"Avrupalılar İslamı Bilmiyor"
Musluman olmadan onceki ismi Jana Petersen olan Nur Hanım hidayet oykusunu Gercek Hayat dergisinden Adem Ozkose'ye anlattı.
Musluman olmadan onceki ismi Jana Petersen olan Nur Hanım Almanya'nın Hamburg kentinde doğmuş. Eğitim icin gittiği Malezya'da bir sure Musluman bir ailenin evinde misafir olarak kalan Nur Petersan, bu sayede Muslumanları daha yakından tanıma fırsatı bulur ve Nur Hanım'ın Malezya'ya eğitim icin yaptığı yolculuk zaman icinde hidayet yolculuğuna donuşur. 2006 yılında Kelime-i Şehadet getirerek Musluman olan Nur Petersan şu an hem Almanya'da bir universitede eğitim goruyor, hem de fırsat buldukca Suriye'nin başkenti Şam'a gelerek Arapcasını geliştiriyor. Nur Hanım'ın hidayet yolculuğu esnasında İslam ve Hıristiyan toplumlarına dair yaptığı gozlemler ise bir hayli ilginc.
- Bize kendinizden bahseder misiniz? Sohbetimize sizi tanıyarak başlayabiliriz.
Almanya'nın Hamburg kentinde doğdum. Altı yaşımda annem babamdan boşandı ve ben annemle birlikte yaşamaya başladım. Babam bize yakın bir bolgede oturduğu icin sık sık babamı da gorebiliyordum.
-Anne ve babanız Hıristiyan mıydı?
Evet. Fakat dindar değillerdi. Sadece bazı ozel gunlerde kiliseye giderlerdi. Annem daha sonraki yıllar butun giderleri kilise tarafından karşılanan Das Raue Haus isimli bir dernekte calışmaya başladı. Bu dernek fakirlere, yetimlere, ozurlu cocuklara ve onların ailelerine maddi yardımda bulunuyordu. Annemin bu tur yardım organizasyonlarının icinde yer alması bana da ornek oldu. Kucuk yaşlardan itibaren ben de yetimler ve ozurlu cocuklarla arkadaş oldum ve onlara elimden geldiğince yardımcı olmaya calıştım. Lise 2. sınıf sona erdikten sonra Malezya'ya gittim ve Malezya benim yeni bir dunyayı ve İslam'ı keşfetmemi sağladı.
- Malezya'ya nicin gittiniz?
Almanya'da oğrenciler eğer isterlerse lise son sınıftan once başka bir ulkeye gidip bir sureliğine orada eğitim gorebiliyorlar. Ulkeler arası oğrenci değişimi oluyor ve boylece kucuk yaşlardan itibaren farklı kulturleri tanıma imkanı buluyorsunuz.
- Nicin ozellikle Malezya'yı tercih ettiniz?
Avrupa insanını ve Avrupa kulturunu iyi tanıyordum. Fakat Afrika ve Asya kulturleriyle ilgili bilgim yoktu. Tercihlerim arasında Asya ve Afrika'dan başka ulkeler de vardı; fakat bana Malezya cıktı.
-Malezya'ya gitmeden once İslam ve Muslumanlarla ilgili neler biliyordunuz?
Daha once İslam ve Muslumanlarla ilgili pek fazla bilgim yoktu. Malezya'ya gitmem kesinleşince yanlarında kalacağım Malezyalı aile bana bir mektupla birlikte resimlerini de gonderdiler. Resimdeki kadınların başları ortuluydu ve bu bana son derece ilginc geldi. Yolculuk oncesi bazı araştırmalar yaptım ve namaz kılan bir Musluman'ın onunden gecersem onu kızdıracağımı oğrendim. Ayrıca evli olmayan sevgililerin el ele tutuşmalarının İslam tarafından yasaklandığını ve Muslumanların iki sevgilinin sokakta el ele tutuşmalarına iyi bakmadıklarını da duymuştum. Bu tur kurallar o zamanlar bana cok garip geldi. Hazırlıklarımı yapıp ailem ve arkadaşlarımla vedalaştıktan sonra Malezya'ya doğru yola cıktım ve boylece Malezya gunlerim başladı.
