On beşinci yuzyılda Anadolu'da yetişen evliyĂ‚dan. Emir Sultan hazretlerinin ucuncu halîfesidir. Fakîh Abdullah Efendi isminde bir zĂ‚tın oğludur. Doğum tĂ‚rihi bilinmemektedir. Karaman'da doğdu. 1488 (H.894) senesinde Bursa'da vefĂ‚t etti.

Emîr Sultan hazretleri Bursa'ya gelirken, Karaman diyĂ‚rına uğradı. Fakîh Abdullah Efendi isminde Ă‚lim bir zĂ‚tın evinde misĂ‚fir oldu. Fakîh Abdullah Efendi, buyuk velî Emir Sultan hazretlerine pekcok ikrĂ‚mlarda bulundu. İkrĂ‚mlardan sonra sohbete gecildi.Emir Sultan hazretleri sohbet sırasındaFakîh Abdullah Efendiye; "Filan tĂ‚rihte senin bir oğlun dunyĂ‚ya gelecek. Onun ismini Lutfullah koyarsın. O bizim oğlumuzdur." buyurdu. Emir Sultan hazretleri Karaman'dan ayrılıp gittikten sonra bildirdiği tĂ‚rihte Fakîh Abdullah Efendinin bir oğlu oldu. İsmini Lutfullah koydular.

Lutfullah Efendi buyuyup erginlik cağına ulaşınca, zamĂ‚nının usûlune gore ilim tahsîl etti.Olgun bir kimse oldu. İlim tahsîli icin Gelibolu'ya geldi. Orada aklî ve naklî ilimleri tahsîl etmekle meşgûl olduğu sırada Şeyh Bedreddîn Efendi Gelibolu'ya geldi. Lutfullah Efendi, İslĂ‚miyetin emir ve yasaklarını insanlara anlatarak, onların dunyĂ‚ ve Ă‚hirette saĂ‚dete, kurtuluşa kavuşmaları icin gayret eden Şeyh Bedreddîn Efendi ile tanışıp sohbetlerine devĂ‚m etmeye başladı. Ona talebe olup hizmetinde bulundu. Bedreddîn Efendi ona, dergĂ‚hına odun getirme, namaz vakitlerinde imĂ‚mlık yapma ve cocuklarını okutma vazîfelerini verdi.Lutfullah Efendi bu vazîfeleri canla başla yuruterek kısa zamanda tasavvuf yolunda ilerledi.

Bir gun dağda odun keserken kalp gozu acıldı. Kendinde meydana gelen mĂ‚nevî haller sebebiyle bayılıp yuzu koyun duştu. Ayıldıktan sonra hocası Şeyh Bedreddîn Efendinin huzûruna geldi. Başından gecenleri keşf yoluyla bilen Şeyh Bedreddîn Efendi, ona olanları anlatıverdi. Bu hĂ‚diseden sonra hocasına daha cok bağlanan Lutfullah Efendi, hocasının emriyle riyĂ‚zetler ve mucĂ‚hedelere başladı. Nefsinin istediklerini yapmamak ve istemediklerini yapmak sûretiyle tasavvuf yolunda ilerleyip yuksek mĂ‚nevî derecelere kavuştu. Bedreddîn Efendi onun kemĂ‚le, olgunluğa eriştiğini gorup, insanlara İslĂ‚miyetin emir ve yasaklarını anlatmak, talebe yetiştirmek husûsunda icĂ‚zet, diploma ile hilĂ‚fet verdi. Bedreddîn Efendinin vefĂ‚tından sonra onun talebelerine ders veren Lutfullah Efendi, insanlara vĂ‚z ve nasîhat ederek onların dunyĂ‚ ve Ă‚hiret saĂ‚detine kavuşmaları icin calıştı.

Lutfullah Efendi bir CumĂ‚ gunu Tire'deki Zinciriye CĂ‚miinde muslumanlara vĂ‚z ve nasîhatte bulunuyordu. Fakat insanlar gĂ‚fil oldukları icin onun vĂ‚zından fazla istifĂ‚de edemediler. Kursunun onunde buyuk bir taş vardı. Lutfullah Efendi cemĂ‚ate; "Benim sozlerim size tesir etmedi. Fakat şu taşa tesir etti." buyurdu. Hakîkaten baktıklarında, bu buyuk taş parca parca oldu. Lutfullah Efendinin bu kerĂ‚metine şĂ‚hid olan insanlar, halsiz ve perişan oldular.

