Şefaat meselesi inkar edilen hususlardandır. Şefaatin olmadığını Kur’an-ı Kerimden delil olarak getirdikleri ayetlere dayandırarak iddia ederler. Şimdi o ayetlerin aslına kendilerini nasıl haksız cıkarttığını goreceğiz. ŞEFAAT NEDİR?
Oncelikle şefaatin ne olduğunu anlayalım. Şefaat, sozlukte: tek olan bir şeyi dengi veya benzeriyle cift hale getirmek, bir başkası adına ricada bulunmak, bir suclunun af edilmesi icin aracı olmak, birinin onune duşup işini gormeye calışmak, birinin aracılığını istemek, maddi ve manevi bir imkanı elde etmek icin yetkilisi nezdinde aracılık yapmak” gibi manalara gelir.
Dini bir terim olarak ise: “ahirette peygamberlerin ve kendilerine şefaat yetkisi verilen kimselerin, bir muminin gunahlarının affedilmesi veya daha yuksek derecelere ulaşması icin Allah’a yalvarmaları, dua etmeleri, aracı olmaları” demektir.
İNKARA DELİL OLARAK ALINAN AYETLER
Bakara Suresinde buyruluyor ki:
1- “kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım da gorulmeyeceği bir gunden kendinizi koruyun.” (Bakara 48)
2- “Kimsenin kimse yerine bir şey odemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hicbir yardım goremeyeceği o gunden korkun.” (Bakara 123)
İZAH:
Bir ayetin oncesini ve sonrasını okumadan, Kur’an-ı kerimi bir butun olarak değerlendirmeden inkara kalkışırsanız Ehli Sunnete toslarsınız…
Bu ayeti Kerime’nin oncesi ve sonrası Yahudiler’den bahsetmektedir. Allah’u Teala bir onceki ayette: “Ey İsrailoğulları! Benim size verdiğim nimetleri ve sizi (Musa (A.s) zamanındaki hak dine uyan dedelerinizi) alemlere (o zaman ki milletlere) cok ustun kıldığımı hatırlayın.” Buyurduktan sonra bu ayeti kerimeyi buyurarak “Yahudileri imana davet etmiş”tir.
Nesefi, Ruhu’l Beyan tefsirlerinde zikredildiğine gore Yahudiler: “Biz İbrahim ve İshak (Aleyhisselam) ın torunlarıyız. Bu sebeple Allah’u Teala, onların bizim hakkımızdaki şefaatlerini kabul eder.” Dediklerinde onların bu iddialarına karşı bu ayeti celile geldi ve hak din İslam’a girmedikleri takdirde haklarındaki hicbir şefaatin kabul olmayacağını bildirmiştir.
İyi bakıldığında gorulecektir ki, Allah’u Teala İsrailoğulları kıssasına nimeti hatırlatan ve imana davet eden iki ayet ile başlamış ve aynı manada iki ayet ile bitirmiştir. Başında bulunan ayet 48., sonunda bulunan ise 123. Ayettir.
Ayet-i Kerime’de gecen “Kimsenin kimse yerine bir şey odemeyeceği” ifadesinin manası ise uzerinde kul hakkı bulunmayan bir kişinin, diğer bir kişiye vacip olan haklardan hicbirini odemeyeceğidir.
KAFİRLERE ŞEFAAT YOKTUR!
Kafirlere kesinlikle şefaat yoktur. Şefaatin ilk ve en onemli şartı imandır. Şuara Suresinde puta tapan kafirlerin ahiretteki caresizlikleri anlatılırken şoyle dediklerini Mevla Teala haber veriyor: “Artık bizim icin hicbir yardımcı ve yakın bir dost yoktur”(Şuara 100-101)
Mudessir suresinde de bu durum şoyle bildiriliyor:
“Sizi sekar’a sokan şey nedir? Dediler ki, Biz namaz kılanlardan değildik! Yoksulu da yedirmezdik. (Allah’ın ayetlerini inkara) girişenlerle birlikte biz de dalmaktaydık. Ceza gunun de yalan saymaktaydık. Ta ki o kesin gercek bize geldi! Artık şefaatcilerin şefaati fayda vermeyecektir.”(Mudessir 42-48)
Bu Ayeti Kerimelerden de anlaşıldığı uzere ahireti inkar eden kafirlere şefaat fayda vermeyecektir. Ayrıca ayette: “şefaatcilerin şefaati” ifadesi şefaatcilerin olduğuna ancak etseler bile fayda vermeyeceğine işaret eder.
ALLAH’IN İZNİ!
Yine Bakara suresinde “Ey iman edenler” diye başlayan 254. Ayeti kerimesinde “ne bir dostluk ne de bir şefaat vardır” buyurmaktadır. Ancak bu ayete de, “şefaat yok” diye mana veremezsiniz, “Allah’ın izni olmaksızın” şefaat yoktur manası verebilirsiniz. Aksi takdirde diğer ayet-i Kerimeler ile celişirsiniz. Kur’an’da ise celişki yoktur.
