Norvec"te kurulan tohum deposuyla Kur"an"daki Yusuf kıssası arasındaki ilişki ne? Bu deponun sahipleri hangi "şeytani" stratejiyle hareket ediyorlar? İsrail"in bu işte parmağı var mı? İşte Hakan Yılmaz Cebi"nin meraklısı icin sırlarla dolu yazısı. iyibilgi zoom
2006 yılında yayınlanan kucuk bir haber, kutuplarda bir "tohum deposu"nun inşa edileceğini "mujdeliyordu". Haber şoyleydi:
norvec, Kutup bolgesi`nde dunyada bilinen tum tahılların tohum orneklerinin saklanacağı bir depo inşa ediliyor. Gronland`ın doğusundaki svalbard adası`nda inşa edilen depoda dondurulacak tohumların, kuresel bir felaket yaşanması durumunda, tahıl ceşitliliğini guvenceye alması umuluyor. tohum bankası Norvec`e eit olsa da 100`u aşkın ulke projeyi destekliyor ve buraya tohumlarını gondermeye hazırlanıyor.
deponun temel atma torenine, Norvec`in yanı sıra, danimarka, finlandiya, isvec ve izlanda başbakanları da katıldı.
Kuzey kutbuna yaklaşık bin kilometre mesafedeki longyearbyen`deki deponun 2007 Eylul ayında faaliyete gecmesi planlanıyor.
Bundan sonrasını hakan yılmaz cebi"nin netpano.com"da yayınlanan yazısına (bu yazının ozetine) bırakıyoruz. okuyucudan ricamız bağlantıları kurmak icin biraz gayret sarfetmesi&
VARAN 1: YUSUF KISSASI VE ACLIK
Yahudi toplum mimarları Yusuf aleyhisselam`a ait olan Kura`n"da da Yusuf suresinde anlatılan ruyayı ve sonuclarını stratejik olarak gorup tatbik yoluna gidecekler. Bu ruyada Yusuf dunyada yedi bolluk ve akabinde de yedi kıtlık yılı olacağını bilmiş, Firavun`u uyarmıştı. Onun uyarıları haklı cıkmış tum uluslar Mısır melikinin kapısında bir avuc buğday icin el pence olmuştu&
Onlar her ne kadar ilahi mesajları carpıtsalar da stratejik değerlerini takdir edip kullanıyorlar. Bu kıssa da onlardan biri. Bugunlerde iskandinav ulkelerinden Norvec`te dunyadaki tum bitkilerin tohumlarının depolanacağı bir "tohum ussu"nden bahsediliyor. Bahane de dunya toptan bir felaketle karşılaşırsa yeryuzunde ekilecek urun tohumu kalmayabilirmiş? Dunya tarihinin neresinde boyle bir olay yaşanmış hayret!..
Aslında bu plan yıllardır dunya ticaret orgutu marifetiyle bir başka şekilde yurutuluyor. Orneğin, Uruguay toplantılarında imzalanan en tartışmalı anlaşmaların başında ticari zihinsel mulkiyet hakları (TRİP) gelmektedir. TRIP anlaşması tum uye ulkelerin (134 ulke) kendi kanunlarını dto`nun belirlediği kuresel mulkiyet haklarını koruma kanunlarına uyumlu hale getirmelerini şart koşmaktadır.
TRIP anlaşmasına gore genetik olarak değiştirilmiş bitki ve hayvanların patenti alınabilir. Ayrıca, TRIP anlaşması "teknolojik buluş" tanımını duşuk bir seviyede tuttuğu icin, yerli halkların nesilden nesile uğraşarak zaman icinde geliştirdiği bitkilerin de patent hakları alınabilmektedir ve bu yuzdendir ki uluslararası şirketler dunyanın dort bir yanına uzmanlar yollayarak ticari olabilecek bu tur bitkilerin patent haklarını yerli halklardan "calmak" peşindedirler.
VARAN 2: BİOTEKNOLOJİ FİRMALARI KİMLERİN TEKELİNDE
Bunların yanı sıra insan veya hayvan hucre dizilişlerinin veya genlerinin de patenti alınabilmektedir. Kısaca, bu anlaşma ile cokuluslu şirketlerin ticari isim hakları, telif hakları ve patent hakları kuresel koruma altına alınmış olmaktadır.
Geleneksel olarak bircok gelişmekte olan ulke, insanlarının temel gıda maddelerini ve ilacları daha ucuza temin edebilmeleri icin bunları ulke icindeki zihinsel mulkiyet hakları kanunları dışında tutmaktaydılar. Artık bu mumkun değil.
