı? Şunda şuphe yoktur ki, tanenin cimlenmesi, toprak uzerine cıkması, buyumesi, kemale erip olgunlaşmasında, Allah’tan başka kimsenin dahli yoktur. Her ne kadar tohumu toprağa atan insanlar isede, onun buyuyup yetişmesinde insanların hic medhali yoktur.
Ekini topraktan cıkarıp yetiştirmede insanların medhali olmadığı icin Resulullah Efendimiz: “Sizden biriniz:”ekin ektim” demesin de: ”Tohum sactım” desin.” buyurmuştur.
Gozlerim sık sık gokyuzune gider, “Acaba bulut var mı? Ne renk.” diye. Mevlamız ne yaparsa doğrudur, sevgilidir. Dua edelim. “Cok ettik” demeyelim. Dualarımızın hepsi ibadettir. Rabbimiz ne buyurruyor:
” Ve Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua ediniz, sizin icin icabet edeyim. Şuphe yok o kimselere k, benim ibadetimden kibirlenirler, onlar yakından zeliller oldukları halde cehenneme gideceklerdir.” (Mu’min sr:60)
Allah-u Teala bu ayet-i celilesinde ibadeti dua ile tabir etmiştir. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir gun minberde iken: “Dua işte o ibadettir.” deyip bu ayet-i kerimeyi okumuş bir başka seferde de: “Dua ibadetin iliğidir (ozudur).” buyurmuştur.
Ayet-i celileden anlaşıldığı uzere tevhidde, dua ve ibadette kibirlenenler zelil ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.
Mevla Teala kendisine ibadet etmekten kibirlenenler hakkında:
“Mesih de Allah(-u Teala) icin kul olmaktan asla cekinmez, mukarrebin olan melekler de. Her kim onun ibadetinden cekinir ve kibirlenirse elbette onları umumen huzuruna toplayacaktır.”
“Artık o kimseler ki, iman etmiş ve amel-i salih amellerde bulunmuş olurlar, elbette onlara mukÂfatlarını odeyecek ve onlara kendi fazlından olarak mukÂfatlarını artıracaktır. Amma o kimseler ki, yuz dondurduler ve tekebburde bulundular, onları da elbette elim bir azap ile azaplandıracaktır. Ve onlar kendileri icin Allah (-u Teala) dan başka ne bir yar, ne de bir yardımcı bulunmayacaklardır.” (Nisa sr:162-173) buyuruyor.
Mevla Teala:”Ey insanlar! Attığınız tohumu gordunuz mu? Onu siz mi bitirip yetiştiriyorsunuz? Yoksa biz miyi onu buyutup yetiştiren?” buyurduktan sonra:
(Ders Ayeti)
”Dileseydik onu kuru bir cop yapardık, hayret ederdiniz (verdiğiniz emeğe pişman olurdunuz).Biz borclandık (yaptığımız masraflar boşa gitti!) Doğrusu biz yoksun bırakıldık (derdiniz).” buyuruyor.
Mevla Teala’nın bahsettiği bu durum ciftciler arasında gorulup duran olaylardandır. Bazı yıllar ciftciler tohumları atarlar, ekinleri ekerler.Bunlar bazen bitip cıkmadan, bazen bitip cıktıktan sonra her hangi bir sebeple zayi olur, giderler.Bazende semavi afetlerle helak olur gider de ciftcinin eli boğrunde kalır.Halk arasında:”Şu kimsenin ekini bozulmuş” denir.
Bu gibi şeylerle Cenab-ı Hak buyurmak diliyor ki; birazcık kulağınızı cekiyorum amma kulağınızın cekildiğinden haberiniz olmuyor. İnsanlar sanki morfinlenmiş. Ne zaman ki morfinin tesiri gececek vucutlarını cuvaldızlarla delinmiş gibi bulacaklar. Mevla Teala ve Tekaddes Hazretleri, insan hayatının devamında birinci derecede onemli olan tanelerin yetişmesindeki kudretini beyan ettikten sonra, ikinci derecede muhim olan suyun onemini ve bundaki kudretini beyan etmek uzere buyuruyor:
(Ders ayeti)
”İctiğiniz suya baktınız mı?”
Suyu luk luk icersiniz, bir adam tanırım bir bardak suyu bir dikişte bitirir. Daha su icmesini beceremiyoruz…
Efendi Baba:”Su icilirken tel gibi cekilecek yani yavaş yavaş icilecek.” buyururdu. Beceremedik boyle icmeyi.
(Ders Ayeti)
”Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indirenler biz miyiz?”
Ayeti celilede gecen ”muzn” beyaz buluta denir ki, ondan yağmurun az yağdığı ve bu bulutlardan inen yağmur sularının daha tatlı olduğu rivayet edilmiştir.
Sure-i Furkan’da şoyle buyruluyor:
”Ve O, rahmetinin onunde ruzgarları mujdeci gonderdi. Ve gokten tertemiz bir su su indirdik.”(Furkan 49)
Sure-i Şura’da da:
”Odur ki (kulları) umutlarını kesdikten sonra yağmuru indirir, rahmetini her tarafa yayer. O velidir, ovulmuştur.”(Şura 28)
Mevla Teala: İcmekte olduğunuz tatlı suları bildiniz ya! Onu beyaz buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa indiren biz miyiz?” buyurduktan sonra:
(Ders ayeti)
”Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şukretmeniz gerekmez mi?” buyurmak ile bizleri şukr etmeye teşvik ediyor.
Mevla Teala insanların yiyecek ve iceceklerini yaratmaya kendisinden başka kimsenin kadir olamayacağını beyan ettikten sonra yiyecek ve iceceklerin ıslahına hizmet eden ateşin onemini ve bundaki nimetini beyan etmek uzere buyuruyor ki:
(Ders Ayeti)
”(İki dalı birbirine surterek) cıkardığınız ateşi gordunuz mu? Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratanlar biz miyiz? Biz onu bir ibret ve colden gelip gecenlere bir fayda yaptık.”
Ayet-i celilede cakmakla ateşlendiği zikredilen bu ağac; Suudi Arabistan’da yetişen Merh ve Afar ağaclarıdır. Bu iki ağacın yaş dalları birbirine surtulduğu zaman bir su cıkıp ve bu suyun ateşlenerek yandığı kitaplarda yazılıdır. Boyle olmakla beraber ayet-i celilenin anlamı; cakılarak yakılan butun ateşlere şamildir. Bu gunun kibritleri ve ateş alan her şey cakılarak yakılır.
Dunya ateşi bize cehennem ateşini hatırlatmalı. Cehennem ateşi dunya ateşinin şiddetinden kat kat ustundur. Efendimiz (Aleyhisselam) buyuruyor ki:”Cakmak cakarak tutuşturduğunuz şu ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş cuzde bir cuz’udur” Yanlarında bulunan Ashabı Kiram:”Ey Allah’ın Resulu bu ateş kÂfi idi.” demişler.
Bunun uzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ”Ahiret ateşi bu ateşin uzerine altmış dokuz cuz fazla kılındı. Her bir cuz’un misli dunya ateşi kadardır.” buyurdu.
Bu dunyada biz insanlara ateş cok lazım olan bir şeydir. Mevla Teala onu bizlere menfaat ve kazanc vasıtası kılmıştır.
Mevla Teala habibine hitaben buyuruyor:
(Ders Ayeti)
”Ya Muhammed! Rabbini azim olan ismiyle tesbih et.’
www.ismailaga.info
__________________
İnsanlar sankİ morfİnlenmİŞ
Dini Sohbetler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- İnsanlar sankİ morfİnlenmİŞ