Bir sitede yayınladığım, hadisler itikadi konularda delil olabilir mi, başlıklı yazıma arkadaşımızın birisi bana gore cok duşunmemiz gereken ve gunumuzdeki yanlış inancın kaynağını yansıtan bir cevap vermiş. Bu cevaptan bazı alıntılar yaparak bu sozlerin kuran ile ne derece tezat olduğunu anlamaya calışacağız Allahın izniyle.

(Kur’an-ı kerim Resulullaha inmedi mi? Resulullaha namaz kılmadı mı? Omur boyu kıldığı namaz tevaturle yani icma ile bildirilmedi mi? Onun kıldığı namaz gibi kılmak niye yanlış olsun? Namazın nasıl kılınacağı, kac rekÂt olduğu, hangi vakitlerde kılınacağı, namazı nelerin bozacağı, nelerin bozmayacağı hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.)

Yukarıdaki acıklamalara birlikte bakalım. Cok ilginctir omur boyu kıldığı namazın tevaturle indiğini soyluyor. İşte icinde bulunduğumuz İslam inancının ne derece tehlikeli boyutlarda oluşunun kanıtıdır bu sozler. Tevatur sozunun anlamını sozlukten once aktarmak istiyorum.( Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın soylenti.) Kuranı iyice okuyan bir insan asla ve asla bu şekilde bir inancın kuran desteğini alamayacağını bilir. Kuran acık ve net deliller uzerine hareket edilmesini emreder. Cunku cok net bir şekilde sizleri KURANDAN HESABA CEKECEĞİM diye de belirtir. Peygamberimizde namaz konusunu tamamıyla kurandan oğrenmiştir. Cunku cok net bu konuda acıklamaları vardır. Tabi bizler gunumuze kadar gelen namaz konusunda tevatur bilgileri kuranda bulamayınca, ne yazık ki Kuranı yeterli bulmamış ve soylenen yanlış duşuncelere inanmışız. Allah namazımızı ne zaman kılacağımızı vakitlerini ayetlerinde belirtmiştir. Korku ve zorluk halinde kılacağımız namazı kısalta bileceğimiz kolaylığını getirmiş ve ozellikle tarif ederek bir rekÂt olduğunu anlatmıştır. Normal zamanda kılacağımız namaz rekÂtlarını da bizlere bırakmıştır. Allah kuranda emretmediği, acıklamadığı hicbir konuda hesap sormayacağını soyledikten sonra, ozellikle belirtmediği rekÂt sayısından da hesap sormayacaktır. Bunun tersini soylemek Rahmanı zerre kadar anlamamış demektir. Cok ilginctir ki Yuceler Yucesi Rabbim Yemin olsun ki bu kitabı sizler icin kolaylaştırdım demesine rağmen, bu sozleri gormezden gelip dini zorlaştıran beşerin sozlerini gorenler abdesti, namazı nelerin bozacağını kurandan gormezden gelip ya da yetersiz sayıp, sanki HAŞA rabbim unutmuşcasına yaptıkları ilaveleri, din olarak gormuşlerdir. HÂlbuki Rahman bir ayetinde Allah asla unutkan değildir diyerek bizleri de uyarması goz ardı edilmiştir. Duşunebiliyor musunuz tum bunların bizlere kuran ile değil Hadisi şeriflerle bildirildiğini soyleme yanlışlığını da gostermektedirler. İslam Âlemine bakınız hepsinin kıldığı namazda değişiklikler, ilaveler vardır, ama değişmeyen tek şey hepsinde KIYAM, RUKU, SECDE olmasıdır. Demek ki rahmanında istediği bunlardır zaten.

Yine yazılan cevapta ilginc sozlere bakalım.

(Hadis-i şeriflere inanmayan Musluman, Kur’ana da asla inanmaz. Cunku Kur’anı toplayıp Mushaf haline getiren Eshab-ı kiramdır. Onların bildirdiği Âyetlere inananın, onların bildirdiği hadis-i şeriflere de inanması gerekmez mi?)

