Kurtuluş savaşının mucÂhid gÂzilerinden. Birinci Devre Turkiye Buyuk Millet Meclisinde "Batum Mebusu" olarak gorev yaptı. Batum'a bağlı Acara'da doğdu. 1969'da Ankara'da vefÂt etti.

Ali Rız Acara'nın cocukluk ve genclik yıllarına dÂir bilgi yoktur. Kars, Ardahan ve Batum 1878'de Ruslar eline gecmişti. Bu yıllarda başlayan hurriyet ve istiklÂl mucÂdelesinde Ali Rız Acara da yerini aldı. Rus ve İngilizlere karşı Batum'un Turkluk ve muslumanlığı kurtarmak uzere girişilen zor, cetin ve amansız mucÂdele 1918'de Brest-Litovsk Antlaşması ile hedefine ulaştı. Bu antlaşma ile Evliye-i Selase de denilen Kars, Ardahan ve Batum anavatana kavuştu.

Sultan Vahideddîn Han bu munÂsebetle Elviye-i SelÂseden bir heyeti İstanbul'a dÂvet etti. Bunun uzerine Temur Paşa başkanlığında bir heyet İstanbul'a geldi. Bu sırada Ali Rız Acara İstanbul'da bulunuyor ve Mekteb-i KuzÂtta okuyordu. Yıldız'da pÂdişÃ‚hın verdiği yemeğe katıldı. AliRız Acara bizzat şÃ‚hid olduğu bu vakayı şoyle nakletmektedir:

"Yemekte Vahideddîn Han, Temur Paşa'ya ve diğer heyet ÂzÂlarına pekcok iltifat gosterdi. Yemekten once ise şu konuşmayı yaptı: Bir baba duşununuz ki, evlatlarını kaybetmiştir. Kırk yıl onların yokluklarının ıstırabıyla yaşadıktan sonra birgun evine donunce onları cıkıp gelmiş ve yemek masası etrÂfında toplanmış bir halde gorse, nasıl heyecan ve sevinc duyar, tasavvur edebilir misiniz? İşte ben o sevinc ve heyecan icindeyim."

Temur Paşa, İstanbul'da bulunduğu muddetce kendisine her turlu resmî işlerde rehberlik eden Ali Rız Efendinin hizmetlerinden son derece memnun olduğu icin Batum'a donduğunde onu her tarafta medh u sen etmiş ve îtibÂrını yukseltmiştir.

Ali Rız Acara, Mekteb-i KuzÂttan mezûn olunca Batum'a geldi. Daha once Temur Paşanın onun hakkında yaptığı medh u senÂsı sebebiyle muazzam bir iltifÂt ve alÂka gordu. Cenûbî Garbî Kafkas Hukûmetinin kurucusu muteşebbisleri arasında yer aldı. 1915-17 yılları arasında duşmana ve komitacılara karşı hareketi bizzÂt idÂre etti. Tamamen mahallî "Acara" elbisesi giydirilmiş bulunan milis askerleriyle karşılarındaki on sekiz komiteye karşı parlak zaferler kazandı. Yapılan savaşlarda sekiz bin esir ile pekcok silÂh ve malzeme ele gecirdiler. KÂzım Karabekir Paşa ile yaptığı yazışmalar sonunda esirleri serbest bıraktı. Malzeme ve silÂhları ise kendisine verilmek uzere Hopa'ya gonderdi.

Ancak bu sırada artan İngiliz baskı ve sıkıştırması uzerine Ali Rız Efendi Batum'dan cıkmaya mecbûr oldu. EsÂsen bu sırada Birinci Buyuk Millet Meclisine Batum Mebusu olarak secildiğinden Ankara'ya da cağırılmaktaydı. Fakat Batum'daki mucÂdele dolayısıyla Meclise dort ay gec iltihÂk edebildi. Gelirken Trabzon'a uğrayarak MudÂfaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi BarutcuzÂde Ahmed ve ulemÂdan İbrÂhim Cûdî Efendilerle goruşup konuştu. CÂmilerde halka vÂzlar vererek, onları millî mucÂdeleye ve birliğe teşvik etti.

Ali Rız Efendi, bundan sonra "Deli" nÂmıyla bilinen HÂlid Paşanın kuvvetleri icinde gerek silahı ve gerekse hitÂbeti ile emsalsiz ve unutulmaz hizmetlerde bulundu. Yalova'dan Kars'a kadar "TekÂlif-i harbiye" icin dolaşıp şehir şehir, cÂmi cÂmi vÂz ve konferanslarla halkın Kurtuluş Savaşına teşviki istikÂmetinde azim ve sebatla calıştı.

