Sonbahar Renkleri


Sonbahar gelince ilginc bir olaya şahit oluruz. Ağacların yeşil yaprakları birkac gun icinde renklerini değiştirir, kısa bir sure sonra da butun yapraklar dokulur ve ağac dalları cıplak kalır. İlkbaharda yeniden dirilene kadar ağac artık olmuş sayılır. Cunku butun yaşamsal fonksiyonlarını minimuma indirmiştir. İnsana olumu hatırlatan ve ayette belirtildiği gibi oldukten sonra dirilişin bir delili olan yaprak dokumu, bircok mucizevi olayın gercekleştiği bir donuşumdur. Allah Kuran'da bu durumu şoyle bildirir:

O oluden diriyi cıkarır ve diriden oluyu cıkarır, olumunden sonra da yeri diriltir. İşte siz de boyle cıkarılacaksınız. (Rum Suresi, 19)

Yaprak tamamen olup ağactan duşmeden once ceşitli aşamalardan gecer. Cok sayıda kimyasal bileşik biraraya gelip farklı sistemleri devreye sokarak yaprağı govdeden ayırır. Bunu yaparken de hicbir maddeyi israf etmeden, dokulme işlemini hem bitki hem de cevre icin cok faydalı bir surec haline getirir. Boylece sonbahar yaprakları bize olumu ve yeniden dirilişi hatırlatmakla kalmaz, Allah'ın sonsuz ilim ve kudretini bir kez daha gozler onune serer.

Yaprakların Renklenmesi

Yazın yaprakların rengine pek dikkat etmeyiz; ama sonbahar gelince aniden renk değişiminin farkına varırız. Cunku yaprakların renklerinin değişmesi ve dokulmesiyle karşımıza rengarenk manzaralar cıkar. Yemyeşil ağaclar birkac gunde sarı, kırmızı, kahverengi renklere donuşur. Peki ama yapraklar neden renk değiştirir ve neden dokulurler?

İster sarı, kırmızı, ister mor ya da yeşil olsun butun yapraklar ihtiva ettikleri ceşitli pigmentler tarafından renklenirler. Bitki pigmentleri arasında en cok bilinen hic kuşkusuz kitap boyunca da yer verildiği gibi yapraklara yeşil rengini veren ve fotosentezde onemli bir rol oynayan, klorofildir. Ilıman iklimlerde sonbahar geldiğinde yaprakların rengi değişmeye başlar. Yapraklarda ortaya cıkan ve yeşilin yerini alan sarı, turuncu, kırmızı ve en sonunda kahverengi renkler, sarı ve turuncu pigment olan 'karoten'in eseridir. Bunun yanında "antosiyanin" adlı pigment de bu işle gorevlidir. Bu uc pigment, bildiğimiz yaz cicekleri de dahil olmak uzere yapraklara renklerini kazandıran maddelerdir.


Yaprak dokumu, her yaprağın sapı ile dal arasındaki bolgede meydana gelen son derece kompleks olaylar sonucunda ortaya cıkar. Konu hakkında bilgisi olmayan insanlara, yaprakların dokulmesi oldukca sıradan bir işlem gibi gelebilir. Her sonbaharda aynı işlemin kusursuzca gercekleşmesi, ustelik bu olayın milyonlarca yıldır hic aksamadan surmesi, insanlarda alışkanlık oluşturabilir. Oysa ağaclar yapraklarını dokerken her yaprak icin oldukca karmaşık bir dizi kimyasal işlem gercekleştirirler. Bu sayede ağacın besininin boşa gitmemesi sağlanır, ağacın mikrop kapması onlenmiş olur.

1- yaprak sapı ile dal arasındaki boşlukta bulunan tomurcuk
2- yaprak sapı
3- ayrılma tabakası
4- koruyucu tabakadaki mantar hucreleri

Yeşil yapraklardaki klorofilin yeşilliği o kadar gucludur ki, yapraklarda bulunan karotenlerin sarı ve turuncu renklerini tamamen golgeler. Sonbaharda yaprakları dokulen bitkiler yapraklarını dokmeden once yapraklarındaki yararlı malzemeleri geri alırlar. Bu geri alma işleminin sonuclarından biri olarak klorofil bozulmaya başlar. Bu aşamada klorofil baskın olduğu icin renkleri ortaya cıkmayan sarı ve turuncu pigmentlerin etkisi ortaya cıkar.

Yaprakların omru dolunca, antosiyanin pigmenti coğalmaya başlar; normal yeşili hafifce kırmızı-mora doğru boyar. Antosiyanin pigmentleri renk olarak kırmızıdan mora değişim gosterirler ve kırmızı, mavi ve mor renkli bitki bolumlerinden tamamen onlar sorumludur. Isı duşuk olduğunda bitki aşırı parlaklığa maruz kalınca bitkilerin buyuk bir bolumunde antosiyanin seviyesi artmaya eğilimlidir. Sonbaharda bazı bitkilerde kırmızının artmasının sebebi budur. Bu pigmentler genellikle sarıdan turuncu ve kırmızıya doğru renk değiştirirler. Sonbahar hava koşullarına ek olarak renk gelişimi buyuk olcude bitkinin turune bağlıdır. İşte sonbahar manzaraları dediğimiz carpıcı guzellikteki goruntuler bu pigmentlerin eseridir.64

Yaprakların Dokulmesi

Yaprakların Dokulmesinin Bir Faydası Var Mıdır?



