Bizler İslam ı yaşarken, Allah ın emin olmadığınız bilgilerin ardına duşmeyin, sizleri sorumlu tutarım uyarısını, ne kadar dikkate alıyoruz, işte bu cok onemli bir soru.
Bugun sizlerle, gunumuzde cok onemsediğimiz ve bizlere beş vakit namazın emredildiği anlatılan, MİRAC konusunu Kur’an dan birlikte araştıralım. Daha sonra herkesin kendi nefsinde, bu sorunun cevabını vermesini istiyorum. Cunku herkes kendi imtihanını yaşıyor ve yaptıklarından bizzat kendisi sorumludur.
Once MİRAC olayının nasıl olduğunu, geleneksel İslam’ın bu konuyu nasıl anlattığını ve inandığını kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
(Mirac, Recep ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti uzerine Cebrail AleyhisselÂmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz AleyhissalÂtu Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i AksÂ'ya, oradan semaya, yuce Âlemlere, İlÂhî huzura yukselmesidir.
Peygamber AleyhissalÂtu Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i AksÂ'ya (Kudus'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudus'e gelmeden yol uzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekÂt namaz kıldı, daha sonra Mescid-i AksÂ'ya geldi. Orada butun peygamberler kendisini karşıladı. Miracını kutladılar. Peygamber AleyhissalÂtu Vesselam burada peygamberlere iki rekÂt namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Semanın butun tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Âdem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle goruştu, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkÂn ile vu-cub ortası (kÂinatın bittiği yer) Sidretu'l-muntehÂ'ya geldiler. Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam orada ikisi gizli, ikisi acıktan akan (Nil, Fırat) dort nehir gordu. Sonra her gun yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytu'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan oteye gitmesi mumkun değildi. Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekÂndan munezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle muşerref oldu.
Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam Rabbinin huzurundan dondukten sonra Hz. Musa ile karşılaştı. “Allah ummetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.
Hz. Musa'nın, “Rabbine don, azaltması icin Rabbinden niyazda bulun, ummetin buna guc yetiremez” demesi uzerine, Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.
Daha sonra Peygamberimiz AleyhissalÂtu Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, Âhiret menzillerini ve butun Âlemleri gezdi, gordu, Mekke'ye dondu.)
MİRAC konusunda anlatılanların bir ozetidir yazılanlar. Bir kısım rivayet, peygamberimizin her Allah a geri donuşunde, beşer vakit indirdiği de anlatılır. Şimdi yukarıdaki yazıyı Kur’an ile karşılaştıralım acaba yazılanlar, soylenenler Kur’a na uyuyor mu? Once miracın anlatıldığı yazının başından bir alıntı yapalım.
(Peygamber Efendimiz AleyhissalÂtu Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i AksÂ'ya, oradan semaya, yuce Âlemlere, İlÂhî huzura yukselmesidir.)
Bu satırlarda gecen, Mescidi Haramdan Mescidi Aksaya peygamberimizin goturuluşu, Kur’an da İsra suresi 1. ayetinde cok acıkca anlatılır. Ama nasıl goturulduğu konusunda detay vermez.
Peki, daha sonra oradan semaya yukselmesi, acaba Kur’an da neden hic ama hic bahsedilmez, bunu duşundunuz mu? Allah bu kadar onemli bir olayı, bizden saklamak isteyeceğini sanmıyorum. Peki, neden Kur’an da bundan sonra olanlar, yani miraca yukseltilmesi gecmediği halde, hic kuşku duymadan bizler buna inanabiliyoruz?
Şimdi bu sorunun cevabını aramaya devam edelim, eğer Kur’an a uyan bir cevap bulursak, baş tacı elbette yaparız, yok Kur’a na uymuyorsa, ben şahsım adına kabul edemem. Cunku Kur’a na uymayan, onun onayını almayan bir bilgiyi kabul etmenin, ardı sıra gitmenin hesabının zor verileceğini soyluyor Rabbimiz. Once İsra suresi 1. ayeti yazalım, okuyalım ki daha iyi anlaşılsın.
İsra sur. 1. ayet: Butun varlıkların tespihi o kudrettir ki, ayetlerimizden bazılarını kendisine gosterelim/kendisini ayetlerimizden bir parca olarak gosterelim diye kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, cevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya/o en uzak secdegÂha yurutmuştur. Hic kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr.
