(Peygamber efendimiz) Hz. Muhammed S.a.v
Hz.Peygamber (s.a) kayıtsız şartsız yeryuzu halkının neseb yonunden en hayırlısıdır. Nesebinin şerefi en yuksek doruk noktasındadır. Buna duşmanları bile şahitlik ederlerdi. Bu yuzden duşmanı olan Ebu Sufyan, Bizans hukumdarının huzurunda bu şekilde tanıklıkta bulunmuştu. En şerefli kavim onun kavmi, en şerefli kabile onun kabilesi ve en şerefli aile onun ailesidir. Habibullah (sav), Mekke'de, Rebi'ul-evvel ayının onkinci Pazartesi gecesi sabaha karşı dunyaya gelmiştir (M.570). Boylece, Hz.Adem'den beri devam ede gelen peygamberlik nuru sahibini bulmuş oldu. Babası Abdullah, Peygamberin doğumun dan iki ay once vefat etmiştir. Annesi Vehb kızı Amine, doğumunda diğer kadınlar gibi eziyet cekmemiş, hatta ağırlık bile hissetmemiştir. Hamileyken, bir gece ruyasında tanımadığı bir kimse gelip; "Sen alemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed koy", diye ikaz bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak irkilmiştir. Ne zaman ki Muhammed vucuda geldi; baktım, mubarek başını secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu", şeklinde anlatıyor. Hz. Muhammed (s.a.v) sunnetli doğmuştur. Doğduğunda sırtında ve omuzunda peygamberlik muhru vardı. Doğumuna arz şehadet etmiştir.
* Resulullah (s.a.v) doğduğu gece, yeryuzunde bir cok put duşup kırılmıştır.
* İran hukumdarı Kisrai kemerli bir saray yaptırmıştı. On dort kulesi vardı. O gece kulelerin butun şerefeleri yıkılmıştır.
O zaman Araplar arasında adet olduğu uzere, cocuğun sut anneye verilmesi kararlaştırıldı. Ancak hicbir sutanne, yetim bir cocuğu almak istemiyordu. Bu arada amcası Ebu Leheb'in cariyesi Suveybe, cocuğu bir muddet emzirdi. Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb'in, onun şerefine Suveybe'yi azad ettiğini ve bu yuzden Efendimizin doğduğu gun olan her pazartesi gunu azabının biraz hafifletildiğini kaynaklar bize bildirmektedir.
Sonunda Beni Sa'd kabilesinden Halime binti Ebi Zueyb, Hz.Muhammed'i kabul etti. O sırada Beni Sa'd yurdunda kıtlık vardı. Hz. Halime bebeğin gelişi ile ineklerin sutunun artığını, cadırın etrafının yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor. Resulullah (s.a.v) ,bu gocebe sut anne'nin yanında oldukca sade bir hayat gecirmiştir.Gunduz otlakta surulere bakıyor, aileye yardım ediyordu.Coğu zaman ,yalnızca hurma ve sut ile yetiniyorlardı. Hz.Muhammed (s.a.v), sut kardeşleri ile kırlarda oynuyor,koyun guduyordu. Bir defasında, sut kardeşi Şeyma'nın omuzunu bilinmeyen bir sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştıki, omur boyu izi silinmedi. Yıllar sonra bir savaşta esir duşen Şeyma'yı, Resulullah (s.a.v) bu yara izinden tanımış gozleri yaşarmıştı. Hz.Halime, Hz.Muhammed'i (s.av) kendi cocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk gunden ondaki farklılığı hisseden Halime, O'nu gozu gibi koruyordu. Resulullah, sut annesinin sağ goğsunden emer, sol goğsunu kardeşlerine bırakırdı. Ondaki bu ustun hallerden ve mucizelerden urken Hz.Halime cocuğu annesine teslim etti. Kısa bir sure sonra annesi, zenci cariye Ummu Eymen ve bir hizmetci ile Medine'ye hareket ettiler. Neccaroğuları kabilesinden birinin evinde ikamet edildi. Resulullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi. Hz.Amine, donuş yolu uzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gomuldu. Resullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu. Zenci cariye Ummu Eymen ile Mekke'ye donen Hz.Muhammed (sav), epeyce yaşlı olan dedesine teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdulmuttalib'in, oksuz ve yetim torununa gosterdiği sevgi pek buyuktu. Dedesi vefat edince Hz.Muhammed (sav) diğer dort amcasına tercihen, Ebu Talib' emanet edildi. Cunku guvenilir, zeki, comert ve iyi kalpli biriydi. Diğer amcası Ebu Leheb kendisini ickiye kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı. Esasen daha cocukluk devresinden itibaren Peygamberimiz ile Ebu Leheb'in arasının acık olduğu gorulur Resulullah (sav) pek zengin olmayan fakat comertliği ile tanınan amcasının yanında pek rahat icinde yaşamıyordu. Ancak Ebu Talib ve zevcesi, ona kendi cocuklarından daha iyi bakıyorlar, diğer cocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz saldırmadığından ona ayrı yemek cıkarıyorlardı. Resulullah'ın yengesine olan sevgisi bir anne sevgisinden farksızdı. Ebu Talib Suriye'ye bir kervan goturmek uzere yola cıktığında Resulullah dokuz bir rivayete gore de on iki yaşında idi. Şam ile Kudus arasında Busra denilen bir yerde kervan konakladı. Burası Bizans toprağı olduğundan yakında bir manastır bulunuyordu. Bu manastırda bulunan rahip Bahira, Hıristiyanlığı bilen, İncil'i derinlemesine incelemiş biriydi. Son peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyordu. Ebu Talib'e cocuğun kim oduğunu sordu."oğlum" cevabını alınca,"O senin oğlun olamaz" Bu cocuğun babası olmuş olmalı", dedi. Ebu Talib amcası olduğunu soyleyince, cocuğu hemen geri goturmesini tavsiye etti. Ebu Talib'te Mekke'ye donmekte acele etti.