Bakınız hemen peşinden gelen Ayete’l Kursi’de Mevla Teala:
“O’nun izni olmadan şefaat edecek olan kimdir?” buyurmaktadır.
Gunde 5 vakit namazın ardından okuduğumuz bu ayeti kerime, ahirette şefaatin var olduğuna delildir. Cunku bir şeyin izne bağlanmış olması, izin verilmesi halinde o şeyin mumkun olduğunu gosterir.
Yine aynı manayı teyit eden başka bir ayeti kerime de:
“O’nun izni olmadıktan sonra hicbir şefaatci şefaat edemez.” (Yunus 3)
Başka bir ayette:
“Rahman’ın huzurunda soz almış olanlar dışında hic kimse şefaat edemeyecektir.” (Meryem 87)
Başka bir ayette:
“O gun, Rahman’ın şefaat izni verip sozunden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.” (Taha 109)
Başka bir ayette ise şefaat edenlerin hali acıklanmıştır:
“Onlar Allah’ın razı olduklarından başkasına şefaat etmezler.” (Enbiya 28)
Gorduğunuz gibi ayetler acık ve nettir. Kur’an-ı Kerimi bir butun olarak ele aldığımızda inkarcılara tutunacak dal kalmamaktadır.
ŞEFAATİ EMREDEN AYETLER
İnkÂrcıların iddialarını curuttukten sonra peygamberimize aracı olmasını emreden ayetleri zikredelim:
“O halde onları affet, onlar icin istiğfarda bulun.” (Al-i İmran 159)
“Onlar icin Allah’tan bağışlama dile. Şuphesiz Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.” (Nur 62)
“(Sana gelen kadınların biatlarını kabul et ve) onlar icin Allah’tan bağışlanma dile. Şuphesiz Allah, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.” (Mumtehine 12)
“Hem kendin hem mumin erkekler ve mumin kadınlar icin mağfiret dile.” (Muhammed 19)
Şimdi duşunelim! Eğer bir şefaatci veya aracı olmayacak olsaydı, kimsenin gunahı kimsenin hatırına affedilmeyecek olsaydı Allah’u Teala “onlar icin istiğfarda bulun, bağışlanma dile” buyurur muydu?
Elbette hayır!
Bakınız, yukarıda dediğimiz gibi şefaat iman edenler icin gecerlidir. Başka bir ayeti kerimede Mevla Teala, munafıklardan bahsederken:
“Onlar icin mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir, fark etmez; Allah o munafıkları asla bağışlayamaz ve Allah fasıkları hidayete erdirmez.” (Munafikun 6)
Yine başka bir ornek verecek olursak, Melekler bakın nasıl istiğfar ediyorlar:
“Arşı taşıyan ve onun cevresinde bulunanlar (melekler) Rab’lerini hamdederek tesbih ederler, O’na inanırlar ve inanlar icin bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin herşeyi kuşatmıştır. O halde tovbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.” (Mumin 7)
Gorduğunuz gibi melekler bile Allah’ın yoluna uyanlar icin istiğfar ederek şefaat etmektler.
Butun bunlardan anlıyoruz ki şefaat, muslumanlar icin gecerlidir ve haktır.
Allah’u Teala “O’nun izni olmadan şefaat edecek kimdir” buyurmuştur. Peki, Allah’u Teala şefaat izin vermiş midir? Vermiş ise kimlere izin vermiştir?
MAKAM-I MAHMUD
Her ezandan sonra yaptığımız duada “Vaad ettiğin Makam-ı Mahmud’a ulaştır” diyoruz. Peki, Makam-ı Mahmud’un ne olduğunu biliyor muyuz?
Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’ın bildirdiğine gore Peygamberimize: “Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a (ovguye değer bir makama) yukselteceği umit edilir.” (İsra 79) ayetinde zikredilen makam-ı mahmuddan sual edildi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Bu şefaattir” diye cevap verdi. (Tirmizi, Tefsir 17 (nr.3136); Beyhaki, Şuabu’l-İman, nr 300)
“Ey falan! Bize şefaat et, ey falan bize şefaat et diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte makam-ı Mahmud budur.” (Buhari, Tefsir 11; zekat 52)
Gorulduğu gibi Peygamberimizin şefaat edeceği hususi bir makamı vardır. Ve biz her ezanın arkasında, Allah’u Teala’ya, Resulullah efendimizi bu makama ulaştırması icin dua ediyoruz. Efendimiz ezanı tkrar edip, ezan duasını okuyanlara da şefaat edeceğini bildirmiştir. (Buhari ezan, 8, 17; Ebu Davud, Salat, 37; Tirmizi, Mevakit, 43, Salat, 42; İbni Mace Ezan nr. 714)
Hazreti Peygamber’in şefÂatıyla hesaba ve sorguya cekilmeden Cennet’e girecekler de olacaktır (BuhÂrî, Tefsir, Sûre 18; Muslim, İman, 84).
