Soru : Nisa, 4/11,12,176 ayetlerine gore miras:
bir adam oldu ve geride uc kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini bıraktı.
Uc kız evlata mirasın 2/3 u, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır. (2/3)[1/6)[1/6)[1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olması gerekirdi!..)
Bir adam olur ve geride anası, karısı, ve iki kızkardeş kalır. Anaya mirasın 1/3 u, karısına mirasın 1/4 u, iki kızkardeşe de toplam 2/3 u kalacaktır: (1/3)[1/4)[2/3)= 15/12= 1,25!.. Neden 0,25 fazla cıkıyor. İnkarcılara karşı ne denmelidir?
sorularlaislamiyet yazarı Prof. Dr. Hamza AKTAN'ın cevabı
İnkÂrcıya gore miras Âyetlerinde belirtilen paylar hesapsız belirtilmiştir, bu yuzden uygulamada miras paylardan az olabiliyor ve bir kısım (sona kalan) mirascılar pay alamıyor; bunu da Allah yapmayacağına gore...
Bu Amerika'yı yeniden keşfettiğini zanneden bilgisiz inkÂrcıya hemen bildireyim ki, ortaya koyduğu mesele İslÂm'ın ilk devrinden beri bilinmektedir; maksat anlaşılmış, cozum oluşturulmuş, buna gore uygulama yapılmış ve hicbir mirascı mahrûm bırakılmamıştır. "Payların mirastan fazla geldiği" ifade ve duşuncesi bilgisiz inkÂrcıya aittir, doğrusu ise payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Boyle bir "mirascılar tablosu" karşımıza cıktığında cozum, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, cok eski zamanlardan beri bilinen bu hesaplama usûlune "avl" denmektedir.
Verilen birinci orneğe gore uygulama şoyle olacaktır: Paylar toplamı 27 olduğuna gore payda da 27'ye cıkarılacak, miras 24'e değil, 27'ye bolunecek ve her bir mirascı, Kur'Ân'da belirtilen payını, 27'de 16, 4, 4, 3 olarak (bu oranlarda) alacaktır.
Bazen de payda, paylar toplamından fazla olabilir, bu duruma "reddiyye" denir, cozumu de artan payın, karı ve koca dışındaki mirascılara yine Âyetlerde bildirilen oranlarda paylaştırılması şeklindedir. Bu cozumler kısmen hadîslere, kısmen de ictihada dayanmaktadır. İslÂm'ın kaynağı da yalnızca Kur'Ân değil, aynı zamanda -ona aykırı olmayan, onun maksadını ve delÂletini esas alan- sunnet ve ictihaddır. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)
Bu konuda birkac noktayı da belirtmekte yarar vardır:
Bu meseleyi bahane ederek zihinleri bulandırmaya calışanlar belli dinsiz mahfillerdir. “Bir delinin bir gole attığı bir taşı yuz akıllı cıkaramaz.” şeklinde bir soz vardır. Meslekleri tahrip olan bu insanların işi kolaydır. Ancak, tahribatı tamir etmekle uğraşan inanan insanların işi gercekten zordur.
Doksan dokuz kapısı acık olan bir sarayın -anahtarını bulamadığımız- bir tek kapısının kapalı olması, o sarayın boş bir yer olduğunu gostermez. İman sarayının varlığını ispat eden ve onun kapılarını acan binlerce delil anahtarı vardır. Bizim elimize henuz gecmeyen bir tek delil yetersizliğinden oturu, İslam ve iman sarayının ici hakikatlerden boş bir şey olduğunu soylemek, akıl, mantık, iz’an ve insaftan mahrum kalmanın bir gostergesidir.
Miras hukukundaki avl ve reddiye meselelerinin, Kur’an’daki hesaplama metoduna hicbir aykırı tarafı yoktur. Kur’an’da -deyim yerindeyse- mirasın paylaşımı konusunda gereken formuller verilmiş, hesabın nasıl ve hangi olculer kullanılarak yapılacağı hususu gosterilmiştir. Yoksa, verilen bu sayıların dışında bir artma veya eksiltmeye gidilemeyeceğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Soz konusu ayette zikredilen “Allah’ın hududu / sınırları” ifadesi, orada verilen sayıların sabitliğini değil, onların (ucte bir, dortte bir gibi) metodolojik olarak hesaplamalarda baz alınmalarının gerekliliğini ve paylaşım tablosu ne olursa olsun, bu olculerin değişmezliğini vurgulamaya yoneliktir.