Bu sozler aslında kurana şirk koşmaktır. Kuran ve hadisleri eşit derecede gormek şirklerin en buyuğudur. Hadislere inanmayanın kurana inanmayacağını soylemek bir inancın ne derece tehlike altında olduğunun acık delilidir. Kuranı peygamberimiz sağlığında yazılı hale getirmiştir. Ezberleyen kişilerin bir bir şehit olduğunu gormesi ile kuran peygamberimiz zamanında yazılmıştır. Fakat Mushaf yani cilt haline getirilmesi daha sonra olmuştur. Bu tur yalanlarla dine nifak sokmak, hadisleri aklamak icin uydurulan pervasızca sozlerden başka bir şey değildir.

Bakın arkadaşımızın hadis savunmasından ornek paragraf.

(Hadis-i şeriflere nasıl uydurma denir? Peygamber efendimiz, 23 sene hic mi konuşmadı, hic mi bir soz soylemedi, namaz şoyle kılınır demedi mi? Rukû nasıl yapılır, secde nasıl yapılır hic mi gostermedi, hep evinde gizli mi kıldı?)

Elbette tum hadislerin uydurma olduğunu soylemek akla ve mantığı da aykırıdır. Bizlere duşen Kuran suzgecinden gecen sozlerin peygamberimizin sozu olabileceği duşuncesiyle kabul etmektir. Peygamberimiz yaşamı boyunca insanlığı Kuran ile uyarma gorevi almıştır ve omru boyunca da boyle yaptı. Kendi kafasından asla bir hukum vermeden yalnız ve yalnız Kuranı o devrin cahil ve eski geleneklerinden vazgecmeyen halkına anlattı ve doğru yola sabırla davet etti. Bakın peygamberimizin aldığı gorevi acıkca belirten ayetlerine.

Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik gorevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, kufre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az oğut alıyorsunuz!
Gaşiye 21: Artık sen, oğut verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir oğut verici-bir hatırlatıcısın.
Enam 48:Biz o gonderilen elcileri, mujdeciler ve uyarıcılar olmaktan ote bir şey icin gondermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

Kehf Suresi 56. ayet;Biz, elcileri sadece mujdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gondeririz.

Yukarıdaki ayetleri okuyan bir insan Allah ın elcisine verdiği gorevi ve bizlerin kurana sarılmamız gerektiği emrini almıyor mu? Ama bizlere soylenenlere bakarsak kuran dışından da tıpkı kuran gibi bir kitap var diyorlar ve bunu da peygamberimizin soylediğini belirtiyorlar. Şimdi yazacağım ayeti okuyan bir insan peygamberimizin kuran dışından ilaveler yapabileceğine nasıl inanır?
(Hakka Suresi 44; eğer bazı lafları bizim sozlerimiz diye ortaya surseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.)

Ayeti goruyor musunuz, bu emri ve tehdidi alan bir elci acaba kuran dışından tek kelime bile ekleyebilir mi? İşte kuranı birkac kez anlayarak okuyan tarafsız bir insan, soylenenlere asla inanmayacaktır. Bundandır ki bizlere yuzlerce yıldır kuranı anlayarak okutmamışlardır.

Şimdi arkadaşımızın yaptığı karşılaştırmadaki mantığa lutfen bakmanızı rica edeceğim. Bakın ne diyor ve tarihi bilgilere inanmakla hadislere inanmayı karşılaştırıp nerelere bağlamaya calışıyor.

(Peki, Emevi diye kimselerin bulunduğunu nereden oğrendiniz? Kitaplar mı yazıyor? O kitaplar hadis-i şerifleri de yazıyor. Emevilerin yaşadığına kitap yazdığı icin inanıyorsunuz da, kitap yazdığı icin hadislere niye inanmıyorsunuz? Bu tezat değil mi?)

Yukarıdaki sozler yanlışı meşrulaştırmanın, kılıf arama cabaları bana gore. Emeviler, Abbasiler, hunlar ya da gecmiş tarih hakkındaki kitaplarda yazan bilgilerin hic birisi kesin değildir. Hatta daha sonradan bulunan kazılarla, delillerle bildiğimiz bir tarihi bilginin yanlış olduğu cıkar. Hicbir tarihi bilgide kutsallık yoktur, inancımızı etkilemez, cunku bizleri bağlayıcı yanı yoktur. Bu bilgilerden kimseye hesap da vermeyiz. Ama arkadaşımız bu ayrımı yapamıyor ki Tarihten aldığımız Emevilerin bilgileriyle hadisleri eşit tutup onlara da inanmamız gerektiği duşuncesini savunuyor. Hic birimiz Emeviler hakkında edindiğimiz bilgiyi inancımızda kullanmayız, ona inandığımızda daha sonra cıkan tarihi bir kanıtla duşuncemizi değiştirdiğimizde hicbir sorunda olmaz, bilgimizi yenileriz olur biter. Ya bazı insanlar tarafından kuran ile HÂŞÂ eş tutulan hadislere kayıtsız şartsız inandığımızda ne olur onu duşunduk mu? İşte sorunda burada eğer yanlış bir iş yapıyor ve inancımızı kurana gore yaşamıyorsak buyuk bir hesabın bizleri beklediğini unutmayalım. Daha sonra inandığımız yanlış bir bilgiyi değiştirme vaktimiz olamayabilir bunu unutmayalım.