Hatırlayınız, yukarıdaki ayeti ornek vererek, mirac bu ayetin devamında gercekleşmiştir deniyor. Peki, neden Rabbimiz devamını yazmamış da, Kur’an dışından rivayet bilgilerden oğreniyoruz, namazın beş vakit emredildiği, bu kadar onemli bir olayı, bunu lutfen iyice duşunelim.
Once yukarıda yazdığım ve MİRACIN anlatılma şekli ve bilgileri uzerinde duralım birazda. Acaba gercekten Allah kullarına 50 vakit namazı once emredip, daha sonra Allah HÂŞÂ kullarının bu yuku kaldıramayacağını hesap edemeyip, peygamberimizin Hz. Musa ile karşılaştığında bu kadar vakit namazı ummetinin guc yetiremeyeceğini soyleyip, Yaradan la pazarlık suretiyle, peygamberimizin namazı beş vakte duşurduğune inanmamız, sizce cok normal bir duşunce mi? Bu sozler, bu duşunce Kur’an ın suzgecinden geciyor mu? Elbette hayır. HÂlbuki bakın Allah, Kur’an da ne diyordu hatırlayalım.
Bakara 286:Allah her şahsı, ancak gucunun yettiği olcude mukellef kılar…..
Muminun62:Biz hic kimseyi gucunun yettiğinden başkası ile yukumlu kılmayız. Nezdimizde hakkı soyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Peki, bu ayetleri gorduğumuz halde, nasıl olur da Allah ın bizlere 50 vakit namaz emredeceğine ve peygamberimizin pazarlık sonucu bunu beş vakte indirdiğine inanabiliriz? Yine yazıda gecen peygamberimizin semadaki yedi katı ziyaret ettiğini ve bircok peygamberle goruştuğunu, cenneti cehennemi gorduğunu, ikisi acıkta ikisi gizli olan nehirleri gorduğunu, Allah ın en yakın gorevlisi Cebrailin bile gidemediği yere gittiğini, işin en ilginci ise (Cenab-ı Hakkın cemaliyle muşerref olduğu.) anlatılmaktadır.
HÂlbuki Kur’an da, Allah ı gormek isteyen Musa peygamber ve buna benzer orneklerde, asla Yaradan ı cıplak gozle gorulemeyeceğini, ornek ayetlerle acıklamasına rağmen, bakın neler soyleniyor. Yukarıda bahsedildiği gibi, peygamberimiz Kur’an da hic bahsedilmeyen, acıklanmayan onca gaibi bilgiyi biliyor mu, şimdi de onlara bakalım.
Enam Suresi 50. Onlara şunu soyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Korle goren bir olur mu? HÂl duşunmuyor musunuz?"
Maide sur.109. ayet:Allah, resulleri bir araya getireceği gun şoyle der: "Size ne cevap verildi?" Şoyle derler: "Hicbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi bicimde bilen sensin, sen.
Yukarıdaki ayetleri, boşuna soylemesini istemiyor Allah bizlere. Bakın onlara şunu soyle diyor ve(Gaybı da bilmem ben) ama yukarıda o kadar gaybi bilgileri bildiğini saydık ki, duşunun Cebrailin bile gidemediği yere, peygamberimizi hic bahsedilmeyen bir aracla, yani Rabbin huzuruna bile gittiğine inandık. Karar sizlerin, cunku herkes yaptıklarından ve inandıklarından sorumlu tutulacaktır.
Şimdide de Miracı, İsra suresi birinci ayetin devamında olmuştur diyerek savunduğu duşunce, kendilerini cok fazla tatmin etmemiş ve kendileri de inandırıcı bulmamış ki, yine Kur’an dan delil arayış icine girmişler ve bakın yukarıda saydığım tum ayetlere uymaması, onları cok fazla etkilememiş olmalı. Şimdi yazacağım ayette bir kelimenin ardından, Miracı n kanıtını arar olmuşlar. Şimdi ayeti geniş bir şekilde yazalım ki, ayetin ne anlatmak istediğini doğru anlayabilelim.
(Necm suresi1.Yemin olsun inip cıktığı zaman yıldıza/fışkırıp cıktığı zaman cimene/suzulup aktığı zaman Ulker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parcalar halinde ağır ağır gelene.2. Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. 3. O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. 4. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. 5. Kuvvetleri cok muthiş olan belletip oğretti onu ona. 6. Akıl, guzellik ve guc sahibidir. Doğrulup dikildi. 7. En yuksek ufuktadır o. 8. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı, 9. İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. 10. Boylece vah yetti kuluna vah yettiğini. 11. Kalp yalanlamadı gorduğunu. 12. Onun gorduğu şey hakkında kuşkuya duşup onunla cekişiyor musunuz?13. Yemin olsun ki onu bir başka inişte de gormuştu. 14.Son sınır ağacı, Sidretul Munteha yanında.15. O ağacın yanındadır sığınılacak bahce. 16. O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran, 17. Goz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.18. Yemin olsun ki Rabbinin en buyuk ayetlerinden bir kısmını gordu.)
