Merhamet Ulaştıralım Gonullere
(lutfen sonuna kadar okuyun ben cok etkilendim)


Guzel bir Pazar gunuydu. Sabahın esen tatlı ruzgÂrıyla birlikte kahvaltı hazırlıyordu Nurcan Hanım. Cocuklar da anneleriyle kalkmışlar, tatilin ve dağ evinin keyfini cıkarıyorlardı. Nurcan Hanım, sofrayı hazırlamış, beyini ve cocuklarını cağırmıştı. Hep birlikte sevgiyle guzel bir kahvaltı yapacaklardı.

Bu sırada buyuk oğulları Omer, yavru bir kedi gormuş ve sevmeye başlamıştı. Nurcan Hanım, telaşla:

“-Oğlum, şimdi kahvaltıya oturacaksın, ne diye ellerini kirletiyorsun?!” dedi.

Omer de annesinin bu isteğine:

“-Ama anne, baksana ac bu kedicik, hem annesi de yok galiba, baksana yalnız başına…” diyerek cevap verdi.

“-Tamam, al şuradan bir şeyler atıver, ellerini surme, yaklaşma.”

“-Ama anne, o daha kucucuk. Belki verdiğimle karnı doyacak, ama onun sevgiye de ihtiyacı var. Baksana nasıl da surunuyor ayaklarıma. Tıpkı benim sana yaptığım gibi…”

İşte o an icine bir ateş duştu Nurcan Hanımın… Beyiyle goz goze geldiler. Acaba aynı şeyleri mi duşunmuşlerdi? Bu guzel Âile, bir yetimin aylık ihtiyacını karşılıyorlardı. Ama bu işin mÂnevî tarafını pek de duşunmemişlerdi. Ve oğullarının bu şefkati, kendilerini sorgulamalarına vesîle olmuştu.

Bu cocukların yurtlarda kac defa başları okşanıyordu acaba? Kac defa sevgiyle kucaklanıyorlardı. Kac defa sıcak bir kucakta huzurla, guvenle uyuyorlardı. Gunde kac defa opuluyorlardı. Kac defa, icten, sıcacık bir gulumseme ile bir goz değiyordu gozlerine… Oysa onlar, cocuklarını gunde kac defa optuklerini sayamazlardı.

İnsanı insan yapan şey, merhamet ve vicdan değil miydi? Peki, sevgiyi tam mÂnÂsıyla tadamayan bu cocuklarda merhamet nasıl oluşacaktı? Vicdan nasıl gelişecekti?

Bu duşuncelerle Nurcan Hanım, konuşmaya başladı:

“-Murat Bey! Bir gun Cocuk Esirgeme Kurumu’na gidelim. Haftanın belirli gunlerinde bir yetimi alıp gezdirelim, bize getirelim. Ne bileyim, bir şeyler yapalım.”

“-İzin verecekler mi ki?”

“-Bilmiyorum. Fakat deneyelim hic olmazsa. Ve izin vermeseler bile bir yolunu bulalım. Ya da yapılabilecek farklı şeyler uretelim. Biz onlardan sorumluyuz bey, sokaktaki suctan, edepsizliklerden, haramlardan sorumluyuz. Gorunce eleştiriyoruz. Peki ya kurtarmak icin, değiştirmek icin, değişmek icin ne yapıyoruz? «Paramızı infÂk ediyoruz ya» diyeceksin. Evet, guzel şey; ama gel, sevgimizi de, zamanımızı da infak edelim. Olduğu kadarıyla merhamet ulaştıralım gonullere; sevgi, umut, guven ulaştıralım.”

“-Peki, gidelim bakalım…” demişti Murat Bey de.

