Irak evliyĂ‚sından. Doğum tĂ‚rihi belli değildir. Irak'ın Heyt beldesinde doğdu. Heyt, Fırat Nehrinin yukarı kıyısında EhbĂ‚r'ın yakınlarında bir belde olup, Kadsiye'ye 50 km mesĂ‚fededir. Ali bin Heytî, RezirĂ‚n denilen yerde ikĂ‚met ederdi. 1168 (H.564) senesinde yuz yaşından buyuk olarak RezirĂ‚n'da vefĂ‚t etti. Kabri buradadır ve ziyĂ‚ret mahallidir.
Kucuk yaşta ilim oğrenmeye başlayan Ali bin Heytî, Allahu teĂ‚lĂ‚nın ihsĂ‚nlarına kavuştu. TĂ‚c-ul-Ârifîn Ebu'l-VefĂ‚ hazretlerinin talebesidir. Hocası, onu diğer talebelerinden onde tutar, ustunluğunu bizzĂ‚t kendisi soyler ve cok overdi.
Ali bin Heytî cok talebe yetiştirdi. Âlimler huzûruna gelir, ona talebe olmakla şereflenir, pek buyuk makamlara kavuşurlardı. Allahu teĂ‚lĂ‚ insanların gonullerine onun heybeti ve sevgiden doğan korkusunu, kalplerine de sevgisini yerleştirdi. İnsanlara rehber eyledi. Dînin emirlerini yapmak ve yasaklarından kacmakta cok titiz olup, mutevĂ‚zî, alcak gonullu idi.
Ali bin Heytî, AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî'ye cok hurmet ve saygı gosterirdi. AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretlerini ziyĂ‚rete gitmeden once gusl abdesti alır, talebelerine de aldırır ve derdi ki:
"Kalblerinizi temizleyiniz, zikirlerinizi, kotu şeylerden koruyunuz. Cunku sultĂ‚nın huzûruna gidiyoruz." Oraya varınca elbisesine ceki duzen verip, kapıda beklerdi. İceriden AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretleri;
"Ey kardeşim, buyurunuz!" deyince, huzûruna varır, yanında titreyerek otururdu. Titrediğini gorunce;
"Nicin titriyorsun. Sen Irak'ın emniyet Ă‚miri ve Ă‚sĂ‚yiş memurusun!" buyururdu. O da;
"Ey efendim! Siz sultansınız. Beni korkunuzdan rĂ‚hata erdirir misiniz? Eğer korkunuzdan bana guven verirseniz ancak emîn olurum." der, AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî de; "Ey kardeşim, sana korku yok!" buyururdu.
AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretleri sık sık;
"Butun evliyĂ‚lar bizim ziyĂ‚fetimizdeler, sohbetimizle bereketlenir, bu ziyĂ‚fetten istifĂ‚de ederler. Biz de Ali bin Heytî'nin ziyĂ‚fetindeyiz, feyz ve bereketlerinden istifĂ‚de ediyoruz." derdi.
Ali bin Heytî birgun, Irak'ın Nehr-ul-mulk beldesinin bir koyune gidip sĂ‚hibini hic tanımadığı bir evin kapısını caldı. MisĂ‚fir kabûl edilmesini ricĂ‚ etti. Ev sĂ‚hibi de tanımadığı bu yabancı misĂ‚firi kabûl etti. MisĂ‚fir olan Ali bin Heytî hazretleri, ev sĂ‚hibine kapının onunde dolaşmakta olan tavuğu işĂ‚ret ederek;
"Bu tavuğu tutun ve benim yanımda kesin!" buyurdu. Ev sĂ‚hibi îtirĂ‚z etmeyip, tavuğu kesti. Bu sefer misĂ‚fir;
"Tavuğun karnını yarınız!" deyince, ev sĂ‚hibi yine;
"Peki." deyip karnını yardı. Bir de ne gorsun, altın boncuklardan yapılmış bir gerdanlık. Meğer, ev sĂ‚hibi, kız kardeşine altın boncuklardan bir gerdanlık hediye etmiş, kız kardeşi de gerdanlığı iki gun once kaybetmiş. Kızın beyi de;
"Bu gerdanlığı bul, yoksa seni oldururum!" demiş. Gerdanlık bulunmayınca, o gece oldurmek uzere kararını verdiğinden, herkes uzuntu icinde bekliyorlarmış. Gerdanlık bulununca, kadının sucsuz olduğu anlaşıldı. Ali bin Heytî hazretleri, RezîrĂ‚n'dan kalkıp buraya kadar gelmesinin sebebini izĂ‚h edip;
"Kız kardeşinin temizliği, beyinin kotu niyetini ve Rabbimden, bu durumu acıklamak ve sizi helĂ‚k olmaktan kurtarmak icin izin isteyerek geldim." buyurdu.