Yukarıdaki yazdığım ayetleri lutfen duşunun. Bu bahsedilen olaylar Mirac tamı gecmiş, yoksa Kur’an ayetlerinin indirilişini mi anlatıyor?Ayeti okuduğunuzda zaten hemen anlaşılıyor. Allah Kur’an ayetlerinin indirilişini bizlere anlatıyor. Parcalar halinde ağır ağır gelen bilgilerin, Kur’an ayetleri icin soylendiği zaten belli oluyor.
Peygamberimiz icinde ovgu var ve arkadaşınız ne saptı ne azdı diyor Yaradan. Ayrıca kendi kafasından konuşmadığını bu sozlerin yani Kur’an ayetlerinin Yaradan ın sozleri olduğunu belirtiyor. Hatta acıkcada soyleyerek, indirilmiş bir vahiyden başkası değildir diyor. Peygamberimize de iyice bellettirildiğini acıklayarak, Kur’an ın geldiği yerden bahsediyor ve onu getiren Cebrail ile peygamberimiz o kadar yakın oldu ki diyor ve ornek veriyor, iki yayın beraberliği gibi, hatta ondan daha yakın olduğunu soyluyor.
Peygamberimizin Cebrail i gormesi ile kalbinin de tastiklediğini, imanın daha da arttığı acıklamasını yapıyor. Sonunda ise bakın ne demek istiyor. Peygamberimizin gordukleri ayetler ancak Kitabın bir kısmıdır diyor. Demek ki Yaradan ın makamındaki kitabın bir kısmı ancak Kuran.
Bakın bu ayetlerde Mirac dan asla bahsedilme yok, yalnız Kur’an ın indirilişinden bahsediyor. Fakat ayette gecen ama gunumuzde dahi tam olarak anlaşılmayan muteşabih bir ayet olarak genelde kabul edilen (Son sınır ağacı, Sidretul Munteha yanında) cumlesini, işte bu Miracta gecen yer denecek kadar zorlama ve delilsiz bir kanıt olarak gosterilmektedir.
HÂlbuki bu sozun hemen oncesinde goğe cıkışı bırakın, tam tersine, bir başka inişte gormuştu sozuyle bu yerin yeryuzunde olduğu anlaşılıyor.( onu bir başka inişte de gormuştu.) Kur’an a uymak yerine, Kur’anı kendimize uydurmak bu olsa gerek. Zorlamayla Kur’an dan delil aramak, gerceklerin ustunu ortmektir. Buda bizi Allah a değil, şeytana yaklaştırır.
Şimdide miracı, yine Kur’an ın diğer ayetleri ile karşılaştırarak, olup olamayacağını duşunelim. Bakın Allah Kur’an ayetleri icin ne diyor?
( İsra 89; Yemin olsun, biz bu Kur an'da, insanlar icin her benzetmeden nice ornekler sıraladık. Ama insanların coğu inkÂr ve nankorlukten başka bir şeyde diretmediler.)
( Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar icin her turlu orneği değişik ifadelerle gozler onune koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en cok tutkun olanıdır.)
Bu ayetlere benzer onlarca ayet yazabilirim, sanırım bunlar yetecektir. Allah bizlerin anlayacağı şekilde yemin ederek, bu kitapta bizler icin her benzetmeden nice ornekleri verdiğini, her turlu orneği değişik ifadelerle gozler onune koyduğunu soyluyor.
Hatırlayınız bizlere, beş vakit namazın farz olduğunu anlattıkları MİRAC ise, Kur’an da hic gecmiyor. Vermeye calıştıkları delillerin, konu ile ilgisi yok. Peki, bu durumda Rabbin soylediği gibi, bir kez orneği dahi verilmediyse, acıklanıp izah edilmediyse, ona inanmamız normal midir dersiniz? Yine karar sizlerin, herkes kendisinden sorumludur.
Mirac konusunda, Kur’an dan delil aramaya devam edelim. Gercekten Miracın oluşu, Kur’an dan onay alıyor mu, onu aramaya devam edelim.