Dolayısıyla hukumetlerin halkın temel gıda ihtiyaclarına ve ozellikle de ortaya cıkabilecek sağlık krizlerine mudahale kabiliyeti insafsız bir şekilde sekteye uğratılmış bulunmaktadır. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 1999 insani kalkınma raporu bile TRIP kanunlarının uygulanmasıyla gelişmekte olan ulkelerin tohum ve ilacları, insanlarına sağlamalarının cok daha pahalıya mal olacağını belirtmektedir. Bugun dunyadaki zihinsel mulkiyet haklarının yuzde 97`si endustrileşmiş ulke şirketleri veya kişileri elinde bulunmaktadır. (Bu durumda TRIP anlaşmasının ve onu doğuran GATT`ın ve GATT`ın lokomotifliğini yaptığı kureselleşmenin "iyi niyetli" yani herkesin ortak cıkarına olduğu soylenebilir mi?) Gelişmekte olan ulkeler icerisinde bile verilen bu tur hakların yuzde 80`i esasında endustrileşmiş ulke vatandaşları elindedir.
Besin guvenliği tehlikeye atılıyor
Tohumların patent altına alınması, ciftcileri soz konusu tohumları kullandıklarında her yıl patent hakkı odeme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum biyoteknoloji firmalarının gucunu tekelleştirmekte ve tohum stok kontrolunu ciftcilerin elinden alıp bu firmalara vermektedir. Gelişmekte olan ulkeler kendilerine tanınan surenin sonunda patent haklarını korumak zorunda kalacaklardır, dolayısıyla ya ciftcilerinden gerekli parayı toplayacaklar, ya da kacak ekilmiş urunleri imha edeceklerdir, aksi taktirde ticaret ambargosu ile karşı karşıya kalınacaktır.
Sonucta kartelleşme nedeniyle dunya besin fiyatlarının artması ihtimali doğmaktadır. (IMF`nin ulkemizde dayattığı tarım politikaları, ciftciye yardımın şeklini değiştiriyor ve aile başı yardım gibi bir kavram getiriyor ve bu da ciftcilerin kayıt altına alınmasını gerektiriyor. Acıktır ki ulkemizde bu yolla kayıt altına alınan ciftcilere, 2005`ten sonra patent haklarını cok daha etkili bir şekilde uygulama olanağı bulacaklar.)
Biyoteknoloji firmaları patent haklarını korumanın bir yolunu da tohumları filiz vermeyen (terminator tohum) urunler yetiştirerek buldular. Fakat bunun da tehlikesi boyle urunlerin geniş olarak kullanılması halinde polenleşme yoluyla bu ozelliklerini diğer yerel bitkilere gecirebilecek olmaları. Bu yuzden bircok gelişmekte olan ulke bu terminator teknolojisine yasak getirdi. Orneğin hindistan hem boyle urunlerin ulkeye girişini hem de bu teknolojinin kendi ulkelerinde geliştirilmesini tamamen yasakladı.
VARAN 3: BİYOLOJİK VARLIKLAR CALINIYOR
Bir şirket, yerli halkın yuzlerce hatta binlerce yıldır modifiye ektiği bir bitki turunun patentini kendi ustune alabilir. Bunun icin o bitkiyi genetik olarak modifiye ettiğini one surmesi yeterlidir, yaptığı modifikasyon bitkiyi anlamlı sayılabilecek bir şekilde değiştirmese bile.
Patent kontrolorleri yeterli tesise sahip olmadığı icin şirketin iddiasına dayanarak patenti verir ve sonra iş sivil mahkemelere kalmıştır ki bu konuda mucadele etmek yerli halk icin cok masraflıdır. Avusturalya`nın geleneksel tohum sınıflama kuruluşu şirketlerin doğal bitkiler icin yaptığı 150 patent başvurusunu ortaya cıkartmıştır.
Pirinc dahi ipotek altına alındı
Orneğin 1997`de teksas`da yerleşik, "rice tec" isimli ABD`li bir firma Hindistan`ın geleneksel "basmati" pirincini cok az değiştirerek patent altına aldı. Hindistan`ın yerel bir bitkisine Amerikan patenti verilmesi (yine bir Amerikan firmasına) yeni delhi"de buyuk protestolara yol actı cunku bu urun Hindistan icin cok onemli bir ihrac kaynağıydı. Her yıl yarım milyon ton Basmati pirinci Avrupa`ya, Amerika`ya ve ortadoğu`ya Hindistan tarafından ihrac edilmektedir. Hindistan`ın sivil toplum orgutleri ulkelerindeki ABD konsolosluğuna protestolarını şoyle bildirdiler. "Gercek şu ki, ABD korsanlık yaparak Hindistan`ın ve diğer gelişmekte olan ulkelerin ciftcilerinin, şifacılarının, kabile insanlarının, balıkcılarının zihinsel mulkiyet haklarını ellerinden almaktadır." TRIP anlaşmasına gore Hindistan bu Amerikan şirketinin patent haklarını Hintli ciftcilere uygulamak zorundadır.