Ali bin Heytî hazretleri bir yere gidiyordu. Yol uzerinde iki topluluk, ellerinde kılıc carpışıyorlardı. Ortada bir olu vardı. Her iki grup da birbirlerini, bu kimseyi oldurmekle sucluyorlardı. Bunlar kavgaya devĂ‚m ederken, Ali bin Heytî hĂ‚dise yerine gelip, oldurulen şahsın yanına oturdu. Elini olunun alnına koyup;
"Ey Allahu teĂ‚lĂ‚nın kulu! Seni kim oldurdu?" diye sordu. Bu soz uzerine olu, Allahu teĂ‚lĂ‚nın izni ile dirildi ve gozlerini acıp, Ali bin Heytî'yi başucunda gorunce kalkıp diz ustu oturdu. Gozlerini kavga yapanların uzerinde gezdirip;
"Beni olduren kimse filancadır" diyerek ismini ve babasının ismini soyledi, tekrar duşup oldu.
Bir kısım Ă‚limler ve buyuk bir grup cemĂ‚at, Ali bin Heytî hazretlerini ziyĂ‚rete gittiler. Ali bin Heytî, onlara uzun bir sohbette ve nasîhatta bulundu. Herkes cok memnun ve mesrûr oldu. SĂ‚dece iclerinde, Ă‚lim gorunuşlu birkac kimse kalblerinden îtirĂ‚zda bulundular. Ali bin Heytî, kimlerin îtirĂ‚z ettiğini anladı ve herkes evine dağıldıktan sonra, îtirĂ‚z eden Ă‚limlerin evlerine teker teker ziyĂ‚rete gitti. Herbirinin yanına geldiğinde, yuzlerine dikkatlice bakarak ayrıldı. Ali bin Heytî'nin Ă‚limlere o bakışı ile, onlarda bildikleri ne kadar ilim varsa hepsi gitti. Butun ilimlerini unuttular. HattĂ‚ Kur'Ă‚n-ı kerîmi dahi ezberden okuyamaz oldular. Bir ay kadar bu hĂ‚l devĂ‚m ettikten sonra, yaptıkları hatĂ‚yı anladılar. Toplanıp Ali bin Heytî hazretlerinden ozur dilemeye geldiler. Tovbe ve istigfĂ‚r edip, elini optuler, affedilmeleri icin yalvardılar. Bunun uzerine Ali bin Heytî ozurlerini kabûl edip, onları affetti. Bir sofra kurdurup hepsini dĂ‚vet etti. Yemeğe başladılar. Daha birinci lokmada, unuttukları butun ilimler kendilerine iĂ‚de edildi.
Ebû Hasan Cevşekî adlı zĂ‚t bir yere giderken yolda, bir hurma ağacının altında Ali bin Heytî'yi oturur gordu. Yanında ve etrĂ‚fında kimse yoktu. Hurma mevsimi olmadığı hĂ‚lde, ağacın dalları yeşil ve uzerinde hurmalar goruluyordu. Bir ara hurma dalı kendiliğinden aşağı doğru eğildi ve Ali bin Heytî'nin elinin hizĂ‚sına geldi. O da hurmayı koparıp yedi. Ebû Hasan merak icinde bekliyordu. Bir muddet sonra ağacın altından kalkıp gitti.Ebû Hasan hemen ağacın yanına giderek, yerde bulduğu taze bir hurmayı yedi. Ebû Hasan hayĂ‚tında oyle misk gibi kokan tatlı bir hurma yememişti.
