Dumanlar icinde hasıra sarılmış gencecik bir beden…
Adı: Zubeyr bin Avvam (ra)
Sucu: Musluman olmak
Yaşı: Henuz on beş
İşkence yapan: Oz bir amca
Kesık kesık oksurukler icinde zulum kokan bir ses yayılıyor etrafa.
- Muhammed’in Rabbini inkar et! Seni bu işkenceden kurtarayım.
Cevap bir meydan okumadır sanki:
- Hayır. VALLAHİ asla kufre donmem.
Bir şehÂdettir bu olumu hice sayan.
Bu şehÂdet, dumanla birlikte yukselirken semaya, ateş bir kez daha koruklenir zalimce.
Bir zulumdur bu, amca merhametinin de ustunde olan..
Musluman olacağını ruyasında goren bir genc…
Adı: HÂlid bin Said (ra)
Sucu: Musluman olmak
Ay ışığının aydınlattığı karanlık bir oda..
Koşeye sinmiş, ac, susuz ve dovulerek işkence edilmiş bir beden.
İşkenceyi yapan: Bir baba
Uzerine kapatılan kapılar O’nu Rabbiyle baş başa bırakıyor.
Şimdi ne odanın karanlığı acıtıyor icini ne de yaralarından akan kanlar.
İmanın teselli etmediği yer mi var?!
Fakat bu kadar işkence kafi değil bu baba icin.
Mekke’nin kızgın kumlarına yatırıyor oğlunu.
Yetmiyor ağır taşlar koyduruyor uzerine…
Habeşli siyahi bir kole…
Adı: Bilal-i Habeşi (ra)
Sucu: Musluman olmak.
İşkenceyi yapan: Efendisi Umeyye bin Halef
Kolesinin Musluman olması cileden cıkartıyor o’nu:
-andolsun sen olmedikce yahut Muhammed’i ve onun dinini inkar etmedikce bu azabı ustunden eksık etmeyeceğim.
Ucretle tutulmuş muşrik cocukları tarafından boynundaki iple ac, susuz Mekke sokaklarında gezdiriliyor. Once kızgın kumlara yatırılmış olacak ki, izleri hala sırtında.
ALLAH(celle celaluh) ve Rasulunun aşkıyla yanan bir kalbe sahip bedeni kızgın kumlar ne kadar yakabilir ki!?
Urganla direğe bağlanıp bayılana kadar dovulen edep ve haya timsalidir O…
Adı: Osman bin Affan (ra)
Sucu: Musluman olmak.
İşkenceyi yapan: Amcası Hakem bin Ebu-l As
Melekler bile haya ediyor O’dan..
Yeryuzunde yuruyen bir şehit…
Adı: Talha bin Ubeydullah (ra)
Sucu: Musluman olmak
İşkenceci: Nevfel bin Adviye
İple bağlanıp işkence edilen bir sahabi de O.
Ama ALLAH(celle celaluh) Rasul’u O’ndan bahsederken “Yeryuzunde yuruyen bir şehide bakmak isteyen Talha’ya baksın” buyuruyor
Ve Habbab bin Eret… (ra)
İşkencenin beklide en ağırı O’naydı.
Efendisi Ummu Ammar O’nu ateşe yatırır, vucudu ateşi sondurmeden kaldırmazdı.
İşte…
Bir yanda cahiliye bataklığının tam ortasında bir devir ve kalplerindeki yaradanına sığınma arzusunu kendisine bile faydası olmayan taşlarda arayan zavallı bir beşeriyet…
Diğer yanda hidayet guneşinin aydınlığında asr-ı saadet denilen ve iclerinde daha dunyadayken cennetle mujdelenen nice hidayet erlerinin cıktığı bir insanlık.
Peki neydi onları karanlık kuyuların guzel Yusufları yapan?
Yusuf’un guzelliğine bir sebep kuyunun karanlığıydı belki de…
Ya neydi onları secdelerin sultanı yapan?
Sultanlığa sebep secdedeki zillet tacını giymekti belki de…
Atalarının dininden ayrılıp Hak’kı dolayısıyla işkenceyi zulmu kabul ve tasdik edenler.
İşte onlar… işte biz….
Onların cektiklerini cekmeye hangimiz hazırız biz?!
Onlar neler cekti, biz, neler gorduk?
Her birimiz cahiliye kuyularında boğulmayan Yusufların aksine ahir zaman kuyularında boğulmaya talip olmuş gibiyiz!
Duşunebildiği kadar insan olan insana Nebiy-yi Zişan’nın bu sozu kafi gelir herhalde:
“Sizden oncekiler Âhiret işlerinden arta kalan vakitlerini dunyaya harcarlardı. Sizler ise dunya işlerinden artan vakitlerinizi Âhirete sarf ediyorsunuz.”
İşkence edenler ve edilenler..
Dunya lezzetlerini tercih edenler ve Âhireti ozleyenler..
Buyuk bir goc var, herkes gidiyor. Zulmedenler de zulme uğrayanlar da zulme seyirci kalanlar da bu sevkiyata karşı koyamaz. Goc muhakkak..
BU GOCTE SECDEDEKİ ZİLLETİ TERCİH EDEN SULTANLARIN ONDERLİĞİNDE AHİR ZAMAN KUYULARINDA BOĞULMAYAN YUSUF’LAR OLMAK DUASIYLA…

__________________