“ZİKİR KALBİME HUZUR VERİYORDU”
-Malezya'ya ulaştıktan sonraki ilk izlenimlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Mesela size farklı ve garip gelen şeyler oldu mu?
İnsanların boyları benden cok kısaydı ve bu durum bana cok ilginc geliyordu. Malezya'da insanların yuzde atmışı Musluman, yuzde kırkı ise farklı dinlere mensuplar. Bu nedenle farklı din ve kulturleri inceleme imkanı bulabiliyordum. Hinduizm, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam'a inanan insanlarla arkadaşlıklar kuruyordum ve farklı din ve kulturleri bizzat yerinde inceleme imkanına sahip oluyordum. Bu nedenle Malezya benim icin iyi bir fırsattı. Malezyalıların bir coğu İngilizce konuşabiliyorlardı, bundan dolayı insanlarla iletişim kurmakta zorluk cekmiyordum. Beni 6 ay boyunca evlerinde misafir eden Malezyalı Aileyi cok sevdim. Bu aile 4 kişilik bir aileydi. Evde dede, nene ve evli bir cift vardı. Evli ciftin cocuğu olmuyordu ve her sene farklı ulkelerden oğrencileri evlerinde misafir ediyorlardı. Bu aile son derece dindar bir aileydi. Hic aksatmadan namazlarını kılıyorlardı, fakirlere yardım ediyorlardı, insanlara guler yuzlu davranıyorlardı ve Perşembe geceleri Burhani Tarikat'ı tarafından duzenlenen zikre katılıyorlardı. O zamanlar daha Musluman değildim fakat; Malezyalı Aile ile birlikte bazı geceler ben de zikre gidiyordum. Zikir kalbime, sakinlik, mutluluk ve huzur veriyordu. Ayrıca Malezyalı Aile'ye surekli olarak İslam'la ilgili sorular soruyordum. Namazı nicin kıldıklarını, zikre nicin gittiklerini, nicin İncil'e değil de Kuran'a inandıklarını oğrenmeye calışıyordum.
-Siz Hıristiyan bir toplumda buyudunuz. Daha sonra belli bir sure Muslumanlarla bir arada yaşadınız. Hıristiyan Toplumlarla Musluman Toplumlar arasında ne tur farklılıklar gozlemlediniz?
Muslumanlar, Avrupalılardan bir cok yonden daha iyiler. Her şeyden once insana cok sıcak davranıyorlar ve misafirlerine buyuk değer veriyorlar. Yanlarında kaldığım Malezyalı Aile evlerinde yemek pişirdiklerinde bu yemeğin bir kısmını komşularıyla paylaşıyorlardı. Bu benim ilk defa karşılaştığım bir davranıştı. Almanya'da hic kimse yemeğini komşusuyla paylaşmaz. Tanıştığım insanların insani yonleri beni cok etkiliyordu ve Muslumanların kendi aralarında bir aile gibi olduklarını hissediyordum. Bir Musluman'ın bir sıkıntısı olduğunda diğer Muslumanlar bir araya gelip sıkıntısı olan Musluman'ı mutlu edebilmek icin buyuk caba gosteriyorlardı. O donemler kendi kendime; “Keşke Hıristiyanlar da kendi aralarında Muslumanlar gibi olsalar” diyordum. Almanya'da arkadaşlarınızla birlikte bir cafeye veya lokantaya gittiğinizde herkes hesabı kendisi oder. Asla hicbir Alman bir başkasının hesabını odemeyi kabul etmez. Fakat Muslumanlarda oyle değil. Muslumanlar insanlara ikramda bulundukca ve insanlarla bir şeyleri paylaştıkca mutlu oluyorlar. İcinde buyuduğum kulture tamamen zıt olan bu durum beni cok etkiledi. Ayrıca İslam'ı oğrendikce Hıristiyanlığa karşı icimde şupheler başladı. İslam, Allah'ın tek olduğunu soyluyordu; fakat Hıristiyanlar Allah'ın uc olduğuna inanıyorlardı. İslam'ın Allah inancı bana daha mantıklı geliyordu. Ama her şeye rağmen o donemler din değiştirmeyi, Musluman olmayı hic duşunmemiştim.