Ali bin Heytî'nin, ReyhĂ‚ne isminde sĂ‚lih bir hizmetcisi vardı. Lakabı da Situl BehĂ‚ idi. ReyhĂ‚ne bir gun hastalandı.Hastalığı ağırlaştı. SekerĂ‚t hĂ‚linden once, canının taze hurma istediğini bildirdi. O zaman RezîrĂ‚n beldesinde tĂ‚ze hurma mevsimi değildi. Ali bin Heytî'nin, KetfĂ‚n taraflarında AbdusselĂ‚m isminde sĂ‚lih bir arkadaşı vardı. Orada, o mevsimde tĂ‚ze hurma bulunurdu. Ali bin Heytî, KetfĂ‚n beldesine doğru donup;
"YĂ‚ AbdusselĂ‚m! Kendi tĂ‚ze hurmalarından bir mikdĂ‚r acele buraya getir!" buyurdu. Allahu teĂ‚lĂ‚nın izni ile bu sesi, kilometrelerce uzakta olan AbdusselĂ‚m işitti. Hemen tĂ‚ze hurma toplayıp, yine Allahu teĂ‚lĂ‚nın yardımı ile bir anda RezîrĂ‚n'a Ali bin Heytî'nin yanına geldi. TĂ‚ze hurmaları yiyen ReyhĂ‚ne'ye, AbdusselĂ‚m;
"YĂ‚ ReyhĂ‚ne! Şu olum Ă‚nınızda, nicin dunyĂ‚ya meyledip hurma istediniz? Sabır etseydiniz, pekcok sevaplara kavuşurdunuz." dedi. O da;
"Ben Ali bin Heytî hazretlerinin yıllarca hizmetiyle şereflendim. Son anda boyle ufak bir istekte bulunmamı cok mu goruyorsunuz? Oyle goruyorum ki, dunyĂ‚ya asıl sen meyl edecek ve hıristiyan olacaksın." dedi ve biraz sonra vefĂ‚t etti. CenĂ‚ze işlerinden sonra AbdusselĂ‚m BağdĂ‚t'a gitmek uzere yola cıktı. Yolda birkac hıristiyan kadın gordu. Onlardan birine meyletti ve evlenmek istedi. Kadın hıristiyan olması şartı ile evlenme teklifini kabul edeceğini soyledi. AbdusselĂ‚m, nefsine mağlûb olarak, hıristiyan oldu ve onların memleketine yerleşti. Bir sure sonra hastalandı. Bir kimse, AbdusselĂ‚m'ın bu durumunu Ali bin Heytî'ye bildirdi. O da;
"ReyhĂ‚ne'nin gadab ettiği bir kimseye ben de gadap ederim. LĂ‚kin AbdusselĂ‚m'ın hıristiyanlarla haşr olmasına dayanamam." dedi. Talebelerinden Omer BezzĂ‚z'a;
"Şu su testisini al! AbdusselĂ‚m'ın yanına gidip uzerine, bu suyu boşalt!" buyurdu. Omer BezzĂ‚z da;
"Peki efendim!" deyip, tĂ‚rif edilen hıristiyan beldesine giderek AbdusselĂ‚m'ı buldu ve uzerine o suyu doktu. Su uzerine değer değmez, AbdusselĂ‚m, hasta yatağından ayağa fırladı ve Kelime-i şehĂ‚det getirip musluman oldu. Bu hĂ‚diseyi goren hanımı, cocuğu ve evde bulunan diğer akrabĂ‚ları hayret ettiler. Onlar da Kelime-i şehĂ‚det getirip musluman oldular. AbdusselĂ‚m, Ali bin Heytî hazretlerinin bereketi ile îmĂ‚na, eski sıhhatine ve ilmine tekrar kavuştu.