Yerel urunler bile elden cıkıyor?..
Diğer bir ornek de Hindistan`ın yerel bitkisi olan Neem ağacıdır. Hintliler yuzyıllardır bu bitkiyi ecza deposu olarak kullanmaktayken, 1970`de bir Amerikalı ithalatcının bu bitkinin zengin ecza ozelliklerini gormesinden sonra, ABD ve Japonya`nın cokuluslu şirketleri bu bitkiden turetilen ilacları icin bircok patent başvurusu yapmış ve haklar almışlardır.
Birkac yıl once, ulser hastalığına iyi gelen Tayland`ın yerel bitkisi "Plao Noi" bir Japon cokuluslu şirket tarafından patent altına alındı boylece Taylandlılar bu bitkiyi pazarlama haklarının tumunu kaybetmiş oldular.
VARAN 4: BUYUK İSRAİL KRALLIĞI"NI KURAN PARA BABALARI
Dunya insanlarını goyim, kendilerini Efendi goren bu kabbalistik duşunurler, guc ve mevki hırsının cok daha ilerisinde kendi tanrılarının sozde ilahi emrini yerine getirmek icin nesiller boyu gizli calışan bir grubun icerisinden cıkmıştır. Bu grubu, tarih boyunca karmakarışık olmuş sozde ırkları değil, `tanrı tarafından secilmiş`, `ustun`, `vazifelendirilmiş`, olduklarına dair kendi dogmatik şeytansı inancları temsil etmektedir. Gerci belirgin olarak hicbir ırktan soz edilemez, fakat eğer edilebilseydi bu hic kuşkusuz sadece Hazar Turkleri olabilirdi. Cunku bu grubun neredeyse yuzde 90`ını oluşturan ve bugun hÂkimiyeti elinde tutan kesimin (Eşkenazilerin) temelinde 650 yılından 1016 yılına kadar buyuk bir imparatorluk olan Hazar Turkleri yatmaktadır... Şimdi hayali ırk konusunu bırakıp zihniyete gelelim; Efendiler`in icinden cıktığı grup daha ilk zamanlardan itibaren ticari hayata, kısaca paraya hakim olma gereğini vazgecilmez şart olarak kavramış ve kendi inandıkları kutsal kitaplarında vaaz etmişlerdir. Boylece milletleri `soymayı`, onların` sutlerini emmeyi`, milletlere borc vermeyi, ama kendilerinin asla almamaları gerektiğini, yuzlerce kez ilahi oğreti olarak inanırlarının hafızalarına nakşetmişlerdir. Son iki yuzyıla baktığımızda ilk goze carpan isim Rothschild ailesidir (Eşkenazi)..." , Diğer Efendiler; Rockefeller, Morgan, Warburg, Aldrich, Astor, Bundy, Collins, Dupont, Li, Onasis, Krupp, Reynolds...