Cephede bulunduğu bir sırada İkdÂm Gazetesi'nin muhÂbiri ile yaptığı mulÂkat, onun cenÂb-ı Hakk'ın lutfu ihsÂnıyla tahakkuk edecek zafere umit ve inancını belirtmektedir. MuhÂbir; "İleriyi nasıl goruyorsunuz?"

"Cok iyi olacak."

"İngilizler İstanbul'dan giderler mi?"

"Mecburen."

"Pek guc, bak Mısır'dan gitmediler."

"Mısır'ın arkası Sudan, İstanbul'un arkası ise Anadolu'dur. Anadolu'daki azim ve îmÂn, İngiliz'i İstanbul'dan kovacak bir kudrete sÂhiptir."

"Bunu nasıl anlıyorsunuz?"

"Bu bir histir, boyle şeyler aklî hesaplara uymaz. Bu millet i'lÂ-yı kelîmetullah dÂvÂsına bin yıl fedÂkarÂne hizmet etmiş buyuk ve emsalsiz zaferler kazanmıştır. Biz de o şehid ve gÂzilerin evlÂdlarıyız. CenÂb-ı Hak bizi onların hizmetleri hurmetine yardımından mahrûm etmeyecektir. Benimle birlikte butun Anadolu halkı, bu inancı taşımaktadır. İnanıyoruz, o hÂlde zafer bizimdir."

Bu umit ve cesÂretle carpışarak Kurtuluş Savaşının Âbidevî şahsiyetleri arasında yerini alan Ali Rız Acara Efendi, savaş sonunda vatanı Batum'un Ruslara terkedildiğini esef ve uzuntu ile gordu. Savaş meydanlarının bu namlı mucÂhidi, Cumhuriyet'in îlÂnından sonra kendini tamÂmen tÂat ve ibÂdete verdi. 1969 yılında Ankara'da Rahmet-i RahmÂna kavuştu.

EZAN SESLERİ DEVÂM ETSİN!

İznik'le Mekece arasındaki bir mevkide HÂlid Paşa kuvvetleri yeni bir savaşa girmenin hazırlığı icinde bulunuyor. Butun efrÂd hazır vaziyette durmaktadır. Yoklama yapıldıktan sonra heybetli, siyah sakallı, ilim ve fazîlet sembolu, sarığıyla kır bir atın uzerinde Ali Rız Acara Efendi meydana cıktı. EfrÂdı bir baştan bir başa at ustunde dolaştıktan sonra orta yerde durdu. Gur sesi ile ruhlara rahatlık, heybet ve heyecan veren şu konuşmayı yaptı:

"Askerler! Kardeşlerim! MubÂrek dînimizin ana şartlarından biri de hacdır. Hacılar hac maksadıyla mubÂrek KÂbeye gittikleri zaman orada "Haceru'l-Esvede" yuzlerini, gozlerini surmek sûretiyle onu operler. Cunku Haceru'l-Esved cenÂb-ı RabbulÂlemin tarafından Cennet'ten gonderilmiş mubÂrek bir taştır. Siz de bugun oyle şerefli bir mucÂdele ve hizmet uzerindesiniz ki, cenÂb-ı Hakk'ın yardımıyla muvaffak olup, zafer muyesser olunca, butun millet, ihtiyar analarımız, gungormuş babalarımız, genc kızlar, cocuklar, hÂsılı butun arkada bıraktıklarımız Haceru'l-Esvedi open hacıların heyecan ve iştiyakiyle sizi sarılıp opecek ve bağrına basacaktır. Siz bu mucÂdelede olurseniz "şehîd", kalırsanız "gÂzi" olmak sûretiyle Cennet-i ÂlÂdan gonderilmiş bulunan Haceru'l-Esved gibi bu mazlûm milletin mukaddesÂtına dÂhil olacaksınız. CenÂb-ı Hak, nurlu ve acık alınlarınız gibi bahtınızı da acık eylesin ve yarın rûz-ı mahşerde Peygamber aleyhisselÂtu vesselÂm efendimizin iltifÂt ve şefÂatlerine mazhar kılacak zaferi lutfu ihsÂn buyursun. Sizleri, İslÂm'ın bin yıllık vatanı olan bu topraklarda ezan seslerini devÂm ettirecek bu savaşın gÂlibiyetiyle şereflendirsin."

Ali Rız Acara Efendinin boylece devÂm eden heyecanlı vÂzı sonunda erlerden yedi kişi aşırı heyecan sebebiyle bayıldı. Bundan sonra başlayan taarruzda erler, kukremiş arslanlar gibi duşmana saldırdılar. Ali Rız Efendi de elinde silÂhla askerin arasında idi. CenÂb-ı Hakk'ın yardımı ile duşman puskurtuldu.
__________________