Her sene milyonlarca yaprak dokulmekte, ilkbahar gelince yeniden cıkmaktadır. İlk bakışta milyonlarca yaprak boşuna dokuluyor gibi gozukebilir. Ancak bu bir yanılgıdır, cunku yaprakların dokulmesi ekolojik sistemde onemli yere sahip bir değişimdir. Hicbir şey boş yere yaratılmamıştır. Biz hangi sistemi veya hangi canlıyı incelersek inceleyelim onun yaratılışında bir amac ve bir hikmet olduğunu goruruz. Duşen yapraklar da bu mukemmel sistemin bir parcasını oluştururlar. Dokulen yaprakların en buyukleri toprağı besinle doldurur. Ayrıca duşen yapraklar orman tabanında bir humus tabakası oluşturarak yağmuru tutmaya ve emmeye yardımcı olurlar, bircok canlı dış etkenlerden kurtulmak icin yaprakların altına saklanırlar. Son olarak, duşen yapraklar ormandaki bircok organizma icin besin kaynağı haline gelir.

Her yıl, yaprak dokumu ile birlikte, Dunya yuzeyinde 300 milyon ton klorofil toprağa karışır. Klorofil taşıyan deniz yosunlarının omrunun kısa olduğu okyanuslarda yılda 900 milyon ton klorofil parcalanır. Her sene bu miktarda klorofil kaybı olmasaydı ortaya cok vahim sonuclar cıkardı. Gittikce artan klorofil miktarı canlı hucrelerin daha az, serbest klorofillerin ise daha cok guneş ışığı kullanmasına yol acacaktı. Sonucta yetersiz miktarda ışık alan canlı hucreler daha az fotosentez yapacak, bu olayın sonucunda da okyanusta ve buna bağlı olarak butun dunyada canlılık sona erecekti.

Dokulecek olan yapraklarda meydana gelen en ilginc olaylardan biri, bu yapraklarda son derece bilincli bir sokme-ayırma işleminin gercekleşmesidir. Yaprak dokulmeden once protein ve karbonhidrat gibi kullanılabilir maddeler bitkinin govdesine depolanır. Boylece dokulecek olan yaprak bu maddeleri boş yere harcamamış ve gelecekteki yapraklar icin gerekli malzemenin onemli bir bolumunu temin etmiş olur. Bu orneklerden de anlaşılacağı gibi klorofilin gerektiği anda elimine edilmesi veya bitkinin ihtiyac duyduğu maddeleri govdesinde toplaması yeryuzunde hayatın devamı icin ekolojik bir zorunluluktur.

Yapraklardaki yaşlanmanın ilk işaretlerinden biri, yaprak ayası hucrelerinde etilen gazının uretiminin başlamasıdır. Bir sure sonra etilen gazı yaprağın her tarafına yayılır ve yaprak sapına geldiğinde burada bulunan kucuk hucreler şişmeye başlayıp, sapta bir gerginleşmeye neden olurlar. Yaprak sapının govdeye bağlandığı bolumde bulunan hucrelerin miktarı artar ve ozel enzimler uretmeye başlarlar. İlk olarak seluloz enzimleri selulozdan oluşan ceperleri parcalar. Daha sonra pektinaz enzimleri hucreleri birbirine bağlayan pektin tabakasını parcalar. Giderek artan bu gerginliğe yaprak dayanamaz ve sapın dış tarafından iceriye doğru yarılmaya başlar.

Yaprak sapının govdeye bitiştiği yerde yani yaprak tabanında bir ayırma bolgesi meydana gelir. Bu tabaka yaprak duşmeden cok once oluşur. Sonra bu tabakadaki "parankima" adı verilen ve değişim gecirebilen ozel doku hucrelerinin ceperleri yumuşamaya başlar ve kimyasal değişim gecirerek jelimsi bir durum alır. Bu, hucrelerin birbirinden ayrılmasına neden olur ve yaprak yalnız sıvı maddelerin gecişini sağlayan tupe benzer yapılarla govdeye bağlı kalır. Genişlemeye devam eden yarığın etrafında cok hızlı değişimler yaşanır ve hucreler hemen mantar ozu uretmeye başlarlar. Bu madde, seluloz cepere yavaş yavaş yerleşerek onun guclenmesini sağlar. Butun bu hucreler, arkalarında buyuk bir boşluk bırakarak olurler. Hafif bir ruzgarla yapraklar kopar. Ancak bu sırada mantar hucrelerinden ibaret koruyucu bir tabaka gelişerek acılan yarayı kapatır. Bu fiziksel ve kimyasal değişimler sadece bir yaprakta değil, dokulen butun yapraklarda meydana gelen ve cok ince planlanmış bir surectir. Bu sistem zamanı geldiğinde yaprağın kopmasını sağlamak icin yaratılmıştır.
__________________