UCUNCU CILD, 52. ci MEKTÛB
Bu mektub, MektûbÂtın ucuncu cildini toplamıs olan Muhammed HÂsim-i Kesmîye “rahmetullahi teÂl aleyh” yazılmısdır. Kalbin ve nefsin fenÂsını ve ilm-i husûlînin ve ilm-i huzûrînin yok olmalarını bildirmekdedir:
(FenÂ), mÂ-sivÂyı unutmak demekdir. (MÂ-sivÂ), Allahu teÂlÂdan baska hersey demekdir. MÂ-sivÂ, iki kısmdır: (ÂfÂk), insanın dısında olan mahlûklardır. (Enfus), insanda bulunan seylerdir. ÂfÂkı unutmak, ÂfÂkı tanıtan ilm-i husûlînin yok olmasıdır.
Enfusu unutmak, enfusu tanıtan ilm-i huzûrînin yok olmasıdır. Cunki ÂfÂk, ilm-i husûlî ile bilinir. Enfus, ilm-i huzûrî ile bilinir. Ilm-i husûlînin yok olması, zordur ve EvliyÂya nasîb olur. Ilm-i huzûrînin yok olması, dah cok zordur ve Evliy “kaddesallahu teÂl esrÂrehumul’azîz” icinden ancak cok yuksek olanlara nasîb olur. Yalnız akl ile is gorenlerin cogu, buna inanmaz. HattÂ, boyle seyi dusunmek bile imkÂnsızdır derler. IdrÂk sÂhibi bir kimsenin, kendini unutması, olacak sey degildir derler. Bir insanın kendini bilmesi lÂzımdır. Bir insanın kendini bir an bile unutması olamaz, hele devÂmlı, hep unutması hic olamaz derler.
Ilm-i husûlînin yok olması, (FenÂ-yı kalb) denilen makÂmda hÂsıl olur. Ilm-i huzûrî yok olunca, (FenÂ-yı nefs) hÂsıl olur ki, bu tam fenÂdır ve hakîkî fenÂdır. FenÂ-yı kalb, fenÂ-yı nefsin sûreti gibidir, golgesi gibidir. Cunki ilm-i husûlî, ilm-i huzûrînin golgesidir, gorunusudur. Bunun icin, ilm-i husûlînin fenÂsı, yanî yok olması, ilm-i huzûrînin fenÂsının golgesi, sûreti olur. Ilm-i huzûrî fen bulunca, nefs itmînÂn makÂmına gelir. Allahu teÂlÂdan rÂzı olur. Allahu teÂl da, ondan rÂzı olur. BekÂdan ve geriye rucû’dan sonra, tÂlibleri irsÂd etmek ve kemÂle ulasdırmak vazîfesi, nefse verilir. Bedende bulunan ve her birinin istek ve meylleri birbirine ters olan ve ozellikleri baska baska olan ve her biri baska sey istiyen (AnÂsır-ı erbe’a)nın dordu ile de cihÂd ve gaz yapmak nefse nasîb ve muyesser olur.
Bedende bulunan diger dokuz parcadan hicbiri, bu ni’mete kavusamaz. Insanda bulunan enerjinin artması, guclenmesi, insanı seytÂna cevirir. (Benim gibi bir dah var mı?) dedirir. Mutmainne olmus olan nefs, cihÂd ederek, insanı bu belÂdan kurtarır. Insanda bulunan sehvet ve gadab ve baska kotu sıfatlar, baska hayvanlarda da vardır. Nefs, bunları da terbiye ederek iyi hÂle cevirir. SubhÂnallah! Pek sasılacak seydir ki, on latîfenin en kotusu olan nefs, en iyisi oluyor ve kotuluklerle cihÂd ediyor. Bir hadîs-i serîfde, (CÂhiliyye zemÂnında iyi olanlarınız, muslimÂn olup din bilgilerini ogrenince de, en iyiniz olur!) buyuruldu.
Tenbîh:
Kalbin mÂ-sivÂyı unutmasının alÂmeti, mÂ-sivÂyı hic dusunmemesidir. MÂ-sivÂyı dusunmek icin kendini zorlasa, kalbine hicbir dusunce gelmez.[Akl, duny isleri ile mesgûl oldugu hÂlde] kalb mÂ-siv dusuncesini kabûl etmez. Nefsin ilm-i huzûrîsinin yok oldugunu bildiren alÂmet, insanın yok olmasıdır. Insan kendini ve sıfatlarını bilemez. Bu zemÂn ilm de, ma’lûm da yok olur. Cunki, ilm ve ma’lûm, insanın kendisidir. Insanın kendisi yok olmadıkca, ilm ve ma’lûm yok olmazlar. Kalbin fenÂsı, ÂfÂkın fenÂsıdır. Nefsin fenÂsı, fenÂ-yı enfusdur ki, hakîkî fen budur.
Gel ey gurbet diyÂrında, esîr olup kalan insan,
gel ey duny harÂbında, yatıp gÂfil olan insan!

Gozun ac, etrÂfa bir bak, nice begler gelip gecdi,
ne mecnûndur bu fÂnîye, gonul verip duran insan!

Kafesde bulbule seker verirler, fekat hic durmaz,
aceb nicin karÂr eder, bu zındÂna giren insan!

Aklını basına topla, elinde var iken fırsat,
sonsuz azÂb cekecekdir, (Adam sen de) diyen insan.
__________________