Allah’ın hesabı iyi bilmediğini soyleyenlerin Allah’ı, peygamberi ve Kur’an’ı tanımadıkları, inanmadıkları ve bilmediklerinin gostergesidir. “Cennet adam istediği gibi cehennem de adam ister.”
Kur’an’ın miras paylaşımı konusunda ortaya koyduğu formulu, hicbir eksi-artıya izin vermez bir vizyona sahip değildir. Bunu boyle duşunmek, “Allah’ın gucu her şeye yeter,oyleyse, iki kere ikiyi beş olacak şekilde bir hesaba bağlasın; erkeği kadın, kadını erkek yapsın...” gibi hezeyanlarla paralel fikir beyan etmek anlamına gelir.
Hicbir beşerî guc, Allah’ın miras paylaşımı konusunda bir formul olarak ortaya koyduğu hesap tablosundan daha Âdil, daha sağlam, daha gecerli, daha merhametli bir tabloyu ortaya cıkartamaz.
Hicbir artı-eksiye mahal bırakmadan, butun miras paylaşımlarını tek-değişmez hesap tablosuyla gercekleştirmek, imkÂn haricindedir. Hicbir insan şimdiye kadar boyle bir formul bulamamış ve bundan sonra da bulamayacaktır.
Kur’an -deyim yerindeyse- temel yasalar, temel prensipler kitabıdır. Detayları, elcisine ve insanın aklına havale etmiştir. Namazın vakitlerini, kılınış şeklini Hz. Peygamber (a.s.m)’den oğreniyoruz. Buyuk alimler, orada bulamadıklarını da ictihat yaparak meseleleri ortaya koymaya calışmışlardır. Dunya ve ahiret hayatının butun yonlerini ders veren Kur’an’ın her turlu detaya yer vermesi duşunulebilir mi? Milyonlarca eserde yazılan, tefsir, fıkıh, hadis, kelam, tasavvuf gibi disiplinlerin hepsinin kaynağı olan Kur’an’ın veciz ifadesi/cok az sozle cok geniş manaları ifade eden uslubu olmazsa, binlerce Kur’an’ın olması gerekirdi.
Miras konusu da bu prensibin dışında değildir. Onu da Kur’an’da temel prensipleriyle yer aldığını gormekteyiz.
Kur’an, miras hukukunu ortaya koyarken, oluye yakınlık sırasına gore belli paylara sahip olanları tespit etmiş, bu payları tespit ederken, onları temel paylaşım hesapları cercevesinde formule etmiştir.
Pay ve paydaların her zaman birbirine denk olmayacağını en iyi bilen elbette Allah’tır. Bu sebepledir ki, avliye ve reddiye meselelerinde olduğu gibi, pay ve paydaların eşit olmadığı yerlerde Kur’an’ın temel formulleri esas kabul edilir. Bu esastan cıkarılan hukme gore işlem yapılarak uygulanır. Bu durum, matematiksel olarak bir kesrin genişletilmesi veya sadeleştirilmesi işlemine denk duştuğu icin, kesrin değeri, yani ayetteki ana formul değişmemiş olur.
Avl ve raddiye meselesi -bilindiği uzere- bir faraiz meselesidir. Mirasın pay sahiplerine duzgun bir şekilde boluşememesinden kaynaklanan hususlardır. Bu bir hata değil, ince bir matematik hesaptır. Bunlar, doğrudan Kur’an’da olmamakla beraber, yine de kitap-sunnet cercevesinde yapılan hesaplarla ilgilidir ve varlığı Allah’ın kitabına da ters duşmez.
Soz gelimi, sizin uc elmanız olsa ve bunları dort kişiye bolmek zorunda kalsanız, “Allah neden bu uc elmayı her birimize/dordumuze de birer tane duşecek şekilde bir sistem kurmamıştır?” diyebilir misiniz?
Her şeyin varlığı kendi konumunda guzeldir. Matematik hesapların tekduze bir sisteme oturtamaya calışmak, kÂinatın başka bir nizamda yeniden duzenlenmesini istemek gibi, hoş olmayan bir tavırdır.