“AVRUPALILAR İSLAM'I BİLMİYOR”
-İslam'a girmeye, Musluman olmaya nasıl karar verdiniz?
9 ay Malezya'da kaldım ve daha sonra Almanya'ya geri dondum. Almanya'ya dondukten sonra cevremdeki insanlarla İslam ve Muslumanlar hakkında tartışmaya başladım. Arkadaşlarım, oğretmenim ve komşularımız bana Malezya'yı ve Muslumanları soruyorlardı. Benden İslam'ı ve Muslumanları kotulememi bekliyorlardı; fakat ben onlara Muslumanlarla ve İslam'la ilgili iyi şeyler anlatıyordum. Bunun uzerine aramızda tartışma başlıyordu. Okulda oğretmenlerimden biri İslam hakkında kotu sozler soylediği zaman ben de oğretmenime karşı İslam'ı savunuyordum. Daha sonra Alman Toplumu'nun medya tarafından İslam ve Muslumanlar hakkında kandırıldığını fark ettim; cunku cevremdeki insanların İslam hakkındaki fikirleri tamamen yanlıştı. Lise sonda sınıfımıza Bosnalı Musluman bir oğrenci geldi. Oğretmenlerimizden biri Muslumanları hic sevmiyordu ve Bosnalı oğrenciyle İslam hakkında surekli olarak tartışıyordu. Ben de bu tartışmalara katılıyordum ve Bosnalı arkadaşımızın haklı olduğunu İslam'ın iyi bir din olduğunu soyluyordum. Kendi kendime “Musluman olmadığın halde İslam'ı nicin bu kadar cok savunuyorsun ve Muslumanları nicin bu kadar cok seviyorsun?” diye sormaya başladım. Ayrıca Hıristiyanlıkla ilgili şuphelerim her gecen gun artıyordu; cunku İncil'de birbiriyle celişen bir cok bolum vardı. 2 seneye yakın Almanya'da kaldıktan sonra tekrar Malezya'ya donmeye ve Muslumanlarla bir sure daha birlikte yaşamaya karar verdim. Boylece İslam'ı daha iyi araştıracaktım ve zihnimdeki sorulara cevaplar arayacaktım.
-Daha sonra ne oldu?
Malezya'ya yaptığım ikinci yolculuktan bir ay sonra Ramazan Ayı geldi ve insanlar oruc tutmaya başladılar. Yanlarında kaldığım Malezyalı aileye nicin oruc tuttuklarını sordum. Onlar da orucu oncelikle Allah'ın emri olduğu icin tuttuklarını, oruc sayesinde fakirlerin aclık nedeniyle cektikleri sıkıntıları hissettiklerini ve bu insanlara karşı olan yardım duygularının daha da arttığını soylediler. Bu acıklama beni etkilemişti ve fakir insanların cektikleri aclığı hissedebilmek icin ben de Malezyalı Aile ile birlikte oruc tutmaya başladım. Musluman olmadığım halde Malezyalı Aile ile birlikte sahura kalkıyordum ve onlarla birlikte iftarda orucumu acıyordum. Oruc beni İslam'a daha da yaklaştırdı ve İslam'ın manevi dunyasını daha fazla hissetmemi sağladı. O donem İslam'la ilgili bir cok kitap okudum; fakat Musluman olmaya bir turlu karar veremiyordum. Cunku İslam'ı daha iyi tanımam gerektiğini duşunuyordum. Ramazan'ın son haftası Almanya'ya geri dondum ve Almanya'da da oruc tutmaya devam ettim. Ailem bu duruma cok şaşırdı ve benim Musluman olduğumu duşunmeye başladılar. Aileme Musluman olmadığımı; fakat oruc tutmayı cok sevdiğimi soyledim. Ramazanın son gunu, sonradan Musluman olan bir Alman'ı ziyaret ettim. İsmi Selma olan bu Alman 15 yaşında Musluman olmaya karar vermiş.