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in COCUKLUĞU VE GENCLİĞİ
Bir insanın hayatında anne babasının yeri tartışılmaz. Bu her insan icin aynıdır. Daha doğmadan babasını cok kucuk yaşta da annesini kaybeden Hz.Muhammed'in (sav) butun sevgisinin odak noktasını Rabbi teşkil ediyordu. Anne ve babasından sonra cok sevdiği dedesi ve amcasını da kaybeden Hz. Muhammed'i (sav), Allah (cc) adeta kimse ile paylaşamıyor, Habibi'nin sevgisinin yalnız kendisine ait olmasını istiyordu. Resulullah (sav) aynı zamanda ummi idi. Zaten Kureyş'in aklına durgunluk veren de; okuması yazması olmayan bir insan dan dunya'nın en guzel sozlerinin duyulması idi. Eğer herhangi bir eğitim gormuş olsaydı, ona karşı olanlar ve inkarcılar bunu delil olarak kullanacak ve ayetleri kendisinin yazdığını iddia edeceklerdi. Ummilik.O'nu savunduğu davada bu tur suclamalardan koruyordu. Diğer bir husus; Resulullah'a ilk vahiy edilen ayet; "Seni yaradan Rabbinin adıyla oku", idi. Demek ki asıl aydın, asıl ilim sahibi, Allah'ı bilen, O'nun adıyla okuyan, O'nu tanıyan insandır. Resulullah'ın (sav) doğumundan itibaren her an, her saniye Allah (cc) tarafından korunduğunu goruyoruz. Ondaki farklılık, ondaki ustun haller ve secilmişlik, bu ilahi himayenin sebebidir. O her haliyle diğer insanlardan farklıydı Alemlere Rahmetti. O'nda da nefis vardı ama O her turlu kotuluk ve gunahtan korunmuştu. Bir defasında kendine putlara adanan putlara adanmış hayvanların etinden ikram eden Zeyd İbn Ammar'a; "Putlara adananı yemem", buyurmuştur. Yine her yıl duzenlenen bir putperest bayramına halaları tarafından zorla goturulmuş, bayram yerinde bazı kişiler gelerek bu ayinlerin kendisine yasaklandığını ona bildirmişlerdir. Halaları da O'nu bir daha boyle yerlere goturmemişlerdir.