* * *

Yorgun bir şekilde kalkmışlardı o sabah… Ya da havanın bulutlu olmasından oyle gelmişti Nurcan Hanım’a… Guzelce giyinip Esirgeme Yurdu’nun yolunu tuttular. Vardıklarında Nurcan Hanım’ın icinde bir heyecan vardı. O heyecanla merdivenleri adım adım cıkarken, oyle bir cığlık koptu ki, duyanların gonlune yangın oldu. Herkes ne olduğunu anlamaya calışıyordu. Bir gorevliydi bu. Ne yapacağını bilemez bir hÂlde, Mudur Bey’in odasına girdi. Bu sırada Murat Beyler de Mudur Bey’in kapısına yaklaşmışlardı. Gorevli bayan konuşmakta bile zorlanıyordu. Kekeleyerek sadece şunları soyleyebildi..

“-Ef, ef, efendim, yukarda bir cocuk intihar etmiş!..”

“-Anlamadım.”

“-İntihar, intihar etmiş. Avucunda ve yatağında bir suru hap vardı.”

“-Herkesi dışarı cıkarın. Ambulansı ve polisi arayın. Cabuk!..”

Murat Bey atılarak:

“-Ben doktorum, isterseniz ilk mudÂhaleyi yapayım. Yeri gosterin, belki kurtulma şansı vardır.” dedi.

Hemen cocuğun bulunduğu katı gosterdiler ve koşar adım cıktılar yukarıya. Murat Bey, bir-iki ufak mudÂhaleden sonra umutsuz gozlerle Mudur Bey’e baktı.

“-Bu nasıl olur?” dedi Nurcan Hanım, “Bu cocuk, olsa olsa 7-8 yaşlarında, bu yaştaki bir cocuk nasıl olur da intihar eder?!”

Bir anlam veremiyordu Nurcan Hanım. Bu yaşlarda intihar olayı hic duymamıştı. Ve MevlÂnÂ’nın bir sozu cınladı kulaklarında, fakirlikten intihar eden bir adamın haberi gelince soylediği o soz cınladı kulaklarında:

“-Orada hic musluman yok muymuş?!”

“-Orada hic musluman yok muymuş?!”