Lutfullah Efendi, guzel ahlĂ‚k sĂ‚hibi bir zĂ‚t olduğu gibi, Allahu teĂ‚lĂ‚ya cok ibĂ‚det ederdi. Her gece teheccud namazını cĂ‚mide kılardı. O zaman Bursa'da Emir Sultan CĂ‚miinde muezzin olan zĂ‚t onun hakkında şoyle dedi: "Kırk yıldır bu cĂ‚mide muezzin olarak hizmet ederim. CĂ‚mi-i şerîfe Lutfullah Efendiden once gelmeye cok zaman gayret ettim fakat mumkun olmadı. Her ne zaman cĂ‚miye gelsem Lutfullah Efendiyi cĂ‚mide ibĂ‚det eder, Kur'Ă‚n-ı kerîm okur veyaAllahu teĂ‚lĂ‚nın ism-i şerîfini zikreder bulurum."

Kose Şeyh diye bilinen bir zĂ‚tın dayısı DĂ‚vûd Fakîh şoyle anlattı: "Bir defĂ‚ Emir Sultan hazretlerinin kabrini ziyĂ‚rete gelmiştim. Akşam olunca, cĂ‚mi icindeki kursu uzerinde yattım. Gece yarısında cĂ‚minin kapısı acıldı. Baktığımda, Lutfullah Efendinin iceri girdiğini gordum. On tarafta bulunan hasırın bir kenarında iki rekat namaz kıldı. SelĂ‚m verdikten sonra namaz kıldığı yerin hemen bitişiğindeki kısma durup iki rekat daha namaz kıldı. Boylece o hasırın her yerinde ve cĂ‚mideki diğer hasırların uzerinde olmak uzere ikişer rekat namaz kıldı. Sabah oluncaya kadar bu hĂ‚li devĂ‚m etti.

Mansûr Halîfe adında birisinden naklolunur ki: Lutfullah Efendinin bir dergĂ‚hı vardı. Kimseyi iceri almazdı. SĂ‚dece bana izin vermişti. Ben orada MinhĂ‚c-ul-Âbidîn okurdum. Bir gun dersimiz vilĂ‚yet, velîlik ve kerĂ‚met konusuna geldi. Ben bunun aslı yoktur, diye inkĂ‚r ettim. Lutfullah Efendi; "İnkĂ‚r etmeyin." buyurdu. Fakat ben inkĂ‚rda ısrar ettim. Lutfullah Efendi gazĂ‚ba gelip mubĂ‚rek ayaklarını yere vurdu. MubĂ‚rek başı dergĂ‚hın tavanına kadar yukseldi. Sonra yerine oturup; "İnandın mı oğlum!" buyurdu. Ben şaşkın ve mahcûb bir halde kalkıp oradan ayrıldım.

ZĂ‚kir Hacı İbrĂ‚him'den naklolunur ki: Lutfullah Efendinin asĂ‚sını taşırdım. Onun onunce asĂ‚sını goturup iki defĂ‚ hacca gittik. Bir gun bir yerde cadır icinde otururken, siyah sakallı bir kimse iceri girdi. Şeyh Lutfullah Efendiyle musĂ‚feha etti. Gizlice bĂ‚zı şeyler konuştular. O kimse gideceği zaman, Şeyh Lutfullah Efendi kalkıp onu saygıyla yolcu etti. Biz cesĂ‚ret edip soramadık. Oğulları AbdurrahmĂ‚n Efendi o zĂ‚tın kim olduğunu sordu. Lutfullah Efendi; "O kimse, zamĂ‚nın rehberidir." buyurdu.

Lutfullah Efendi tasavvuf yolunda Kutbiyyet makĂ‚mına ulaşmıştı. İki kızı ve iki oğlu vardı. Oğulları AbdurrahmĂ‚n ve Abdulganî Efendilerdir. Kızlarından birini kendi yerine seccadenîşin bıraktığı DĂ‚vûd Efendiyle evlendirmişti.