Uluslararası Efendilerin`in gercek kimliği bilinmediğinden ya da cok az kişi tarafından bilindiğinden, somurucu, koleleştirici guc olarak karşımızda A.B.D gorulmektedir. Oysa Efendiler (!), A.B.D.`ye de hakimdirler. A.B.D.`de adeta iki hukumet var gibidir. Goruneni, Washington merkezli olanıdır. Gorunmeyen ama asıl A.B.D.`yi yoneten ise New York başkentli olan Efendiler`in gorunmez hukumetidir. Gorunen A.B.D., yoksulu, işsizi, evsizi, uyuşturucu bağımlısı, duşuk okuma oranı ve borclarıyla, diğer ulkeler gibidir. A.B.D.`nin kendine ait resmi bir Merkez Bankası bile yoktur. "Federal Rezerv" adıyla, birkac Efendi bankerin oluşturduğu ozel bir kuruluş, Amerika ekonomisine hakim olup, Merkez Bankası gibi para piyasalarına yon vermekte, istediği zaman `enflasyon` ya da `deflasyon` yaratabilmektedir. Dış ilişkilerde hukumetten daha da etkilidir. Amerikalıların altınlarına karşılık olarak verilen, "para" olmayan sadece odeme sozu olan (sonradan o da kaldırılan) "Federal Rezerv Alındısı= Federal Rezerv Note)" bugun hala dolarların uzerinde bulunmaktadır ve bu kağıtlar, sahiplerinin hicbir merciden hicbir şey talep edemeyecekleri hayali paralardır. Birkac Efendi bankerin bir araya gelerek kurduğu ozel banka olan Federal Rezerv, Kongreden gecirilen bir kanunla A.B.D.`nin parasını basma yetkisine sahiptir. Bu ayrıcalık, A.B.D.`yi, diğer devletler icinde en borclu ulke durumuna getirmiştir. Şu anki borcu 7 trilyon dolar civarındadır. Paranın sahibi olan Efendiler`in ekonomide ve siyasette ipleri elinde bulundurabilmesinin en onemli aracı Federal Rezerv olduğu gibi, tum bunları yaparken gizli kalabilmesinin en onemli aracı da, zenginliğini hem halktan hem de vergi memurlarından sakladığı Vakıflarıdır`
4 Haziran 1963`te Başkan Kennedy, Hazine Bakanlığı`na, gumuş karşılığında para basma yetkisi tanımış ve uzerinde "United Dolar Note" yazılı, 4 trilyon dolara yakın A.B.D. doları piyasaya surulmuştur. Fakat 22 Kasım 1963`te Kennedy oldurulmuş ve bastırılan dolarlar da piyasadan cekilmiştir. Boylece, gelecek yeni başkanlara gereken uyarı da yapılmıştır.
Kendini Tanrının oğlu kabul eden Efendiler, kutsal saydıkları kitapları Tevrat / Kitabı Mukaddes`ten ilham alarak; dunyayı koleleştirerek, tek amacı olan Tek Dunya Devleti`ni kurma projesini adeta Bir Dolar`ın uzerine simgelerle şifrelemiştir. (Bunlar aynı zamanda masonik simgelerdir) Ceşitli belgelerden Bir Doları incelersek şunları goruruz: Doların on yuzunde, en tepede Federal Rezerv Note yazmaktadır. Federal Rezerv`in Senedi anlamındadır. Yani, altın ve gumuş olarak karşılığı olmayan "sanal kağıt" demektir. Bir Doların arka yuzunde ortadaki In God We Trust yazısı, guvendikleri tanrılarının para olduğunu gostermektedir. Solda gorulen dairenin zemininde, amaclarını anlatan dunya haritası vardır. Dairenin icinde, Yakup`un yani İsrail`in 12 oğlunu (İsrail oğulları, 12 Sıpt`ı) temsil eden 12 katlı piramit vardır.
Piramidin tepesindeki ışıklı ucgenin icindeki "Her şeyi goren goz"le (yani YehovaYahve) birlikte 13 etmektedir.
Bu 12 oğul (Sıpt) ve babaları Yakup`u temsil eder. 13 Kabalistik ebcet hesabına gore de sevginin birliği, İsrail`in Birliği demektir. Fakat daha Tek Dunya Devletlerini kuramadıkları icin piramit butun değildir. 12 katlı piramit ile goz kısmının arası şimdilik acıktır. Aşağıya doğru genişleyen piramit, yukarıdaki secilmiş Elit azınlığın, alttaki suru coğunluğu idare ettiğinin ifadesidir. Her şeyi goren gozun ustundeki yazı: ANNUİT COEPTİS yani "Başlanmışın Tamamlanması" demektir. Bu şifre ile de Tevrat`ta başlanan işin tamamlanması anlatılmaktadır. Bu da uc semavi dinin babası saydıkları "İbrahim ve zurriyetine" sozde dunyayı miras olarak vermesi hikÂyesidir. Efendilerin bu hedefini zaten anayasaları gibi olan "Siyonist liderlerin Protokolleri" adlı kitabında, diğer yapmak istedikleriyle birlikte acıklamaktadır. Bu kitabın 98. sayfasında, bu tamamlanma şoyle anlatılır.
"Siyon yılanı dunyayı cevreleyerek yutmuştur. Yılanın başı ulusların kalplerine girecek ve onları curutup yok edecektir. Siyon` dan yani Kudus`ten harekete başlayan yılan, zaferle zincirini tamamlayacak, sonra yine oraya donecektir. Başladığı yere donmeden onceki son hedef de İstanbul`dur..."