Bu sırada cocuğun yastığının altında bir kÂğıt ilişti gozune. Aldı ve okumaya başladı. Hem okuyor, hem gozlerindeki yaşlar sel olup akıyordu. Şoyle yazıyordu kÂğıtta:
“-Bugun oğretmenim, Sen’in de yetim olduğunu soyledi Efendim… Sen de yetim buyumuşsun. Yetimleri de en cok Sen severmişsin. Başlarını okşar, onlara sevgiyle bakarmışsın. Muslumanlara da tembihlemişsin bunları... Guvercini olen bir cocuğu bile tesellî etmişsin. Benim annemle babam trafik kazasında olmuşler. Ama beni kimse tesellî etmedi Efendim. Kimse minicik kalbimin sızısını dinlemedi. Okulda da benimle dalga geciyorlar. Kimse benimle oynamak istemiyor. Gecende bir arkadaşımıza odev yapmaya gidecektik. Beni istemedi annesi… Ben bitli olabilirmişim. Hem ben onlara kotu ornek olurmuşum. Derslerim de cok iyi değil. Oğretmenim de sevmiyor beni... Oğretmenler, hep dersleri iyi olanları mı severler, Efendim? Burada bizimle ilgilenen ablayı seviyorum. Kucağına oturup ona sarılmak istiyorum. Ama hic sıra gelmiyor. Hem zaten oylesine geciştiriyor. Cokuz ya, herhÂlde ondan... Hem ben hastayım Efendim. Bakan ablalar belli etmiyor, ama galiba iyi değilim. Hastayım diye de burada bile yalnız kaldım. Kimse benimle oynamıyor…
Madem diyorum, beni kimse istemiyor, beni kimse sevmiyor, o zaman beni neden yarattı AllÂh’ım?! Oğretmenime sordum, Sen’in bizi cok sevdiğini soyleyince:
“-Peygamber Efendimiz, annemiz-babamız olmasa da sever mi?”
O da:
“-Evet, tabiî!..” dedi.
“-Peki, ustumuzdeki elbiseler kirli de olsa sever mi?”
“-Tabiî sever.”
“-Bitli olsak da sever mi?”
“-Evet Hasan.”
“-Hasta olsak da mı?”
“-Eveeet. Her ne durumda olursan ol. O, seni cok sever.”
“-Peki, oğretmenim, sevince kucaklar mı?”
“-Evet.”
“-Peki, onu bekleyen bir suru cocuk olsa da sevgisini hisseder miyiz?”
“-Hayırdır Hasan?” dedi oğretmenim, sonra “Nedir bu sevgi merakı?”
“-Hiiiic.” dedim ben de...
“-Peki, oğretmenim, Peygamber Efendimiz nerede?” diye sordum.
“-Cennette…” dedi.
Biraz bekledikten sonra:
“-Oğretmenim, cennete nasıl gidilir?” diye sordum.
“-Evladım oraya gidilmez. Olunce gideceğiz, inşÃ‚allÂh” dedi.
“-Olenlerin canı yanar mı oğretmenim?”
“-Yanar herhÂlde… Birazcık…”
Efendim ben de Sen’in yanına gelmek istiyorum. Sana sıkıca sarılmak istiyorum. Beni hic bırakma, tamam mı? Yalnız “olmek nasıl” bilmiyorum. Ondan birazcık korkuyorum. Ama Sana geleceğim ya, onemli değil. Beni, Sen karşıla olur mu? Ben oraları bilmem cunku. Kaybolursam korkarım cok. Canım Efendim, cok heyecanlıyım. Bu gece herkesin yatmasını bekleyeceğim. Haplar yanımda. Birazcık canım yansa bile hic ses etmeyeceğim. Ses edersem uyanırlar, beni kurtarmaya filan calışırlar. Etmem… Kollarını acmış beni bekliyorsundur belki şimdi.. Şey, bir şey daha isteyeceğim. Benim annemle babam da cennetteymiş, gelince beni onlara da goturursun değil mi?”
Nurcan Hanım artık dayanamıyordu. Hıckırıklarla yatakta yatan o guzel cocuğa baktı. Bu sırada polisler gelmişti. Hasan’ı otopsi icin hastaneye goturduler. Oğretmenlerini ise intihara sebep olmak gerekcesi ile tutukladılar. Nurcan Hanım bu goruntuye dayanamamıştı. Kendini kaybetmişti Âdeta.

“-Bırakın onu, asıl tutuklamanız gereken benim!..” diye bağırıyor, peşlerinden gidiyordu. “Yalvarırım beni tutuklayın, onun bir sucu yok.” diyordu sadece…

Eşi Murat Bey, karısının aklını kacırmasından korkacak dereceye gelmişti. Zorla da olsa evine getirebildiler Nurcan Hanım’ı…

“-Lutfen Murat…” diyordu evde de “Ne olmuş, nasıl sonuclanmış bir bakıver, oğreniver.”

Murat Bey, bir gun mutlu ve duşunceli gelmişti eve... Nurcan Hanım, ne olduğunu anlamaya calışıyordu eşinin gozlerinden; fakat bir şey cıkartamıyordu.

“-Nurcan…” dedi Murat Bey, “Hasan intihar etmemiş… Gorevliyi şimdilik serbest bıraktılar. Zannedersem herhangi bir şey de olmayacak o konuda…”

Nurcan Hanım, mÂnÂsız gozlerle bakıyordu eşine… Murat Bey devam etti.

“-Otopsi raporunda acıklanmış, kalp hastasıymış zaten Hasan. Fakat ilginc olan o ki, intihar etmeyi duşunduğu akşam olmuş. Muhtemelen uyuyakalmış diyorlar, intihar etmeden... O yazılar da ona aitmiş gercekten... İnceleme sonucları da acıklandı.”

Nurcan Hanım hıckırıklara boğuldu tekrar... Fakat bu sefer, Murat Bey de kendini tutamadı.

alintidir... (kaynak:sebnem dergisi)
__________________