FIRKA-I NACİYE
İslÂmî akideyi en net ve sağlam şekliyle kabul eden topluluk. Bu deyim iki kelimeden meydana gelmiş bir isim tamlamasıdır. Terkibin birinci ismi olan fırka kelimesi icin bk. "Fırak-ı Dalle". Naciye kelimesi Necat kelimesinden turetilmiş olup kurtuluş, kurtulmak, refah ve saadete ermek, umduğuna kavuşmak manalarına gelir.
Şu halde, Fırka-ı Naciye, kurtuluşa eren, ahiretteki her turlu azabtan beraet ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan topluluk, zumre demektir ki, bunun bir adı da Ehl-i Sunnet ve'l-Cemaattir. Diğer bir ifade ile Fırka-ı Naciye, Kur'an-ı Kerîm'in hukumlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve O'nun buyuk AshÂbının yolunu aynen takip eden buyuk topluluk, Cemaat demektir.
Hz. Peygamber (s.a.s) Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadislerinde: ".... Ummetim yetmişuc fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-ı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka Cehenneme gidecektir", buyurmuşlardır. Ayrıca bu turden olan hadislerin devamında sahabîlerin, Fırkaı Naciye'den sormaları uzerine Hz. Peygamber, Fırka-ı Naciye'yi: "Benim yuruduğum yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır." diye tarif etmiştir.
İşte Yuce Allah'ın Resulu Sevgili Peygamberimizin ashabının yoluna uyanlara "Sunnet ve topluluk mensubları" anlamında Ehl-i Sunnet ve'l-Cemaat" denilmiştir. Bu anlamda Fırka-ı Naciye'yi de Allah'ın Kitabına, yani Kur'an-ı Kerim'e ve Resulunun ve ashabının diliyle nakledilmiş dosdoğru yoluna, Sunnetine uyan Cumhûrun, yani muslumanların cok buyuk bir topluluğunun goruşlerini benimseyip kabul eden ve bunlarla amel eden buyuk topluluk olarak anlamak gerekir.
Gazalı, Fırka-ı Naciye'nin bu doğru yolunun, kurtuluşa goturen yolunun esaslarını itikadı noktadan toplu bir şekilde şu uc hukumde toplamaktadır: 1) Allah'a İman, 2) Nubuvvete İman -ki meleklere ve kitaplara imanı da icine alır- 3) Ahirete İman (İmam-ı GazÂlî, Faysalu't-Tefrika, Mısır 1325, s.15).
Zira Peygamberimiz bu esaslara inanan kimsenin musluman olarak, bu dinin nimetlerinden faydalanacağını ve mumin olacağını, birini veya tamamını-yalanlayıp inkÂr edenin de ne mumin ne de muslim sayılacağına, onun kÂfir olduğunu bildirmiştir. Kur'an-ı Kerîm'in pek cok ayetinde bu doğru yola ve bu yolun Hz. Peygamberin yolu olduğuna işaret edilmiştir: "Ey İnananlar, And olsun ki, sizin icin, Allah'a ve Ahiret gunune kavuşmayı umanlar ve Allah'ı cok anan kimseler icin Allah'ın Resulu (Hz. Peygamber) en guzel ornektir" (el-AhzÂb, 33/21).
"... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması cetindir" (el-Haşr, 59/7).
"Ey Muhammed! Eğer sana cevab veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gosterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şuphesiz ki doğru yola eriştirmez" (el-Kasas, 28/50).
"Ey Muhammed! de ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder" (Âl-i İmrÂn, 3/31).
İslÂm Tarihi boyunca olduğu gibi, bu gun de akaid sahasında en isabetli yolu takip ettiği kabul edilen ve muslumanların buyuk coğunluğunu sinesinde toplayan Fırka-ı Naciye veya Ehl-i Sunnet, mezhebler Tarihi Âlimlerinin buyuklerinden olan AbdulkÂhir el-Bağdadî'ye (o: 429/1037) gore şu sekiz sınıf, topluluktan meydana gelmiştir:
1- Ehl-i Bid'atın hatalarına duşmeyen, RÂfızîler, HÂricîler, Cehmiyye, NeccÂriyye ve diğer sapık fırkalar gibi duşunmeyen Sıfatiyyenin yolunu takip eden KelÂm Âlimleri,
2- Hem re'y, hem de hadis grubuna mensup fıkıh imamlarından ve usulu'd-Dıne, Sıfatıyyenin Allah'a ve O'nun ezel; sıfatlarına inanışı gibi inananlardan meydana gelen Fıkıh Âlimleri,
3- Hz. Peygamberden gelen sağlam haberler ve sunnetlerin yollarıyla ilgili bilgilere sahib olanlar ve bunlardan sahih ile zayıfını ayırdedebilen muhaddisler,
4- Edebiyat, dilbilgisi ve soz dizimi ile ilgili pek cok şeyin bilgisine sahip olan Âlimler,
5- Kur'an okuma şekilleri ve Kur'an ayetlerini acıklama yolları ve bunların sapık fırka mensublarının tevilleri dışında Ehl-i sunnet mezhebine uygun tevilleri hakkında geniş bilgiye sahib mufessirler ve Kıraat İmamları,
6- Sûfi zÂhidler
7- Muslumanların sınırlarında kÂfirlere karşı nobet tutan, muslumanların duşmanlarıyla savaşan musluman, kahraman mucÂhidler,
8- Ehl-i Sunnet akıdesinin yayıldığı, onların davranışlarının hÂkim durumda bulunduğu beldelerin ve memleketlerin ahalisinden, halk kitlelerinden muteşekkil topluluklar (AbdulKÂhir BağdÂdî, El-Fark Beyn'il-Fırak, s.289/292).