Piramidin altında NOVİS ORDO SECLORUM yazar. Anlamı, Cağların Yeni Duzeni yani Yeni Dunya Duzeni yani Tek Dunya Devleti demektir. Bugun dunyada uygulanan duzen, yuzyıl once doların ustune şifrelenmiştir. Piramidin en altındaki rakamlar (MDCCLXXVI) 1776 tarihini gosterir. Bu tarih "İlluminati"nin kuruluş tarihidir. İlluminati "Aydınlanmışlar" anlamındadır ve Efendiler denilen super zenginlerin yonettiği bir dunya komplosudur. (1772 yılında Vilhelm-Bader Kongresinde masonlar İlluminatlarla birleştiklerinden, bu tarih masonlar icin de onemlidir)
Bir doların sağ tarafındaki daire icinde ust kısımda, simetrik olarak birbirine gecmiş iki eşkenar ucgenden oluşan 6 koşeli Davut Yıldızı vardır (Suleyman muhru diyenler de vardır).
Bu yıldızın icindeki 13 yıldız, 12 oğul ve babaları Yakup`u yani İsrail`i simgeler. (Hıristiyanlar da bunu kendilerine yontup, İsa ve 12 havarisi demektedirler). Tevrat`tan biliniyor ki, Yakup (haşa) Allah"la gureşmiş ve yenişememeleri uzerine adı İsrail olarak değiştirilmiştir. İsrail kelimesinin gizli anlamı: Allah"ın yenemediği demektir.
Yahudi tasavvufuna yani Kabalasına gore, israil`in allahı Yakup`tur. İsa`nın "Goklerdeki baba ile ben birim" demesi, oldurulmesine neden olmuştur. İsa`nın bu iddiası, Yahudilerce, Yakup`u tahtan indirme olarak algılanmıştır. Davut Yıldızının altındaki kartalın sol elindeki dalda aynı 13`lu simge gorulmektedir. Kartalın ağzındaki E PLURIBUS UNUM yazısı da "Bircokları arasında bir tane" demektir ki, Tevrat`ta kullanılan "Secilmişlik, allahoğlu" ayrıcalığının simgelenmesidir. Kartalın govdesindeki 7 dikey cizgi, "kutsal şamdanı" (7 kiliseyi: Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sardes ve Leodikya)simgeler. Bilindiği gibi Elit`in kendisine mal ettiği diğer ayrıcalıklar, kendilerinin "Tanrıoğlu, ustun ve gorevlendirilmiş" olduklarını sanmalarıdır.
VARAN 5: İSRAİL HAHAMLARININ KULLANDIĞI DUNYANIN ŞER UCGENİ?..
Uluslararası stratejide dunya hÂkimiyeti icin belirlenen sahalar vardır. Bu sahalar jeostratejik olarak ele alındığında kendileriyle ilgili kullanılan terim Kalp sahaları oldukları şeklindedir. Turkiye de uluslararası stratejisiler tarafından kalp sahası olarak gosterilen ulkeler icinde olup en başta yer almaktadır.
Ozellikle soğuk savaş doneminin sona ermesiyle birlikte Avrasya ve bu coğrafyadaki enerji kaynakları akıl almayacak kadar değer kazandı. Yani bir bakıma 21. Yuzyıl hÂkimiyeti Avrasya hÂkimiyeti uzerine kurulu. ABD Turkiye`nin etrafında usler kurarak adeta Turkiye`yi abluka altına almaya calışıyor. Bu arada başta Gurcistan olmak uzere bircok devletin iktidarları değiştirilerek yerine İsrail ve ABD ittifakının programını uygulayan yonetimler iş başına getirilmektedir.
Dunya`nın bu fiziki stratejik sahalarının dışında bir de metafizik istihbarata dayalı sahaları var. Bircok ulkenin parapsikolojik savaş timleri bu bolgelerde ceşitli aksiyonlarda bulunuyorlar. Bu parapsikolojiye dayalı istihbarat birimleri ozellikle Gurcistan-Tiflis, İran-İsfahan ve Mısır-Kahire ucgeninde pek etkililer. Celik adam lakaplı Stalin`in Tiflis`li olduğu unutulmamalıdır. Bu adam Gurcu Yahudisidir ve bulunduğu bolgeden metafizik istihbarat kullanan cok ciddi medyumlar cıkmıştır. Bunlardan biri de bir donem Turkiye`ye gelen ve bu tarz calışmalardan sonra ABD`ye giderek orada bir Enstitu kuran Gudjiev`dir. Bu adamın Turkiye`de ders verdiği unlu simalar ise Dr. Rıza Nur, Refet Kayserilioğlu ve Bedri Ruhselman"dır.