Ali bin Heytî'nin simĂ‚sı cok guzel idi. Cok zarîf ve kibĂ‚r olup pek mutevĂ‚zi idi. Guzel ahlĂ‚k sĂ‚hibiydi. Herkese iyilik ederdi. Cok zekî ve akıllı olup, îsĂ‚r sĂ‚hibiydi. YĂ‚ni kendisine lĂ‚zım olanı, ihtiyĂ‚cı olanlara verirdi. Diğer muslumanların rahatını, kendi rahatına tercih ederdi. Onun talebeleri de, onun yolunda yuruduler, izinden ayrılmadılar. Ali bin Heytî'nin yanında, takke ve elbise olmak uzere, iki onemli giyeceği vardı. Bunlar elden ele dolaşarak kendisine kadar gelmişti. Ebû Bekr bin Hevvar bir gece ruyĂ‚sında,Ebû Bekr efendimizi gordu. Hazret-i Ebû Bekr, kullandığı hırkasını, Ebû Bekr bin Hevvar'a hediye etti ve giymesini emretti. İbn-i Hevvar, emri yerine getirip, hırkayı giydi. Sabah uyandığında, gece ruyĂ‚da giydiği hırkayı uzerinde buldu. O hırkayı olmeden onceŞembekî'ye emĂ‚net etti. O da TĂ‚c-ul-Ârifîn Ebu'l-VefĂ‚'ya, o daAli bin Heytî'ye emĂ‚net etti. Ali bin Heytî de Ali bin İdrîs'e verdi. Bu zĂ‚tta hırka kayboldu, nerede olduğu bulunamadı.
Ali bin Heytî buyururdu ki:
"Gece karanlığında, kucuk bir karıncanın, bir kaya uzerinde yuruduğunu dahi Rabbim bana bildirir, ondan bile haberim olurdu. Bildirmemiş olsa, bir hatĂ‚ işledim de onun icin bildirmedi diye duşunur, korkudan odum patlardı."
ALİ BİN HEYTÎ'NİN EMRİ VAR
Ali bin Heytî'nin zamĂ‚nında, Acem pĂ‚dişĂ‚hı Bağdat'ta oturan halîfe ile savaş icin askerini gonderdi.Halîfenin askeri az olduğu icin, Seyyid AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretlerinden yardım talebinde bulundu. O sırada AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî hazretleri, Ali bin Heytî hazretleriyle berĂ‚ber sohbet ediyorlardı. AbdulkĂ‚dir-i GeylĂ‚nî, Ali bin Heytî'ye bakarak;
"Gidiniz, Acem askerlerinin Bağdat'a girmelerine mĂ‚ni olunuz." buyurdu. Ali bin Heytî de;
"Peki, başustune efendim!" diyerek izin alıp evine gitti. Hizmetcisine;
"Acem askerlerinin geldiği tarafa git. Acem ordusunun kumandanlarından uc kimseyi, falanca bolgede ağacların altına oturmuş bulacaksın. Onlar, golge yapsın diye buyuk bir bezi ağactan ağaca cadır gibi bağlamışlardır. İşte onlara;
"Ali bin Heytî, buradan derhal gitmenizi istiyor." de! ŞĂ‚yet; "Biz emirsiz gitmeyiz!" derlerse, "İşte ben, o emir uzerine geliyorum, dersin." buyurdu. Hizmetci;
"Peki efendim!" diyerek hemen yola cıktı. Ali bin Heytî hazretlerinin tĂ‚rif ettiği şekilde onları gordu. Yanlarına varıp;
"Ali bin Heytî'nin emri var. Derhal toparlanıp gitmenizi istiyor." dedi. Hic îtirĂ‚z etmeden kalktılar. Cadırlarını, eşyĂ‚larını toparladılar. Askerlerine emir verip geri donduler.
__________________
Ali bin Heytî
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●50 Görüntüleme