Bununla beraber, Nisa suresinin 11-12. ayetlerinde mirasla ilgili payların değişik versiyonları verilmiştir. Bunlar konuyla ilgili hesaplamaların temel unsurlarıdır. Bu sabit olmayan -ve zaten olması matematik acısından mumkun olmayan- bu oranlarla ilgili hukumler verildikten sonra surenin 13. ayette "...İşte butun bu hukumler, Allah'ın koyduğu hukumler ve cizdiği sınırlardır..." denilerek, verilen sayıların, hesaplamanın temel oranları olduğunu, bu oranlar baz alınarak hesapların yapılacağına işaret etmek uzere, anlaşılması gereken konu "hudud/sınır" ifadesiyle acıklanmıştır. Ayette gecen “hudud” sınır anlamındadır. Bu kelime Turkceye aynı anlamıyla gecmiştir. Nitekim, “Falanca koyun hududu”, onun sınırları anlamında kullanılmaktadır. Bu kelime tapu-kadastroda sıkca kullanılır. Birilerinin aklı bunu almıyorsa, İslam’ın bunda ne sucu vardır.
Biliyoruz ki, aklımız kÂinata muhendis olarak yaratılmamıştır.
a. AVL MESELESi (Avliyye)
Miras meselelerinde, mirascılardan muayyen pay sahiplerinin payları toplamının meselenin ortak paydasını aşması haline avliyye denildiğini biliyoruz(1).
Ashabı kiramın ekseriyeti ve dort mezhep imamları ile Zeydiyye mezhebi avliyyeyi kabul etmişlerdir. Zira muayyen payları nas ile tayin ve tespit edilmiş mirascılar arasında ayırım yapmak mumkun değildir. Hz. Peygamber (asm) "Muayyen payları pay sahiplerine veriniz." buyurmuştur (2).
Hz. Omer (ra)'in hîlafeti sırasında ilk defa farz sahiplerinin paylarının meselenin ortak faydasını aştığı bir miras hadisesiyle karşılaşılmıştır. Hz. Omer (ra) ashab ile istişare etmiş ve Abbas b. Abdulmuttalib'in avl yolunu teklif etmesi uzerine bu usulu benimseyerek farz sahiplerinin payları toplamını meselenin mahreci kabul ederek, meselenin halledilmesini uygun bulmuş ve Hz. Omer (ra) hayatta olduğu sırada kendisine bu hususta bir itiraz vaki olmamıştır. Dolayısıyla avliyye konusunda icma vaki olmuştur(3).
Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydasını aşınca, terekeyi meselenin mahrecine gore değil paylar toplamına gore taksim etmek gerektiğini biliyoruz.
Ornek:
3 4 4 2 2 15avl,
Koca ¼ kız
2/ kız
3 ana 1/6 baba 1/6K 12
Bu bir avliyye meselesidir. Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydası olan 12 yi aşmış 15 olmuştur. Artık tereke 12 sehime ayrılmayacak, 15 sehime ayrılacaktır. Mesela terekenin 1/4 hissesini almak durumunda bulunan koca normal olarak 1/4 hisseye eşit olan 3/12 hisse alacakken artık 3/15 hisse almak durumunda kalmıştır. Tabi bu da 1/4 hisseden daha az olan bir orandır. Diğer pay sahipleri de paylarının buyukluğu oranında daha az pay almışlardır (4).
b. RED MESELESi (Reddiyye)
Olenin asabe sınıfından hic mirascısının bulunmaması, sadece muayyen pay sahibi mirascılarının bulunması durumunda, bazen farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden bir miktar daha artabilir. Bu durumda artan miktarın kimlere ve nereye verileceği hususunda ihtilaf edilmiştir.
Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'e gore farz sahipleri paylarını aldıktan sonra artan miktarı alacak bir asabe bulunmuyorsa, bu durumda terekeden artan gene farz sahiplerine payları oranında iade edilir.
Ornek:
6 5 5 4 4 24
3x2 _____5x2______ 2x2 2x2 12x2
__________________________________________________ ____________
koca kız kız ana baba 12
1/4 ______K_______ 1/6 1/6
Gorulduğu uzere daima pay sahibi olan koca ile ana babaya oncelik verilerek onlara hisseleri tam verilmiştir. Artan miktarda bazen asabe olabilen kızlara verilmiştir. Tabi bu durumda avl bahis konusu olmamış, fakat kızların hissesi avliyye meselesinden daha da aşağıya duşmuştur.
"Akrabalık yonunden yakınlıkları olanlar Allah'ın hukmune gore mirasta birbirlerine daha yakındır." (Enfal, 8/75)
buyurulmuş olması, terekeden artana sahip olmada yakın akrabaların beytu'l malden daha haklı olduklarını acıklar.