Lutfullah Efendi ilim, fazîlet ve guzel ahlĂ‚kıyla insanlara iyi ornek olduğu gibi, devlet ileri gelenlerine de zaman zaman yol gosterirdi. Sultan İkinci BĂ‚yezîd Han kendisini saraya dĂ‚vet edince, o ilim ve fazîlette meşhûr olan Tuzlalı YahyĂ‚ Efendi ile Yenişehirli Hacı Halîfeyi de berĂ‚berine alıp gitti. CumĂ‚ namazını pĂ‚dişĂ‚h ile birlikte kıldılar. PĂ‚dişĂ‚hın hĂ‚tırından, bu zĂ‚tlara vĂ‚z etmelerini teklif etmek gecti ve vĂ‚z edin dedi. Lutfullah Efendi YahyĂ‚ Efendiye teklif etti. YahyĂ‚ Efendi kursuye cıkıp, Meryem sûresinin tefsirini yaptı. O meclis o derece huzunlendi ki, ağlamadık kimse kalmadı. Daha sonra PĂ‚dişĂ‚h Sultan İkcinci BĂ‚yezîd Han bu zĂ‚tlara ikrĂ‚m ve ihsĂ‚nlarda bulundu.

Lutfullah Efendi otuz bir yıl muddetle insanlara İslĂ‚miyetin emir ve yasaklarını anlatıp, onların iki cihĂ‚n saĂ‚deti icin calıştı. Pekcok talebe yetiştirdi. Oğulları cok genc yaşta olduğu icin dĂ‚mĂ‚dları DĂ‚vûd Efendiyi yerine halîfe tĂ‚yin etti. 1488 (H.894) senesi Muharrem ayının sonunda bir CumĂ‚ gunu akşam namazından once vefĂ‚t etti. Emir Sultan CĂ‚mii bahcesinde defnedildi. DĂ‚vûd Efendi, onun yerine gecti. Talebelerine ders verdi ve onun makĂ‚mında insanlara İslĂ‚miyetin emir ve yasaklarını anlattı. Lutfullah Efendinin CenĂ‚hus-SĂ‚likîn adlı bir risĂ‚lesi vardır.

UYANIK BİR KİMSE BULAMADIM

Bir gun bir dĂ‚nişmend, kĂ‚dı yardımcısı gelerek Lutfullah Efendiye intisab edip talebe oldu. ZĂ‚hiren onun ustunluğunu kabûl ettiği halde, icinden kerĂ‚met sĂ‚hibi olduğunu kabullenmedi. Bir gece yarısından sonra Lutfullah Efendi dĂ‚nişmendin odasının kapısını vurdu ve; "Kalk abdest al, mescide gidelim." buyurdu. DĂ‚nişmend kalkıp abdest aldı ve Lutfullah Efendiyi tĂ‚kib ederek mescide vardı. Lutfullah Efendi bir koşede namaza durdu. DĂ‚nişmend de bir kenarda namaz kılmaya başladı. Bir muddet sonra Lutfullah Efendi oturup sessizce Allahu teĂ‚lĂ‚nın buyukluğunu ve O'nun nîmetlerinin sonsuzluğunu duşunmeye, murĂ‚kabe etmeye başladı. Başını onune eğdiği sırada, dĂ‚nişmend onun yanına yaklaştı. Bakınca, Lutfullah Efendinin kaftanının kalıp gibi durduğunu fakat icinde Lutfullah Efendinin olmadığını gordu. Bu hal uzerine dĂ‚nişmend heyecan ve korkuyla halsiz yere duştu. Biraz sonra Lutfullah Efendi gelip danişmende; "Kalk!" dedi. DĂ‚nişmend kalkınca, Lutfullah Efendi; "Batı ile doğu arasını gezdim, uyanık bir kimse bulamadım. Ancak Edirne'de bir Hak Ă‚şığını kitaba bakarken, Keşiş Dağındaki bir rĂ‚hibi de puta taparken gordum. Bir muddet sonra o Hak Ă‚şığı kimse dervişlerden olur, o rĂ‚hib de musluman olup, Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevdiği bir kul olur." buyurdu. Lutfullah Efendinin bu sozleri karşısında tamĂ‚men şaşkınlaşan dĂ‚nişmend, onun kerĂ‚met sĂ‚hibi buyuk bir velî olduğunu kabûl etti.

__________________