Bakın Yaradan neler soyluyor? Acaba bu sozleri soyleyen Allah, acıkca hic bahsetmediği, detay vermediği bir konudan, hesap sorar mı sizce? Karar yine sizlerin.
Zuhruf 43: Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl! Hic kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol uzerindesin.
Araf 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına duşmeyin! Siz ne kadar da az oğut alıyorsunuz.
Maide 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik gorevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, kufre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum icin elbette ki bir rahmet ve bir oğut vardır
Zuhruf Suresi 44Gercek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir duşundurucu/bir şeref/bir oğuttur. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.
Allah bizlere vahyedilen Kur’an a, sımsıkı sarılmamızı istiyorsa, Rabbimiz ozellikle bizlere indirilene, uyun diye tembihte bulunuyorsa, elcisine verdiği gorev de, yalnız indirdiğini tebliğ etmesi konusunda hukum veriyorsa, Kur’an ı yeterli gormeyen o devrin insanlarına bile Rahman kızarak, sizlere KURAN YETMİYORMU diyorsa, en son olarak Yuce Rabbimiz acıkca;
(Bu kitaptan sizler sorumlu tutulacaksınız.)
Diyorsa, sanırım soylenecek başka soz olmasa gerek. Allah bu kitaptan hesaba cekeceğini soyluyorsa, Kur’an dışından sorumlu olacağımızı lutfen artık soylemeyelim. Cunku bunu soylemek ACIKCA RAHMANLA İNATLAŞMAKTIR, bunu da unutmayalım.
Sizlere son olarak bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Miracın oluşundan, Allah ın Kur’an da asla bahsetmediği, detay vermediğini peygamberimizin gorduğunu soyledikleri cok onemli detayları hatırlayınız. Bunların Kur’an da bahsedilmediğini de duşunun. Daha sonra aşağıdaki ayeti anlamaya calışalım. Sanırım birazcık duşunen, cok kolay anlayacaktır her şeyi.
Araf 33.;De ki: Rabbim ancak acık ve gizli kotulukleri, gunahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hicbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri soylemenizi HARAM kılmıştır .
Duşunebiliyor musunuz, Allah ın Kur’an da acıklamadığı, hakkında hicbir delil indirmediği, Allah katında bilmediğimiz şeyleri soylememizi HARAM kıldığını soylediği halde bizler, her gun neredeyse HARAM gunahını işliyoruz. HÂlbuki Allah haram kelimesini, yapmamızı istemediği, hatta kesin sınarlar cizdiği adeta buyuk gunahları işaret edercesine saymıştı Kur’an da bizlere. İşte bizlerin yaptığı buyuk yanlışlar bu kadar acık ve net. Yaradan bakın, emin olmadığınız sozlerin ardına duşmeyin diye, bizi nasıl ikaz ediyordu.
İsra Suresi 36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına duşme! Cunku kulak, goz ve gonlun hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Tek guvenilir ve Rabbin koruması altında olan kitabın, KUR’AN olduğunu soyler Allah bizlere. Emin olabileceğimiz garantili ve sorumlu olduğumuz tek bilginin Kur’an olduğunu unutmayalım. Kur’a na uyan, onun suzgecinden gecen her sozu ve bilgiyi de, elbette kabul edelim. Emin olmadığımız ve Kur’an ın onaylamadığı hicbir bilgininde ardından gitmeyelim. Rabbin soylediği gibi, sorumlu olacağımızı unutmayalım.
Ben bana anlatılanları ve bu bilgiler Allah katındandır dediklerinde, Kur ana muracaat ediyor ve onun suzgecinden gecirmek icin elimden geleni yapıyorum. Yani kendi imtihanımda, bizzat kendim caba harcıyorum. Rabbim utandırmasın.
Mirac konusunu da aynen oyle yapmaya calıştım, ama bir turlu Rabbin suzgecinden, Kur’an dan gecmedi, onay almadı. Yazdıklarım benim Kur’an dan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere duşen bu soylediklerimi bizzat kendiniz Kur anı anlayarak okuyup, doğruluğunu araştırmak olmalıdır.
