Fas evliyÂsından. Ebu'l-Hasan ŞÃ‚zilî'nin hocası. Kunyesi, Ebû Muhammed'dir. Peygamber efendimizin mubÂrek soyundandır. Hazret-i Hasan'ın soyundan olduğu icin Hasenî denmiştir. Doğum tÂrihi bilinmemektedir. 1228 (H. 625) senesinde şehîd oldu. HayÂtı hakkında bilgi azdır.

Yedi yaşında mÂnevî hÂller gorulmesinden sonra kendini ilme ve ibÂdete verdi. On altı yıl dolaştı. Bu sırada bir mağarada kalırken, yanına, evliyÂdan AbdurrahmÂn bin ZeyyÂt geldi. Yedi yaşından beri mÂnevî terbiyesi ile meşgûl olduğunu, kavuştuğu hÂlleri tek tek soyleyince ona intisÂb etti, bağlanıp talebe oldu. EvliyÂlıkta yuksek derecelere kavuştu.

Talebelerinin buyuklerinden olan Ebu'l-Hasan eş-Şazilî şoyle anlatır:

Irak'a vardığım zaman, sÂlih bir zÂt olan Ebu'l-Feth el-VÂsıtî hazretlerinin huzûruna gittim. Cunku, Irak'ta bircok Âlim olmasına rağmen, onun gibisi yoktu. Ben, zamÂnın buyuğunu arıyordum. Yanına girince bana; "Sen, Irak'ta zamÂnın kutbunu, buyuğunu arıyorsun. HÂlbuki o, senin memleketindedir. Onu orada bulabilirsin." dedi. Bunun uzerine hemen memleketime dondum ve evliyÂnın buyuğu Ârif-i billÂh el-Kutb el-Gavs Ebû Muhammed AbdusselÂm bin Meşîş hazretlerinin bulunduğu yere vardım. Bir dağ eteğinde, bir dergÂhda ikÂmet ediyordu. Huzûruna cıkmadan once gusl abdesti aldım. Sonra niyetimi hÂlis kılıp; bilgim, amelim her neyim varsa kalbimi tamÂmen boş bulundurup, istifÂde niyetiyle huzûruna yoneldim. Bulunduğu yere cıkarken onunla karşılaştım. Bana; "MerhabÂ, hoş geldin ey Ali bin Abdullah bin AbdulcebbÂr." buyurup, Resûlullah efendimize kadar ulaşan ceddimi (dedelerimi) saydı ve; "Ey Ali! Gonlunu boş bulundurup, her şeyini terk edip bize geldin. Biz de, duny ve Âhiret ile ilgili ne zenginlik varsa sana verdik." dedi. O anda beni bir dehşet kapladı. Allahu teÂlÂ, kalb gozumu acıncaya kadar orada kaldım. Hocamdan, tÂrifi imkÂnsız kerÂmetler gordum.

Bir gun huzûrunda oturuyordum. Kucağında kucuk bir cocuk vardı. O esnÂda İsm-i Âzamı sormak hatırıma geldi. O cocuk kalktı ve elini kuşağıma uzatıp; "Ey Ebu'l-Hasan, sen, İsm-i Âzamı sormak niyetindesin, o, senin kalbine emÂnet edilmiş bir sırdır." dedi.

ZamÂnın Kutbu AbdusselÂm bin Meşîş; "Bu cocuk, bizim yerimize sana cevap verdi." buyurdu. Daha sonra Ebû Muhammed AbdusselÂm bin Meşîş bana; "Ey Ali, şimdi Afrika'ya git. ŞÃ‚zile denilen yere yerleş. Allahu teÂlÂ, bundan sonra senin eş-ŞÃ‚zilî diye cağırılmanı nasîb eder. Oradan Tunus'a git. Tunus'ta pek cok kimse sana tÂbi olur. Daha sonra Meşrık beldelerine gidersin. İnsanları irşÃ‚d edersin doğru yolu gosterirsin." buyurdu. Bunun uzerine ben; "Efendim, bana vasiyette bulunur musunuz?" deyince; "Allahu teÂlÂdan kork. İnsanlardan sakın. Dilini insanların boş sozlerinden koru. Kalbini onların kotu duşuncelerinden muhÂfaza et. ÂzÂlarını gozet ve onları harama duşmekten, gunah işlemekten koru. Ne icin yaratılmışlar ise, onları o vazîfede kullan. Allahu teÂlÂnın farz kıldığı işleri zamÂnında yap. Boyle yaparsan, Allahu teÂlÂnın hıfz u himÂye ve korumasında olursun. Allahu teÂlÂnın sana emrettiği işleri yaparsan, ver sÂhibi (haramlardan sakınan) olursun. Şoyle du et: Y Rabbî! Senden alıkoyan her şeyden beni koru. İnsanların şerlerinden beni muhÂfaza et. Senin rızÂn ile kalbimi zenginleştir. Sen her şeye kÂdirsin" buyurdu.

Yine biri ona; "Efendim! Bana bÂzı vazîfeler verseniz de onlarla meşgul olsam." dedi. Buyurdu ki: "Farzları yerine getir, mÂsiyetleri, gunahları terket. Kalbini dunyÂyı istemekden, kadın ve makam sevgisinden, nefsin arzu ve isteklerinden koru. Allahu teÂlÂnın sana verdiği ile kanÂat et. Allahu teÂlÂnın beğendiği bir şeye kavuşursan şukret."

Buyururdu ki:

"Duny kirinden temizlen. Arzu ve isteklerine meylettiğin zaman onu tovbe ile duzelt. Allahu teÂlÂnın sevgisine yapış. Allah sevgisi oyle bir şeydir ki, her iyilik, hayır ve ustunluğun esası odur.

Sevaba kavuşamayacağın yere ayağını koyma. Gunah işlemeyeceğin yere otur. Başka yere oturma.

Allahu teÂlÂnın beğendiği işleri yapmakta yardım isteyeceğin kimseden başkası ile oturup kalkma.

En guzel nasîhatcı seni MevlÂ'ya sevk edendir.

Kendisi hatırlanınca, Allahu teÂlÂyı hatırlatanlarla berÂber ol."

AbdusselÂm bin Meşîş sunnet-i seniyyeye dînin emir ve yasaklarına cok bağlı, yalnız olarak hep ibÂdetlerle meşgûl olurdu. Muhammed bin Ebû TevÂcîn peygamberlik iddiÂsında bulununca, inzivÂyı, yalnız bir koşede kendi hÂlinde yaşamayı bırakıp, onunla mucÂdele etti ve bu sırada şehîd oldu. "Şehîd kutb" diye meşhûr oldu. Benî Arûs mıntıkasındaki Cebelialem denilen yere defnedildi. Turbesi Fas'taki onemli ziyÂret yerlerindendir. Cocuklarına ve torunlarına dÂim hurmet edilegelmiştir.

Okumuş olduğu SalevÂt gunumuze kadar gelmiş ve yirmiden fazla acıklaması yapılmıştır.

__________________