Demek ki collerin yeniden ormana donuşeceği bir cağa giriyoruz.
Bu arada buzullar da cozuluyor.
kanada`nın 4 bin yıllık buzulları tuz gibi eriyip sulara gomuluyor. Ama denizler yukselmiyor.
Haberi gecen muhabir, `Bu sadece Kanada`nın değil tum dunyanın sorunudur` diye feryat ediyor.
Ote yandan goller kuruyor. Bundan 20 yıl once `dunyanın en buyuk golu` sıfatını taşıyan cad golunun yerinde nerede ise ziraat bile yapılamıyor! Goller kuruyor, pınarlar cekiliyor ve eski meralar, yuksek yaylalar platolar, colleşiyor.
Dune kadar hayatı bizimle paylaşan, dunyayı yaşanabilir kılan yabani canlarımız, dostlarımız, arkadaşlarımız bir bir tukenip yok oluyorlar.
Cocukluğumuzda gorduğumuz, tanıdığımız bocekler, kuşlar, yabani hayvanlar teker teker sahneden cekiliyor.
Şu sıralarda da `en şifalı gıda`mızı uretmekle gorevlendirilmiş sendikasız, sorunsuz işcilerimiz olan arıların başı dertte... Tum dunyada kitleler halinde oluyorlar...
sezen aksu, cano`sunun hasretine dayanamayıp, yıllardır oturduğu evini değiştiriyor. Biz onun kadar şanslı değiliz. Evimiz olan dunyayı değiştiremiyoruz.
Ama kartallarımız, atmacalarımız, deldelecelerimiz, tavuslar, turnalar, sulunlerimiz, aslanlarımız, kaplanlarımız, kurtlarımız, sırtlanlarımız bizi terk edip bir daha gelmemek uzere bu dunya sahnesinden cekiliyorlar.
Bilim şu anda kendince gidenlerin yerine yenisini koymak icin cabalıyor.
Hayvanları klonluyorlar, meyveleri aşılıyorlar, yağmurlara dol atıyorlar, tohumların ozu ile oynuyorlar ama olmuyor.
Soğuğa dayanıklı olsun diye kopek balığı geni ile takviye edilmiş domatesler uretiyorlar. Hastalıklara ve zararlı haşarata karşı dayanıklı olsun diye akrep geniyle takviye edilmiş biberler meydana getiriyorlar. Biberle takviye edilmiş mandalinalar, tuyleri yolunmuş şeftaliler, şekeri arttırılmış salatalıklar uretiliyor ama `tanrı eseri` eskilerin yol bulup hayatımızdan cekilmesine mani olamıyoruz.
bastığımız toprak altımızdan cekiliyor, soluduğumuz hava ciğerlerimize sadece hayat soluğu taşımıyor.
Sadece ot yemek uzere tasarlanmış besi hayvanlarımızın yemine, daha cok semirsinler diye kan, irin, leş ve pislik katıyorlar ama o et bize tad vermiyor ve bizi beslemiyor. Dune kadar beyaz et tavsiye eden doktorlar, o hayvanlara verilen yemlerden dolayı artık eskisi gibi tavsiyede bulunamıyor...
genleri ile oynanmış gıdalar, cibilliyeti bozulmuş meyveler ve hayvanlar ve nereye varacağı bilinmeyen genetik calışmalar, haddi aşmalar, tecavuzler, azmalar, bozmalar, savaşlar ve acılar...
* * *
Ama hic kar yağmamış Kenya`ya kar yağıyor. 4 bin yıldır orada oylece duran Kanada`nın buzları eriyor. Ve her gun, binlerce yıldır bizimle birlikte yıldızları, gok kubbeyi, cayları dereleri ormanları paylaşan hayvanlar, bocekler, kuşlar ve daha bilemediğimiz kim bilir neler neler yok olup gidiyor...
Gozunu kan ve ihtiras burumuş, vucudunu şeytani hazlar ve şehvet kuşatmış insanoğlu, etrafına bakmadan `vaad` edilen sona doğru hızlanarak gidiyor...
Rabbini kaybetmiş insan, kendi yarattığı tanrıların telkini ile kopeklerle evlilik yapıyor. Kedi kurban ediyor, toplu intiharlara yuruyor...
kafesteki maymunlar icin `izdivac` torenleri duzenleniyor, klonlanmış kopek evlendiriliyor, kopekler icin toplu ciftleşme torenleri duzenleniyor ama cakallar olmeye, tilkiler yok olmaya, kaplanlar tukenmeye, arılar telef olmaya devam ediyor...
İnsanoğlu şehvet azgınlığı ile gozu donmuş şeytan atına binmiş doludizgin gidiyor... Kimse sormuyor:
fe eyne tezhebun? (nereye bu gidiş boyle)?
* * *
Bu asır ac. Bu asır muhtac!
O kadar ac ki doymuyor. Dinlisi dinsizi, Allahlısı Allahsızı, ahlaklısı ahlaksızı, varlıklısı varlıksızı ac; doymuyor, yetinmiyor, kanaat etmiyor.
Dunya, kocaman bir pislik kumesi olmuş, nefisler icinde semirdikce `hel min mezid` (daha cok!) diyor!
Bu asrın harareti başına vurmuş. Kalbi marazlanmış, yureği kirlenmiş, gonlu bulanmış, sadrı daralmış, ici yanıyor. susadıkca saldırdığı şey sadece hararetini arttırıyor.
