Mezheplerin ortaya cıkış sebebleri ve nedenleri

Efendimiz(a.s.m) zamanında hicbir mezhep yokken sonradan buyuk zatlar tarafından mezheplerin ortaya cıkmasının nedeni nedir?


Asırlara gore şeriatlar değişir. Belki bir asırda, kavimlere gore ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. En son peygamber olan Hz. Muhammed’den(sav) sonra İslamiyet, her asırda, butun insanlığa yeterli geldiğinden, farklı şeriatlara ihtiyac kalmamıştır. Fakat teferruatta, bir derece ayrı ayrı mezheblere ihtiyac kalmıştır.
Evet nasıl ki mevsimlerin değişmesiyle elbiseler değişir, mizaclara gore ilaclar farklılık arz eder. Oyle de, asırlara gore şeriatlar değişir, milletlerin kabiliyetlerine gore hukumler farklılaşır. Cunku şeriat hukumlerinin teferruat kısmı, insanların hallerine, durumlarına bakar. Ona gore gelir, ilÂc olur.
Gecmiş peygamberler zamanında, insan tabakaları, sınıfları birbirinden cok uzak, karakter ve huy bakımından hem bir derece kaba, hem şiddetli ve basit fikirli ve medeni olmaktan uzak, bedeviyete yakın olduğundan, o zamandaki şeriatlar, onların haline muvafık bir tarzda ayrı ayrı gelmiştir. Hatt bir kıt'ada bir asırda, ayrı ayrı peygamberler ve şeriatlar bulunurmuş. Sonra Âhirzaman Peygamberinin gelmesiyle, insanlar guya ibtidaî(ilkokul) derecesinden, idadiye(lise) derecesine terakki ettiğinden, cok inkılabat ve ihtilatat ile akvam-ı beşeriye birtek ders alacak, birtek muallimi dinleyecek, birtek şeriatla amel edecek vaziyete geldiğinden, ayrı ayrı şeriata ihtiyac kalmamıştır, ayrı ayrı muallime de luzum gorulmemiştir. Fakat tamamen bir seviyeye gelmediklerinden ve sosyal hayat seviyesi her yerde aynı seviyede olmadığından, farklı farklı mezmebler ortaya cıkmıştır.
Bir kısım mağrur insanlar: “Şu meseleler, ictihadi meselelerdir. Bunlarda, mezhebler birbirine muhalif gidiyor. Hem onlar da bizim gibi insanlardır, hata edebilirler. Oyle ise biz de onlar gibi ictihad ederiz, istediğimiz gibi ibadetimizi yaparız. Onlara tabi olmaya ne mecburiyetimiz var? diyerek dort mezheb imamına denklik iddaa ederler/ettiklerinin farkına varmazlar. Boylelikle şeytanın bu hilesiyle, başlarını mezheblerin zincirinden cıkarıyorlar.
Allah ashab-ı kirama, tÂbiine ve muctehid fakihlere, peygamberimizin(sav) hayat tarzı olan sunnetini kıyamete kadar surecek şekilde korumayı ilham etti. O, dilediği her şeye kÂdirdir.
Hz. Peygamber(sav) zamanında fıkıh tedvin edilmemişti. O zaman hukumlerle ilgili araştırmalar da daha sonra fakihlerin yaptıkları gibi değildi. Fakihler, butun guclerini kullanarak, rukunleri, şartları, edepleri, ayrı ayrı ve delilleriyle acıklıyorlardı. Halbuki Hz. Peygamber(sav) donemi boyle değildi. O, abdest alıyordu ve sahabe de onun abdest alışını goruyor, oyle abdest alıyordu. O namaz kılıyor, onun namaz kıldığını goruyorlar ve onlar da onun gibi namaz kılıyorlardı. Hacda da onun nasıl Hacc ettiğine baktılar ve oyle haccettiler. Hz. Peygamberin durumu genelde boyleydi.
Sahabeler, meydana gelen olaylar hakkında Hz. Peygambere(sav) fetva sorarlar, o da fetva verirdi. Ona yargı ile ilgili olaylar getirilirdi ve bunları karara bağlardı. Sahabenin her biri de onun ibadetlerinden, fetvalarından ve kararlarından gorme imkanı bulduklarını hıfz ettiler ve anladılar. Her birisine işaret eden alametleri, ibadet, fetva ve kararların hangisinin mubah, hangisinin mustehap olduğunu ve kimini de neshe hamlettiler. Kendi aralarında konuşurlarken, sozun hangi maksatla kullanıldığını anlıyorlar ve acık ifadeyi de, işareti de, imayı da rahatca biliyorlardı. Hz. Peygamberin doneminde sahabe bu haldeydi. Sonra ceşitli yerlere dağıldılar. Her biri bir bolgede ornek insan oldu. Olaylar coğaldı, yeni meseleler ortaya cıktı. Onlara fetva soruldu ve her biri kendi istinbatına gore cevap verdi. Eğer sorunun cevabı, daha once bildikleri veya istinbat ettikleri arasında yoksa kendi goruşleriyle ictihad ettiler. Hz. Peygamberin nass olarak ifade ettiği meselelerin illetini(gercek nedenini) bildiler ve illetin bulunduğu yerde hukmu genelleştirdiler. Hz. Peygamberin maksadına uygun cevabı bulmak icin hicbir cabadan kacınmadılar. İşte bu sırada aralarında ceşitli sebeblerle goruş ayrılıkları meydana geldi.
Gorulduğu gibi Hz. Peygamberin ashabının goruşleri farklılık arz etmektedir. Tabiinden her biri de, sahabenin goruşlerinden, alabildiğini aldı. Hadislerden ve sahabenin sozlerinden duyduklarını ezberledi, anladı, farklı olanları kendi imkanı olcusunde değerlendirdi. Aralarında tercih yaptı. Bu durumda tabiin alimlerinin her birinin kendine has goruşu(mezhebi) oluştu.
Mezheblerdeki Farklılıkların Sebebi

Hak bir olur. Nasıl boyle dort mezhebin farklı hukumleri hak olabilir?


Bir suyun, beş farklı hastaya gore beş ayrı hukum alması gibi hak olur. Şoyle ki: Birisine, hastalığının durumuna gore su ilÂctır; tıbbî acıdan onun icmesi farzdır. Diğer birisine, hastalığı icin zehir gibi zararlıdır; tıbben ona haramdır. Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur. Diğer birisine zararsız menfaat verir; tıbben ona sunnettir. Diğer birisine ne zarardır, ne menfaattir; Âfiyetle icsin, tıbben ona mubahtır. İşte hak burada birden fazla oldu. Beşi de haktır. Denilebilir mi ki, "Su yalnız ilÂctır, yalnız farzdır, başka hukmu yoktur"?
İşte bunun gibi, İlahî hukumler, İlÂhi hikmetin gereğince, mezheplere uyanlara gore değişir. Hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, faydalı ve gerekli olur. (Bkz. Sozler, 27. Soz İctihad Risalesi

Risale İ Nur Kulliyatı
__________________