* Sahih hadislerden de anlaşılacağı gibi; Hz. Muhammed (sav) soyların en faziletlisinden dunyaya gelmiştir." Allah mahlukatı yarattı ve beni en hayırlılarının icinde kıldı.Sonra onları,Arap ve Arap olmayanlar diye iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlılarının icinde kıldı (Kureyş). Sonra, ailelere ayırdı ve beni en hayırlı aileden kıldı.Şahıs olarak da ailenin en hayırlısı kıldı", bu hadisi şerif bize bunu anlatmaktadır
PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in Hz. HATİCE İLE EVLİLİĞİ
Resulullah'ın (sav) ve ailesinin, tarım ve ziraatle uğraştığına dair hicbir bilgi mevcut değildir.Hz.İbrahim(a.s) şu duasında da zikrettiği gibi "Ey Rabbimiz, Namazı dosdoğru kılmaları icin ben; cocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kabe) yanında, eksiksiz bir vadiye yerleştirdim.. "(İbrahim:37). Mekke vadisinde ziraat yoktur.Geriye yalnız ticaret kalıyor.Bu ticaret de daha cok; kumaş , yiyecek kuru yemiş ve guzellik malzemeleri uzerine idi. Habibullah (sav) genclik donemine girmesiyle beraber ticaretle uğraşmaya başlamıştır. Mekkeli tuccar, Kays b. es-Saib İslam'dan once O'nunla ticari munasebetleri olduğunu ve ondan daha iyi bir ortağa rastlamadığını anlatır. Mekke'liler tacire (kadın tuccar) ve tahire ( temiz kadın ) adını verdikleri Hz.Hatice, Mekke'li zengin bir dul kadın idi. İki kez evlenmiş, iki eşini de kaybetmişti ( ilk eşi, Atik el-Aziz et-Tamime; ikinci eşi, Hind b.Zurare'dir her iki eşinden de birer cocuğu olmuştur. Birkac sene kıtlığın ağır basması uzerine Ebu Talib, Yeğenini iş istemesi icin Hz. Hatice'ye gonderdi Hz. Hatice'de,ahlakının guzelliğini ve ununu sık sık duyduğu Hz. Muhammed'e memnuniyetle kervanını teslim etti ve onu , kolesi Meysere'yi de yanına katarak Kudus yakınlarındaki Busra denilen yere gonderdi. Hz.Muhammed (sav) burada Netura isimli keşişle karşılaştığı tarihciler tarafından anlatılır. Her an onun başının uzerinde dolaşan bulut keşişin dikkatini cekmiş ve kendisi ile tanışmak istemiştir. Evvelce tanışmış olduğu Meysere'yi yanına cağırarak Hz.Muhammed hakkında bazı sorular sordu. Aldığı cevaplar karşısında irkilen keşiş; "O Peygamber'dir, hemde Peygamberlerin sonuncusudur", demekten kendisini alamamıştır. Hz.Muhammed (sav) alışverişlerini tamamladıktan sonra Mekke'ye donduler. Meysere yolculuk boyunca tum olanları Hz. Hatice'ye bir bir anlatır. Hz.Hatice'nin Peygamberimize karşı saygısı ve sevgisi bir kat daha artmıştır. Hz.Hatice iş bahanesi ile Hz . Muhammed'i (sav) sık sık evine davet etti ve hediyeler gonderdi. Allah Resulu ile evlenmeyi istiyordu. Sonunda meseleyi dostu Nufeyse'ye actı. Onun aracılığıyla Muhammed (sav) ile Hz. Hatice evlendiler (miladi 595) O sırada Hz.Muhammed (sav) 25, Hz.Hatice ise 40 yaşında bulunuyordu. Peygamber efendimiz daha sonra Hz.Mariye'den olan oğlu İbrahim haric diğer cocukları Hz. Hatice ' dendi. Bunların isimleri: Kasım, Rukiyye, Fatıma, Ummu Gulsum ve Abdullah idi. Kasım ve Abdullah kucuk yaşta vefat etmişlerdir.
Hz.Peygamber her sahada olduğu gibi aile hayatında da ornek ev reisi olmuş; hanımına ve cocuklarına karşı her halukarda muşfik davranmışlardır.
İLK VAHYİN GELİŞİ VE RİSALETİN BAŞLANGICI
Habibullah (sav) otuzsekiz yaşına girmişlerdi. Bir sene boyunca gaibden sesler duyup, bazı nurlar gorduler. Daha sonra Allah'ın sevgilisi, altı ay kadar suren sadık ruyalar gormeye başladılar. Gordukleri ruyalar apacık ortaya cıkıyorlardı. Hz. Muhammed (sav) yaşadıkları bu haller uzerine, yalnızlık aramaya başladılar.Toplumun zulmetinden sıkılıyor; yalnız kalmayı arzuluyorlardı.