Farz sahiplerinden artanın gene farz sahiplerine verilmesi fikrinde olan ashab arasında Hz. Omer (ra), İbn Mes'ud ve İbn Abbas'ın bulundukları zikredilir. Bunlara gore red sadece olene kan bağıyla hısım olan farz sahiplerine yapılır. Karı ve kocanın redden istifade edemeyecekleri kanaatindedirler. Cunku az once sozunu etliğimiz yakın akrabaların mirascılıkda daha haklı olduğunu ifade eden ayetten bu hukmu cıkarmışlardır.(5) Karı ve kocanın birbirlerine mirascılıkları nikah akdi sebebiyledir. Akit bozulunca birbirlerine mirascılıkları soz konusu olamayacağına gore, karı ve kocayı kan hısımı olan mirascılarla bir tutmamak gerekir. Hasanu'l-Basrî, İbn Şirin, Kadı Şureyh, ÂtÂ, Mucahid, Sevrî, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel de bu ictihadı benimsemişlerdir(6).
Red ornekleri:
Ornek:
1 3 1 5
___________________________________________
ana kız, oğul kızı 6
1/6 1/2 1/6
Bu meselede ortak payda 6 olduğu halde farz sahiplerinin payları toplamı 5 olmuştur. Bu durumda artan bir hisse asabe olarak kimse bulunmadığı icin gene pay sahiplerine payları oranında iade edilmelidir. İade işlemi icin takip edilecek usul, terekeyi altı paya değil 5 paya bolmektir. Diğer bir deyişle artık ortak payda dikkate alınmayacaktır. Paylar toplamı esas alınacaktır. Boylece meselemizde ana 1/6 hisse değil 1/5 hisse alacaktır ki bu, ananın normal hissesi olan 1/6 hisseden buyuktur. Olenin kızı 3/6 hisse yerine 3/5 hisse, oğul kızı da 1/6 hisse yerine 1/5 hisse alacaktır ki bu onların normal paylarından buyuktur.
Ornek:
2 2 - 1 5
__________________________________________________ _____
oz kız kar. Oz kız kar b. Kız kar a. Kar. 6
_______ 2/3________ S 1/6
1 1 1 3
________________________
ana a.kar a. kar 6
1/6 ___1/3____
_____________________________________
Bu orneklerde artan miktar alacak asabe bulunmadığından meselenin ortak paydası artık dikkate alınmamıştır. Paylar toplamı meselenin mahreci imiş gibi kabul edilmiş, tereke paylar toplamına gore bolunmuştur.
Eğer red meselesinde karı veya koca bulunursa bunlar redden istifade edemezler. Mirascılar arasında karı veya koca bulunan red meselesi iki kademede cozulur. Birinci kademede her bir mirascının payı tespit edilir.
Ornek:
3 4 12 19red
__________________________
karı ana kız 24
1/8 1/6 ½
Bu kademede her mirascının meselenin mahrecine gore ne miktar pay alacağı belli olmuştur. Bundan sonra ikinci kademe işleme gecilir. Meselemize gore ifade edecek olursak karının alacağı 1/8 hisse mahfuz tutularak kalan 7 hisse ana ile kıza payları nisbetinde taksim edilir. Şoyle ki:
7 21
4 → 7 1x7 3x7 32
1x4 4 12 8x4
_______________________________
karı 1/8 ana kız 8
Bu ikinci kademede karının sekizde bir hissesi karıya tahsis edilmiştir. Meselede karının alacağı oran esas alındığından meselenin ortak paydası da 8 olarak kabul edilmiştir. Karının aldığı bir hisseden sonra kalan 7 hisse ana ve kızın bulunduğu tarafa intikal ettirilmiştir. Birinci kademede ananın hissesi 4, kızın hissesi 12 olarak tesbit edilmiş okluğundan ana ve kızın hisseleri aynen korunmuş fakat rakamlar gereksiz olarak buyutulmesi icin kendi aralarında sadeleştirilmiştir. Boylece kızın hissesi 3 ananın hissesi 1 olmuştur. Ana ve kız tarafına aktarılan 7 hisse ana ve kıza kesirsiz olarak bolunemediği icin her birinin hissesi 7 ile carpılmıştır. l/8 hisseden artan 7 hisse bir ve ucle yani toplam olarak 4 ile carpıldığı icin karının hissesi olan sekizde bir hisse de 4 ile carpılmış, boylece oranların değişmemesi sağlanmıştır. Tabi meselenin ortak paydası olan 8 de 4 ile carpılmış ve mesele 32 ye yukselmiştir. Karının hissesi 4/32 yani 1/8 olarak kalırken ana ve kız redden istifadeyle normal paylarından daha cok pay almışlardır.