-15 yaşında Musluman olan Selma Hanım size nasıl Musluman olduğunu anlattı mı?
Evet. Hıristiyanlıktaki celişkilerin farkına varmış ve butun dinleri araştırmaya başlamış. İnternette dinler uzerine yaptığı araştırmalar sonucu akla en uygun dinin İslam olduğunu fark etmiş ve 15 yaşında Musluman olmaya karar vermiş. Selma, hayatımda tanıdığım en zeki ve kulturlu insanlardan biriydi. Bana namaz kılmaya başlarsam İslam'ı daha iyi anlayacağımı soyledi ve bana namazı nasıl kılacağımı anlattı. Selma ile birlikte ilk namazımı kıldım. Namazdan buyuk zevk alıyordum ve Musluman olmasam da namazlarımı aksatmamaya calışıyordum. Namaz her gecen gun beni Allah'a daha da yaklaştırıyordu ve İslam'ı daha iyi anlamamı sağlıyordu. Kendimi artık Musluman olmaya hazır hissediyordum. Meryem adında Musluman bir arkadaşım vardı. Meryem bana bir gun; “namaz kılıyorsun, oruc tutuyorsun artık Kelime-i Şehadet getirerek İslam'a girme vaktin geldi” dedi. Ben de bunu cok istediğimi soyledim ve 2006 yılında Kelime-i Şehadet getirerek Musluman oldum ve dunyada bir insana bahşedilebilecek en buyuk nimete ulaştım.
“YENİ DOĞMUŞ GİBİYİM”
-Musluman olduktan sonraki ilk anlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Kalbimi buyuk bir huzur kapladı ve kendimi temizlenmiş hissettim. Ayrıca Musluman olduktan sonra bir anda milyonlarca kardeşe sahip olmanın mutluluğunu yaşamaya başladım. Allah Kuran'da butun Muslumanların kardeş olduğunu soyluyor ve İslam'a giren her yeni kişi İslam Ailesi'ne dahil olmuş oluyor. Bu kadar buyuk bir aileye mensup olmak beni son derece mutlu etti. Musluman olduktan sonra Rabbimin surekli benimle birlikte olduğunu hissediyorum. Bu his ruhumu surekli canlı tutuyor. Daha sonra Muhammed Benga isimli Endonezyalı bir davetcinin mescidine gitmeye başladım. Bu mescitte benim gibi sonradan Musluman olan bir cok Almanla tanıştım ve bu kardeşlerden İslam'la ilgili yeni bir cok bilgi oğrendim.
-Musluman olmanız aileniz ve cevreniz tarafından nasıl karşılandı?
Annem herhangi bir tepki gostermedi ve dinimi secmem konusunda ozgur olduğumu soyledi. Babam ilk başlarda Musluman olmama tepki gosterdi; fakat Musluman olduktan sonra daha iyi bir insan olduğumu gozlemleyince tepki gostermekten vazgecti.
-Son olarak neler soylemek istersiniz?
Musluman olduğumuz icin Allah'a surekli olarak şukretmeliyiz. Bu bizim icin cok onemli. Avrupalılar İslam'ı gercekten bilmiyorlar. Yahudiler medyayı kullanarak surekli olarak Avrupalılara İslam'ı yanlış anlatıyorlar. Biz Muslumanlar olarak oncelikle İslam'ı en iyi şekilde oğrenmeliyiz. Ayrıca davet calışmalarına buyuk onem verip İslam'ın gercek mesajını en iyi şekilde insanlara anlatmalıyız.
ADEM OZKOSE - GERCEK HAYAT
__________________
Avrupalılar İslamı Bilmiyor (Bir Hidayet Oykusu)
Dini Sohbetler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Avrupalılar İslamı Bilmiyor (Bir Hidayet Oykusu)