Allah bizlere kurandan başka hic bir kitaba yonelmemizi istemez, cunku peygamberimizin devrinde de yapılan bu yanlışa bakın Allah nasıl bir ayet indirmiş ve yalnız kuranın yeteceğini cok net acıklamıştır bizlere.

Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum icin elbette ki bir rahmet ve bir oğut vardır.

Yine peygamberimizin de kuranın vermediği hukumleri vereceğine dair duşuncenin yanlış olduğunu bu ayetten anlıyoruz ve bakın Rahman bizlere ne soylemesini istiyor elcisinin?

Enam suresi 57. ayet: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine uzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hukum yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip cozum getirenlerin en hayırlısı O'dur.

Yukarıdaki ayete baktığımızda peygamberimizden bir konuda hukum vermesini isteyenlere bakın Allah ne soylemesini istiyor elcisinin?( Hukum yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip cozum getirenlerin en hayırlısı O'dur) sanırım her şey cok acık, Allah bir ayetinde hukmu yalnız ben veririm dedikten sonra, bir başka ayetinde aslında bu ayette peygamberimize de hukum verme yetkisi verilmiştir demek, Kurana yapılacak en buyuk saygısızlıktır. Bakın Allah nereye uymamızı emrediyor hala anlaşılmıyor mu sizce?

Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına duşmeyin! Siz ne kadar da az oğut alıyorsunuz.

Aslında ayetler her şeyi acıklıyor ama bizlerin duşunmeden yaptığımız yanlışlar bakın bizleri nasıl yanlışa itiyor. Bakın Yuce Rabbim onlara şunu soyle diye bizlere ne iletilmesini istiyor elcisinden?

Enam Suresi 50. Onlara şunu soyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Korle goren bir olur mu? HÂl duşunmuyor musunuz?"

Yukarıdaki ayetten Allahın hukum vermediği konularda hukum vermeyi elcisine mi bıraktığını anlıyorsunuz, yoksa Allah ın elcisi bizlere yalnız vahye dilen kurana mı uyarım diyor? Tabi bazı insanlarda bu ayetlerin kılıfını bulmuş ve peygamberimize kuran dışından da vahiy gelmiştir diyerek Muslumanların kafalarını iyice karıştırıp dini Allah ın dini olmaktan cıkarıp, beşerin dini yapmışlardır. Bunu soylemekle yine bircok ayete ters duşmeyi dahi goze almışlardır, nasıl olsa kuranı anlayarak okutmayı yasaklamışlar onu anlayan ve itiraz eden cıkmayacağını duşunmuşlerdir. Allah bizleri kurandan hesaba cekeceğini ve kuranın ipine sarılın ayetlerini uzun bir sure toplumdan saklamışlar olsa gerek ki kimseden de ses cıkmamıştır.

Rabbim bizlere Kuran ışığından istifade etmemizi sağla, gozlerimizi perdeleme, kulak ve gonlumuzu muhurleme Rabbim. Gercekten icinde bulunduğumuz İslam, artık senin emrettiğin gibi yaşanmıyor. Kuran dediğimizde ise yalnız kuranla olmaz, orada her şey yoktur deniyor. Beşerin kitapları adeta eş tutulmuş senin indirdiğin kitapla. Kuranı astık yuksek bir yere ona bu şekilde saygı gosteriyor, sevap kazanacağımızı sanıyoruz anlamadan, yaşamadan. Ne olur yardım et bizlere, cok kotu durumlardayız. Gercekleri gormemiz icin yardım elini uzat ne olur, buna gercekten cok muhtacız. ÂMİN. Haluk Gumuştabak
__________________