İran`daki İsfahan Yahudileri Kabala buyusunu cok ciddi olarak kullanıp liderleri dahi tesir altına alabiliyorlar. Bu Yahudilerin coğundan İran halkının haberi dahi yok. Tıpkı icimizdeki donmelerden Turk halkının pek coğunun haberi olmadığı gibi& Bugun İsfahan`da nukleer calışmalarının bir kısmını surduren İran, İsrail`e karşı yurutulen nukleer calışmalarını farklı ulkelere karşı yonlendirirse kimse şaşırmasın. Bizzat bu konuyu goruşmek icin Ankara`ya gittiğimde danıştığım nukleer Enerji Uzmanı Azeri bir Profesor de bu calışmanın zamanla Turkiye`ye karşı bir tehdit olabileceğine değinmişti. Oysa bendeki veriler metafizik verilerdi. Ancak hocanın soyledikleri fizik veriler. Metafizik bilgilerle fizik verilerin birbirini tamamlamasına oldukca şaşırmıştım.
Mısır`ın Kahire bolgesinin onemi tarihten bu yana aşikar. Yunan medeniyetini kontrol altına alan kabalist felsefeciler burada da İskenderiye okulları kurarak Ortadoğu halklarına yıllarca tesir ettiler. Hatta bu okullar zamanla işlevini yitirmedi benzer tekkelerle İslam tasavvufunun icersine yetiştirdikleri adamlarını sokarak, Cebriye, Hululiyle, Huriye gibi sapkın sozde tasavvuf cereyanları oluşturdular.
Bu konuda calışmalarıyla tanınan ve aynı zamanda Moskova`da KGB burolarında parapsikolojik araştırmalar yapmasının yanında "Alman Gizli Operasyonları", "Gizli Dosyalar" gibi eserlere imza atan Araştırmacı-Yazar Emrullah Tekin yukarıda ismini saydığımız ulke ve şehirleri Kudus merkezli olmak uzere dunyanın "Şer metafizik ucgeni" olarak adlandırıyor. Bir nevi "Bermuda Şeytan Ucgeni" gibi Ortadoğu ve Avrasya`nın zihin kontrol ucgeni.
Yazar karşılıklı goruşmelerimizde ise bu "Şer Metafizik Ucgene" karşı Muspet Ucgen`le cevap verildiğini şahsıma iletmişti. "İstanbul-Buhara-Mekke" şehirleri uzerinden suren bir kısım insan trafiğinin bu kontra eylemleri gercekleştirdiğini soyledi. Hatta ozel cetvellerle harita uzerinde Siyon Yıldızı oluşturacak şekilde bir şekil ortaya cıkaran Tekin gene ince hesaplamalarla bu şeklin tam ortasının BAĞDAT olduğunu bize gostererek iyice şaşırmamıza vesile oldu. Cunku muharref Tevrat ve birer gizli yorumu olan Talmud ve Tora`da bu bolgenin vurulmasıyla Armegedon`u başlatmaları Siyonistlere telkin ediliyordu&
Sanıyorum bu bilgileri aktarmam birilerini tatmin etmeyecektir. Ancak bizler daha yeni yeni Zihin Kontrol Operasyonlarını yaparken ABD`deki Universite Laboratuarları insan ışınlaması uzerine calışıyor?.. Maddeyi cok uzak mesafe olmasa dahi adeta zamanda sıcratır gibi mekan değiştirecek aşamaya getirdiler. Ustelik Suleyman kıssalarını okuyarak buyuyen Yahudiler, Kuran`da bahsi gectiği gibi Hz. Suleyman`ın Ucan kalesi`nin bir aylık mesafeyi bir gunde aldığını pekiyi biliyorlar.
Zaten onlar bu peygamberlere bahşedilen guclerin peşindeler? Ancak tek farkla onlar peyfamberlerin bu guclerinin Allah`tan vasıtasız dahi olacağına inanmayıp, onlara verilen "YUZUK (HZ. SULEYMAN), ASA(HZ. MUSA), KILIC (HZ.DAVUT)" gibi eşyalarda kerameti arıyorlar&
İsrail Metafizik İstihbarat Kuvvetleri nasıl yetiştirilir...
Kabollo denen faili mechuller cinayet teşkilatı İsrail Kohenleri tarafından binlerce sene evvel teşekkul ettirilmiştir.
Şimdi bu teşkilatın nasıl istihbaratcı yetiştirdiğini okuyacaksınız...