Cunku nankor.
sormuyor bu nimet kimden, bilmiyor sahibi kim, demiyor ucreti ne?
O yuzden yalnız ve sahipsiz. O yuzden şu yangınlar icinde bile uşuyor. O nedenle boğazına kadar dolu bir mide ile bile ac.
Sevgiye muhtac, bulamıyor. Guvene muhtac, bilemiyor.imana muhtac, takmıyor. Rabbe muhtac, anmıyor.
Başına alev alev kar yağıyor... Su diye asit ve camur indiriyor gokyuzu... Buzlar eriyor ama ne bahar getiriyor ne hayat... Yağmurlar yağıyor ama goller dolmuyor. Dallar meyveye duruyor, otlar bitiyor ama beslemiyor bizi. Ve ucup gitti esik tatlarımız...
Kazancımız bereketsiz, nefsimiz kanaatsiz, yaşantımız edepsiz olunca butun guzellikler kayboluyor.
Cunku insan, tarihin hicbir devrinde hic bu kadar bencil; hic bu kadar şımarık; hic bu kadar kustah olmadı. Kur`an`da, ibret olsunlar diye zikredilen kavimler bile bu denli gunaha batmamışlardıı. Bugunun insanının elinden, dilinden, belinden fesad akıyor, bozgunculuk akıyor...
Kur`an bize bunu haber verirken `Yazık ki insanın elleriyle yaptıklarından dolayı yerleri ve gokleri fesad ve bozgunculuk kapladı` diyor...
Ve ekliyor; `(İşte), insanların kendi elleriyle işledikleri yuzunden karada ve denizde duzen bozuldu. Allah da belki akıllarını başlarına alırlar ve yaptıklarından donerler diye yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak istedi.` (rum, 41)
İşte hırslarımız ve edepsizliğimizle, bozduğumuz ekolojik dengenin sonucları... Buzlarımız eriyor ama gollerimiz kurumaya devam ediyor. Ve `hayvan dostlarımız`dan her gun biri(leri) hayal kuşlarının kanatlarına binip bizi ebediyen terk ediyor...
Genler uzerinde oynamanın bize neye mal olacağını bilim henuz ongoremiyor. Ama Kur`an`ın verdiği ipuclarına dayanarak ben size rahatlıkla soyleyebilirim ki kanatlı atlar, insan eti yiyen kuşlar, insan kemiğiyle beslenen yarı insan yarı canavar insansılar, daha aklımızın ucundan bile gecmeyen `dabbetu`l-arz`lar (laboratuar urunu frankeştaynlar) bizi bekliyor...
Tabii Mulk suresinin 16. ve 17. ayetinde beyan edilen `Independent day` turu tehditler daha once gercekleşmezse...
* * *
Peki butun bunlar neden?
Azgınlaşan hevesler, sınır tanımaz ihtiraslar, bencil tutkular ve tanrı tanımaz edepsizlikler boyle surerse emin olabilirsiniz ki, insanoğlu bu yerkure uzerinde eski butun dostlarını kaybedecek. Onların yerine koymak istediği yeniler ise ona merhamet etmeyecek.
ellerimizle yaptığımız ve fıtratı tağyir ve Rahman`ın kudretinin eserlerini tahrip ve tebdil ettiğimiz icin, urettiklerimizin, yaptıklarımızın canımıza tebelleş olduğu zamanlar da cok uzak değil.
Bakın şu ayetlere (mealen):
`Onlar, Allah`ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. HÂlbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar. Allah o şeytana lÂnet etti ve o da, `Andolsun ki senin kullarından bir kısmını payım olarak alacağım. Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (genetik calışmalarda butun klonlanmalar kulaktan alınan hucrelerle yapılıyor). Yine onlara emredeceğim de Allah`ın `yaratığını` (yani genleriyle oynayıp, ezelde takdir edilmiş formatını) değiştirecekler.` Kim Allah`ı (eşyadaki asıl fıtratı, simli) bırakıp da şeytanı (genetik ve ekolojik saptırmalarla elde edilenleri) dost edinirse şuphesiz o, apacık bir husrana duşmuştur.
Şeytan (insanın heva ve hevesi, ihtirası) onlara (her şey daha iyi olacak diye ) vaadde bulunur ve onları aslı olmayan ve onlara huzur da getirmeyecek kuruntulara surukler. Oysa şeytanın onlara vaadi ancak onları aldatmak ve sahip oldukları nimetlerden onları mahrum bırakmak icindir. Nitekim onların varıp varacağı yer de cehennemdir. Ondan bir kacış yolu da bulamazlar.` (nisa, 117 -121)
Bu ayetler, aslında Şeytan`ın Âdemoğlundan bir intikam alma seremonisini aktarıyor ama hırslarımız ve tutkularımızla gozumuzu boyadığı icin akıl edip duşunemiyoruz.
Ve neticelere bakılırsa galiba Şeytan maksadına da ulaşmış durumda. Nitekim Kur`an da bunu ifade eder:
`Gercekten de İblis onlar hakkındaki zannını doğruladı ve mu`minlerden bir topluluk dışındaki (tum insan)lar ona uyup gittiler.` (sebe` Suresi, 20)
mehmet ali bulut- GAZETEM.COM
__________________
Şeytan Amaca Ulaşıyor
Dini Sohbetler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Şeytan Amaca Ulaşıyor