Resullah halvet yeri olarak Mekke'ye 5km kadar uzakta bulunan Hira mağarasını tercih etmişlerdi. Dedesi Abdulmuttalip'te Ramazan aylarında bu mağarada inzivaya cekilirlerdi. Allah Resulu sık sık bu mağaraya cekilip ceddi Hz.İbrahim'in dini uzere ibadet ve dua ediyor; insan ve kainatın yaradılış sebep ve hikmetleri uzerinde derin duşunculere dalıyorlardı. 610 senesi, Ramazan ayının 27.gecesi idi. 40 yaşına gelmiş olan Hz.Muhammed (sav), o senenin Ramazan ayını bu mağarada geciriyordu.Seher vaktine doğru, vahiy meleği Cebrail (as), Allah'ın Habibine insan suretinde gozukerek hitap etti ve Kur'an'ın ilk ayetlerini kendisine okudu.Resullah olayı şoyle anlatıyor; " Bana kendisinin Cebrail adlı melek olduğunu ve Allah'ın beni Peygamber olarak sectiğini bildirmek icin geldiğini soyledi. Bana abdest almayı ve istincayı oğretti.Temiz olarak donunce; "OKU" diye emretti. 'Ben okumayı bilmiyorum' diye cevap verdim . Beni kollarının arasına alıp sıktı.Sonra yere bırakarak; " Oku" diye emretti. Ben yine okuma bilmediğimi soyledim. Beni tekrar ve daha kuvvetli bir şekilde sıktı.Tekrar "Oku" dedi. Ben okuma bilmediğimi tekrarladım. Be sefer beni ucuncu defa sıkarak bıraktıktan sonra dedi ki; " Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı oğreten O'dur. İnsana bilmediğini O oğretti." (Alak1-5) Allah Resulu de, Alak suresinin bu ilk ayetlerini tekrar etti, inen ayetler, Resulullah'ın hem diline hemde kalbine yerleşmişti . Hemen ardından Melek kayboluverdi. Heyacan ve şaşkınlık icerisinde Hz.Resul mağaradan cıkarak evine doğru yola koyuldu.Yolda hayreti bir kat daha arttı. Zira ağaclar, dağlar, taşlar , cicekler; "Esselamu aleyke ya Resulullah", diyerek kendisini selamlıyorlardı. Titreyerek eve donen Allah Resulu, hanımına; "beni ortunuz! Beni ortunuz" diyerek yatağa girdiler. Uyandıklarında biraz sakinleşmişlerdi. Olanları Hz.Hatice'ye anlatarak, tedirginliklerini arz ettiler. Bu hadise ile beraber, Resulullah'ın ozel hayatı kapanıyor, hayatının ikinci safhası olan Peygamberliği başlıyordu.
İLK MUSLUMANLAR
Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz.Hatice'ye anlatmıştı.Eşi boylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kurreye vucut ve gonul ulkesinde yaşar haldeyken ; Cenab-ı Allah'ın Hz.Hatice'ye yaşattığı hal cok manidardır.O buyuk kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulune; 'Mujdeler olsun sebat et.Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ummetin peygamberisin. Allah seni asla bırakmaz. Sen sıla-i rahmedersin, sozun doğrusunu soylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah boyle kuluna kefildir.' şeklinde sozleriyle destek olmuş gonlunu acmıştır.
Bu sozler onun ne kadar yuce ruhlu, faziletli ve inanclı bir kadın olduğunu gostermektedir. Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği buyuk lutuflardan biri de. Kendisine Hz.Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir.Resul-i Ekrem efendimiz, ilk musluman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan oğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı.Ulaştıkları gonul birliğini 'Mutlak Bir'in onunde ve O'na sığınarak percinlediler.
Hz.PEYGAMBERİN ve İLK MUSLUMANLARIN MARUZ KALDIĞI İŞKENCELER
Acıktan davetin başlaması ve Musluman olanların sayısının gunden gune artmasıyla beraber, Kureyşliler de Muslumanlara karşı duşmanlıklarını arttırmışlardı. Hareketin lideri olması hasebiyle, en buyuk taarruzlar Allah Resulune yoneltiliyordu. Hz.Peygambere duşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi. Hz.Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikce kendiside; 'Ben onun amcasıyım . Muhammed sizi atalarınızın dininden dondurmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu.' Hz.Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı.Bir defasında da onunde ateşten bir cukur acılmış, Allah Resulune yanaşamamıştı. Peygambere olan duşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ummu Gulsum 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı. Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Muslumanlara cok eziyet etmiştir . Ammar b. Yasir'in annesini olduren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin dol yatağını, icinin cirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti. Kureyş'in ulularından olan Velid b. Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (buyucu) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını soyluyordu.