“Ummetime ulaştırmak uzere kırk hadis ezberleyen kimseye kıyamet gunude hem şefaatci hem de şahit olruum” (Beyhaki, Şuabu’l İmran, nr 1726)
PEYGAMBERLERİN ŞEFAATİ
Butun peygamberlere şefaat etme hakkı tanınmıştır. (Buhari, Rikak, 45, Tevhid, 33; Muslim, İman, 81; Ebu Davut, Cihad, 26; Ahmed b. Hanbel, el-Musned, 3/94, 325.)
Her Peygamber kendi ummetine şefaat edecektir. (Buhari, tefsir, 18)
KUR’AN-I KERİM’İN ŞEFAATİ
Kur’an-ı Kerim insanlardan şikÂyetci olacak veya şefaat edecektir.
“Kur’an şefaat edicidir, şefaati kabul edilendir, şereflidir, tasdik edicidir. Kim O’nu onder edinirse O’nu cennete goturur. Kim de O’nu arkasına atacak olursa, cehenneme gonderir.”
“Kur’an-ı kerim’i okuyun! Cunku Kur’an, onu okuyanlara kıyamet gunu şefaatci olarak gelecektir.” (Muslim, Musafirun 252)
Mulk Suresi kabirde şefaat eder:
“Mulk suresi (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan gunahla karşı) engeldir. Kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır.” (Tirmizi Kur’an 9)
Amel Eden hafızlar şefaat eder:
”Kim kur’anı okur, ezberler, helal kıldığı şeyi helal kabul eder, Haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse Allah (Celle Celaluhu) o kimseyi cennetine koyar, ayrıca hepsine cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefatcı kılar.” (Tirmizi Kuran 13, (nr 2905)
VELİLERİN ŞEFAATİ
“ummetimden bazıları var ki buyuk bir cemaate, bazıları vardır ki bir kabileye, bazıları vadır ki bir guruba, bazıları da vardır ki tek bir kişiye şefaat eder ve cennete girmelerini sağlar.” (Tirmizi, Kıyamet 11)
İmam-ı Rabbani Hazretleri de şoyle buyurmuştur: “Salih ve hayırlı zatların, Allah’u Teala’nın izni ile kıyamet gunu, asiler ve gunahkarlar hakkında şefaat etmeleri hak ve gercektir.” (Mektubat 17. Mektubdan)
ŞEHİTLERİN ŞEFAATİ
“Kıyamet gunu uc grup şefaat edecektir; Peygamberler, alimler ve şehidler.” (İbni Mace, Zuhd 37)
“Şehid, ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder.” (Ebu Davut, cihad 28)
COCUKLARIN ŞEFAATİ
Buluğ cağına erişmeden olen cocuklara anne ve babalarına şefaatci olma hakkı verilecektir. Peygamber Efendimiz:
“Kucuk yaşta olen cocuğa, “Cennete gir” denilir. Fakat o cennetin kapısında durur, kızgın ve ofkeli bir şekilde beklemeye başlar ve: “Annem ile bbam yanımda olmadıkca girmem” der. O zaman meleklere: “Onun anne babasını da onunla birlikte cennete koyun” denilir. (Muslim, Birr, 154; İbni Mace, Cenaiz, 58; Heysemi, mecmau’z Zevad, nr. 18551)
AMELLERİN ŞEFAATİ
İnsanların işlemiş olduğu bazı hayır ve hasenatlar, yaptığı ameller ona şefaat edecek, sıkıntılardan kurtaracaktır. Bu konuda bircok hadis-i şerif mevcuttur. Onlardan bir tanesi de şudur:
“Şefaatim, ummetimden buyuk gunah işleyenler icindir. Bir adamın ateşe atılması icin emir verilir. Giderken (dunyada) susadığı zaman su vermiş olduğu adama rastlanır, onu tanır ve ona:
“benim icin şefaat etmeyecek misin” der. Adam: “Sen kimsin” diye sorar. O da: “Ben sana falan gun su icirmedim mi” diye sorar. Oburu bunu tanır ve (Allah nezdinde) onun icin şefaatte bulunur. Adam da boylece geri cevrilir ve cennete gider.” (Tirmizi, kıyamet 11)
Şefaati kullarının cennete girebilmesi icin aracı kılan da Rabbimizdir, bağışlayan da Rabbimizdir, şefaat yetkisini veren de Rabbimiz, şefaati kabul eden de Rabbimizdir.
Butun bunlardan anlıyoruz ki, şefaat inkÂr edilemez bir gercektir ve ayetlerle sabittir. İnkar edenler ise Allah muhafaza bu nimetten mahrum kalacaklardır.
Burada onemli olan husus şudur: Kimse kendisine şefaat makamı verildiğini, verileceğini veya şefaat edileceğini bilmediği ve bilemeyeceği icin son nefesine kadar azim ile Allah yolundan ayrılmamaya gayret etmelidir.
Allahu teala, bizleri başta Resulullah olmak uzere tum İslam buyuklerinin şefaatlerine nail eylesin.
__________________
Şefaat var mıdır? Şefaat hakkında ayet ve hadisler
Dini Sohbetler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Şefaat var mıdır? Şefaat hakkında ayet ve hadisler