Son devir Anadolu velîlerinden. Tokat'ın Erbaa ilcesi Holay koyunde 1877 yılında doğdu. Doğduğu koyde tahsîlini tamamladıktan sonra saatcilik yapmaya başladı. Bir gun Eksel koyunde (yeni ismi Kocak) oturan Eksel şeyhi olarak bilinen Behrullah Efendinin saati bozuldu. Talebelerine tÂmir edilmesini soyleyince, onlar; "Efendim, karşı Holay koyunden Ali Osman isminde birisi var ona tÂmir ettirelim." dediler. Talebelerinden biri AliOsman Efendi ile Erbaa'da karşılaşınca, hocasının saatinden bahsetti. Ali Osman Efendi de Eksel koyune gitti. Saati tÂmir edip duvara astı. Behrullah Efendiye; "Tamam calışıyor efendim." dedi. Behrullah Efendi saate bakınca calışan saat durdu. Ali Osman Efendi tekrar yapıp duvara astı. Behrullah Efendi saate bakınca, saat yine durdu. Ali Efendi hayretler icinde tekrar yaptı. Yine Behrullah Efendi saate bakınca, saat durdu. O zaman Ali Osman Efendi kendi kendine; "Bu zÂt evliy bir zÂttır. Şu an kalbimin saatini tÂmir edecek kalp ustasının huzûrundayım." dedi ve Behrullah Efendiye talebe oldu. Arapca, Farsca ve kalp ilimleri de dÂhil butun ilimleri Behrullah Efendiden oğrendi. Behrullah Efendi vefÂtına yakın; "Bende ne varsa Ali Osman Efendi aldı goturdu. Bende bir şey bırakmadı." buyurdu.
Ali Osman Efendi insanlara doğru yolu anlatmak icin koy koy dolaşırdı. İnsanlara doğru yolu anlatırken cok yumuşak, hatt arada nukte yapardı. SiyÂset ve devlet işlerine hic karışmazdı. Sohbetinin ağırlığı, guzel ahlÂk uzerine olurdu. Guzel ahlÂkın bulunmaz bir hazîne olduğunu anlatırdı. Fakat bÂzılarının gozu hep altında olduğundan bir gun onlara donup; "Altının kulpu burası, cok altın var diye bir yeri işÃ‚ret etti. Bunu duyan altın duşkunleri sabaha kadar orayı kazdılar. Fakat hicbir şey bulamadılar. Elleri boş Ali Osman Efendinin koyune donduler. Kimseye de hicbir şey anlatmadılar. Ertesi gun onları goren Ali Osman Efendi; "Oğlum işÃ‚ret ederler ama, duşkunlerine vermezler." dedi.
Yine bir gun talebeleri ile Ladik'e ders vermek icin gidiyordu. Talebelerinden birinin kalbine vesvese gelip hocası icin; "Bu da insan biz de insanız." gibi bir duşunce geldi. Yolları bir ormandan geciyordu. Bu sırada bir kurt, Ali Osman Efendinin onune gelip iki on ayaklarını havaya kaldırıp, arka iki ayağı uzerine durunca; "Dağ ve taşlardaki hayvanlar inandı da bÂzıları hÂl anlıyamadı." buyurdu. O talebe duşuncesinden dolayı hemen tovbe etti.
Dînî vecîbeleri yerine getirmenin yasak olduğu donemde Ali Osman Efendi, Gumuşcakır koyunde sohbet ederken jandarmalar koyu bastı. Ali Osman Efendi tutuklanarak once Vezirkopru daha sonra da Samsun cezÂevine gonderildi. Ali Osman Efendi Samsun'da bir hucreye kondu. Hucrede namaz kıldığını gorduklerinde, kılmaması icin su vermediler. Bir sure sonra su olmamasına rağmen, yine onu namaz kılarken gorduler. Mahkeme esnÂsında savcı, Ali Osman Efendiye akla gelmedik hakÂretlerde bulundu. Duruşmada Ali Efendi sÂdece; "Savcı bey biz insanlara namaz kılın, Âhirete hazırlanın dedik. Soylediklerimizin hepsi bu kadar." dedi. Ertesi gun savcı kalp krizinden oldu. Bir sure sonra mahkeme, Ali Osman Efendiyi serbest bıraktı.