Bizlerin asıl gorevi, birilerinin soylediklerinin ardından gitmek değil, Rabbin ne soylediğini bizzat ilk kaynaktan anlamaya calışmak olmalıdır. Şunu asla unutmayalım ki, Allah anlayamayacağımız bir kitap, rehber gonderip, daha sonrada bizi sorumlu tutmaz. Bunu soylemek Rahmanın adaletini sorgulamaktır. Tabi bu soylediklerim MUHKEM ayetler yani bizleri din ve iman adına bağlayan, Rabbin yapmamızı istediği ayetler icindir. Zaten Allah bu ayetlerin acık ve anlaşılır olduğunu ve bunlardan hesaba cekileceğimizi soyler. Bu ayetlerden bahsederken de, Kitabın anasıdır deyimini kullanır. Muteşabih ayetler ise, ilim adamlarının zamanla anlamlarını acığa cıkaracağı ayetlerdir. Bu ayetler dine hukum koyan ayetler değildir.
Konuya ışık tutacağını duşunduğum, Diyanet İşleri başkanlığı yapmış, Sayın Prof Suleyman Ateşin, Mirac konusunda sitesinden sizlere bazı alıntılar yapmak istiyorum. Bakın Sayın Suleyman ateş, neler soyluyor Mirac konusunda.
(Mi‘rÂcın ayrıntısı hakkında bundan az veya cok farklı rivÂyetler vardır. Hepsini burada anmağa gerek gormuyoruz. Hepsinin omurgasını, BuhÂrî’nin rivÂyetinde anlatılanlar oluşturmaktadır.
Ancak bu rivayette gerek metin, gerek anlam bakımından sakatlıklar vardır. MeselÂ: “Allah, vah yettikleri arasında senin ummetine elli vakit namaz vah yetti” cumlesi, ucuncu şahıstan, ikinci tekil şahsa gecmektedir. Sozu anlatan Enes’tir. “Allah, vah yettikleri arasında, onun ummetine elli vakit namaz vah yetti” denmesi gerekir. Keza Musa’nın: “Senin ummetin, cesetce, kalbce ve bedence daha zayıftır” sozunde de aynı anlamda olan ecsÂd ve ebdÂn yinelenmiştir.
BuhÂrî’nin rivÂyetinde olay, Peygamber’in, henuz peygamber olmadan once gorduğu bir ru’yÂdan ibarettir ve Âyette anlatılan İsr olayı ile bir ilgisi yoktur.
Allah namazı farz ettikten sonra Hz. Muhammed’in, MûsÂ’nın onerisini CebrÂîl’e danışması ve onun onerisi ile beş kez Allah’a donup “Ya Rabbi bunu bizden hafiflet, hafiflet” şeklinde itirazda bulunması, akıl ve mantığın alacağı bir şey değildir. Allah, verdiği emri henuz tebliğ edilmeden değiştirir mi? Değiştireceği şeyi neden emretsin? Verdiği emri şartların değişmesiyle değiştirmesi, yani nesh ve tebdîl etmesi, sosyolojik kurallara uygundur. Fakat emrini, daha tebliğ edilmeden, aradan zaman gecmeden geri alması, ma‘kul değildir. Kadîy(Abdu’l-CebbÂr)’a gore bu, henuz yururluğe konmayan bir hukmu neshetmektir ki bidÂ’ demektir. BidÂ’, iyi olmadığı sonradan anlaşılan şeyi ortadan kaldırmaktır. Yani Allah, once insanların, buna dayanamayacağını bilmeyip sonra bunu anlamış ve değiştirmiş, hafifletmiş demektir ki muhal(imkÂnsız)dır. Kabulu caiz olmayan duşunceleri taşıyan bu rivÂyetin reddedilmesi gerekir. )
Yorum sizlerin. Sayın Suleyman Ateş e, bu bilgilerinizi neden Diyanet İşleri Başkanlığı yaparken topluma anlatmadınız diye sorduğumda, o zaman bazı gerceklerin farkında olamadığını soylemişti bana. Cevabında ne kadar samimidir, onu Allah bilir.
Bugun yaşadığımız İslam, ne yazık ki peygamberimizin devrinde yaşanan cahiliye devrini hic aratmıyor. Cunku Kur’an devre dışı kalmış, hurafeler din diye yaşanır olmuş. Allah yardımcımız olsun.
Allah gonul gozleri acık, bakan değil goren, yalnız duyan değil hisseden, aklını kullanmasını bilen, tum bu ozellikleri Kur a nı anlamak icin kullanan, kulları arasına bizleri de alması dileklerimle.
Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________
MİraC konusu ve kuran gerCeklerİ....
Dini Sohbetler0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- MİraC konusu ve kuran gerCeklerİ....