Kabollo teşkilatına girecek şahıs daha annesinin karnında tespit edilir, yıldızlarla, cifir hesabıyla cocuğun doğacağı gun ve saat onlar icin cok onemlidir. Onların hesaplarına gore bu sırlı hesaplamalar vaktinde gelen cocuklar kendileri icin adeta Yehova`nın ozel menusudur.
Neticede bu muayyen vakitte cocuk doğar, Kaballo hahamlarının itinasıyla buyutulur. Yiyeceğine ve sıhhatine son derece dikkat edilir, hususi surette hazırlanmış iksirler, vitaminli gıdalar ve bilhassa hususi nefis yemeklerle beslenir. Altı yaşının "ŞABAT"ına geldiği zaman son zamanlarda mukemmel bir şekilde modernleştirilmiş ve sistemleri asrımıza uyan "KABALLO JUGENT" yani "KABAL GENCLİK TEŞKİLATI" na sokulur. Yedi sene boynunca burada aldığı eğitimle gidişatı ve hareketleri kontrol edilir.
Eğer gencin "kana doğru bir temayul ve istidadı" varsa, kendisine "suikast" işleri taalluk eden vazifeler verilir. Cocuk muzikten, makineden, ilimden, siyasetten, iktisattan hoşlanır neticede neye meyl ederse derhal o yeteneğine gore ozel olarak yetiştirilir. Fakat bunca programa rağmen işe yaramayacağı tespit edilen genclerin ne yapıldığı tamamen mechuldur. Ancak bu kadar ihtimamdan sonra her halde oldurulmezler?. Bu gibilerin bazen "yem" olarak bazen de "muhbirlik" gibi vasat işlerde zaman zaman faydalanıldığı biliniyor&
VARAN 6: DUNYA HAKİMİYETİ`NİN LOGOSU NASIL TASARLANDI?
Mason localarının bir coğunda pergel gonye logosunun tam ortasında yer alan "G" harfi sanırım dikkatinizi cekmiştir. Niye "A "değil "B" değil de "G." "KRİPTOGRAM" acık ifadeyle Şeytanın şifresi ki Gram; Talmud ve Tora yazıcıları icin "cok guclu ve ozel bir şeytanın" adıdır." Diğer bir ifadeyle ustatlarıdır.
Hatırlarsanız İsrail mart Ayında tam İRAN`a vurmaya hazırlandığı sırada bu alarma yani "G" alarmına gectiğini birimlerine duyurdu. "G" Alarmı İsrail`in Hakimiyet alarmıdır.
Muhtemel bir saldırı icin hazırlık emri, İSRAEL Savunma Bakanlığı aracılığı ile Genel Kurmay Başkanlığına o donemde iletildi. Ozel Kuvvetler Komutanlığı icerisindeki kaynaklar bir saldırı hazırlığı icin en yuksek duzey olan- "G" hazırlık duzeyine gecilmesi emrinin kendilerine ulaştığını doğruladılar.
Merkezi ABD`de bulunan Araştırma Kuruluşu Stratford`a gore İsrail, İran`a karşı Askeri harekÂta karar verirse, hava koridoru icin uc seceneği bulunuyor:
1- Irak hava sahasını kullanmak. (İslam dunyasından gelecek tepki ve bu Sahanın guvensizliği; gerilla operasyonlarına acık olması bu seceneği azaltıyor.)
2- Suudi Arabistan Hava Sahası. (Bu aralar Laden cizgisinde olduğu sık sık ima edilen Suudiler`in bu teklifi ret edeceği biliniyor)
3- En akılcı secenek bu. Tezkere`de olmadı, ama bu defa olsun mu dedirtilecek. Kudus Zirvesinin ucuncu ayağı İstanbul`daki biraderler sayesinde Turkiye`nin hava sahası kullanılabilir mi?
Bu ucuncu plan icin Cumhuriyet tarihi boyunca masada kaybetmeye alıştırılmış "Olta`daki Balık Turkiye"nin onune bir yem attılar. O yem de ne biliyor musunuz "İran`da yaşayan 35 MİLYON TURK`UN kendi bağımsız devletlerini kuracağı" propagandası. Pek yakında İran hoşnutsuzluğu ve oranın zindanlarında yaşamış Turkler`in hatırat tarzı calışmalarında bir patlama olursa sakın ha sakın icselleşip bu dramının icine cekilmeyin&
ŞEYTAN YILDIZI VE "G" NİN ANLAMI!..