Ali Osman Efendi tutun kullanırdı. Huzûruna gelen bir fakir dilenci onun tutun yaktığını gorunce; "Siz sigara iciyor muydunuz?" diye sordu. CevÂben; "Biz icmiyoruz yakıyoruz." buyurdu. O fakir; "Peygamber efendimiz hic icmedi, sen niye iciyorsun?" diye sorduğunda, AliOsman Efendi kızmadan; "Peygamber efendimiz sırtında heybe, senin gibi dolaştı mı?" deyince, adam soyleyecek bir şey bulamadı.
Ali Osman Efendi, Erbaa zelzelesi olmadan once atına binip, Erbaa'dan ayrıldı. O sırada herkesin Deli Mehmed diye bildiği bir meczub arkasından; "Tutun, yakalayın! Erbaa zelzelesini muhurledi gidiyor!" diye bağırdı. Deli diye kimse bu meczûbun sozlerini dikkate almadı. Bir sure sonra Erbaa'da cok buyuk zelzele oldu. Bu zelzelede Ali Osman Efendinin 14 yaşındaki bir kızı da hayatını kaybetti. Zelzeleden sonra Erbaa'ya donen Ali Osman Efendiye kızının vefÂt ettiği soylenince;
"Daha buyuk bel gelmemesi icin evladımızı kurban verdik. Halk, Deli Mehmed'in sozlerine deli zannettikleri icin inanmadılar." buyurdu.
Talebelerine sık sık şu nasîhatı yapardı: "Hic kimse ile munÂkaşa etmeyiniz. Soz dinleyiniz. Kim soz dinlerse, o benim oz oğlumdur. Birbirinizi sevin, beni sevmiş olursunuz. Aranızda dargınlık olmasın."
Ali Osman Efendi birgun dergÂhında namaz kılıyordu. Oğlu İbrÂhim babasının yanına girmek istedi. Babasının namaz kıldığını gorunce, iceri girmedi. Birkac kere baktığında babasını tehiyyatta oturur gordu. Sonra dayanamayarak iceri girdi. Babasının vefÂt ettiğini anladı. O esnÂda kapıda bulunan kopek koşarak uzaklaştı. Talebelerinin bulunduğu butun koyleri dolaştı. Hepsi bunda bir iş var diyerek dergÂha geldiler ve cenÂze namazını kılıp Holay koyu kabristanlığına defn ettiler.
1942 senesinde vefÂt eden Ali Osman Efendi, 63 yaşında idi. Kabri ziyÂret mahallidir.
SOHBETİN BEREKETİ
Ali Osman Efendi, hocasının vefÂtından sonra insanlara Allahu teÂlÂnın emir ve yasaklarını anlatmaya başladı. Bir kış mevsimi Ali Osman Efendi talebesi Veysel HÂfız ile bir yere giderlerken namaz vakti daralır. Ali Osman Efendi talebesine; "Buralarda tanıdık bir koy yok mu?" diye sorunca, Veysel Efendi; "Tanıdık var ama îtikÂdları bozuktur." dedi. Ali Osman Efendi olsun deyip koye gittiler. Veysel HÂfız tanıdığı birisinin kapısını caldı. O zÂt bunları gorunce, odada kim varsa herkesi dışarı cıkardı. Ali Osman Efendi, talebesi ile namaz kıldıktan sonra, sohbete başladı. Sohbete koyden herkes geldi ve sabaha kadar devÂm etti. Sohbetin netîcesinde bu koyun halkı bozuk olan îtikÂtlarına tovbe edip Ehl-i sunnet îtikÂdını kabûl ettiler.
__________________
Ali Osman Efendi
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●49 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Ali Osman Efendi