Diğer ornekler:
3 2 22 9 red.
_____________________________________
karı ana a.kar . a.kar. 12
1/4 1/6 ____1/3____
→ 3
1 1 1 1 4
__________________________
karı ana a.kar. a.kar 4
1/4
Bu işlemde karıdan artan 3 hisse ana ile iki anabir kardeşe kesirsiz paylaştırılabildiğinden meselenin genişletilmesine gerek kalmamıştır.
Ornek:
3 6 2 11 red
Koca Kız Oğul kızı 12
¼ ½ 1/6
4 →3 9 3 16
1x4 3x3 1x3 4x4
Koca Kız oğul kızı 4
¼
Bu meselede kocadan anan 3 hisse kızın 3 hissesi ile oğul kızının l hissesine kesirsiz bolunememiş, artan 3, her bir hisse ile carpılmıştır. Tabi kocanın bir hissesi de artan 3 un carpıldığı toplam sayı olan 4 ile carpılmış ve mesele 4 den 16 ya yukselmiştir.
Ornek:
3 4 12 2 2 23 red
Karı ana kız oğul kızı oğul kızı 24
1/8 1/6 1/2 ______1/6______
10→7 14 42 7 7 80
1x10 2x7 6x7 1x7 1x7 8x10
_______________________________________
karı ana kız oğul kız oğul kız 8
1/8
Dipnot:
(1) s.102.
(2) Buhari, Feraiz, 5,7.9,15; Muslim, Feraiz, 2,3; Tirmizi, Feraiz. 8; Darimi. Feraiz, 28.
(3) Cessas, II. 90-91; İbn Ruşd. II, 318; bilmen. V, 337; Kişki, s. 174.
Hz. Omer (ra)'in vefatından sonra İbn Abbas avl yoluyla meselenin cozulmesinin hatalı olduğu fikrini savunmuştur. İbn Abbas'a gore avliyye meselesinde daima farz sahibi olana oncelik verilmeli, noksan kalan kısım her zaman pay sahibi olmayan bazen biğayrihi asabe olabilen kadınlara tahsis edilmelidir. Boylece avlden kacınılmış, mesele denk olarak yani adile olarak cozulmuş olur. (İbn Ruşd II. 318; Bilmen, V, 337; Kişki, s. 175). İmamiyye mezhebi ile ehli sunnetten Zahiriyye mezhebi İbn Abbas'ın goruşu paralelinde hic bir zaman asabe olmayan pay sahiplerine oncelik vererek avli kabul etmemelerdir. (Tusi, IX, 247; Kuleyni, VII, 79; Ibn Hazm, IX, 262-267; Mağniyye, VI.216).
(4) Aynı mesele İmamiyye ve Zahiriyyeye gore şu şekilde cozumlenir.
(5) Hz. Osman (ra)'a gore redden karı ve koca da istifade ederler. Zira karı ve koca diğer farz sahipleri gibi farz sahipleridirler. Avliyyede hisseleri eksildiğine gore red meselesinde de hisseleri artmalıdır. Zira kulfet nimet karşılığındır (Kişki, s. 181)
(6) İbn Ruşd, II, 322; Ibn Kudame.VII, 46-47; Kişki, s. 180-183 Sahabeden Zeyd b. Sabit'e gore farz, sahiplerinden artan tekrar farz sahiplerine iade edilmez. Artan miktar beytulmale intikal eder. Eğer farz sahiplerine iadede bulunulursa şeran kendilerine tayin edilmiş olan paylarından fazlası verilmiş olur. imam Malik, Evzai, Şafii ve Davud'uz Zahiri Zeyd b. Sabit'in ictihadını benimsemişlerdir. Hunlara gore farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden artan kısım hazineye intikal eder. Muteahhir maliki ve şafıi fukahası beytulmalin intizamı bozulduğu takdirde red sebebiyle artanın farz sahiplerine iade edilmesinin daha evla olduğu goruşunu benimsemişlerdir. (Şafii.IV, 76; İbn Kudame, VII ,47; Şirbini, II,7; Kişki, s.183). İmamiyye prensip olarak asabeyi kabul etmediklerinden, pek cok meselede farz sahiplerine redde bulunurlar.
__________________
Kuranı Kerimdeki Matematik Yanlışı İddiasına Cevap
Dini Sohbetler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Kuranı Kerimdeki Matematik Yanlışı İddiasına Cevap