O Allah Resulu'nu tek başına oldurmeye de teşebbus etmiş, fakat; Allah'ın bi lutfu olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını gorememiş, ne yana yonelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır. As b. Vail Hz.Peygamber 'in oğlu Kasım olduğunde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek cocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir.Kevser suresi As b. Vail hakkında nazil olmuştur. As b. Vail bir dağ gecidinde eşşeğinden duşup bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde olmuştur.Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulune zarar verenlerin hepsi, habis bir olumle olmuşlerdir Ya hakaret ettikleri Musluman'ların ellerine duşerek idam edilerek, ya da Hz. Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle olmuşlerdir. Nufuzu olmayanların ve kole olanların durumu daha acıklı idi. Ayrıca Musluman olanlara bizzat kendi aileleri turlu turu işkenceleri reva gorebiliyorlardı. İslam'ın en azılı duşmanlarından olan Umeyye b.Halef'in kolesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat ac susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ucretle tutulan cocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yuzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Umeyye b. Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını guneşin sıcaklığından ateş parcası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara surtturup yaktırır. ağzına guneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra goğsune kocaman bir kaya parcası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkca azaba devam edeceğini soylerdi. Hz.Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi uzerine cileden cıkan Umeyye b. Halef işkencesini Hz. Bilal bayılıp kendisinden gecene dek surdururdu. Hz.Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır.Yine Hz.Ebubekir'in delaletiyle Hz. Osman ' dan hemen sonra Musluman olan Talha b. Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur.
Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b.Said (ra) bir gece ruyasında Allah Resulu'nun kendisini cehenneme atmaya calışan babasından kurtardığını gormuş ve bu ruya uzerine Musluman olmuştur.Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgecmesi icin ısrar etti. 'Hz.Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap uzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu doven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti.Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi uzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek gunlerce ac susuz bırakmaktan cekinmemiştir. İlk Muslumanlardan olan Sa'd b.Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı.
HUZUN YILI (M.620)
Ust uste gelen acı hadiselerin ilki, Hz. Peygamber'in dort yaşındaki en buyuk oğlu Kasım'ın vefatı oldu
Allah Resulu cok muteessir olmuştu.Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın.", demesi bu derin teessurunun bir ifadesidir. Henuz Kasım'ın vefatının huznu dağılmadan Allah Resulu , diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti. Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulu ve Muslumanların kalpleri kan ağlarken, muşrikler taziye etmek şoyle dursun, sevinclerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Hatta iclerinden Ebu Cehil ve As b. Vail işi daha ileri goturerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir.", diye alay edecek kadar kustahlaşmışlardı.Bu lakaba oldukca alınan Allah Resulu'nu teskin etmek uzere, Allah(cc) Kevser suresini inzal buyurmuştur. " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir. Oyle ise Rabbin icin namaz kıl, kurban kes. Asıl ebter, şuphesiz seni kotuleyendir."
Bir muddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı. Artık olum doşeğinde idi. Allah Resulu bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden cok sevdiği amcasını kaybedeceğine uzulurken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Musluman olmasını istiyordu.Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete cağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de ,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu. Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, cok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı. İstediğin şeyi soyleyip sana tabi olurdum. Kureyş, o istediğin sozu, olumden korkarak soylediğimi zannedecekleri icin soylemeyeceğim." dedi. Allah Resulu'nun ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki ,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım." sozleriyle mukabele etmesi uzerine Allah (cc) Resulunun şahsında mu'minlere şu olcuyu inzal etti ; " Hakikat sen ,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin. Fakat Alla'tır ki , kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir." ( kassas,56 / Tevbe,113 )
Ebu Talib'in vefatından uc gun gibi kısa bir sure sonra da, hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti.Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulu'nun kalbinde taht kuran Hz.Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulunu derin bir teessure boğdu.Ona karşı mustesna bir sevgisi vardı.En buyuk destek ve tesellicisi idi.Vefatından sonra dahi onu hicbir zaman unutmadı ve rahmetle andı. Oyle ki Hz. Aişe, hayatta olmadığı halde en cok Hz.Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir. Allah Resulu'nun şu sozu onun Allah katında ve mu'minlerin gonlunde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi. Bu ummetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir."
Doğmadan once babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek oksuz ve yetim kalan Allah Resulu, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez oksuz ve yetim kalmıştı. Yuklendiği bu cile ve huzun dolu hadiselerden oturu bu yıla " HUZUN YILI " denmiştir.
İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dunya ve ahiret saadetlerini sağlamak uzere Allah TeÂl tarafından gonderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine gore 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi gunu Mekke'de doğdu. İslÂm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci gobekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya cıkmıştır. Ama O'nun Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail soyundan olduğunda şuphe yoktur. Buna gore Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şoylece sıralanır: Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib b. HÂşim b. AbdumenÂf b. Kusayy b. KilÂb b. Murre b. Ka'b b. Lueyy b. GÂlib b. Fihr b. MÂlik b. En-Nadr b. KinÂne b. Huzeyme b. Mudrike b. İlyas b. Mudar b. NizÂr b. Me'add b. Adnan.
__________________
Peygamber efendimiz (Hz Muhammed S.a.v) Hayatı ve İlk Muslumanlar
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●38 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Peygamber efendimiz (Hz Muhammed S.a.v) Hayatı ve İlk Muslumanlar