Ehl-i Sunnet ve'l-Cemaatin uzerinde Birleştiği Esaslar:
Sunnet ve Cemaat Ehli'nin buyuk coğunluğu dinin rukunlerinden belli esaslarda ittifak etmişlerdir. Dinin bu rukunlerinden her birinin hakikatını bilmek buluğ cağına ulaşmış her akıllı kimseye vacibtir. El-Bağdadî'ye gore her ruknun şubeleri vardır ve onların şubelerinde, Ehl-i Sunnetin tek goruş halinde uzerinde birleştikleri meseleler vardır:
1- KÂinat vehim ve hayalden ibaret olmayıp onun bir oz varlığı ve hakikatı mevcuttur. İnsan bu kÂinatı tanımaya, ayrıca bilgi edinmeye muktedirdir.
2- KÂinat butun ayrıntılarıyla yaratılmış bir şeydir. Onun mutlaka bir tek olan yaratıcısı vardır.
3- Allahu TeÂlÂ'nın zatından ayrılmayan ezelî sıfatları vardır.
4- O'nun isimleri, vasıfları, adaleti ve hikmeti zatının gereğidir, bunları da bilmek gereklidir.
5- Yuce Allah'ın Resuleri ve Nebîleri vardır, onların mucizelerini bilmek de zorunludur.
6- Yuce Allah'ın emir ve yasaklara dair hukumleri ile teklifin (mukellef olmanın) bilgisini elde etmektir. Yani İslÂm'ın uzerine bina kılındı beş ruknu kabul ve tasdik etmektir ki, bunlar: Allah'tan başka bir ilÂhın bulunmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın Peygamberi olduğuna şahitlik etmek, Namaz kılmak, ZekÂt vermek, Ramazan orucu tutmak ve KÂbe'ye hacca gitmek
7- İnsanların fani olduğuna, oldukten sonra dirilecekleri Ahiret Âleminin varlığına ve bu Âlemin muştemilatı denilen, haşr, sual, hesab, mizÂn, Cennet, Cehennem gibi hususlara inanmak,
8- Ahirette Allah'ın muminler tarafından goruleceğini bilmek,
9- Kaderin hak olduğunu, fakat kulların işlerinde mecbur olmadıklarını bilmek,
10- KelÂmullahın kadım olduğunu, fakat ses ve harflerden meydana gelmediğini bilmek.
Gorulduğu gibi butun bu ve benzeri olan itikÂdı esaslar Fırka-ı NÂciye'nin, yani Ehl-i sunnetin buyuk coğunluğunun uzerinde ittifak edip birleştikleri noktalardır. Ayrıca bu esasların herbiri Kur'an-ı Kerîm'in muhkem ayetlerine, Hz. Peygamber'in sahih hadislerine dayanmaktadır.
Bu itibarla Fırka-Naciye Allah'ın emirlerini bilip onları yerine getirdiği, yasaklarını anlayıp onlardan uzak durduğu ve Hz. Peygamberin gosterdiği hak yolda ilerlemeye devam ettiği icin bu adı almış, yani kurtuluşa eren buyuk topluluk olmuştur. Fırka-ı Naciye'yi ilk devirdeki topluluklara gore Ehl-i Sunnet-i Hasse denen Selefiyye, Ehl-i Sunnet-i Amme denilen MÂtûridîlerle Eş'Ârîler meydana getirmiştir. (Geniş bilgi icin bk. Ahmed b. Hanbel, Musned, II, s.332; Ebû DÂvud, Sunen, II, s.259; İbn MÂce, Sunen, II, s.479; GazÂlı, İhyÂ', I, s.179; ŞÃ‚tibî, MuvÂfakat, IV, 48-52; TeftÂzÂnî, Şerhu'l-MakÂrıd, II, s.199; AbdulkÂhir BağdÂdî, el-Fark Beyne'l-Fırak, Mezhebler Arasındaki Farklar, Tercume: Doc. Dr. E. Ruhi Fığlalı s.289-335; Eş'Ârî, MakalÂt, 277-284).
Cihad TUNC
Şamil İslam Ansiklopedisi
__________________
Firka-i nacİye
Dini Sohbetler0 Mesaj
●26 Görüntüleme