Kabbalistik buyude Şeytan`ın (Lucifer) ışık kaynağı olduğuna inanılır. Bu nedenle tum kaynaklarda "Guneş`in doğudan doğması sebebiyle doğu`da yer aldığı belirtilir. Masonik rituellerde, Şeytan Yıldızı olarak adlandırılan "ışık sacan pentagram"ın icine doğuda yer aldığına inanılan Evren`in Ulu mimarı`nın (Şeytan`ın) simgesi "G" harfi yerleştirilir. Locaların doğuya doğru inşa edilmesinin sebebi de, ışık kaynağı olarak Şeytan`ın (G) doğuda yer almasıdır.
Dilerseniz; Mason dergisinin konuyla ilgili olarak yer alan diğer ifadelere biraz daha goz atalım:
"5 kollu yıldız, yani ışık sacan yıldıza "pentagrama" dikkat edelim. İcinde doğuda yer alan Evren`in Ulu mimarı`nın remzi olan "G" harfi ile. Bu yıldız yukselen insanımızın semboludur. (Mason Dergisi, sayı 37-38,sf.41)
"5 koşeli yıldızın ortasındaki "G" harfi masonluğun en gizili ve en onemli sembollerinden biridir. "G" harfi İbranice`deki "Yod" harfinin karşılığıdır." (Dariel ligou, Le Dictionnaire la Franc-maconerei, sf.57)
İbranice`de YOD harfi Yehova`nın baş harfidir ve Şeytan`ı remzeder, Yunan alfebesindeki "GAMA" harfidir. Bu şekilde "G harfi, aynı zamanda Gama`yı da temsil eder".
"Gama harfi gonyedir ve Şeytan`ın bayrağını yani hakimiyetini temsil eder" (la Symboligue Maconnigue, sf.56)
VE YIL 2008... GAZETELERE YANSIYAN HABER...
Norvec buzullarda tohum deposu kuruyor
Norvec, Kutup Bolgesi`nde dunyada bilinen tum tahılların tohum orneklerinin saklanacağı bir depo inşa ediyor.
Gronland`ın doğusundaki Svalbard Adası`nda inşa edilen depoda dondurulacak tohumların, kuresel bir felaket yaşanması durumunda, tahıl ceşitliliğini guvenceye alması umuluyor.
Tohum bankası, Norvec`e ait olsa da 100`u aşkın ulke projeyi destekliyor ve buraya tohumlarını gondermeye hazırlanıyor.
Deponun temel atma torenine, Norvec`in yanı sıra, Danimarka, Finlandiya, İsvec ve İzlanda`nın başbakanları da katıldı.
Kuzey Kutbu`na yaklaşık bin kilometre mesafedeki Longyearbyen`deki deponun 2007 Eylul ayında faaliyete gecmesi planlanıyor.
Uc milyon tohum saklanacak
Dunyanın diğer noktalarında da son yıllarda 1.400`e yakın tohum bankası kuruldu.
Bunların pek coğu ulkedeki urunlerin devamlılığının sağlanmasına yonelik, ulusal olcekli projeler.
Norvec Başbakanı Jens Stoltenberg ise, kendi projelerinin hem ticari bir yonu bulunmadığını hem de benzerlerinin en buyuk ve guvenlisi olduğunu vurguluyor.
Buzulların icine inşa edilen beton tesis, celik hava gecirmez kapıların gerisinde tohumları eksi 18 derecede saklayacak.
Bu koşullarda tohumların yuzlerce yıl bozulmadan kalabileceği belirtiliyor. Norvecli yetkililer, guvenlik onlemleri veya soğutma sistemleri devre dışı kalsa bile, buzla kaplı dağın derinliklerindeki orneklerin bozulmayacağına guveniyorlar.
Bu koşullarda, tarım urunlerinin salgın, nukleer savaş, doğa felaketleri veya iklim değişimi gibi bir durum sonrasında bile devamlılığının sağlanabileceği belirtiliyor.
Tohum bankasının işletmesinde 2004 yılında kurulan Kuresel Tahıl Ceşitliliği Fonu da rol alacak.
Fon, kalkınmakta olan ulkelerin tohumlarını hazırlayıp Svalbard`e gondermesine katkıda bulunacak.
Her ulkenin tohumları aynı banka kasalarında olduğu gibi, kendisine ait bir kasada ve ulkenin mulkiyetinde tutulacak.
Tam olarak faaliyete gectiğinde Svalbard`daki tesiste uc milyon tohum ceşidi bulunacağı tahmin ediliyor.
Hakan Yılmaz Cebi / netpano
__________________
Norvec"teki tohum deposunun sırrı!
Dini Sohbetler0 Mesaj
●48 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Norvec"teki tohum deposunun sırrı!